Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi hayatının en hareketli, sıkıntılı ve çalkantılı dönemi kitaplaştı. Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için adaylığından başlayıp başbakanlık koltuğuna oturduğu güne kadar geçen sürecı iki yol arkadaşı kaleme aldı. İstanbul Milletvekili Hüseyin Besli ve şair-yazar Ömer Özbay'ın yazdığı 'Recep Tayyip Erdoğan, Bir Liderin Doğuşu' adlı kitapta, Başbakan Erdoğan'ı iktidar koltuğuna taşıyan sürece dair ilginç anılar yer alıyor. Erdoğan'ın sıkıntı ve engellemelerle şekillenen siyasi hayatını anlatan kitapta, Besli ve Özbay'ın yanısıra Abdullah Gül, Bülent Arınç, Egemen Bağış ve Cüneyd Zapsu gibi çok sayıda ismin tanıklıkları hayat buluyor.
UZAN'IN BAĞIŞINI REDDETTİ
Başbakan Erdoğan'ın siyasi hayatına dair tanıklıkların anlatıldığı kitapta bir kurduğu Genç Parti'yle sürpriz seviyede oy alan ve yolsuzluklar nedeniyle malvarlığına TMSF tarafından el konan Cem Uzan'la ilgili dikkatleri çeken bir anıya da yer verilmiş. AK Parti'nin kuruluş sürecinde organizasyon çalışmaları için para bulmakla görevli Faruk Koca, dönemin popüler ismi Cem Uzan'la ilgili şu anıyı anlatıyor: “Cem Uzan bir iki kez telefon açıp Tayyip Bey'le görüşmek istediğini söylemişti. Sonuç alamayacağını anlayınca kalkıp Yıldız'daki büroya gelmiş. Kendisiyle ben muhatap oldum. Ciddi miktarda bağışta bulunmak istiyordu. Durumu Tayyip Bey'e ilettiğimde kendisine randevu vermediği gibi bağış yapama talebini de reddetti. Benzer bir olayı Haşim Bayram'la ilgili olarak da yaşamıştık. Ona da aynı şekilde davrandı. Daha sonra bana 'Senin Siteler esnafından alacağın 100 lira onların vereceği 10 milyon liradan daha bereketlidir' demişti.
Meydan Yayınları'ndan çıkan kitapta 2002'deki milletvekili genel seçimlerinden büyük başarıyla çıkan AK Parti'de 'Başbakan kim olacak' sorusu üzerine gelişen olaylara ilişkin anılar da yer alıyor. O dönemde siyasi yasaklı olan Erdoğan'ın genel başkanlık için kimi uygun göreceği hakkında tartışmaların yapıldığı günlerde genel başkan yardımcısı Abdullah Gül'ün adı öne çıkmıştı. Gülismini uygun görmeyenler de vardı. Bu görüşler Erdoğan'a iletilince Gül hakkında tereddüt taşıyanlara parti içi demokrasi adına önem taşıyan şu cevabı verdi: “Diyelim ki ileride bu adamlar haklı çıktı; Abdullah Bey görevi devretmek istemiyor. Durumu bakarız eğer görevini başarıyla yürütüyorsa yapmamız gereken tek şey, ona yardımcı olmaktır. Öte yandan partimizin hedefleri açısından başarısız bir performans sergiliyor ve buna rağmen görevi bırakmak istemiyorsa kendisine karşı demokratik bir mücadele içinde oluruz. Kimse kafasını yormasın.”
NAMAZI CAN YELEĞİ OLDU
Siirt'te okuduğu bir şiir nedeniyle hapis cezasına çarptırılan Erdoğan, 4 ay boyunca Pınarhisar Cezaevi'nde yattı. Erdoğan'ın son gecesi ise kitaba tanıkların ağzından şöyle yansıdı: “Hazırlıklar tamamlanmış tahliye saati bekleniyordu. Gece yarısı hapishane içindeki bütün ışıkların birden söndüğü görüldü. Savcı, Erdoğan'a suikast yapılacağı ihbarı üzerine ilk önlem olarak da hapishaneyi kararttı. İlave olarak Tayyip Bey'e çelik yelek giydirilmesi kararlaştırılmıştı. Erdoğan çelik yelek giymeyi kabul etmedi. İki rekat şükür namazı kıydıktan sonra, yanında duran Hasan Yeşildağ'a döndü: 'Ben yeleğimi giydim' dedi. Çıkabiliriz…”
Aydın Doğan'a nasıl rest çekti
Kitabın 343. sayfasında Aydın Doğan ile ilgili çok ilginç bir anekdot da anlatılıyor. 3 Kasım 2002 seçimlerinde AK Parti'nin kesin bir zafer kazanarak iktidara gelmesinin Aydın Doğan için kabus haline geldiği ifade edilen anekdotta Doğan'ın Erdoğan'dan randevu istediği ve Conrad Otel'de buluşmanın gerçekleştiği ifade ediliyor. Görüşmenin içeriğini anlatan Erdoğan, Doğan'ın kendisine daha önce Doğan Grubu ile karşı karşıya gelen Özal, Demirel ve Çiller hükümetlerinin nasıl pes ettiğini anlattığını ifade ediyor. Erdoğan'ın buna cevabı ise şöyle oluyor:”Bakın Aydın Bey, her yiğidin bir yoğurt yeyişi var, benden öncekilerle yaşadığınız beni ilgilendirmez. Hak etmediğiniz bir şeyi benden istemeye kalkarsanız karşınızda olurum!”