Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ben seçimlere girerken gündeme partili Cumhurbaşkanlığını getirmiştim. Bu muhalefetin hiç işine gelmedi. 'Gelin partili cumhurbaşkanı sisteminin hep beraber hemen bir anayasa değişikliği ile getirelim.' Bu Türkiye'yi çok daha farklı kılacaktır. Türkiye'nin kalkınmasına yönelik çok ciddi imkanlar getirecektir. Türkiye'deki sıkıntı partili-partisiz olayından kaynaklanıyor" dedi.
CumhurbaşkanıErdoğan, ATV-A Haber ortak canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Fenerbahçe-Bursaspor maçını değerlendiren Erdoğan, "Cumhurbaşkanı ve başbakan olmadan önce bu olaylara bakışım farklıydı, şimdi tabi daha farklı. Daha objektif değerlendirebiliyorum. Bu akşam 3-0 yenilmesi hakikaten düşündürücü. Deplasmanda Fenerbahçeyi kendi sahasında kolay kolay görmediğimiz bir 3-0'lık galibiyetle oradan çıkması tebriğe şayan" dedi.
"Fenerbahçeyi kınamıyorsunuz yani" şeklindeki soruya Erdoğan, Fenerbahçenin kendi içinde bir değerlendirme yapacağını söyledi.
Canlı yayının yapıldığı bölümü çalışma ofisi olarak kullandığını belirten Erdoğan, ikamet edecekleri yerin ayrıca yapıldığını ve Külliyenin içerisinde ayrı bir bölüm olduğunu dile getirdi.
Ofis bölümünün 3 binadan oluştuğunu ifade eden Erdoğan, bunun dışında dört ayrı bina daha olduğunu bildirdi. Bu dört binadan bir tanesinin yarı opera şeklinde olduğunu kaydeden Erdoğan, "Hem kongre merkezi gibi düşünülecek bir yer. Buradaki düşüncemiz tüm bakanlıklar, devlet kurumları toplantılarını burada gelip rahat bir şekilde yapabilsinler. 2 bin, 2 bin 500 kişi alacak şekilde büyükçe bir bina. Bu yapılıyor şu anda. Mimar arkadaşlarımızı dünyadaki opera binalarını gezdirdik baktılar ve bir proje çizdiler. Bu binanın yapımı şu anda devam ediyor.
"Cami, Ramazan ayının ortalarına yetişecek"
Bölgede bir ibadethane olmadığına dikkati çeken Erdoğan, orada yapımı süren caminin büyük ihtimalle Ramazan ayının ortalarına yetişeceğini söyledi.
Erdoğan, çok amaçlı iki salonun olduğu bir binanın daha bulunduğunu, bu salonlardan birinde Muhtarlar Toplantısını yaptıklarını, bu salonun altında ise sergi salonu yapmak istediklerini ifade etti.
"Cumhurbaşkanlığının bir kütüphanesi olsun istiyoruz" diyen Erdoğan, bu kütüphanede 5 milyon cilt kitap bulunmasını hedeflediklerini açıkladı. 24 saat bu kütüphanenin, gençlere, okur yazar olan herkese açık olacağını bildiren Erdoğan, "Bu alanda muhteşem bir külliye teşekkül etsin istiyoruz" dedi.
Yıldız Külliyesi'nin hatırlatılması üzerine Erdoğan, "Orayı tabi böldüler, bölük börçük hale getirdiler. Orada şimdi bir tiyatro salonu var, tamamen dökülüyor. Biz Büyük Mabeyn'i restore ettik. TİKA'nın yeri vardı orada. Biz onların oradan çıkmalarını istiyoruz. Tamamen çıksınlar ve orası tamamen Cumhurbaşkanlığına ait bir yer haline gelsin. Orayı Cumhurbaşkanlığı İstanbul'da ayrıca değerlendirsin istiyoruz" şeklinde konuştu.
