Ahmet Kabaklı 100 yaşında...

Ahmet Kabaklı’nın doğumunun 100. Yılına armağan olarak Şeyhülmuharrirîn Ahmet Kabaklı Armağanı adıyla 2024’ün son ayında bir kitap yayımlandı. Burada Kabaklı’nın biyografisinden vefatından sonra hakkında yazılanlara, dostlarının hatıralarına kadar pek çok yazı yer alıyor. Kitapta akademisyenlere ait Türkolojiye dair müstakil metinler de bulunuyor.

Yakup Öztürk
Ahmet Kabaklı

Ahmet Kabaklı, 1924’te Harput’ta doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden mezun oldu. Diyarbakır, Aydın ve İstanbul’da Türk edebiyatı öğretmenliği yaptı. Bir yıl kadar Paris’te bulundu. İkinci bir üniversite olarak Ankara’da hukuk tahsilini tamamladı ancak avukatlık yapmadı. Kültür Bakanlığı Danışma Kurulu Üyeliği, Aydınlar Ocağı İlim ve İstişare Heyeti Başkanlığı, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk Dil Kurumu Aslî Üyeliği gibi görevlerde bulundu. Beş cilt Türk Edebiyatı Tarihi’nin yanında Temellerin Duruşması en önemli kitapları arasında kabul edildi. Fikir, sanat, kültür az da olsa siyaset yazıları kaleme aldı. Fikir dünyasının şekillenmesinde Yahya Kemal ve Ziya Gökalp’ın tesiri görüldü. Hareket dergisi, Tercüman gazetesi onun ilk kalem mecraları oldu. Yeni Haber’de göründü. Türkiye gazetesinde yazdı. Bunların dışında onlarca dergide imzası vardı. Ardında yirmi bin civarında yazı bıraktığı söylenir. 1970’te Türkiye Edebiyatı Cemiyeti’nin kurulmasına öncülük etti. İlk kurulda cemiyetin idare heyeti başkanı olarak seçildi. 1972’nin Ocak ayında Türkiye Edebiyat Cemiyeti adına Ahmet Kabaklı’nın sahibi olduğu Türk Edebiyatı dergisi çıkmaya başladı. Hemen bir ay sonra meşhur Çarşamba Sohbetleri’nin ilki, Nuruosmaniye’deki Yeşilay İşhanı’nda yapıldı. 1978’de Türk Edebiyatı Vakfı kuruldu. Handaki faaliyetler 1985’te Türk Edebiyatı Vakfı ve dergisinin bugünkü yeri olan Sultanahmet’teki tarihî binaya taşındı. Ahmet Kabaklı 8 Şubat 2001’de vefat etti. Mezarı Eyüp Sultan’dadır.

KABAKLI ARMAĞANI

Şeyhülmuharrirîn Ahmet Kabaklı Armağanı, Türk Edebiyatı dergisinin genel yayın yönetmeni ve hikâyeci İmdat Avşar ile derginin yazı işlerinden Saadet Örmeci’nin editörlüğünde yayımlandı. Yukarıda kısaca biyografisini özetlediğim Kabaklı’ya dair bilgiler bu armağandaki Erol Ülgen’in yazısından derlendi. Ülgen, daha önce Türk Kültürüne Hizmet Vakfı Yayınları’ndan Kabaklı’nın biyografisini yayımlamıştı. Armağanın birinci bölümünde Kabaklı’yla hatıraları olanlarla onun eserlerine dair yazanların metinleri bir araya getirilmiş. Burada Birol Emil, Hüsrev Hatemi, Ahmet Taşgetiren, Belkıs İbrahimhakkıoğlu, Şerif Aydemir, Beşir Ayvazoğlu, Nâzım H. Polat gibi isimlerin hatıraları ile, Necmettin Turinay, İskender Öksüz, Nurullah Çetin, Tahsin Yıldırım gibi kalemler de Kabaklı’nın eserleri ile meşgul olmuşlar. Kabaklı’ya ithaf edilen şiirler ve kitabın sonunda yer alan epey zengin fotoğraf albümünü de hatırlatayım. Bu türden kitapların birden çok değeri var kuşkusuz. Kabaklı vefat edeli yirmi yılı geçmiş. Türk Edebiyatı dergisini ve vakfın faaliyetlerini takip eden son kuşak onun sadece adını ve eserlerini biliyor. Armağan, Kabaklı’nın edebiyat tarihçiliğinden gazeteciliğine, şiirlerinden biyografi metinlerine kadar kalem hayatının her aşamasını genç okurlara aktarma vazifesi görmüş. Bu kuşkusuz önemli ve değerli. Bu kitapların bir başka hususiyeti de armağan hazırlanan kişi ile hukuku, mesaisi olan insanların da başka dünyalarının tanınmasına vesile olması. Kişiler, Ahmet Kabaklı’yı anlatırken tabiî bir biçimde kendi hikâyelerini de yazıyorlar. Nâzım H. Polat, 1986’da Ankara’da düzenlenen bir Âkif programı sonrasında konakladıkları yerde Kabaklı ile aynı odayı paylaştıklarını ve tebliğindeki bazı hususlarla ilgili Kabaklı’nın kendisine sorular sorduğunu anlatıyor.

