Türkiye Yüzyılı’nın miladı 15 Temmuz’dur

Hedefleri, Osmanlı vatandaşı olan gayrimüslimleri devşirip, iç isyanlarla Osmanlı’yı parçalamaktı. 1820’den Kurtuluş Savaşı’na kadar bu yapıların her türlü ihanetine sahne oldu bu topraklar. Osmanlı topraklarına gelmiş, en çok bilinen misyoner hareketlerinin başında Amerikan Board Misyonerlik Örgütü geliyor.

Hüseyin Likoğlu
Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Likoğlu.

Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Likoğlu

Osmanlı devletini Haçlı saldırılarıyla durduramayanlar, çareyi içeriden çökertmekte buldu. 1800’lerin başında Batı’dan Osmanlı coğrafyasına çok çeşitli misyoner hareketleri sızdı. Hedefleri, Osmanlı vatandaşı olan gayrimüslimleri devşirip, iç isyanlarla Osmanlı’yı parçalamaktı. 1820’den Kurtuluş

Savaşı’na kadar bu yapıların her türlü ihanetine sahne oldu bu topraklar.

Osmanlı topraklarına gelmiş, en çok bilinen misyoner hareketlerinin başında Amerikan Board Misyonerlik Örgütü geliyor. 1819’da Osmanlı coğrafyasına adım atan ve neredeyse Osmanlı’nın her bölgesinde örgütlenen bu misyoner teşkilatı, eğitim yoluyla ülkedeki Ermeni ve Rumlar başta olmak üzere tüm gayrimüslimlere ulaştı.

MÜSLÜMAN GÖRÜNÜMLÜ YERLİ YARDIMCILAR: FETÖ!

Amerikan Board’ın 1. Dünya Savaşı öncesinde Anadolu’da yüzlerce okulu vardı. Bu okullar gerek 1. Cihan Harbi’nde gerek Kurtuluş Savaşı yıllarında Müslümanlar aleyhindeki faaliyetlerin merkezi halindeydi. Nitekim söz konusu misyoner okulları Lozan Antlaşması’nın ana maddeleri arasındaydı. Tamamen kapatılamasa da Lozan’da kontrol altına alındı.

20 yıl Amerikan Board’ın genel sekreterliğini yapan David Brewer Eddi, 1913 yılında “Türkiye İçin Sırada Ne Var” adıyla kaleme aldığı kitabında, misyoner örgütünün Anadolu coğrafyasındaki bütün faaliyetlerini bir rapor halinde anlatır.

Bugünkü birçok olayın ipuçlarını bulabileceğimiz kitapta çok dikkat çekici bir kavrama rastladım: “Yerli Yardımcılar!” Hristiyan oldukları için Müslümanların tepkisi nedeniyle yapamadıklarını Müslüman görünümlü bu yerliler eliyle yapıyorlarmış.

Türkiye, 15 Temmuz’da işte bu “Yerli Yardımcılar”ın işgal ve darbe girişimine maruz kaldı. Fetullahçı Terör Örgütü’nün organizasyon yapısına, faaliyetlerine ve yöntemlerine baktığımızda tam da David Brewer Eddi’in anlattığı ‘Yerli Yardımcılar’ı görüyoruz.

1960’ta Moon Tarikatı’nın Türkiye Temsilcisi Kasım Gülek’le yolları kesişen Fetullah Gülen, karanlık ilişkilerinin ardından İzmir’de örgütünün temellerini attı. FETÖ, tıpkı Osmanlı devletini yıkmak için faaliyet

gösteren misyoner teşkilatları gibi sistemini eğitim üzerine kurdu.

ERDOĞAN ‘TELKİN’ TUZAĞINA DÜŞMEDİ

Ülkenin en zeki çocuklarını devşirip, iyi eğitim almalarını sağladıktan sonra devletin kılcal damarlarına sızdırdı. Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının ardından yeni düşman olarak İslâm’ı ve Müslümanları hedefe koyan Batı, Türkiye’deki yerli yardımcısı Fetullahçı Terör Örgütü’nü daha da güçlendirmeye başladı.