Şu anda siyasetin dilinin çok farklı olduğunun altını çizen Erdoğan, "Böyle şeylere alışmadıkları için, görüp bilmedikleri için bundan zul duyuyorlar. Bu bizi üzüyor. Gelenler burada gurur duyuyor, o da bizi ayrıca mutlu ediyor. Halkın her kesimi buraya şu anda geliyor" diye konuştu.
Yayının yapıldığı salonun içindeki vitrinde Gaziantep'ten bir nazarlık olduğunun belirtilmesi üzerine Erdoğan, "81 vilayet olacak burada" dedi.
"Partili cumhurbaşkanı olmayınca güç kaybı oluyor"
Rusya Anayasasındaki cumhurbaşkanlığı yetkileri ile karşılaştırıldığında Türkiye Cumhurbaşkanının yetkilerinin daha fazla olduğuna değinilmesi üzerineErdoğan, şu değerlendirmede bulundu:
"Rusya'da hukuki bir durum mudur veyahut da fiili bir durum mudur onu bilemiyorum. Medvedev Cumhurbaşkanı iken güç yine Putin'deydi. Çünkü durum orada fiiliydi. Şimdi Putin, cumhurbaşkanlığını aldı. Medvedev adeta ortada yok. Demek ki durum orada fiili. Duma'ya gelince, Duma'daki durum da Putin'in iki dudakları arasında bir yapı söz konusu. Nereden geliyor bu güç? Partili bir cumhurbaşkanı var orada. Türkiye'deki durum öyle değil. Türkiye'de partili olmayınca oradaki güç, burada olamıyor. 82 Anayasası'nda partili bir cumhurbaşkanı yok. Partili olmayınca orada ciddi bir güç kaybı oluyor aslında. Amerika'ya baktığımız zaman, Amerika'da başkan partili. Partili olduğu için oradan aldığı bir gücü var. Amerika'nın bana göre dezavantajı iki yılda bir yapılan yenileme sistemi, ister istemez en ufak birşeyde kongrenin yapısını değiştiriyor. O yapı değiştiği anda güçlü geldiğiniz bir yerden güç kaybına uğruyorsunuz. Birinci dönem o kadar güç kaybına uğramadı. Ama ikinci dönem ciddi manada bir güç kaybına uğradı.
Mesela Fransa, çift kamaralı yarı başkanlık sistemi. Orada başbakana bakıyorsunuz, herhangi bir yaptırımı onun da yok. Bütün güç onda, o da partili. Ben bu seçimlere girerken gündeme 'partili Cumhurbaşkanlığı'nı getirmiştim. Bu muhalefetin hiç işine gelmedi. Dedim ki 'Gelin partili cumhurbaşkanısisteminin hep beraber hemen bir anayasa değişikliği ile getirelim.' Bu Türkiye'yi çok daha farklı kılacaktır. Türkiye'nin kalkınmasına yönelik çok ciddi imkanlar getirecektir. Türkiye'deki sıkıntı partili-partisiz olayından kaynaklanıyor. Partili cumhurbaşkanlıklarının olduğu ülkelerde, yaptırım, uygulama, daha seri karar alabilme çok daha farklı olabiliyor."
AK Parti'nin son seçimlerde aldığı oyun yüzde 50'ye yaklaştığını, Cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 52'ye çıktıklarını hatırlatan Erdoğan, "Demek orada 2-3 puan farklı yerlerden destek geldi" diye konuştu.
"Güneydoğu tehdit altında"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ''Ben güneydoğuda şu anda Adıyaman ile beraber 6 tane açılış törenine katıldım. Adıyaman hariç, diğerlerinde bir ürkeklik var. Bakıyorsunuz Batman'da bir ürkeklik var. Siirt'te hakeza öyle. Görüştüğümüz zaman diyorlar ki 'Hep tehdit altındayız'. Bu şekilde bir yaklaşım var ama kendileriyle görüştüğünüz zaman 'Barış' diyorlar. Ne barışı ya? Böyle bir barış olabilir mi?''
