Yıldız Teknik Üniversitesi Doğa Bilimleri Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Şükrü Ersoy, Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde, 'Marmara Depremi ve Tsunami Potansiyeli' konulu panele katıldı.
Yabancı bilim insanı aramaya gerek olmadığını, Türk yer bilimcilerinin dünya çapında donanıma sahip olduklarını söyleyen Ersoy, "Türk yer bilimciler, dünya çapında biz, dünyadaki tüm yer bilimleri problemlerini çözebilecek kapasitedeyiz. Bilim insanlarımız buna yeterli hiçbir eksiğimiz yok, başkalarının problemlerini de çözebilecek kapasitedeyiz. Bir yabancı aramaya gerek yok, elbette uluslararası çalışmalar yapacağız, insanlar ile beraber olacağız ama muhtaç değiliz. Onu anlatmaya çalışıyorum. Çünkü Türkiye bir laboratuvar, yabancılar öğrenmek için Türkiye'ye gelirler. Dolayısıyla biz yabancıların içinde olduğumuz için daha tecrübeliyiz" dedi.
"Birinin çıkıp, Marmara'da deprem olmayacak demesi hayal"
Türkiye'de 1939'dan 1999'a kadar batıya doğru kayan bir deprem aktivitesi olduğunu ifade eden Ersoy, konuşmasını öyle sürdürdü:
"Şimdi burada neresi eksik, kırılmayan yer neresi? Marmara. Bize deprem bilgilerimiz şunu söyler; kırılan yerde stres boşaldığı için uzun süre deprem olmaz ama komşu alanlara transfer eder stresi. Dolayısıyla stresin transfer olduğu yer neresi? Marmara Denizi.
Marmara Denizi'nin içinde 3 tane büyük çukur var. Hepsi 1000 metreden daha derin, 1200 metreye dayanıyor. Burada ne biliyoruz? 1912'de Şarköy Mürefte depreminde kırmızı çizgi, ta orta Marmara çukuruna kadar gelen bir deprem oldu. Peki ondan sonra doğuda da Yalova'ya kadar gelen 1999 kırıkları var. Şimdi buralar kendi içinde rahatlamıştı. Bu kırıkların uçları gerilim yerleri. Dolayısıyla Marmara'da böyle bir gerilim var. Nitekim tam Silivri açıklarında 5.8 oldu arkadan 4.6 oldu. Bakın Türkiye'de bu kadar deprem oluyor 5.8 olduğunda çok büyük kaygı duyduk. Uzmanların hepsi endişelendi. Çünkü beklediğimiz depremin ucu buradaydı.
"Tsunami okyanuslara özgü değil"
Endonezya'da meydana gelen 9.3 büyüklüğündeki depremde 32 metre dalga boyunun olduğu yerleri bizzat bölgeye giderek incelediğini söyleyen Prof. Dr. Şükrü Ersoy, "İki hafta boyunca Endonezya'da kaldık. Bazı yerlerde 7 kilometre içeriye girmişti dalgalar. Benim girdiğim yerlerde de 20 metreydi. Bunların hepsine baktık ve inceledik. Yani tsunaminin ne olduğunu iyi biliyoruz.
İç denizde elbette Pasifik'teki kadar yüksek bir dalga olmaz. Ama biliyor musunuz, dalga yüksekliğinin öldürücülüğü 1 metredir. 1 metre, Marmara'daki dalga gelip geri çekildiğinde ne olacağını biliyor musunuz? Servis yollarındaki bütün araçlar dalga ile birlikte denizin içine çekilecek. dedi.
"Marmara'da tsunami olabilir"
1999'dan sonra bütün toplanma alanlarının hep kıyıda olduğunu belirten Ersoy, şunları söyledi:
Dolaysıyla açıkta tsunami hiç etkili değil. Marmara'nın ortasında olsanız, en büyük 7.7 şiddetinde deprem meydana gelse ve ardından da tsunami meydana gelse Marmara'nın ortasında hiç zarar görmezsiniz. Bir, deprem dalgaları sudan geçmez. Sudan geçen sadece P dalgaları onlar da zararlı değil. Diğer dalgalar sudan geçmez. İki, tsunami kıyılarda etkilidir, açık denizde etkili değildir. Orada 20 santimetre falandır. Dolayısıyla açıkta etkili değildir.
Depremde ve tsunamide en güvenli yer denizlerin içidir, okyanusların ortasıdır. Kıyılarda olmayacaksınız. Tsunamiden sonra genellikle iki dalga olur. İlk dalga centilmen dalgadır zarar vermez, ama ikinci, üçüncü dalgalar yıkıcı dalgalardır. Peş peşe gelirler.
"Marmara Türkiye'ye bakar ama Türkiye, Marmara'ya bakamaz"
Olası bir Marmara depreminde hazırlıklar ivedilikle ele alınması gerektiğini ifade eden Prof. Dr, Şükrü Ersoy, "Tsunami, önce sular kıyıdan çekilerek bir öbekleme oluşturuyor. Ondan sonra su çöktüğü zaman o yıkıcı dalgalar meydana geliyor. Sonuç olarak depremler önlenemez tehlikedir. Ama zararlarını azaltabiliriz. Marmara'da yaşadığımız için her il her yerleşim alanı bundan etkilenebilir. Dikkat etmek gerekiyor.
Marmara Türkiye'ye bakar ama Marmara yıkılır ise, Türkiye Marmara'ya bakamaz. Özellikle Marmara'da zemin olarak kıyılarda fena bir zemin yok ama yine de yapıları yaparken bunlara uygun olarak yapmak gerekiyor. Gençler ve müdahale ekiplerimiz güçlü, ama müdahale ekipleri gelene kadar yardımcı olabilecek gönüllüler var. Türk insanında dayanışma gücü yüksek ama afet kültürümüz yok bizim. Çok güzel dayanışma kültürümüz var. Afet kültürünü de öğrenmeliyiz" diye konuştu.