Türkiye ve Avrupa Birliği (AB), yaptırımların kaldırılması sonucu İran’ın yararlanmakta olduğu ekonomik faydaların sürdürülmesinin önemi hususunda mutabık kaldı.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini ve Komşuluk Politikaları ve Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu Komisyon Üyesi Johannes Hahn, Ankara'da yaptıkları Türkiye-AB Yüksek Düzeyli Siyasi Diyalog toplantısının ardından ortak bir açıklama yaptı.
Açıklamada, Türkiye'nin katılım sürecinin Türkiye-AB ilişkilerinin sahip olduğu potansiyeli tam olarak ortaya çıkarmak ve Türkiye'deki ekonomik, siyasi ve sosyal reformlar açılarından önemli bir çerçeve teşkil edebileceği belirtilirken, bu çerçevede, siyasi kriterler ve Müzakere Çerçevesi dahil son gelişmeleri, tematik konulardaki iş birliğini, ekonomi, ticaret ve gümrük birliği, güvenlik, mali iş birliği (IPA), enerji, göç, vize serbestisi ve terörle mücadele konularının ele alındığı ifade edildi.
Reform Eylem Grubu toplantıları
Reform Eylem Grubu (REG) toplantılarının yeniden başlamasının memnuniyetle karşılandığı vurgulanan ortak açıklama, şöyle devam etti:
Açıklamada, tüm organları dahil Avrupa Konseyi ile iş birliğinin önem arz etmeye devam ettiği kaydedilirken, "AB tarafı, Genel İşler Konseyi kararlarına ve özellikle Türkiye'nin, daha ziyade, AB tarafından kınanan, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden kaynaklanan hukukun üstünlüğü ve temel haklar alanındaki mevcut gelişmeleri tersine çevirecek kararlı adımlar atma ihtiyacına atıfta bulundu. İşleyen demokrasinin önemli unsurlarından biri olan kapsayıcı ve açık bir sivil topluma sağlanan alanı genişletmek ve korumak için iş birliği yapacağız." ifadesi yer aldı.
Terörle mücadelede iş birliği
Terörle mücadelede iş birliğini artırma yönündeki güçlü iradeye vurgu yapılan ortak açıklamada, Türkiye ve AB'nin terör tehdidine etkin bir şekilde karşı koyabilmek için iş birliğini artırmaya yönelik somut adımlar attığı aktarıldı.
Açıklamada, tekrarlayan terör eylemleri bağlamında, PKK ve DHKP-C'nin, AB'nin terör eylemlerine dahil olan kişiler, gruplar ve oluşumlar listesinde yer almaya devam ettiği bilgisi paylaşıldı.
Türkiye'nin, dünyada en büyük sığınmacı nüfusuna ev sahibi ülke haline geldiğine ve eğitim ile sağlık gibi hizmetlere erişimi temin etmek için büyük çaba sarf ettiğine işaret edilen açıklamada, '18 Mart 2016 Mutabakatı'nın, düzensiz göçün yönetimine önemli katkı sağladığı ve Türkiye ile AB arasında benzeri olmayan bir iş birliğinin önünü açtığı belirtildi.
AB Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA)
Açıklamada, AB Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA) dahil olmak üzere, Türkiye'nin çeşitli alanlarda AB üyelik norm ve standartlarına uyum sağlamasında mali iş birliğinin öneminin altını çizilirken, "Bir aday ülke olarak Türkiye, kamuoyunda ve sivil toplumda mali iş birliğiyle bağlantılı olumlu AB algısını vurgulamış, IPA kapsamında hali hazırda devam etmekte olan programların uygulamasını iyileştirmeyi taahhüt etmiştir." ifadesi kullanıldı.
Açıklamada, "Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk toplumlarının liderleri ile Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri'nin Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümüne yönelik çabalarına tam ve kararlı destek vermeyi sürdüreceğiz." ifadesi yer alırken, Balkanlar, Suriye, Irak ve Libya başta olmak üzere bölgesel gelişmelere ilişkin görüş alışverişinde bulundukları aktarıldı.
Batı Balkanlar'da istikrar ve refah
Türkiye ve AB'nin Batı Balkanlar'da istikrar ve refahın sağlanarak, bu ülkelerin Avrupa yolunda ilerlemelerini desteklemelerinde ortak çıkarları bulunduğu vurgulanan açıklamada, "İç savaş nedeniyle ülkelerini terk eden Suriyelilere ev sahipliği yapan ve onları destekleyen Türkiye, bu konuda benzersiz bir cömertlik sergilemiştir. Türkiye ve AB, göç yönetimi ve insani yardım alanlarında yakın ortaklar olup bu alanlarda iyi bir iş birliği ortaya koymaktadır. AB'nin 'Türkiye'deki Mülteciler için Mali Yardım Programı' Suriyelilerin ve ev sahibi toplumların ihtiyaçlarının kapsayıcı bir şekilde ve eş güdüm içerisinde karşılanmasını temin eden ortak bir iş birliği mekanizması sağlamaktadır." denildi.
Suriye krizine kapsayıcı, muteber ve sürdürülebilir bir çözüm bulunması bağlamında, BM Güvenlik Konseyi'nin 2254 sayılı kararı uyarınca, müzakere edilmiş bir siyasi geçiş sürecine olan ihtiyacın vurgulandığı açıklamada, şunlar kaydedildi: