15 Temmuz ihanet ve işgal girişimi, Türkiye tarihinin en karanlık hadiselerinden birisi olarak tarihteki yerini aldı. Bu elim ve karanlık olayın milletin direnişiyle atlatılmasıyla birlikte FETÖ'nün karanlık yüzü biraz daha gün yüzüne çıkmaya başladı. Şüphesiz ki bundan sonra FETÖ'nün içyüzünü ve Türkiye'ye yönelik zararını ortaya koyacak pek çok çalışma, tanıklık ve tespit olacaktır. Fakat şu sıra, FETÖ'nün ve hakim kılmaya çalıştığı sapkın anlayışın karşısında on yıllardır duran isimlere kulak vermek lüzumlu görünüyor. Bu isimlerden birisi de, saygın bir alim olan Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma. Bu yüzden ben de bu kez sorularımı FETÖ'nün hem mağduru olan, hem de uzun yıllar önce bu örgütü teşhis eden bir isim olarak Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma Hoca'ya yönelttim. Hoca, güncelden tarihe yayılan bir dikkatle FETÖ'nün akaidini, sicilini ve niteliğini somut örneklerle ve kendi tanıklığıyla açıkladı.
15 Temmuz'da FETÖ'nün bir darbe girişimi ile karşı karşıya kaldık. Bu örgütten bu kadarını bekler miydiniz?
Bu fitne odağının çok gaddar olduğunu biliyordum; ancak bu kadar ileri gidebileceğine inanmıyordum doğrusu. Her ne kadar yılanın başını tanıyorsam da bu yılanın bu denli zehirli olacağını aklımın köşesinden geçirmemiştim.
YILANIN BAŞI
Yılanın başı derken Fetullah Gülen'i mi kast ediyorsunuz?
Evet, Fetullah'ı.
Siz de bu cemaatin gadrine uğradınız, içinde bulunduğumuz tabloya ilişkin ne söylersiniz?
Bu felaketin sebebi üzerinde durmak lazım. Benim meslektaşlarım en başından itibaren gerçeğin yanında olmadılar. Ben Fetullah'ı eleştirirken, onun İslami akideden ve davranışlardan uzak olduğunu söyleyince arkadaşlarım bana gülüyorlardı, beni ciddiye almıyorlardı. Bundan dolayıdır ki, bu yılanın büyümesine sebep oldular ve dolayısıyla onlar da suçludurlar.
Kaç yılında itikadi olarak bozuk olduklarını söylüyordunuz?
1970'li yıllardan Sakarya Üniversitesine geçinceye kadar.
Sakarya'da ne oldu?
Sakarya Üniversitesi'nde İlahiyat Fakültesi açılınca, beni oraya istediler. Ben de naklen gittim. Fakülte yeni olduğundan, 20-25 tane araştırma görevlisi alacaktık. Sınav günü Suat Bey, yani dekanımız, bana bir liste getirdi ve o listedekileri alacağımızı söyledi. Ben de, "Tamam, inşallah imtihanı kazanırlar alırız" dedim. Suat Yıldırım, "Hayır, başkasını değil, sadece bunları alacağız, imtihan olayını düşünme" dedi. Ben böyle bir şeyin mümkün olmayacağını, bunun hesabını ne benim ne de kendisinin Allah'a veremeyeceğini söylememe rağmen, ısrarla, “Ben böyle istiyorum” dedi. Ben yine karşı çıktım, "Yapabilirsen yap!" diyerek böyle bir şeye müsaade etmeyeceğimi söyledim.
ADİL ÖKSÜZ'Ü YILDIRIM ALDI
Sonra ne oldu?
Daha fazla üsteleyemedi. Sınavı başlatmamızdan önce, tekrar gelerek tüm dillerden sınava girecek kişiler için Muhammed Hamidullah Hoca'nın “İslâm'a Giriş” kitabından aynı bölümü sormamızı önerdi. Ben de “olabilir” dedim. Bunun üzerine kitaptan bir sayfa açarak 'burayı soralım' dedi. Ben de, “Hayır burası olmaz! Akşam burayı şakirtlerine ezberlettin, sonra da burayı soralım” diyorsun. Onun için 300 küsur sayfalık kitaptan bu sayfa hariç hangi sayfayı istiyorsan orayı soralım” dedim. Çok bozuldu ve gidip bir başka sayfa seçip fotokopisini alıp geldi. Biz de bekliyoruz. Fotokopilerini yapıp, sınav odasına gitti ve sınav başladı. Meğer o esnada odasına gitmiş ve soracağımız sahifenin tercümesini, Türkçeye çevrilmiş olan kitapta bulmuş, bu çeviriyi çoğaltmış ve şakirtlerine kopya vermiş.