BİR OKURUN GÖZÜNDEN KABAKLI

Hüsrev Hatemi, bir okur olarak Kabaklı ile karşılaşmasını, sonra vakfın programlarına çeşitli vesilelere dinleyici olarak katıldığında Kabaklı’nın misafir ağırlama nezaketini ve odasında geçen sohbetleri kaleme alıyor. O konuşmalardan birinin biraderi Hüseyin Hatemi tarafından yapıldığını, salondaki dinleyicilerden bazılarının tahrik dolu soruları karşısında Kabaklı’nın misafirini müdafaa biçimini yazıyor. Cemal Kurnaz’ın yazısı da Kabaklı ile beraber aslında Kurnaz Hoca’yı tanımamıza imkân veriyor. Burada Kurnaz’ın öğretmen okulu yıllarını, Hacettepe geçen Türkoloji talebeliğini, ders aldığı bazı hocalarını, ilk yayımladığı akademik çalışmalarının neler olduğunu ve muhitlerin bunlara bakışını okuyoruz. Cihan Okuyucu’nun yazısını da bu türden yazılara dahil edebiliriz. “Hatıralarımdaki Kabaklı” başlıklı bu yazı, lisans yıllarında talebesi olmak bahtiyarlığını yaşadığım Okuyucu’nun Hendek’te başlayan hayatının neredeyse Kabaklı’nın vefatına kadar geçen aşamalarını bize gösteriyor. Hocanın ilk gençliğinde okuduğu isimleri, İstanbul’a gelişini, üniversitelerin en karışık olduğu 1976-1980 arasındaki talebe çatışmalarını, kendisinin milliyetçi gruplarla kurduğu sıkı bağları, talebeliğinden sonra yazma eserlerde başlayan mesaisini, Kubbealtı, Türk Edebiyatı Vakfı ve Kabaklı çevresinde geçen senelerini, 28 Şubat sürecinde yaşadıklarını, düşündüklerini bu yazıdan öğreniyoruz. En önemli kitapları arasında kabul edilen Divan Edebiyatı Estetiği dışında son yıllarda bazıları oldukça hacimli ve sanat, edebiyat, hatta mimarî alanlarında yayımlanmış telif ve Latinize çalışmaları ile takip ettiğimiz Okuyucu’nun yeni Türk edebiyatı ve edebiyat dergileri ile kurduğu ünsiyete de bu yazı vesilesiyle tanıklık ediyoruz. Hoca daha önce birkaç kitapta mahdut hatıralarını anlatmıştı. “Hatıralarımdaki Kabaklı” yazısındaki üslup ve muhteva Okuyucu’dan Mum Çiçeği gibi yeni bir hatırat görme arzusunu tahrik ediyor. Şeyhülmuharrirîn Ahmet Kabaklı Armağanı’nı, Kabaklı’yı tanımak imkânı yanında kendisine dair yazılan hatıralarda başka isimlerin dünyasına da kapı açtığı için değerli buluyorum.