Dönemin Ankara Başsavcısı olan Yargıtay Üyesi Harun Kodalak, ilk darbe soruşturması kararını nasıl aldığını ve sonrasında yaşananları Yeni Şafak’a anlattı.
OPERASYONUN PLANLAMASINI YAPIYORDUK
Kodalak, 15 Temmuz akşamı dönemin terörden sorumlu Ankara Başsavcıvekili Necim Cem İşçimen ve istihbarattan iki polis müdürüyle TSK’daki FETÖ’cülere yönelik uzun zamandır planlanan ancak Genelkurmay’daki örgüt mensuplarının ayak diretmesi nedeniyle yapılamayan operasyonu görüşmek için bir araya geldikleri sırada oğlunun araması üzerine kalkışmadan haberdar olduklarını belirtti. Kodalak, “Elbette FETÖ’nün askeri darbe girişiminde bulunacağını hep öngörüyorduk. 2015’te sayın Cumhurbaşkanımıza dahi görüşlerimizi arz etmiştik, ‘askeri darbe girişimi çılgınlığında bulunabilirler’ diye. Ama tabi insan şaşırıyor. Bu konuda hiçbir istihbaratımız yok, darbe başlamış ve biz o an öğreniyoruz. Benim tabirimle sersem tavuğa dönmüş vaziyetteydik” diye konuştu.
SORUŞTURMA İÇİN HAREKETE GEÇTİ
Daha sonra eve giderek gelişmeleri takip ettiğini anlatan Kodalak, “Soruşturma başlatmak aklımdan geçiyor ama nasıl yapacağımı bilmiyorum. Bu sırada o dönem HSYK üyesi olan, Danıştay Üyesi Muharrem Özkaya aradı. ‘Soruşturma açsana’ dedi. Ben de ‘Aynı şeyi düşünüyorum ama nasıl yapacağımı bilmiyorum’ dedim. Ardından dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ı aradım. ‘Soruşturma açmayı düşünüyorum sayın Bakanım’ dedim. Bakan Bey de ‘Aç iyi olur’ dedi.
İŞTE O TALİMAT
Dönemin Ankara Emniyet Müdürü Mahmut Karaaslan’ı arayan Kodalak, tarihe geçen soruşturma talimatını böyle verdi: “Sayın müdürüm, bu bir darbe girişimidir. Ankara Başsavcısı olarak bu darbe girişimine karşı soruşturma açıyorum. Şu an itibariyle emniyet güçleri darbecilere karşı gereğini yapsınlar, hukuk içinde kalarak darbecileri etkisiz hale getirmek ve meşru müdafaa hakkınızı kullanmak üzere yetkilisiniz.”
DEVLETİN İLK REFLEKSİ
Karaaslan’ın da bu kapsamda telsizden emniyet güçlerine gerekli talimatları verdiğini ifade eden Kodalak, soruşturmanın, “devletin ilk refleksi” olduğunu vurguladı. Kodalak, “Bu şekilde Türkiye genelinde darbeye karşı ilk soruşturmayı açmış olduk. Aynı zamanda bir darbeye ve darbe girişimine karşı ve üstelik darbe teşebbüsü devam ederken açılmış ilk soruşturma bu. Hem o gecenin hem de darbeler tarihindeki ilk soruşturması...” diye konuştu.
DEVLET AYAKTA MESAJI VERİLDİ
Kodalak, şu ifadeleri kullandı: “Darbe girişiminin üzerinden 4 yıl geçti ancak hala geri dönüşler oluyor. ‘O gece soruşturma açtığınızı duyunca çok mutlu olduk, rahatladık’ diyen çok olmuştur. Belki daha önemlisi Ankara polisi bu soruşturmayla kendine geldi. Darbe girişiminden sonra bir grup polis arkadaş, ‘Başsavcım biz o gece Ankara Emniyeti’nde savaşıyorduk. Arayan soran yoktu ve helikopterlerle her taraftan bizi tarıyorlardı, ümidimiz kalmamıştı. Herkes gibi bir refleks bekliyorduk. Ve o refleksi sizden duyunca bir kişimiz üç kişi oldu, devlet ayakta dedik” dediler. Yani bizim talimatımızla beraber polis moral buldu ve her kurumda karşılarındaki darbecilere karşı daha güçlü ve kendilerine güvenerek hareket ettiler. Onları etkisiz hale getirmeye başladılar.”
