Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak'ın koruma astsubayı Bülent Aydın, Karargâh'ta darbecilerle çatışırken şehit düştü. Eşi Şahnaz Aydın, o geceyi anlattı: “1 ay önce ayağımdan ameliyat olmuştum. Eşim o gün sabah namazını kıldıktan sonra evden çıkmak üzere hazırlandı. Rahatsızlığım sebebiyle aylardır ayağa kalkamamama rağmen o gün eşimi 'Allah işini rast getirsin' diyerek uğurladım. Eşim, 5 yıl önce emeklilik hakkını elde etmesine rağmen çalışmaya devam etti. Açıköğretim Fakültesi'nde öğrenciydi, kendisini geliştirmeyi çok seviyordu. Şehit olduğu gün 4. Sınıf kitapları geldi. O kitapları halen hiçbirimiz açamadık."
YARALI HALDE ÇATIŞTI
“Eşim ile saat 20.35 sularında telefonla konuştuk, işinin uzadığını söyledi. Onun sesini en son bu konuşmada duydum. Daha sonra Kara Kuvvetleri Komutanı Çolak'ı 21.45'te 'toplantı var' diye çağırmışlar. Çolak ile birlikte Genelkurmay'a girmeye çalışırken 'tatbikat var' diyerek içeriye almıyorlar. Çolak, başka bir kapıdan içeri girdiklerinde güvenli bölgede askerlerin birilerini kelepçelediklerini görüyorlar. Silahla girilmesi yasak olan güvenli bölgeye silahla giren vuruluyor. Eşim, bu olağandışı durumu görünce silahını alarak o hainlerle çarpışmak için güvenli bölgeye giriyor. Bu esnada bacağından vuruluyor. Yaralı olmasına rağmen o hainlerle çatışmaya devam ediyor. Daha sonra karın bölgesinden vuruluyor. 'Genelkurmay'da çatışma çıktı' denilen olay eşimin şehadet mertebesine erdiği bu andı."
EVLİLİK YILDÖNÜMÜMÜZ
“Saat 22.00-22.30 arasında hainlerin darbe kalkışmasının ilk şehidi eşim Bülent Aydın oldu. Eşim, güvenli bölgeye silahla girmeseydi belki bugün hayatta olacaktı ama eşimin bu cesur davranışı darbeyi kamuoyunun duymasını sağladı. O gün eşim, arkadaşlarına 'Bana bir şey olursa çantamı oğluma verin' demiş. Eşimden oğluna yadigâr kalan çantada birkaç kişisel eşya, bir kalem, bir de su çıktı. Eşimin tabutundan, Gülhane'deki töreninde etrafa çok güzel bir koku yayıldı. Bu, şehitliğin kokusuydu... Şehadetinin 40. günü, 20. evlilik yıldönümümüzdü. O günü bir şehit düğünü yaparak geçirdim. Eşimle, onun şerefli hikâyesiyle ben de çocuklarım da sonsuz gurur duyuyoruz. Beni şehit eşi yaparak en güzel hediye ile taçlandırdı."
Markette işçi evde terzi
Ankara-Kazan'daki bir markette işçi olarak çalışan 35 yaşındaki Yasin Yılmaz, 15 Temmuz gecesi çalan telefonuyla uyandı. Hainlerin karargahı Akıncılar Üssü'nden jetlerin kalkışını engellemek için yollara düştü. Kazanlılarla birlikte darbecilere karşı direnirken, açılan ateşte şehit düştü. Ek iş olarak evinde terzilik de yapan Yılmaz, düğüne hazırlanan bir çiftin perdelerini dikmişti. İşte, eşi Güldane Yılmaz'ın ağzından bir kahramanın portresi: “22.00 sularında eve geldi. O gün çok yorulmuştu, hemen uyudu. Ben de TV'de darbeye ilişkin haberleri gördüm. Eşimin telefonu çalmaya başladı. Birçok kez aranmıştı. Telefonu sessize aldım. Uykudayken, çalan telefonu duymayan eşim sessize ayarladığım telefonu birdenbire duydu ve uyandı. Arkadaşı ile konuştu. Normalde hemen uykudan kalkmazdı, hemen doğruldu, 'vatan elden gidiyor, ben burada yatıyorum' diyerek belediyenin önüne gideceğini söyledi."
BİR DÜĞÜN BİR CENAZE
“Beyaz gömleğini, mavi pantolonu giydi. Evden çıkarken 'ne kadar yakışıklı olmuşsun' dedim. Hainlerin attığı kurşun boynuna isabet etmiş ve şehit olmuş. O gün kayınvalidem, görümcelerim bizde kalmıştı. Ben Yasin gelirse evde birileri var diye uyudum. Kayınvalidem bir ara yanıma geldi 'Yasin gelmedi, merak ettim' dedi. 45 dakika aralıksız aradım ama ulaşamadım. Arkadaşlarını arayarak Yasin'i sordum ama ambulansta olduğunu, haberi olmadığını söyledi. Hastaneye gittim. Şehit olduğunu öğrendik. Oğluma babasının vatan uğruna şehit olduğunu söyledim. Son zamanlarda sürekli yanaklarımdan öpüyordu. Eşim evde terzilik de yapıyordu. Evimizin bir köşesini atölye yapıştık, çok çalışan biriydi. Şehit olmadan iki gün öncede yeni evlenecek çiftin evinin perdesini dikmiş, hazırlamıştı. Cumartesi günü takacaktı. Takamadı. Evlenecek çifti aradım yaşananları anlattım, gelip perdelerini almalarını söyledim. 'Bizim cenazemiz var, sizin düğününüz var' dedi. Genç çifti gözyaşları içinde perdeleri almaya geldi."
