Allah, ABD ordusuna (uzaylılar karşısında da) zevâl vermesin!

Jonathan Liebesman'ın yönettiği 'Los Angeles Savaşı', tıpkı 'Bağımsızlık Günü' ve 'Armageddon' gibi daha önce çekilmiş benzer görkemdeki türdeşlerinin izlediği yoldan giderek, sıradan Amerikan vatandaşının 'uzaklara' ilişkin korkularını arsızca gıdıklayan, uzaylılarla ikame ettiği 'küresel düşman' metaforu üzerinden hem kendi gençliğine, hem batı kamuoyunun kolektif belleğine 'Biz olmazsak yabancılar sizi ham yapar' mesajını kazıyan 'fantastik görünümlü bir politik sinema' örneği...

Ali Murat Güven
Allah, ABD ordusuna (uzaylılar karşısında da) zevâ

alimuratg@yahoo.com

DÜNYA İSTİLÂSI: LOS ANGELES SAVAŞI / Wold Invasion: Battle Los Angeles

Yapım Yılı ve Ülkesi: 2011, ABD yapımı

Yapım Bütçesi: 70 milyon Amerikan Doları

Türü ve Süresi: Bilim-Kurgu / 116 dakika

Gösterim Formatı: 35 mm standart sinema filmi

Perdedeki Resim Oranı: 2.35:1

Yönetmen: Jonathan Liebesman

Senarist: Christopher Bertolini

Görüntü Yönetmeni: Lukas Ettlin

Özgün Müzik Bestecisi: Brian Tyler

Kurgucu: Christian Wagner

Yapım Tasarımcısı: Peter Wenham

Sanat Yönetmenleri: Thomas Valentine (Süpervizör), Andrew Neskoromny, Chris L. Spellman

Oyuncular: Aaron Eckhart (Başçavuş Michael Nantz), Ramon Rodriguez, Michelle Rodriguez, Joey King, Gino Anthony Pesi, Cory Hardricht, James Hiroyuki Liyao, Bridget Moynahan, Noel Fisher, Michael Pena

Set Dekoratörü: Bob Kensinger

Kostüm Tasarımcısı: Sanja Milkovic Hays

Makyaj Tasarım Ekibi Şefi: Joel Harlow

Saç Tasarım Ekibi Şefi: Gloria Pasqua Casny

İthalatçı Şirket: Warner Bros.

Dağıtıcı Şirket: Warner Bros.

İçerik Uyarıları: Savaş şiddeti, ürkütücü görüntüler, argo diyaloglar ve Amerikan taraftarlığını pompalar nitelikte politik mesajlar içermesi nedeniyle, 13 yaşından küçük izleyiciler için uygun bir yapım değildir.

Ailece izlenebilir mi? / ŞARTLI EVET (Ailenin küçük üyelerinin 13 yaşından daha büyük olması şartıyla)

Resmî İnternet Sitesi ve Fragmanı:

Yeni Şafak-Sinema Puanı: * *1/2

* * *

/resim/site/0112d934b912cac75bby.jpg
Bilim dünyası, 20'nci yüzyılın başlarından itibaren, 'den 'ye, 'dan 'e kadar uzanan geniş bir havzada yapılan gözlemlerine henüz iknâ edici bir açıklama getirememişken, dünya sinsice yaklaşan felakete hazırlıksız yakalanır ve uzaylılar şok edici bir saldırıyla mavi gezegeni işgal ederler.

Acımasız bir işgal sonucunda bütün büyük başkentler ardı ardına düştüğünde, yeryüzünde insanlığın son kalesi olarak kenti hâlâ var gücüyle direnmektedir. Bu direnişin başındaki kişi de Amerikalı deniz piyadesi 'tır. Deneyimli komutan, çoğu alabildiğine toy, fakat o oranda da yurtsever gençlerden oluşan yeni taburuyla birlikte insanlığı bu badireden kurtarabilmek için destansı bir mücadeleye girişir. Karşılarında biyolojisi, teknolojisi ve psikolojisiyle daha önce hiç görmedikleri türden çok farklı bir düşman olduğundan dolayı, bu savaşın kuralları da sıfırdan yazılacaktır.

