İslam tarihinin erken yıllarından itibaren Suriye’de varlık gösteren Türkmen topluluklar, 14 yıllık devrim sürecinin ardından yeni kurulacak düzende diğer milletlerle birlikte varlıklarını korumak istiyor. Suriye’de yoğun olarak Halep kent merkezi, Halep’in kuzey kırsalı ve Lazkiye’deki Türkmen Dağı bölgesinde yaşayan Türkmenler, 61 yıllık Baas Partisi döneminde siyasi hayattan bilinçli olarak uzaklaştırıldı. Devrim sürecinde ilk günden beri aktif rol oynayan ve büyük yaralar alan Türkmenlerin devrim öncesi ve devrim sürecindeki durumu ile yeni Suriye’den beklentilerini Suriyeli Türkmenlerle ilgili Türkçe yazılmış nadir eserlerden biri olan “Suriye İç Savaşı ve Suriye Türkmenleri” isimli kitabın yazarı Araştırmacı Ülküm Gözde Gündoğdu, Yeni Şafak’a anlattı.
Çapraz ateş altında mücadele ettiler
Yeni Şafak’a yaptığı değerlendirmede, Türkmenlerin Esed rejimi döneminin en büyük mağdurlarından biri olduğunu vurgulayan Araştırmacı-Yazar Ülküm Gözde Gündoğdu, “Suriye Türkmenleri, bulundukları stratejik konumları sebebiyle sırasıyla başlangıçta Esed rejiminin akabinde DEAŞ’ın ve sonrasında sahada oluşan alan boşluğunu Esed rejiminden güç alarak doldurma girişiminde bulunan PYD/YPG’nin açık hedefi haline gelmiştir. Büyük bir çapraz ateş arasında kalan Türkmenler, vatanlarını üç ayrı cephede üç ayrı aktör üzerinden savunmak durumunda kalmıştır. Suriye’nin hemen hemen her bölgesinde, “yerleşik halk” olarak yaşayan Türkmenler, iç ve dış göçe maruz bırakılırken, yaşadıkları fiziksel ve psikolojik yıkımların yanı sıra demografik yapı bakımından da bitâp düşmüşlerdir” diye konuştu.
Türkmenler üniter devlet istiyor
Devrim sürecinde PKK/YPG eliyle Türkmenlerin yoğun yaşadığı bölgelerde ciddi bir demografik değişim yapıldığını ve binlerce Türkmen’in Suriye içi ve dışında mülteci konumuna düştüğünü ifade eden Gündoğdu, Suriye Türkmenleri özelinde en önemli takip konusunun Fırat’ın doğusunda devam eden PYD/YPG işgalinin sonlandırılması konusu olduğunu belirtti. Türkmenlerin yeni yönetimde öncelikli taleplerinin yeni anayasada üniter devlet içind kurucu halk/yerel halk olarak yer almak olduğuna vurgu yapan Gündoğdu “Türkmenlerin yeni Suriye’de milli kimlikleri ile var olabilmelerinin önünün açılması ve uzun süredir yok sayılan kültürel kimliğinin yeniden tanınması gerekiyor” dedi. Bununla birlikte Türkmen siyasetini temsil eden üst kadroların ulaşmak istedikleri nihai hedefler ile Türkmen halkının beklentilerinin örtüşmediğini dile getiren Gündoğdu, yeni dönemde Türkmen siyasetinin tabandan tavana olacak şekilde yeniden dizayn edilmesinin büyük önem taşıdığını belirtti.
Geri dönüşler hızlandırılmalı
Yeni kurulacak Suriye yönetimi için Türkmenlerin ilk ve öncelikli beklentisinin geçmiş acı tecrübelerin tekrarlanmadığı, üniter, eşit yurttaşlık bilincine sahip, kültürel hakların anayasal zeminde korunduğu, demokratik seçimlerin yapıldığı yeni bir devlet sisteminin inşası olduğunu belirten Gündoğdu sözlerini şöyle sürdürdü; “Suriye’deki geçiş süreci yönetiminin şuana kadar uluslararası basına verdiği demeçler umut vadediyor fakat geçiş sürecinin sorunsuz bir şekilde tamamlaması esas süreci oluşturuyor. Akabinde yapılacak anayasaya kadar Suriye Türkmenlerin vatanlarına geri dönüş süreci hızlandırılmalı ve yapılacak seçimlerde varlıklarını korumaları sağlanmalıdır” değerlendirmesini yaptı.
Türkiye’de siyasal bilinç kazandılar
“Yaklaşık 8 yıllık bir misafirlik sürecinde, kabul edilmiş tüm önyargıları bir kenara bıraktığımızda Türkmenler, Esad yönetimi altında sahip olmadıkları “özgürlük, eğitim, demokrasi, eşit yurttaşlık ve belki de kendilerine yabancı olan siyasi parti kurma” bilincini Türkiye’de kazandılar. Türkiye’de elde edilen bu derin kazanımların onurlu bir geri dönüş sürecinde yeni Suriye’nin siyasal elitlerini oluşturacağı gerçeği artık yadsınamaz bir gerçektir."
Türkmenlerin ata vatanı Suriye
Yeni Şafak’a yaptığı açıklamada, Türkmenlerle ilgili doğru bilinen yanlışlara da değinen Gündoğdu, "Suriye Türkmenlerin sıklıkla dile getirdiği “ana yurtlarının Türkiye” olduğu ifadesi tarihsel zeminde hatalı bir ifadedir. Bu ifade temelde tarihsel dayanaktan yoksun olduğu gibi Türkmenlerin esas tezini teşkil eden “kurucu halk” statüsüne de tezatlık oluşturmaktadır. ” ifadelerini kullandı.