Bozuk TV düzelince...
Televizyonu bozuktu; tamir ettirdiğinde ilk izlediği görüntü Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çağrısı oldu. Hemen sokağa çıkan Ümit Çoban, çıktığı yolda şehadet şerbetini içti. Kardeşi Uğur Çoban o geceyi şöyle anlattı: “Ankara'da tek yaşıyordu. Abimin televizyonu bozulmuş, televizyon tamircisi arkadaşını aramış ve arkadaşı gelmiş. Televizyonu tamir edildikten sonra televizyonu açmış Erdoğan'ın çağrısını duymuşlar. 'Vatan, millet için gitmeliyiz' diye çıkıyorlar. Hemen arkadaşı ile Jandarma Komutanlığı'nın oraya gitmişler. Vatandaşlar tankı ele geçirmeye çalışıyor, askerler 'yaklaşmayın vururuz' demiş, abim en önde ilerlemeye devam edince ateş etmişler. Abim şehit olmuş. Bugün olsa bugün biz de gideriz, vatan uğruna canımızı vermemiz gerekirse veririz. Vatan biziz, millet biziz, ne olursa olsun vatan için sonunda şehadet varsa o yola gideriz."
Mermi namazda geldi
Battal İlgün vatan savunmasında namaz kılarken hainlerin makinalı tüfeğinden çıkan kurşunla şehit düştü. Abisi Erkan İlgün, o gece kardeşinin yaşadıklarını anlattı: “O gece arkadaşlarıyla gruplara ayrılarak Külliye, Emniyet ve TRT'nin oraya gitmişler. Emniyet'in orada kardeşim tankı ele geçirip bir eliyle zafer, diğeriyle Allah-u Ekber işareti yapmış. İlerleyen saatlerde Külliye'nin oraya gitmişler. Orada da mücadele etmişler. Sabah namazı kılmak için abdest almış ve namaza durmuşlar. Namaz kılarken zırhlı üstündeki makinalı tüfekle taranmışlar. Orada şehit olmuş. Bu olaylar olmadan önce kardeşim rüyalarında şehit olduğunu görmüştü. O gün, gündüz, arkadaşını aramış, 'ölümden korkuyor musun' demiş, arkadaşı da 'deli deli konuşma' dedikten sonra 'cehennem azabından korkuyorum ama ben şehit olacağım' demiş. O akşam şehit oldu."
Benim adıma helallik iste
Akif Kapaklı, darbe girişimini engelleyebilmek için Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne koşan vatandaşlar arasındaydı. Bir süredir okuduğu Kur'an hatmini tamamladıktan sonra koşarak meydana gitti. Tankların önünde tek başına direndiği esnada Jandarma Genel Komutanlığı yakınına atılan bombayla şehit oldu. Oğlu Eyüp Kapaklı, o gece yaşananları şöyle anlattı: “Darbe haberini babama o gece ben söyledim. Hayatımda o akşam ilk kez 'kalkışma' kelimesini duydum. Babam Kur'an hatminin son cüzünü bitirmişti. Kuran-ı bitirince TV'yi açmış. Kardeşlerimi arayıp meydana gideceğimizi söyledim. Babamın yanına gittim. Küçük kardeşim ve babam meydana gitti, ben de kardeşimle gidecektim, işten gelmesini bekledim. Beklerken abdest aldım. Babam meydanda askerlerle tartışmış, 'Benim askerim bana mı ateş edecek? Bu ülke size ne yaptı' demiş. Babam tek başına tankın önünde direnmiş. Hainler ateş etmiş, ateşin ardından Jandarma Genel Komutanlığı yakınına bomba atılmış. Babam hastanede ameliyata girene kadar bilinci açıkmış. Yolda giderken kardeşime, 'Sakın isyan etme, benden herkese selam söyle. Hakkım herkese helal. Onlardan benim adıma helallik iste' demiş. Gidene kadar kelime-i şehadet getirmiş. Daha sonra telefonum çaldı, açtığımda kardeşim babamın vurulduğunu söyledi, hemen hastaneye gittik. Babam hastanede şehit oldu. Kardeşim Ömer Faruk'a da gazilik nasip oldu. Benim amcam FETÖ'cü. 17 Aralık'tan sonra yurtdışına kaçtı. O kişiye amca diyemiyoruz, o bir hain. Allah birliğimizi bozmasın. Bu ülkenin kıymetini bilmeliyiz."
