Zeytinyağlı otlu gözleme, çakızdes, humus çorbası, kiliçe, Ermenek dolması, tahinli piyaz, Çakallı menemeni, nohut tava, horis, humus-u ala ve daha nicesi. Anadolu’nun dört bir köşesini dolaşan, bilinmeyen lezzetleri gün yüzüne çıkarak şef Ömür Akkor, Lezzet Seyahatnamesi’nin ikincisiyle yine damakları lezzetlendiriyor.
300 bin kilometre yolu geride bırakarak Ege’den başlayan seyahatnamede Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Akdeniz, İç Anadolu, Marmara ve Karadeniz bölgelerinden yöresel tarifler yer alıyor. Kayseri’nde Trabzon’a, Çorum’dan Selçuklu’nun üç şehri Sivas, Erzincan, Erzurum’a uzanan rotasında Anadolu’nun zengin sofralarına misafir olan Akkor, “Bu rota Anadolu’ya geri dönün diyor. Ne varsa burada var, buğday da buradan çıktı fasulye de yemek de ekmek de buradan çıktı. Dünyanın ne kadar batısına bakarsan bak mutlaka doğuyu göreceksin. Batı’nın felsefesinin aslında doğu kökenli olduğunu göreceksiniz” diyor.
SOFRALAR KALABALIK
Son yıllarda sunumlarla birlikte kalabalıklaşan yemek masalarının aksine Anadolu’daki iftar sofralarının mütevazılığını anlatıyor. Anadolu’daki iftar sofralarının baş köşesinde çorba ve pide var. Şef Akkor, “Hafif bir ziyafet var sofralarda. İftariyelikler de mevcut. Genelde peynir, kavurma ya da kavurmalı yumurta oluyor. Lapa aşları olabiliyor. Şuan gündelik koşullarda sofralarımızı biraz abartıyoruz ama bu sofralar daha mütevazi. Dolmalarda illa pirinç değil bulgur da kullanabiliyorlar. Pahada daha değerli olmasından ziyade düşüncede ve emekte ederli olması gerekiyor. Sofraya hep birlikte oturmak gerekiyor. Sofraya tek oturup iftar yapmak çok hoş karşılanır bir şey değil. Hem sahura hem iftara eş dost gariban çağırmak gerekiyor. Sofralar boş geçilmemeli” diyor.