Türkiye’nin bağımsız ve millî hedeflere yönelmesinin önüne geçmek için FETÖ, Batı’nın taleplerini harfiyen uyguladı. Milli bürokratların önü kesildi, milli projeler akamete uğratıldı. Koalisyon hükümetleri nedeniyle siyasi istikrarsızlığın hat safhada olduğu dönemlerde Fetullahçı teröristler amaçlarına rahatlıkla ulaştı.

Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde AK Parti’nin iktidar süresi uzadıkça, Fetullahçı teröristlerin planları sekteye uğramaya başladı. 2011 yılında AK Parti’ye sızmaya çalışan FETÖ, amacına ulaşamayınca Erdoğan’a örtülü operasyonlara başladı.

7 Şubat MİT operasyonu ile ilk denemesini yapan Fetullahçı hainler, başaramayınca sokak hareketlerine yöneldi. Sol görünümlü Gezi kaosunu örgütledi. Bütün sol görünümlü örgütleri sokağa çekti. Devlete sızmış Fetullahçı güvenlikçiler eliyle Gezi Parkı eylemleri çatışmaya dönüştürüldü. Sert müdahaleler ve büyük dezenformasyonlarla kitleler harekete geçirildi. Ancak Erdoğan, yakınındaki bazı kişilerin yanlış yönlendirmelerine kulak asmayarak, oyunu bozdu ve Gezi terörüne teslim olmadı. Gezi’de de istediğini elde edemeyen Pensilvanya iblisi Fetullah Gülen, polisteki ve yargıdaki bazı adamlarının deşifre olmaları pahasına, 17-25 Aralık darbesini devreye aldı. Devletin her kademesinde bulundurduğu elemanlar eliyle kurduğu kumpasla Erdoğan’ı devre dışı bırakmanın hesabını yaptı. Ancak FETÖ’nün hesabı önce yerel seçimler, ardından da yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle bizzat millet tarafından bozuldu.

Erdoğan iktidarının uzun sürmesi örgütün varlığını iyice tehdit etmeye başlamıştı. AK Parti’de yaşanan değişiklikler Fetullahçı Terör Örgütü’nü iyice endişelendirmeye başlamıştı. Örgütün tek seçeneği kalmıştı; yarım asırlık gizliliğinin ortaya çıkması pahasına, yıllarca TSK içine sızdırdığı ve general rütbesine

yükselen militanları eliyle darbeye kalkışmak!

‘YERLİ YARDIMCILAR’ DEVLETİN KILCAL DAMARLARINDAN SÖKÜLÜP ATILDI

Ama yine de takiyeyi elde bırakmadan darbeye kalkıştılar. Yurtta Sulh Konseyi adı altında Atatürkçü Kemalist maske takan Fetullahçı subaylar, 15 Temmuz akşamı darbe ve iç işgal girişimine kalkıştı. O gece milletimiz, Kurtuluş Savaşı’nda yarım kalan meseleyi tamamladı. 100 yıl önce bu toprakları işgal etmeye kalkışanların ‘Yerli Yardımcılar’ı da 15 Temmuz gecesi yenildi.

15 Temmuz gecesi milletimizin direnişiyle sadece ihanet girişimi püskürtülmedi. Aynı zamanda Türkiye’nin önündeki en önemli engeller de kaldırılmış oldu. Emperyalistlerin ‘Yerli Yardımcılar’ı devletin kılcal damarlarından sökülüp atıldıkça, ülke kendine gelmeye başladı.

Kurumlar arındıkça ve millileştikçe milli hamleler gelmeye başladı.

Sınır ötesi harekâtlar, bu arınmanın neticesidir. Karabağ’ın kurtuluşu, bu temizliğin eseridir. Savunma sanayiindeki başarılar, 15 Temmuz’daki destanın sonucudur. Enerjide yakalanan milli rüzgâr prangaların kırılmasının göstergesidir. Ekonomik saldırılar karşısında yıkılmadan, büyüyerek, üreterek dik durarak alınan neticeler, ihanet çemberinin dağıtıldığının işaretidir.

Hâsılı bugün, Türkiye Yüzyılı diyebiliyorsak ve bu ideale doğru hızla yol alabiliyorsak, 15 Temmuz’da milletimizin yazdığı destan hayat bulmuş demektir.

15 Temmuz Türkiye Yüzyılı’nın miladıdır…

GÜNDEM
Arkadaşımız ve şehidimiz: Bu ülkeye çok değer veriyordu