17'de şehit
Kılıç ailesinin 8 yıl boyunca çocukları olmadı. 8 yıl sonra bir erkek evlatları oldu ve ismini Mutlucan koydular. Ailenin gözbebeği Mutlucan, vatan uğruna şehit düştü. Babası Bilal Kılıç o geceyi şöyle anlattı: “Yatsı namazını kılmıştım, balkonda oturuyordum. Mutlucan, TV izliyordu, balkona heyecanla yanıma geldi, 'baba köprüye bomba koymuşlar, askerler köprüye gitmiş' dedi. Ben de merak edip haberleri izlemeye odaya gittim. O da biraz üşütmüştü, odasına uyumaya gitti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çağrısı ile Emniyet binasına gittik daha sonra Külliye'ye giderek orada darbecilere karşı mücadele verdik. Oğlum, F-16 sesi ile uyanmış. Annesine beni sormuş, sokağa çıktığımı öğrenmiş. O anda TV'de 'TBMM'ye bomba atıldı' haberini görünce 'babam şehit oldu' diyerek evden hızlıca çıkmış. Annesi beni aradı, 'Mutlucan geliyor, durdur' dedi. Yolda hep ağlamış. Ben aradım 'oğlum gelme, ben iyiyim' dedim ama dinlemedi, Külliye'ye geldi. 05.30 sularında 'baba ara' diye mesaj atmış, o arada bir hareketlenme olunca ben oğlumu aramayı unuttum. 6.30 sularında aradım ama ulaşamadım. Külliye'ye bomba atıldıktan sonra o alana gitmek istedim ama ayaklarım tutmadı gidemedim, eve gittim. Oğlum gelmemişti. Onu her yerde aradık, en son birini gösterdiler oğluma benzettim ama o olduğunu kabul etmedim. Bir gün sonra gittim, oğlumun şehit olduğuna inandım. Bombalama esnasında şehit olmuş. Bu hainlere gereken ceza verilsin. Oğlum biz evlendikten 8 yıl sonra dünyaya geldi. Gözbebeğimizdi. Allah bizden daha çok seviyormuş ki yanına aldı."
'Kuru ekmekle büyüttüm'
Vedat Büyüköztaş, elinde bayrağıyla Kızılay'a gitti ve helikopterden açılan ateşle şehit edildi. Annesi Adalet Büyüköztaş, oğlunun nasıl evden çıktığını şöyle anlattı: “Kızılay'da 6 arkadaş buluşmuşlar. Ellerinde bayraklarıyla Genelkurmay'ın oraya yürümüşler. 01.00 civarında kız kardeşi 'abi ortalık karışık eve gel' demiş telefonda, o da, 'bacım her yer kurşun yağmuru. Ben eve gelirsem, başkası evine giderse vatan kimlere kalacak? Vatanı kim kurtaracak? Kaderde ölmek varsa vatan için ölürüm, vatan kurtulursa bana da bir şey olmazsa eve gelirim' demiş. Yayınlanan videolarda gördük, oğlum çok yaralı taşımış. Helikopterden ateş ediliyor oğlum ve 2 arkadaşı şehit oluyor. Oğlumun başı gövdesinden ayrılmış, o güzel insanlara nasıl kıydılar. Ben sabaha oğlumun şehit olduğunu öğrendim. Sokakta kurumuş ekmeleri ıslatıp yavrularım karınlarını doyurdum. Ben çocuklarımı çok zorluklarla büyüttüm. Oğlum vatan için şehit oldu, gururluyum."
Yalnız oy vermekle olmaz
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi önünde şehit olan kahramanlardan Necmi Bahadır Denizcioğlu'nu, eşi Pınar Hazan Denizcioğlu anlattı: “Pazartesi günü ben tatile gitmiştim, eşim Ankara'daydı. Ortalığın karıştığını TV'den görünce yatsı namazını kılmış. Namazdan sonra beni aradı, 'dışarı çıkacağım, bu vatanı bunlara bırakmayacağız. Sadece oy vermekle olmaz, bu vatan hepimizin' dedi. Eşim çıkarken de Suriyeli komşumuz 'bu ülke bize sahip çıktı, bu ülkeye borcumuzu meydana çıkarak ödeyelim' diyerek eşimle birlikte Allah-u Ekber diyerek meydana gitmişler. O hain askerlere 'siz bu halkın parası ile alınan silahı nasıl halka doğrultursunuz' diyerek yanlış yolda olduklarını anlatmaya çalışmış. Helikopterden atılan kurşunla yere yığılmış, yanındaki vatandaşlar siper aldığını zannetmiş, bir süre hareketsiz kalınca şehit olduğunu anlamışlar. Son kez eşimin sesini 23.50 sularında duydum ona 'hakkını helal et, gazan mübarek olsun' diyerek telefonu kapattım. Saat 00.25 civarında tekrar aradığımda açmadı. Evlatlarımızı vatanını seven insanlar olarak yetiştirmeliyiz, vatan haini olarak değil."