ŞEHİT EDİLECEĞİMİ ÖNGÖREREK SORUŞTURMAYI AÇTIM
“Ben o gece şehit edileceğimi öngörerek bu soruşturmayı açtım. Biz tersine bir talimat da verebilirdik. Allah göstermesin darbecilerin yanında, onlarla beraber hareket eden bir Ankara Başsavcısı da olabilirdik. Öyle bir talimat vermemiz durumunda o gece olaylar nerelere giderdi, nasıl olurdu onları düşünmek dahi istemiyorum... İyi ki hakkın, hukukun ve devletin yanında kaldık.
Sadece ben değil tüm Türkiye’deki başsavcılarımız ve emniyet güçlerimiz görevinin başındaydı. Aksi halde belki darbe çok daha vahim sonuçlar doğurabilecek bir yere gidebilirdi.”
Kodalak, Emniyet Müdürü Karaaslan’ın soruşturma talimatını verdiğinde Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde olduğunu, bu sırada yine Külliye’de olan bir kamu görevlisinin talimatına karşı çıktığını belirterek, “Telefonda kendisiyle bu konuyu görüştük, o kamu görevlisine ben gerekli sözleri söyledim. Onun da direncini o şekilde, o esnada kırdım” dedi.
Çatı iddianame darbe hazırlığını hızlandırdı
Ankara Başsavcılığınca darbe girişiminden birkaç gün önce tamamlanan FETÖ çatı soruşturmasında, örgütün TSK yapılanmasına dikkat çekildiğini belirten Harun Kodalak, “FETÖ çatı iddianame tarihi bir belgedir. Biz o iddianameyi yazana kadar birçok engelle karşılaştık. Birçok kurum soruşturmamızı baltalamaya çalıştı. Ancak bu soruşturma kapsamında birçok bilgi ve belgeye ulaştık. ‘Hava Kuvvetleri Komutanlığının yüzde 95’i bunlardır’ dedik biz. 15 Temmuz’da bu ortaya çıktı. Bu iddianamenin, darbe çalışmalarının hızlandırılmasında etken olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu iddianameden Genelkurmay’a bilgiler gitti. Ve maalesef FETÖ’cülerin eline geçmiş oldu” diye konuştu. Kodalak, söz konusu iddianamenin, 15 Temmuz sonrası açılan tüm davalara ve Meclis Araştırma Komisyonunun raporuna kaynak olduğunu da vurguladı.
Gönderdiğimiz liste darbeci generalden çıktı
Kodalak, FETÖ’nün sorularını çaldığı 2010 KPSS soruşturmasında 482 asker eşiyle ilgili listeyi FETÖ’den soruşturma açılması için Genelkurmay Başkanlığına gönderdiklerini ancak listenin 15 Temmuz sonrası o dönem Genelkurmay Personel Başkanı olan darbeci İlhan Talu’nun çekmesinden çıktığını belirtti. Kodalak, 7 Haziran 2015 tarihindeki seçimlerin ardından FETÖ’nün büyük sevinç yaşadığını ve 1 Kasım’a kadar tüm Türkiye’de mücadelenin durduğuna dikkat çekti. Kodalak, şunları söyledi: “Bütün kurumların kabuğuna çekildiği o fetret döneminde bunlara karşı mücadele eden tek kurum Ankara Başsavcılığıdır. Biz, 7 Haziran’dan sonra bunların terör propagandasını yapan televizyonunu kapattık. En büyük para kaynaklarından olan Koza-İpek Holding operasyonunu da o fetret döneminde yaptık.”
Rehavete kapılmadan mücadele edilmeli
15 Temmuz sonrası yapılan soruşturmalarla FETÖ’ye büyük darbeler vurulduğunu aktaran Kodalak, şöyle konuştu: “Havuza akan su kesildi ama havuzdaki su hala duruyor. Bunun etkileri onlarca yıl devam eder. Ama yeniden yapılanmalarına, yeniden palazlanmalarına izin vermememiz lazım. Şu anda klasik bir darbe tehlikesi ben görmüyorum. Ama siz rehavete kapılıp, bunları başı boş bırakırsanız 5-10 yıl sonra bunlar eski gücüne kavuşabilir. Bu noktada devletin, vatandaşın çok uyanık olması lazım.”