Sekiz yıl önce, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde benzeri görülmemiş bir ihanetle karşı karşıya kaldı. 15 Temmuz 2016, milletimizin demokrasiye ve millî iradeye olan bağlılığını perçinlediği, aynı zamanda ulusal güvenlik tehditlerine karşı koymada kararlılığını tüm dünyaya gösterdiği bir dönüm noktası oldu. Bu menfur darbe girişimi, FETÖ’nün sadece bir terör örgütü olmadığını, aynı zamanda devletin kılcal damarlarına kadar sızmış ve yıllar boyunca millî eğitim sistemimizi de istismar eden derin bir yapılanma olduğunu açığa çıkardı.
15 Temmuz darbe girişimi, Türkiye için sadece siyasi ve hukuki bir dönüşümün değil, aynı zamanda akademik ve bilimsel boyutta derinlemesine bir değerlendirme ve yeniden yapılanma ihtiyacını da beraberinde getirmiştir. Bu süreçte, FETÖ’nün devleti ele geçirme arzusunun ve kamu kurumlarına sızma taktiklerinin tespit edildiği detaylı analizler yapılmıştır. Bu analizler, örgütün yargı ve emniyet teşkilatı başta olmak üzere pek çok kritik alanda nasıl kök saldığını açıkça ortaya koymuş, devletimizin bu unsurları temizleme sürecini hızla başlatmasını sağlamıştır. Bu temizlik, Türkiye’nin bekasını korumak ve daha etkin bir yönetim sağlamak adına
hayati önem taşımaktadır.
FETÖ terör örgütünün, siyasetten ekonomiye, güvenlik bürokrasisinden kamusal görevlere ve yargıya kadar her alanda yürüttüğü ihanet sürecinin temelinde eğitim sisteminin stratejik kullanımı yatmaktadır. Bu sürecin, 28 Şubat darbesiyle körüklendiği artık daha iyi anlaşılmaktadır. 28 Şubat süreci, örgütün eğitim bürokrasisinde, yayıncılık, özel okulculuk ve dershanecilik alanlarında geometrik bir büyüme yaşamasına zemin hazırlamıştır. 28 Şubat, FETÖ’nün hegemonyasını oluşturmasında ve eğitim alanına etki etmesinde kilit bir rol oynamıştır. Bu nedenle bu sürecin derinlemesine incelenmesi ve anlaşılması zorunludur.
Akademik çalışmalar bu süreçte elde edilen bulguları derinlemesine irdelemekte, bu terör örgütünün sosyolojik ve psikolojik dinamiklerini, manipülasyon taktiklerini çözümlemekte, politika yapıcıların uzun vadeli stratejiler geliştirmesine zemin hazırlamaktadır. Bu çalışmalar, mevcut tehditleri bertaraf etmenin yanı sıra, ulusal eğitim politikalarımızın yeniden şekillendirilmesine de katkıda bulunmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı olarak, 17/25 Aralık 2013 süreci ile başlayan dönemde FETÖ konusunda teyakkuza geçmiş ve gerekli tedbirleri almaya başlamıştık. 15 Temmuz ile başlayan ve devam eden süreçte de FETÖ unsurlarının eğitim alanında temizlenmesi konusunda çok ciddi adımlar atıldı. Ancak, FETÖ’nün zararlı etkilerini tamamen ortadan kaldırmak, millî direniş ruhunu gelecek nesillere aktarmak ve özellikle eğitim alanında bu örgütün kökünü kazımak için, bu tür ihanet ağlarının bir daha ortaya çıkmasını engelleyecek stratejik politikalar
geliştirmek ve bu doğrultuda adımlar atmak, sürekli gündemimizde olmalıdır.
Eğitim sistemimizde FETÖ’nün izlerini sürmek ve zararlı etkilerden arındırmak üzere başlattığımız temizlik sürecinin en kritik adımlarından biri, 2013 yılında başlayan ve 2014 yılında yasal zemini oluşturulan dershanelerin kapatılması ve özel okullara dönüşüm süreciydi. Anayasa Mahkemesi’nin bu dönüşümü destekleyici kararlarıyla, Türkiye’de eğitim alanında yeni bir dönem başlamış oldu. Dershanelerin kapatılması, eğitimde fırsat eşitliğini artırma ve kaliteyi güçlendirme amacını taşıdığı kadar, FETÖ gibi yapılanmaların eğitim sistemimizi kullanarak gençlerimizi ve toplumsal yapıyı manipüle etme kanallarını da tıkamıştır. Bu dönüşüm, aynı zamanda 28 Şubat sürecinde ve diğer dönemlerde darbelerin meşruiyetini sağlayan eğitim alanındaki “terörist” grupların etkisini kesmiş, yasal düzenlemelerle bu grupların oyunlarını bozmuş ve eğitimde gerçek bir reform sağlamıştır.
Bakanlık olarak, FETÖ ile mücadelemizi sadece yargısal ve idari önlemlerle sınırlı tutmadık. Eğitim reformları yaparak, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ni hayata geçirdik. Bu model ile öğrencilerimizin kritik düşünme yeteneklerini ve bilimsel metodolojileri benimsemelerini destekledik, onları akademik başarının ötesinde toplumsal ve etik değerlerle donanımlı bireyler olarak yetiştirmeyi hedefledik. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli manipülatif düşünce yapılarına karşı bilinçlendirme sağlayarak öğrencilerin sağlam karakterler inşa etmelerine yardımcı olacak, FETÖ gibi zararlı yapılanmaların eğitim sistemimizi kullanarak gençlerimizi ve toplumsal yapıyı manipüle etme çabalarına karşı bir kalkan oluşturacaktır. Aynı zamanda, eğitim modelimiz, öğrencilerimizi sorgulayan, araştıran ve gerçeklerin peşinde olan bireyler olarak yetiştirecek, anti-demokratik yapılarla mücadelede önemli bir direnç noktası oluşturacaktır. Bu modelle yetişen nesiller, millî birlik ve beraberlik şuurunu kuşanmış, vatansever, demokrasiye, cumhuriyete ve hukukun üstünlüğüne sıkı sıkıya bağlı, millî ve manevi değerleri içselleştirmiş “iyi insanlar” olarak yetişecektir. Eleştirel ve bağımsız düşünebilen bu “iyi insanlar” toplumumuzun, millî birlik ve beraberliğimizin, devletimizin teminatı olacaktır.
Geleceğe bakarken 15 Temmuz’un getirdiği dersleri unutmamalıyız. 2053 ve 2071 hedeflerimize ulaşmak ve “Türkiye Yüzyılı” idealini gerçekleştirmek adına, Millî Eğitim Bakanlığı olarak üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirme konusunda kararlıyız. Yeni nesillerimiz; Türkiye’nin istikrarlı, müreffeh ve demokratik geleceğinin mimarları olacaktır. Bu yolculukta, toplumun her kesiminin katılımıyla oluşturduğumuz kolektif bilinç, bizlere gelecekte karşılaşabileceğimiz her türlü zorlukla mücadele etme gücü verecektir.
Darbe girişiminin yıl dönümünde, şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimize minnettarlığımızı sunuyor, milletimizin gösterdiği destansı direnişi gururla yâd ediyoruz.