Birinci Dünya Savaşı’nın ilk günlerinde Sarıkamış’ta gerçekleşen felaket, Türk tarihinin en hassas ve tartışmalı konularından biridir. Bu hadisenin 105. yıl dönümünde, Sarıkamış’ın detaylarını ve eldeki son bilgi belgeleri Prof. Dr. Tuncay Öğün ile konuştuk. Sarıkamış’ta doğup burada tahsilini başlatan Öğün, Rumuz Yayınları arasından çıkan “100 Soruda Sarıkamış Hârekatı”yla okur karşısında. Türk Rus arşivlerinde çalışan yazar, öncesi ve sonrasıyla kronolojik seyrin dışındaki olayları yorumladı.
93 Harbi, Balkan Harbi derken Birinci Dünya Savaşı’nın ilk günlerinde Sarıkamış Harekâtı ihtimâli doğuyor. Bu günlerde halk ne durumdaydı?
Türk halkı söz ettiğiniz savaşların her ikisinden de ağır kayıplarla çıkmıştı. Halk kelimenin tam anlamıyla savaş yorgunuydu. Evlatları yeniden silahaltına çağrılanlar, kardeşlerini 93 Harbi’nde, oğullarını Balkan Savaşları’nda şehit vermişlerdi. Yaralıların sağalmasını, esir düşenlerin dönüşünü hasretle beklemişlerdi. Üstelik bu muharebeler sırasında Osmanlı Devleti’ni yalnız bırakan Avrupa’nın ikiyüzlü büyük devletlerine de kızgınlıkları vardı. Bu yüzden Avrupa’yı kan ve ateş seline boğan büyük harbi onların iç sorunu olarak görüyorlardı. Türk’ün ahını alan zalimlere Tanrı tarafından verilmiş bir ceza olduğuna inandıkları bu musibete kesinlikle bulaşmak istemiyorlardı.
MALZEME VAPURU YAKILDI
Harekât öncesi beslenme, iklim, cephane hazırlıkları ne durumdaydı?
Askerin ne sırtı pek ne de karnı toktu. İstanbul’dan cepheye 60 bin takım kışlık giyim ve muhtelif askeri malzeme taşıyan vapurlar, Rus filosu tarafından Karadeniz’de batırılmıştı. Bir kaput ve bir başlıktan başka bir şey verilemeyen askerlerin çoğu köylerinden getirdikleri mahalli kıyafetlerle kalmışlardı. Kış bütün şiddetiyle bastırdığı halde sırtında entarisiyle dolaşanlar, ayağında doğru düzgün ayakkabısı olmayanlar vardı. Erzak kıtlığı ordunun müzmin sorunuydu. Koskoca ordunun elinde 6 adet küçük kamyondan başka motorlu araç yoktu. Kadınlar, hatta mektep çocuklarının sırtıyla cepheye erzak taşındığı halde askerin karnı doyurulamıyor, ordu emrindeki hayvanlara yem yetiştirilemiyordu. Coğrafya engebeli, kış sert, dağ yolları karla kaplı olduğundan ağır silahlar ve cephanenin taşınması da kolay olmuyordu. Kısacası ordu, bir kış taarruzu için yeterli donanıma sahip bulunmuyordu.
Sarıkamış, bir taarruz hareketi. Dönemin komutanları arasında bir anlaşmazlık olduğunu okuyoruz. Bunun sebebi nedir?
Cephede öne çıkan üç komutan vardı. Hasan İzzet Paşa pasif, Enver Paşa ve Hafız Hakkı Paşa ise gereğinden fazla aktifti. Savaş başladığında cephe komutanı Hasan İzzet Paşa’ydı. Ordunun lojistik sorunlarını göz önüne alarak sınırı geçen Rus birlikleri karşısında Erzurum’a doğru çekilip savunmaya geçmişti. Direnmeden geri çekilmesi halkın ve ordunun moralini bozmuş inisiyatifin Rusların eline geçmesine yol açmıştı.
Üstünlüğün Ruslara geçmesini Başkomutan Vekili Enver Paşa ve Hafız Hakkı Paşa ise taarruzdan yanaydı. Lojistik sorunları fazla önemsemiyorlardı. Kafkas cephesindeki kuvvetlerinin önemli bir kısmını Almanlara karşı Avrupa cephesine gönderen Rus ordusunun yeterince güçlü olmadığını düşünüyorlardı. Napolyon’un aç ve çıplak askerleriyle İtalya’ya girdiği gibi Kafkasya’ya girerek hem ordunun kangren olmuş lojistik sorunlarını çözeceklerine, hem de Kafkasya ve Türkistan’ın isyan ettirerek Rusya’yı zor durumda bırakacaklarına inanıyorlardı.
Tercih edilen her iki harekât tarzının da eksik ve yanlış tarafları vardı. Zaten Sarıkamış faciası da iş başında ikisinin ortası itidal sahibi bir komutan bulunmadığından meydana gelmiştir.
ŞEHİT SAYISI 30 BİNE YAKIN
Sarıkamış’la ilgili farklı kayıplar söyleniyor. Sizin araştırmalarınıza göre kayıplar ve esirlerin sayısı nedir?
Sarıkamış’ta 90 bin şehit verildiği sıklıkla dile getirilse de herhangi bir kanıta dayanmayan bu iddia asılsız ve mesnetsizdir. Enver Paşa muhaliflerinin uydurduğu “Bütün ordu donarak şehit oldu” algısının ürettiği bir efsanedir. Türk ve Rus kaynakları Sarıkamış’ta şehit düşen asker sayısının 90 bin değil, 30 bin civarında olduğunu göstermektedir. Esir düşenlerin sayısı da 20 bin civarındaydı. Bunların 200 kadarı subaydı. Ruslar daha çok ricat eden birliklerin arkasında kalan yürüyemeyecek durumdaki hasta, yaralı ve ayaklarında donuklar bulunanları toplayarak esir etmişlerdi. İnsan kayıplarının yanı sıra ağır silahlar da elden çıkmıştır. Bin bir zahmetle Sarıkamış önlerine kadar götürülen toplar, makineli tüfekler ve önemli miktarda savaş malzemesi Rusların eline geçmiştir.
Srıkamış taarruzunda başarılı olup da Rusya’yı bozguna uğratsaydık tarihte nasıl bir değişiklik olurdu?
Sarıkamış harekâtının, büyük savaşın seyrini etkileme şansı olmasa da bölgesel dengeleri değiştirecek potansiyeli vardı. Harekâtın başarılı olması Turan’a gitmek, İslâm âlemini ayağa kaldırmak gibi büyük ideallerin gerçekleştirilmesine muhtemelen yetmeyecek, ancak yurt topraklarının Rus işgaline uğramasını önleyecekti. Ruslarla birlik olan Ermeni çetelerinin Kafkasya ve Doğu Anadolu’da İslâm katliamı yapmasına izin vermeyecekti. Osmanlı Ermeniler, Ruslara üstünlük sağlayan Türk ordusunun gücü karşısında muhtemelen isyan etmeye yeltenemeyecek, böylece tehcir edilmelerine de gerek kalmayacaktı.