YASİN AKTAY
Güney Afrika'da Osmanlı İzleri adıyla Tezkire yayınlarından çıkan kitap, Cape Town'da yaşayan tarihçi Halim Gençoğlunun kara kıtanın ucunda izlerini sürdüğü Osmanlılar'ın hikayesini ele alıyor. 2013 yılında Cape Town Üniversitesi'ne sunduğu yüksek lisans tezinde Ebubekir Efendi'nin Cape Town'daki faaliyetlerini yerel arşiv kayıtlarını inceleyerek analiz ettiği çalışması, şimdi okuyucusunu bekliyor.
Yazar arşiv kaynaklarının yanısıra Ümit Burnu'nda halen yaşayan Osmanlı ailelerinin özel albümlerini kullanarak daha önce hiç kullanılmamış belge ve bilgileri okurla paylaşıyor. Genel olarak Osmanlı arşivlerindeki belgelerle Güney Afrika Milli arşivlerindeki belgelerin karşılaştırılması sonucu bilgi birikimi ve analizlerini ortaya koyan Gençoğlu, eserinde günümüze kadar bilinmeyen birçok tarihi meseleye de ışık tutuyor. Yazar, Güney Afrika'da unutulmuş Osmanlı ailelelerinin hususi aile albümlerini ve mikro filmlerde muhafaza edilmiş yerli gazete küpürlerini inceleyerek detaylı bir araştırmayı okuyucuya sunuyor.
BATI SÖMÜRGESİNDEN ÖNCE
Kitap beş ayrı bölümden oluşuyor; Ümit Burnunda Osmanlı varlığı ile ilgili akademik çalışmalarının anlatıldığı uzun bir önsözden sonra ilk bölümde Güney Afrika Osmanlı ilişkilerinin tarihi kökenlerine değinilerek Kıta altı afrikası'nın (Sab-Saharan Africa) esasında Kuzey Afrika'dan farklı olarak batı sömürgecilerinin elinde çıkar mücadelelerine sahne olduğunu ortaya konmaktadır. Yazara göre bu ilk bölümde Güney Afrika'nın 1652 yılından itibaren Hollandalılar'ın işgaliyle başlayan serüveni, 1795 yılında Güney Afrika'da sömürgecilik mücadelesini Büyük Britanya İmparatorluğu'na kaptırmasıyla başka bir boyut kazanıyor. Gençoğlu, İngiltere'nin Güney Afrika'daki sömürgeciliğinin Hollandalılar'a nispeten ibadet özgürlüğünün ve köleliğin kaldırılması gibi daha usulüne uygun ve ölçülü düzeyde yapıldığını türlü örneklerle çalışmasında izah etmektedir.
Yazar Güney Afrika - Osmanlı ilişkilerinde bir mihenk taşı olan Ebubekir Efendi'nin eĝitim faaliyetlerini anlatmadan önce Ebubekir Efendi'nin günümüze kadar politik bir mesele haline dönüşen etnik kimliğiyle ilgili birtakım mesnetsiz iddialarla ilgili bazı açıklamalar yapma gereĝi duymuştur. Gençoĝlu, bazı yazarlar tarafından kaynak gösterilmeden söylenile gelen Ebubekir Efendinin Kürt-Arap-Türk soyundan geldiğine dair kafa karıştırıcı etnik kimliğini açıklığa kavuşturmak için ciddi bir arşiv çalışması sonucu kökenlerinin Şehrizor'a baĝlı Hoşnav köyünde Kürt aşiretleri arasında seyyid ailelerden emcedilere dayandığını tespit etmiştir. Arapça lügatlerge asil ve üstün soy anlamına gelen Emcedi ailesinin Kureyş kabilesine kadar dayanan aile soyunun Nakibul Eşraflık yapan akrabalarından Ömer Nasuhi Bilmen gibi Seyyid oldukları ve hiçbir arşiv kaynağında bunun dışında başka bir kökene atıfta bulunulmaması, Ebubekir Efendi'nin Arap asıllı olduĝunu gözler önüne seriyor. Gerek Ebubekir Efendi'nin babası Molla Ömer'in Kürt isyancılar tarafından Irak Süleymaniye'deki medresesinde öldürülmesi gerekse bölgedeki Kürt halkının Şafi mezhebine bağlı iken Ebubekir Efendi sülbünün Şafi olmayışı gibi detaylı bilgilerin analiziyle Gençoğlu, Ebubekir Efendi'nin etnik kökenlerinin arap asıllı olmasından başka bir etnisiteye bağlanılmasının ilmi bir iddia olamayacağının altını çizmektedir. Yazar, bu hakikate raĝmen milliyetçilik yapısından uzak olan Osmanlı imparatorluk sistemi içerisinde Ebubekir Efendi'nin Osmanlı literatüründe yalnızca Osmanlı alimi olarak anılması gerektiğine vurgu yapmıştır. Bu haliyle Gençoğlu, Ebubekir Efendi'nin etnik kimliğiyle ilgili çeşitli iddiaları belgeler ışığında neticeye bağlamıştır.
