“Ey iman edenler! Allah için adaleti ayakta tutun, adil şahitler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi asla adaletsizliğe sevk etmesin. Adil olun; bu, takvaya daha uygundur. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”
(Maide-8)
Cemiyetleri ayakta tutan; toplum yaşamının barış, huzur, düzen ve ahenk içinde devamını sağlayan pek çok maddi, manevi ve ahlaki değerler vardır. Her toplumun kendine özgü değerleri olduğu gibi, bütün toplumların ortak ve değişmez değerleri de bulunur. İnsanlığın evrensel değerlerinden biri ve belki en önemlisi adalettir. Adalet, eşitlik ve dengeyi sağlayan en önemli ölçüdür. Sadece mahkemelerin konusu değil, bilakis, bireysel ve sosyal hayatın, bütün söylem ve davranışlarımızın en önemli meşruiyet kaynağı ve ahlaki kriteridir. Adalet, toplumların gerçek sosyal güvencesidir. Sevgili Peygamberimiz’in, “Emanet kaybolduğu zaman kıyameti bekle!” hadisi hakkaniyet ve adaletin kaybedilmesi şeklinde anlaşılmalıdır.
ÖNCE KENDİMİZDEN BAŞLAR
Adalet önce insanın kendisinde başlar; yani insan öncelikle kendisine karşı adil davranmalıdır. Hayatını tehlikelerden koruması, sağlığını bozacak zararlı şeylerden, kötü alışkanlıklardan uzak durması; kendisini ilahi azaba götürecek günahlara bulaşmaması, dünya ve ahirette yararına olacak iyi işler yapması, adaletin gereklerindendir. Bu şekilde davranmayanlar, iman ve ibadetten uzak duranlar, Kur’an-ı Kerim’de “Nefsine zulmedenler, kendilerine yazık edenler” diye tanımlanmıştır.
ÇOCUKLAR ARASINDA ADİL OLUN
Bundan sonra, aile fertleri arasında adaletin sağlanması lazımdır. Anne babanın, çocuklarına karşı adil davranması, dünya ve ahirette mutlu olmaları için, onların en iyi şekilde yetiştirilmesi; çocukların da anne babalarına ve diğer büyüklerine karşı görevlerini yerine getirmeleri, onlara itaat ve saygıda kusur etmemeleri; bundan başka, eşlerin birbirlerine karşı hak ve görevlerine riayet etmeleri, ailedeki adaletin gereklerindendir. Adaletin bulunmadığı yuvada zulüm var demektir. Çünkü birisi gidince, diğeri onun yerini alır ve zulmün bulunduğu bir yuvada da huzur ve mutluluk yoktur. Bu bakımdan ailede adalet, hakkaniyet, sevgi ve hoşgörü hakim olmalıdır ki, toplumun temeli olan bu kurum, varlığını devam ettirebilsin, sağlıklı ve problemsiz nesiller yetişebilsin.
KUL HAKKININ TEVBESİ YOKTUR
İnsanın kendisi ve ailesinden başka, komşularına, yakın çevresine diğer bütün insanlara karşı haksızlıklardan uzak, doğru ve adil olması da dini ve insani vazifeleri arasındadır. Mesleğini ve işini dürüst olarak yapmak da buna dahildir. Alış verişte, ölçü ve tartıda hile yapmak, adaleti ihlaldir, zulümdür. İşi ehline vermemek, verilen işi yapmamak, milli servete zarar vermek, çalışana hakkını vermemek de zulümdür. Hakimin, mahkemedeki taraflara, amirin memura, işverenin işçisine, öğretmenin öğrencisine, ustanın çırağına, devleti yönetenlerin halka daima adil davranmaları farzdır; aksi ise zulümdür, büyük günahtır. Üstelik bunda kul hakkı da olduğu için, haklar ödenip helalleşilmedikçe, bu çeşit zulmün tevbesi de yoktur.
SOSYAL ADALETİ DEVLET SAĞLAR
Bütün bunlardan başka, bir de “sosyal adalet” vardır ki bu da; toplum bireyleri arasında hizmetlerin, nimet ve külfetlerin dengeli bir şekilde dağıtılması, işin ehline verilmesi, herkese fırsat ve imkan eşitliğinin sağlanması, hak ve hürriyetlerin korunması, huzur ve güvenin temini demektir. Sosyal adaleti gerçekleştirecek olan da devlettir. Ancak bunda da başarılı olmak için, öncelikle fertlerin vicdanında adalet duygusunun yerleşmesi lazımdır; zulmün büyük günah olduğunun bilinmesi lazımdır.
ADALET HER ŞEYİN BAŞI VE TEMELİDİR
Özetle her şeyin başı ve temeli adalettir. İnsan, Rabbine karşı adil olmalıdır, O’nun hakkını gözetip, buyruklarına uymalıdır. Sonra kendisine karşı adil davranmalı, sağlığını ve hayatını korumalı, kendisine dünya va ahirette faydası dokunacak işler yapmalı; İlahi azaba götürecek söz ve davranışlardan kaçınmalıdır. Bundan başka, aile içindeki görevlerini yerine getirmeli; komşularına, çevresine ve bütün insanlara, hatta hayvanlara karşı adil olmalı, kimsenin maddi ve manevi hakkına tecavüz etmemelidir. Adaletin ve adil olmanın gerekleri bunlardır. Ve, Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle Yüce Allah, adil olanları sever; zalimleri ise asla sevmez.