Sonra ne oldu?
Sınavda bulunan diğer adaylar bu durumu fark ederek rektörlüğe şikâyette bulundular. Rektörlük de Sabahattin Zaim Hoca'yı muhakkik tayin etti. Sabahattin Hoca geldi ve kopya durumunu tespit etti. Daha sonra Suat Bey'e dönerek, “Suat Bey, hadi Allah'tan korkmuyorsun, peki insanlardan da mı utanmıyorsun! Böyle bir şey yapılır mı?” diye kızdı ve gitti. Tabi olarak, kendilerine kopya verilen bu adayların, tayin edilemeyeceğini sanıyordum. Meğer rektörlük, bu rezalete rağmen, kendilerine kopya verilenleri atamış!
Darbeyi yöneten Adil Öksüz de aynı üniversiteden...
İşte bu mel'ûn darbe sonrasında Sakarya İlâhiyat'tan atılan ve Fetullah'ın baş imamı/baş şeytanı olan Adil Öksüz de bunlardan birisiydi! Evet! 15 Temmuz'da darbeci askerlerin başına geçen, Fetullah'tan emir getiren "kopya doktoru" Adil Öksüz denen Amerikan uşağıdır!
DİYALOG SAFSATADIR
Bu örgüt siyasi açıdan üst akıl tarafından bir ihale almış, bu aşikar. Aynı zamanda İslam'ı tahrip etmek için bir vazifeleri de mi var?
Şu anda İslam dünyasına karşı hiç sönmemiş bir savaş vardır. Bu savaşta Batı, kendileri için elverişli insanları kullanıyor ki Fetullah, onlar için biçilmiş kaftandır. Bu konuları, seneler öncesinden “Sömürü Ajanı İngiliz Misyonerleri” kitabımda ayrıntılı olarak anlattım. Burada ayrıntıya girmiyorum. Bu yöntem 19. yüzyılın başından bu yana bu coğrafyada kullanılıyor. İşte Fetullah da aynı şekilde şeytanî bir yapı kurdu. Bu bağlamda Abant Platformu'nun teşkilatını, katılımcılarını ve oradaki deklarasyonları da mercek altına almak gerekir.
Dinlerarası diyalog olayının arka planı nedir?
Dinlerarası diyalog safsatası, Vatikan'ın güdümünde oluşturulmuş, fakat esas itibariyle Siyonizmin kontrolünde olan gizli bir oluşumdur. Amaçları, Türkiye'de ve dünyanın değişik ülkelerinde toplantılar yaparak, ve de Müslümanları kullanarak bir uluslar arası “amelsiz din toplumu” oluşturmaktır. Bir de bildiğiniz “Abant platformu” diye bir hezeyan vardır.Bu, Fetullah'a gönül vermiş/biat etmiş veya onlara yakın duran insanların katıldığı esrarengiz bir yapıdır. Fetullah'ın finanse ettiği bu kuruluşun bir ayağı Türkiye'de, esas ayağı ise Pensilvanya'dadır.
Melek görünümlü Deccal
Fötocuların bu kadar geniş bir kitleye yayılmaları nasıl mümkün oldu sizce?
Birincisi şantajı kullanıyorlar. Her yere kayıt edici dinleme cihazları yerleştirip insanların mahremine girip tehdit ediyorlar. İkincisi burslar, iş vaatlerinde bulunup insanları bir şekilde kandırıyorlar. Çocuğunu bunlara kaptırdığı için ağlayan çok anne-baba gördüm. Fetullah aslında melek görünümlü, bir şeytan-Deccal'dir! “Koyun postuna bürünmüş domuz” diye bir tabir vardır ya, işte tam da Feto için söylenilmiş bir sözdür! Kanaatime göre bu meczup ve fitneci adama uyanların bir kısmı da “Yarın benim işlerim daha iyi olabilir, doçent, profesör, rektör olabilirim, YÖK Başkanı, Başbakan olabilirim, dünyanın en büyük holdinglerinden birine sahip olabilirim” diye düşünüp bu fitneci adama uydular.
