15 Temmuz’da gaziliğe ulaşan ilk kahraman olma onurunu taşıyan Hüsrev Et Lokantası sahiplerinden Muhammet Hüsrev, kalkışmadan telefonla ulaştığı siyasetçi dostları vasıtasıyla haberdar olduğunu vurguladı. Hüsrev, bunu öğrenir öğrenmez bulunduğu kafeden çıkıp önce AK Parti Genel Merkezi’ne, ardından aracını Orman Genel Müdürlüğü önüne park ederek Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne geçtiğini anlattı. Külliye’ye yakın yerde üst geçide geldiğinde birkaç polisin olduğunu söyleyen Hüsrev, o uzun gecede başından geçenleri, yaralanışını ve tedavisini şöyle anlattı:
HERKESİ FİŞLEMİŞLER
Polisler ‘Abi ateş ediyorlar’ deyince ‘Niye, kime ateş ediyor’ diye sordum. Yukarı doğru yürümeye devam ettim. Benzin istasyonunu geçince Jandarma Genel Komutanlığının oraya yakın yerde iki zırhlı araç vardı. Bir uzman, zırhlı aracın üzerindeydi. Orada tektim. O uzmana ‘Ne yapıyorsunuz’ diye sorduğumda ‘Büyük terör olayı var. Buranın güvenliğini sağlamaya geldik’ dedi. O uzman ‘Burada ne işin var’ diye sorunca, ben de ‘Eve gidiyorum’ dedim. O esnada ismimi sordu ve elindeki dosyada adım var mı, yok mu baktı. Sonra bana döndü ‘Sen burada oturmuyorsun’ dedi. O hainler, Külliye çevresindeki bloklarda kimin oturup oturmadığını listelemişler. O esnada Millet Camii’nin çatısından, Jandarma Genel Komutanlığında olan birkaç kişinin birbirine ateş ettiğini gördüm. O yaşananları film gibi izliyorum.
İNANILMAZ CESARET GELİYOR
O uzman ‘Külliye’ye teröristlerin girdiğini ve kendilerinin de müdahale ettiğini söyledi. Bir süre sonra bir helikopter geldi. Millet Camii’nin orayı sert şekilde taradı. Uzman, Hisarcıklıoğlu Camii’nin oradan vatandaşların geldiğini görünce tedirgin oldu. Uzmanla ‘Siz darbe mi yapıyorsunuz, reis nerede, reise bir şey mi yapacaksınız’ diye tartışmaya başladım. O uzman daha sonra ‘sıkıyönetim ilan ettik, evine git yoksa gereğini yaparız’ şeklinde tehdit etti. Tekrar helikopter halkı taradı. O köprüden aşağıya attım, düştüğüm zaman kalkamadım. Ne olduğunu anlayamadım. Bir süre sonra ayağa kalktım. Bir sis, bir duman vardı. İnsanların çığlıklarını duydum. Televizyondan Iraklılar, Suriyeliler, Filistinliler bombalandığı zaman neden tekbir getirdiğini o gece anladım. Hiçbir korku olmuyor ve hiçbir geri adım atmıyorsunuz. O gece de öyle oldu. İnanılmaz bir cesaret, inanç geliyor.
KURŞUN KALBİNİ SIYIRDI
O yere düştükten sonra aklıma gelen tek bir düşünce vardı. Orman Genel Müdürlüğü’nün oraya park ettiğim araçtan silahımı alıp gereğini yapmak. Ayağa kalktım. Seke seke yarım saatte aracın olduğu yere kadar gelebildim. Ben dönerken insanlar akın akın Külliye’ye doğru gidiyordu. Bir ihtiyar geldi, eliyle kulaklarıma saçıma dokunmaya başladı, ‘Evladım senin her tarafın kan’ dedi. Oradaki vatandaşlara ‘Beni aracıma kadar götürün, silahımı alayım’ deyince müsaade etmediler. Başımdan kan akıyordu. Hastaneye götürdüler. Hastanenin aciline getirildikten sonra sol göğsümün, kalbimin 1,5 cm altından merminin girip çıktığını öğrendim. Helikopter taradığı için hem sırtıma hem başıma şarapnel parçaları isabet etmiş. O zaman da yüzümden aşağı kanlar akmış. O gece Allah öyle bir kuvvet verdi ki, o an kendindeki acıyı hissetmiyorsun.
FETÖ’CÜLER HASTANEDE KAYIT TUTTU
Hastanede yatarken biri geldi, ‘Kimliğim, dışarda mıydın, darbeye karşı çıkanlardan mıydın’ diye sordu. Kimliğimin fotoğrafını çekti. O hastanelere giden FETÖ’cüler de vardı. Eğer darbe başarılı olsa hepimizin kaydını alacaklardı, ‘Bize karşı direnenler’ diye iftira atacaklardı. O gece vatanı savunmaya çıkanları hain ilan edeceklerdi. O kişiyi aradım ama bulamadım. Ameliyat sonrası gözümü açtığımda vatanın ne olduğunu sordum. O gece hiç acı hissetmedim. Çok umurumda da değildi. Keşke ilk mermi ile vurulmasaydım ve sabaha kadar çatışsaydım. Oğlumu vurulduğum yere götürdüm. İnsanlar ülkesi, milleti, geleceği için can verdiler, gazi oldular, dik durdular mücadele ettiler. Gereğini yaptılar.