* * *

/resim/site/0312da2e2412cac75dby.jpg
1976-Güney Afrika Cumhuriyeti doğumlu Amerikalı yönetmen Jonathan Liebesman, 2000'lerin başından itibaren, sektörde adını bir dizi kısa filmle birlikte türün en iflah olmaz tutkunlarını bile çılgına çevirecek döküntülükte bazı korku filmleriyle “duyurmuştu”. Liebesman, Hollywood'da “Karanlık Çökerken” (Darkness Falls, 2003), “Teksas Testere Katliamı: Başlangıç” (The Texas Chainsaw Massacre:The Beginning, 2006) ve “Ölüm Odası” (The Killing Room, 2009) gibi düşük kalibreli gösterilerle -pek de iç açıcı bir görünümde başlamayan- meslekî kariyerini derleyip toparlayabilmek için objektifini bu kez görece daha garantili bir formüle, “her koşulda muzaffer Amerikalı” temasına çeviriyor.

Karşımızda, Amerikan milliyetçi sağ hareketinin 1980'lerin başlarından itibaren birbirinden güzide örneklerini verdiği ve zamanla da kurumsallaştırdığı önemli bir akımın en yeni temsilcilerinden biri durmakta… Ki söz konusu akım için, Hollywood'un kaşarlanmış sağcılarından John Milius'un 1984 tarihli “Kızıl Şafak”ı (Red Down) rahatlıkla bir milat olarak işaretlenebilir. Sonrasında da zaten bütün o “Rambo” serilerini, fanatik Amerikan faşisti Chuck Norris'in Vietnam'da esir kalmış Amerikan askerlerini kurtarmaya doyamadığı “Missing in Action” tarzı pehlivan tefrikalarını hepiniz hatırlarsınız.

/resim/site/0212daaeb812cac75fby.jpg
“Amerikan devleti ve çıkarlarının küresel düşmanları” kürsüsüne bir dönem aralıksız olarak Sovyetler Birliği'ni çıkartıp duran, Sovyet diktasının yıkılmasından sonra ise -yerküredeki politik konjonktüre göre- bazen Çinliler ve Japonlar, bazen Latin ülkelerindeki sosyalist devrimciler, bazen de İslâm ve Araplar'dan medet uman Hollywood sağcıları, 1990'ların ikinci yarısından itibaren ise -uluslararası ilişkilerde başlarını çok daha az ağrıttığından olsa gerek- “büyük düşman” kategorisinde daha ziyade “uzay”a ve “uzaylılar”a itibar etmeye başladılar. Başka gezegenlerden gelen savaşçı ırkların dünyayı işgalini gösterişli özel efektler eşliğinde beyazperdeye taşıyan Roland Emmerich imzalı “Bağımsızlık Günü” (Independence Day, 1996) ve Hollywood'un sıkı milliyetçilerinden Michael Bay'in bu kez bütün günahı bir “meteor”a yükleyerek fedakâr Amerikalılara dünyayı kurtarttığı “Armageddon Operasyonu” (Armageddon, 1998) anılan türün hemen aklıma gelen iki mostralık örneğiydi.

Yazımızın odak noktasını oluşturan “Los Angeles Savaşı” da dahil olmak üzere, bu akımın irili ufaklı bütün temsilcilerinin ana fikrini tek bir cümlede özetlemek mümkün:

/resim/site/0412db3bda12cac761by.jpg
“Ey insanlık ailesi; adına ABD denilen o muhteşem ülke olmazsa, senin bastığın toprakta da uzay boşluğunda da işin çok zor! Bu gerçeği sakın ola unutma ve bize daima minnet duy…”

Savunduğu iddiada öylesine arsız bir sinemadır ki bu; Ron Howard'ın 1995 yapımı “Apollo 13”ünde -vaktiyle gerçekten yaşanmış- bir “uzayda astronot kurtarma” öyküsünü anlatırken, NASA'da çalışan farklı milletlerden binlerce kişinin ortak aklını ve emeklerini görmezden gelip, Apollo 13 mürettebatının dünyaya sağ salim geri getirilme sürecini bir avuç sarı kafalı-mavi gözlü WASP Amerikalı'nın başarısına indirger. Her biri tarihe geçmiş müthiş buluşlarıyla o NASA'yı NASA yapan, Ay'ın fethini sağlamış dev Satürn 5 roketlerini geliştiren Alman göçmeni büyük bilgin Werner Von Braun'a (gerçek kurtarma operasyonunda başından sonuna dek yönetim merkezinde bulunmasına rağmen) bir tek karesinde bile yer vermez!