FETÖ ŞEYTANIN İZİNDE
Cenneti de vaat ettikleri de geldi gündeme. Buna ne dersiniz?
Evet veriyor. Bu adamlar da 'fenafi'ş-şeytan' olmuşlar. Şeytan, kendisine uydukları takdirde her şeyde yardım eder. Bunlar tamamen şeytanın izindeler.
Darbe başarılı olursa bir halife mi olacaktı Gülen?
Evet! Amerika adına İslâm dünyasını dizayn edecek ve Müslümanları Amerika'ya köle edecek bir Halife!
Diyanet görevini yapmadı
Gülen öldüğünde bu yapı devam eder mi?
Gaybı sadece Allah bilir, ne olacağını ben bilemem. Yalnız dünya üzerinde bu gibi çarpık hareketler hep olacaktır. Fetullah şeytanı gider, onun yerine başka bir şeytan gelir. Şeytan bir tane değil ki, şeytanlar vardır. Bu Fetullah da o şeytanlardan birisidir. Büyük şeytan ona istediğini yaptırıyor. Ben geçen hafta Diyanet'in Din Şurası'ndaydım. Orada da söyledim, yine söylüyorum: Eğer Diyanet İşleri Başkanlığı, zamanında görevini yapıp, bu örgütün dini hezeyanlarının karşısına çıkıp Müslüman kamuoyuyla paylaşsaydı, bu şeytan bu kadar şımarmayacak, kendisine inanan Müslümanların dinî inançlarını bu kadar tarumar edemeyecekti. Diyanet'in görevi, dinle ilgili tüm söylemleri takip etmek, içlerinde dine aykırı hususlar varsa bunu kamuya bildirmektir! Üzülerek söyleyeyim ki, Diyanet bunu yapmadı. Diyanet dışında da, birçok ilahiyat hocası da Feto cereyanına karşı sustular. Belki de onun şeytanlıklarından korktular. Eğer bizi yalnız bırakmasalardı, konuşsalardı şimdi bu hale gelmezdik. Onları haksız bulmayarak desteklemiş oldular. Bu adam boşuna büyümedi. Siz eğer mikroba ortam hazırlamazsanız mikrobun yaşama şansı yoktur. Şimdi yavaş yavaş konuşuyorlar. İnşaallah konuşmaya devam ederler, böyle şeytanların çıkışına zemin hazırlamazlar!
İslamı doğru öğretmeliyiz
Bundan sonra ne yapmak lazım?
Bütün bunların bir tek sebebi var. O sebep ortadan kaldırılmadan böyle tipler hep çıkacak. Müslümanlar kendi dinlerini bilmiyorlar. Müslümanlar Allah'u Teala'nın gönderdiği Kur'an'ı bilseler böyle şarlatanlara uymazlar. Müslümanlar bu dünyaya fazla dalıp Allah'ın ahkâmını unutmamalı. Peygamber Efendimizi doğru öğrenmeliyiz. “Kur'an Müslümanlığı” deyip Peygamberimizi by-pass etmek isteyenler de var. Bu akıma karşı da durmak lazım. Peygamberimiz anlaşılmadan Kur'an anlaşılmaz. Çünkü Allah O'nu aracı yaptı, Kur'an'ı O bize getirdi. Bir diğer husus da bu yerli ve yabancı misyonerlerin hayatlarını, düşmanı tanımak için iyi öğrenmek lazım. Ayrıca Haçlı Seferlerini insanlar bilmiyor. Bu konuya iyi eğilmek gerekir. Kendi üzerime vecibe kıldım, oturdum 'Haçlı Seferleri' diye kitap yazdım. 'Niye okullarda okutulmaz' diye hep düşündüm. İnsanımız, “futbolcular”ı tanıdığı kadar, kendi dinini, tarihini bilmiyor. Bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı'na da büyük görev düşüyor. Okullarda “fetocu hocalar”ın kitapları tavsiye ediliyor! Ve en önemlisi, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, bütün cemaatlerin yapıp ettiklerini, müfredatlarını, genel olarak söylemlerini inceleyerek, dine aykırı olanlarını belirleyip bunlara yönelik düzeltme ve düzenleme yapması gerekir. Yoksa gelecekte de benzeri şeyler yaşamamız kaçınılmaz olacaktır. Allah bizi şeytanlardan korusun. Amin.