SERPİL YILDIRM – SÜMEYYE GÜLŞEN SOYLU – YELDA KARAKAŞ
Seher Hanım 43 yaşında. 16 Temmuz sabahından beri, eşi ve üç çocuğuyla Ankara Güven Park'ta kurdukları çadırda yaşıyorlar. Günlük ihtiyaçlarını sağlamak için her sabah evine uğruyor ve tekrar çadıra dönüyorlar. 2 haftada burada yaşadıklarını ve duygularını gözyaşları içinde anlatıyor:
“Biz buraya, vatanımız milletimiz için gerekirse ölmeye geldik. Vatan olmazsa biz zaten olmayız. Hayatımızda çok olay gördük ama bu kadar kalleşçesini hiç görmedik. Bizim askerimiz yapmaz dedik, ama o kadar insanı şehit ettiler. Zaten bunlar bizim askerimiz de olamaz. Eşimin gözleri önünde yakın arkadaşını vurdular.
Eşim elektrikçi, gündüz işine gidiyor. Gece de gelip burada hep birlikte nöbet tutuyoruz. Eşim 12 Eylül'ü yaşadığı için bu sefer izin vermeyeceğiz diye tankların önüne çıktı. Orada arkadaşını şehit ettiler. Ama başaramadılar. İmanımız kuvvetli olduğu sürece, Allah'ın izniyle bizi kimse yıkamaz.
O kadar insan boşuna ölmedi, vatan için, millet için canını feda etti. Türkiye güçlendikçe yabancı güçler ezmeye çalışıyor, onun da farkındayız. İçin çok dolu, çocuklarım üzülmesin diye ağlayamıyorum. Ama biz buradayız. Sonuna kadar da burada olacağız. Eğer burada ölmem gerekirse çocuklarımla birlikte ölüme de hazırım. Keşke savaşlar olmasa, insanlar ölmese ama vatan için ölünür. Çanakkale'de atalarımız nasıl kadın, erkek, yaşlı, genç cepheye koştuysa şimdi de aynı şekilde biz koşuyoruz.”
AB bizim neyimiz olur?
İlerleyen yaşına rağmen demokrasi nöbetini bırakmayanlardan biri de Kırşehirli 76 yaşındaki Bayram Amca. Fotoğrafının çekilmesini istemedi. Çocuklarının yıllardır Hollanda'da olduğunu ve torunlarını görmek için her seferinde onca uğraş verip vize almak zorunda kaldığını anlatan Bayram Amca, Avrupa Birliği kızacak diye idam istemeyenlere ise ateş püskürüyor. “Biz bu güne kadar AB'de mi yaşadık? AB bizim neyimiz olur ki bize karışır?” diyor. “Türkiye iyiye gittikçe, maddi manevi nasıl çökertiriz diyorlar” diyen Bayram Amca, “Biz öteden beri bu Fetullah Gülen'i bir ilim adamı zannederdik. Ama o tam bir vatan hainiymiş. Allah böyle insanlarla Türkiye'yi bir daha karşı karşıya getirmesin” diye içindekileri döküyor. “Bir insanı öldürmek, bütün insanlığı öldürmek gibidir, bunun vebalini nasıl ödeyeceksin. Azabını nasıl çekeceksin?” diye darbenin elebaşına seslenen Bayram Amca, hala ona inananların olduğuna da şaşırdığını dile getiriyor.
Nöbeti hiç aksatmadı
20 yıldır Ankara'da yaşayan Artvin Yusufelili Mustafa Gündüz, Çankaya Yıldız'da oturuyor. 15 Temmuz gecesinden beri Kızılay Güvenpark'taki nöbeti hiç aksatmadığını belirten Gündüz, hain kalkışmanın yaşandığı gece sabaha kadar mücadele verdiklerini anlatıyor
“O gece Meclis ile Genelkurmay'ın kesiştiği kavşaktaydık. Biz ölü ve yaralıları toplamaya çalışırken helikopterle gelip insanları taradılar. Buraya çoluk çocuk, ailesiyle gelen insanlar vardı. Aileleri katlettiler. Birinin hanımı, birinin kocası, birinin çocuğu öldü. Taradıkları 16-17 yaşlarında bir kardeşimizin mermilerden beli koptu. Onu ambulansa yüklerken bile ateş ettiler. Bir taraftan helikopterden ateş edilirken, genelkurmayın bahçesine mevzilenen askerler de diğer yandan ateş etti. Sabahın 7'sine kadar ateş etmeyi sürdürdüler.
Üç kez Numune Hastanesine ölü ve yaralıları taşımak için gittik. Orada gördüm ki insanlar sıraya girmiş kan gruplarını söylüyordu. Büyük bir dayanışma vardı. Genç nesillere darbenin ne kadar kötü olduğunu göstermek için sabah akşam buradayız. Çadırda bile nöbetleşiyoruz. Ben gece çalışıyor, sabah 5'te buraya geliyor, akşam 8'de gidiyorum. Gündüz hastanede temizlik görevlisi olarak çalışan İlyas arkadaşım da gece geliyor. Biz ekmeğinin peşinde sıradan insanlarız. Hiçbir siyasi partiyi, hiçbir cemaati veya grubu da temsil etmiyoruz.
Dün gece başbakanımızın müşaviri Hürriyet Hanım geldi. İki-üç saat muhabbet ettik. Bir ihtiyacımız olup olmadığını sordu. İhtiyacımız yok dedik. Çeşitli kurumlar burada kumanya dağıtıyor. Onları da almıyoruz. İhtiyacı olanlar alsın. Suriyelileri gördük, vatansız kaldılar. Onlara da millet olarak biz sahip çıktık. Vatansız kalacağımıza çadırda yaşarız dedik ve evinize gidin deninceye kadar da burada kalacağız.
Erdoğan için ağlamak istemiyoruz
17yaşında, lise öğrencisi Hatice de engelli ablası ve iki kardeşiyle her gece meydan nöbetinde. Darbe gecesi engelli ablasının çok korktuğunu kendilerinin de o gece korktuğunu ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “meydanlara çıkın” demesinin ardından tereddütsüz sokağa çıktıklarını ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesine gittiklerini anlatıyor. “Dedem ve babam Menderes için ağlamış, biz Erdoğan için ağlamak istemiyoruz” diyor. “Çok korktuk, çok dua ettik ama Cumhurbaşkanımızın duruşu bize güç verdi” diyen Hatice, anne babalarının Kastamonu'da olduğunu, engelli ablası ve iki kardeşiyle her gece Cumhurbaşkanlığı külliyesine geldiklerini ve sabaha kadar burada nöbete katıldıklarını ifade ediyor.
Türk milletinin asil bir millet olduğunu, kötülük yapmayacağını söyleyen Hatice, bu kötülüğü millete yapanlarınsa terörist olduğunu belirtti. Hatice, “Darbeye ilk kez tanık oluyoruz. Cumhurbaşkanımıza zarar verecek olmaları benim
için en korkuncuydu. Bir daha böyle bir şey olursa gider, kendim mücadele ederim” diyerek büyük bir cesaret örneği sergiledi.