HAZIRLAYAN: ZEYNEP BETÜL ERHUN
Kur’an-ı Kerim, insanoğlunun yaratılış gayesini iman ve “güzel ameller” yapmak olarak açıklar ve bu konuda imtihana tâbi tutulacağını, amellerine göre ahirette mükâfat veya ceza göreceğini hatırlatır. Öncelikle salih amel kavramı ile başlayalım, nedir salih amel?
Allah’u Teala Kur’an-ı Kerim’de cinleri ve insanları kendisine kulluk etmesi için yarattığını bildiriyor. Kulun Cenab-ı Hakk’a irade sahibi olarak kulluk etmesi yani bunu tercihen yapması, isteyerek yapması gerekir, anlamlı olan budur. Cenab-ı Hak insanları serbest hissedecekleri bir ortamda yaratmış ve kendilerine irade vermiş. İnsanlar bu iradeleriyle dilerlerse yaratıcıyı tanımaya, yaratıcının gücüne kudretine, yarattıkları üzerinden farkına varmaya başlar. Allah’ı tanıdıkça da sevmeye başlar, çünkü Allah ilmiyle, gücüyle, kudretiyle, azametiyle, büyüklüğüyle ve sanatıyla kulun hayretini celbeder. Kul, Cenab-ı Hakk’ı tanıdıkça ona meftun olur. Cenab-ı Hakk’a duyduğu bu sevgiyi yaşamak için de Allah’tan bir sese, bir hitaba yönelir. Bu meftunluk beraberinde O’na karşı saygıyı getirir. Kulluk dediğimiz, salih ameller dediğimiz kısım da bu saygının içerisinde gerçekleşir: Olur dediği şeye dikkat etmek, olmaz dediği şeyden uzak durmak, emrettiği şeyi yapmaya çalışmak, yasakladığı şeyden uzak durmak, helallerine haramlarına dikkat etmek gibi.
ALLAH’IN İSTEDİĞİ OLMALI
Salih amelden önce ise iman gelir. Tanımadığınız bir Allah adına salih amel yapamazsınız. O yüzden alimlerimiz “Salih amel iman üzerine kurulu” derler. Yani iman yoksa salih amelden söz edilemez. İman sahibi olmayan bir kimsenin yaptığı iyi güzel davranışlara biz salih amel diyemeyiz. Çünkü salih amel Allah’la irtibatlandırılan, O’nun adına yapılan bir iştir. O’nun sevgisi ile harekete geçilen ve O’nun sevgisini kazanmak üzere gerçekleştirilen ameldir. Dolayısıyla kul salih amele Cenab-ı Hakk’a duyduğu sevgiden ötürü girişir, yönelir ve yine o salih amel üzerinden Cenab-ı Hakk’ın sevgisini umar.
YATAY İLİŞKİLERİMİZ DE BELİRLENMİŞ
Amel-i Salih’te hem namaz oruç gibi ibadetler var, hem de hayatın içinde yer alan her türlü davranışımız yer alıyor. Biz bu salih amel çerçevesinde yaşamak için neler yapmalıyız?
Dikey ilişkide kulla Cenab-ı Hak arasındaki ilişki yer alıyor. Nedir bunlar, yapmamızı emrettiği ibadetler ve kulluk görevleri. Yataydaki sorumluluklarımızı da bize yine Cenab-ı Hak öğretiyor. Nedir yataydan kastımız, anne babamızdan, yani en yakınımızdaki kişilerden başlayarak, akrabalar, yakın komşular, uzak komşular ve diğer tüm insanlarla olan ilişkimiz. Bunların da hepsini ayetlerde görüyoruz. Bir kul anne babasına iyilik ederken de, komşusuna iyilik ederken de, akrabasına iyilik ederken de, daha uzaktaki bir kişiye iyilik ederken de Allah emrettiği için iyilik ediyor. Dolayısıyla bunlar da amel-i salih tanımına giriyor.
Allah Kur’an’da “Hayır işleyin” buyuruyor. Hazreti peygamberin uygulamarında da buna dair örnekler görüyoruz. Mesela iki kişinin arasını iyileştirmek, yahut bir kimseye ağır yükünde destek olmak gibi. Hz. Peygamber bunların her birini anlatıyor. Bu işlerin her biri daha evvel bahsettiğimiz çerçevede kalırsa amel-i salih olur. Yani “Allah için” niyetiyle yapılması. Kullarına iyilikte bulunan Cenab-ı Hakk, bizim de bu iyiliği çevremizle paylaşmamızı emrediyor. Çıkar için, menfaat için değil sadece Allah için yapılması gerekiyor. En basitinden akşam eve giderken markete uğrarız, eğer bunu Allah’a karşı bir sorumlulukla ve O’nun bize nasip ettiği mallardan ailemizin ihtiyaçlarını teminine çıktığımız bir koşuşturma olarak görerek ve Cenab-ı Hakk’ın rızasını umarak yaparsak bu da amel-i salih olur. Gün içerisinde yaptığımız çok sıradan, basit şeyleri bile fırsat olarak görüp bu şekilde amel-i salihe dönüştürebiliriz.
Daha istikrarlı bir hayatımız olur
Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde sâlih amel işleyen müminlerin nail olacakları mükâfatlara dikkat çekiliyor. Dünya ve ahiret hayatında verilecek bu mükafatlar nedir?
Niyetimizi geniş tutalım
Hz. Peygamberimiz, “Ameller niyete göredir. Herkes sadece niyetinin karşılığını alır.” buyuruyor. Salih ameller kapsamında bu hadisi nasıl değerlendirmeliyiz?
Niyet çok önemlidir. Bir kimse niyetini Allah için değil de başka bir şey için alırsa karşılığı da öyle olur. Hatta bir kimse niyet etse, ama niyet ettiği şeyi başaramasa, imkanlar elvermese de onun ecri Allah’a aittir. Nisa suresi 100. ayette şöyle buyrulur, “Kim Allah’a ve Peygamberine hicret etmek amacıyla evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse, şüphesiz onun mükâfatı Allah’a düşer.” Demek ki ölüm dahi niyetin önünü kesmiyor. O yüzden amel-i salihte niyeti, ölümle bile kesilmeyecek kadar büyük almak gerekiyor.