İLK MÜSLÜMAN POLİTİKACI
Güney Afrikada Osmalı İzleri adlı çalışmanın ikinci bölümünde Gençoğlu, Ebubekir Efendinin vefatıyla Güney Afrika'da kalan çoçuklarının akibetini ele almıştır. Özellikle iki büyük erkek evladı Ahmet Ataullah Bey ve Hişam Nimetullah Efendi'nin Güney Afrika Müslüman toplumuna hizmetleri kapsamlı olarak çalışmada yer almaktadır.
Özellikle gazete arşivlerinden elde edilen belgeler doğrultusunda Ebubekir Efendinin en büyük oğlu Ahmet Ataullah Bey'in Güney Afrika'daki çalışmalarını değerlendiren yazara göre A. Ataullah Bey, Güney Afrika'nın ilk müslüman politikacısı olarak tarihe geçmiştir. A. Ataullah Bey'in ünlü ingiliz sömürgeci John Cecil Rhodes ile Cape Town parlamentosundaki mücadelesi, yerel haberlere yansıyan gazetelerde örneklendirilerek okuyucuya sunulmaktadır. Çalışmada, A. Ataullah Bey'in Güney Afrika'daki demokrasi mücadelesinin ardından ilk Osmanlı Singapur konsolosu olarak görev yerinde kaza süsü verilerek öldürülmesiyle tüm aile mensuplarının derinden sarsıldığına deĝinilmiştir.
Öte yandan Müderris Hişam Nimetullah Efendi'nin babasının bıraktığı yerden ilmi faaliyetlerini ele alması ve Güney Afrika Müslüman toplumunda kayda değer bir itibar elde ettiği Güney Afrika'da Osmanlı İzleri adlı çalışmada ortaya konulmuştur. Hişam Nimetullah Efendi'nin islam ilimleri konusunda yazmış olduğu ilmihallerinin dışında Sultan Abdülhamid Han döneminde başlatılan Hicaz Demiryolu Projesi için Güney Afrika'nın çeşitli şehirlerindeki müslüman cemiyetlerinden topladığı yardımların İstanbul'a gönderilmesi yine bu çalışmada dikkat çeken bir hususiyettir. Sömürgeci anlayışın Güney Afrika toplumunu beyaz insanlar ve diğerleri şeklinde sınıflandırdığının anlaşıldığı kitapta XX. yy,ın başlarında Hişam Nimetullah Efendi'nin demokrasi mücadelesi için Mamatha Gandi'yle görüşmeleri ve gazetelerdeki beyanatları yine Güney Afrika'da Osmanlı İzleri adlı çalışmada ortaya konulmuştur.
Kitapta dikkat çeken bir başka husus, şimdiye kadar tarih kitaplarında pek bahsi geçmeyen Ebubekir Efendi'nin Güney Afrika'daki ikinci evliliğinden Tahora Hanım'dan doğan kızı Fehime hanımefendi'nin yaşamıdır. Eserde Fehime Hanım'ın Osmanlı alimlerinden Erzurumlu müderris Abdürrezzak Efendi ile evlenerek Cape Town'dan Erzurum'a taşınması ve bu eyyamdaki hüzünlü hikayesi konu edilmiştir. Fehime hanımın şimdiye kadar bilinenin aksine Erzurum'daki evliliğinden değil, Güney Afrika'daki zevcesinden olduğu Cape Town Milli arşivindeki yazışmalardan yola çıkılarak izah edilen bir konudur. Erzurum'da yaşayan Fehime hanım'ın oğlu Osman Naim Efendi'nin görevi sebebiyle İstanbul'a taşınmasıyla Erzurum'daki bağlarını koparan ailenin yeni kuşağı aynı zamanda lisan sorunundan ötürü de Güney Afrika'daki bağlarından ister istemez uzaklaşmıştır. Gençoğlu'nun sunumuyla ilk defa bu çalışmada işlenen Fehime Hanım'ın serencamı okurun ilgisini çekecek bölümlerden birisi olarak dikkat çekiyor.
Güney Afrika ve çevresindeki Osmanlı izlerini ele alan bu kitapda, Halim Gençoğlu Osmanlı Afrikası çalışmalarının halen çok az çalışılan bir saha olduğunun da ip uçlarını veriyor. Eser bu haliyle ilk defa sömürge tarihi konusunda Güney Afrika'nın Cape Üniversitesi'nde ihtisas görmüş bir kalemin elinden Tezkire yayınları aracılığıyla okurla buluşuyor.
• • •
Güney Afrika'da Osmanlı İzleri
Halim Gençoğlu
Tezkire Yayıncılık
Mayıs 2016
262 sayfa