/resim/site/0512dbb49212cac763by.jpg
Amerikan gençliği ve ona fena hâlde özenen üçüncü dünya gençliğini “uzaylı” metaforu üzerinden gaza getirip “Tehlike, uzay boşluğundan bile gelse, Amerikan teknolojisi, zekâsı ve cesareti bu sorunu er ya da geç çözer” mesajını gösterişli bir sinematografi üzerinden kitlelerin beynine nakşetmeyi deneyen Liebesman, artık iyice zıvanadan çıkan bir “CGI” (computer generated imge/bilgisayarda türetilmiş sanal görüntü) teknolojisinin de yardımıyla bu cümbüşün “temâşâ” tarafından başarıyla sıyrılıyor sıyrılmasına; fakat uyarladığı öykü o kadar taklit ve bayat ki izleyici perdede gördüklerini ister istemez son çeyrek yüzyılın diğer popüler bilim-kurgu filmleriyle kıyaslayıp duruyor. Bu anlamda, Emmerich'in 15 yıl önceki kör parmağım gözüne milliyetçilik destanı “Bağımsızlık Günü”nün üzerine düşünsel açıdan hiç bir şey koyamayan senarist ve yönetmen, tıpkı komedyen Cem Yılmaz'ın Türkiye'ye renkli televizyonun geldiği yıllardaki hâlet-i ruhiyeyi (kumandadaki renk tuşuna basılarak iyice kızartılan ekranları!) tasvir eden bildik esprisinde olduğu gibi, “Senin filmin gösterişliyse, benimki seninkinden çok daha gösterişli ulan!” tarzı bir yaklaşımla efektlerin dozunu artırmaya yüklenmiş.

/resim/site/0612dc2edf12cac765by.jpg

11 Eylül 2001 saldırılarından sonra iyice paranoyaklaşan Amerikan toplumuna ilaç gibi gelen, sokaktaki sıradan Amerikalı'nın “gururu zedelenmiş” devletine yönelik inanç ve güvenini tazelemesine vesile olan bu şoven sinemanın göstergebilim açısından yorumlanışı, perdeye bizim diyarlardan, yani “dünyanın doğusu”ndan bakıldığında ise hiç kuşkusuz çok daha farklı bir seyir izlemekte… Kolay kolay olacağı yok, fakat muhtemel bir “uzaylı saldırısı”nın bertaraf edilmesinin bile insanoğlunun ortak cesareti, aklı, çabası ve savunma araçları birikimiyle mümkün olabileceğini söylemek uçuk bir fantazi değil… Çünkü, ABD'nin ne bu boyuttaki bir saldırıyı tek başına bertaraf edebilecek sabrı, ne de insan ve silah kaynağı var. Yalın akıl, tehlike bu kadar büyük olduğunda çözümün de mahalle sakinlerinin işbirliği yapmasında olduğunu söylüyor; ancak gelin görün ki insanlık henüz Hollywood ile bu basit konuda bile mütabakat sağlayamadı!

“Los Angeles Savaşı”, politik alt mesajlarına takılıp kalmaz, dahası bunları kolayca yemezseniz, son derece heyecanlı ve eğlenceli bir bilim-kurgu gösterisi… Ancak, bu tür "misyoner" yapımları izlerken bilinç noktasında belli bir ihtiyatı hiç elden bırakmamak gerekiyor.

* * *

YENİ ŞAFAK SİNEMA SAYFASI / YILDIZ PUANLAMA TABLOSU

* * * *

(4 Yıldız) Sinemanın sanat kimliğini pekiştiren gerçek bir başyapıt… Kaçırmanız gerçekten de yazık olur.

* * * 1/2

(3,5 Yıldız) Oldukça başarılı bir film. Şartlarınızı zorlamak pahasına mutlaka görmelisiniz.

* * *

(3 Yıldız) Çoğu bölümüyle sanatsal bir derinlik ve lezzet yakalayabilen, kayıtsız kalınmayacak bir film. Ömrünüzden bir kaç saati vermeye değer…

* * 1/2

(2,5 Yıldız) Bazı bölümlerinde iyi bir filmin kalite standartlarına erişmeyi başarabiliyor; fakat bir bütün olarak bakıldığında ise sorunlu ve tam olmamış.

* *

(2 Yıldız) Hiç bir sanatsal değeri ve akılda kalıcılığı yok. Yalnızca zaman öldürmek için tüketilebilir. Ki zamanınıza önem verdiğimiz için bunu da pek önermiyoruz.

* 1/2

(1,5 Yıldız) Kötü bir film ve neden çekildiğini anlamak zor… Görmemeniz yararınıza olacaktır.

*

(1 Yıldız) Sinema sanatı adına utanç verici bir gösteri… Arkanıza bakmadan kaçın, sevdiklerinizi de uzak tutun!