''Abdullah Öcalan'nın bu kadar özgür ve imkanlara sahip bir örgütün üzerinde söz sahibi olması mümkün mü? Abdullah Öcalan, Selahattin Demirtaş karşısında o yönetim gücünü yitirmekte mi? Böyle bir gözleminiz olabilir mi?'' sorusu üzerine Erdoğan, ''Bunu şöyle değerlendirelim isterseniz, bu mesele bana göre bir tabu meselesi. Burası tabulaştırılıyor'' karşılığını verdi.
''Hangisi tabulaştırılıyor?'' sorusuna ''İmralı'' yanıtını veren Erdoğan, ''Tabulaştırıldığı içindir ki oradan gelebilecek mesajlar zaman zaman dağı etkilediği söyleniyor, zaman zaman siyasi hareketi, zaman zaman Avrupa'yı. Ona göre bir hareket içerisine giriyorlar. Burada biz bir hukuk devleti olduğumuza göre atacağımız adımları da tabi hukuk çerçevesi içerisinde atmaya mecburuz. Yaptığımız bütün işleri de buna göre yapıyoruz. Bu çiğnendiği anda ister istemez tabi ki devlet kendine göre B planını, C planını da uygulamaya koyacaktır'' diye konuştu.
''Bizim bu konuda B planımız, C planımız var?'' sorusu üzerine Erdoğan, ''Olmaz olur mu, tabi var'' dedi.
7 Haziran'nın bir kırılma süreci olduğunu belirten Erdoğan, ''7 Haziran'da B planına mı geçilecek?'' sorusuna, ''Ne olacağını görmeden şu anda bir şey söylemek mümkün değil ama bu görüldüğü andan itibaren ne olacağı çok daha açık, net ortaya çıkacaktır'' karşılığını verdi.
''Bunu o günün şartları belirleyecek''
CumhurbaşkanıErdoğan, ''Size göre HDP'nin parlamento dışında kalması diyaloğu aksatır mı?'' sorusunu, ''Devlet, ülkedeki tüm STK'ları ile diyaloğunu devam ettirir. Böyle bir şeyin olması halinde o da normal bir STK olacaktır. Eğer siyasi parti olarak devam edecekse siyasi parti olacaktır. Şu anda devletin kiminle ne zaman, nasıl, hangi şartlarda görüşeceği meselesi o da yine yol haritasının, sürecin akışına bağlı olarak ...'' diyerek yanıtladı.
''Bir dönüm noktasındayız yani'' değerlendirmesi üzerine Erdoğan, ''Tabi'' dedi.
Erdoğan, ''Seçim biter, barajı aşamadığı taktirde, bundan sonra görüşülmesi gerekirse Hükümet bununla ilgili kararını verir, görüşür. Görüşülmesi gerekmiyorsa o zaman da görüşmez. 'İlla görüşeceksin' diye bir şart da yok. Bunu o günün şartları belirleyecek'' diye konuştu.
''Sizce, parti halinde girmenin arkasındaki riski, Öcalan mı söyledi, yoksa Kandil mi söyledi?'' sorusu üzerine Erdoğan, ''Benim şu ana kadar edindiğim bilgiler çerçevesinde bir defa İmralı'nın dışında olan bir süreç. Dışarıda alınan bir karar diye düşünüyorum. Burada o cesareti dışarıda olanlar gösterdi. Tabi dağı arkalarına aldılar. Dağı arkalarına almadan böyle bir şeye cesaret edemezlerdi. İmralı ise işin bu boyutunu, bu şekilde düşündüğünü zannetmiyorum'' dedi.
''Böyle bir barış olabilir mi?''
''Öcalan'ın geleceği de oylanıyor. Grup grup içeriye girerlerse Öcalan'ın bir anlamı kalmıyor değil mi?'' sorusuna karşılık, CumhurbaşkanıErdoğan, güneydoğuda bugün Adıyaman ile beraber 6 tane toplu açılış törenine katıldığını anımsattı.
Adıyaman hariç diğer illerde birer ürkeklik olduğunu ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Bakıyorsunuz Batman'da bir ürkeklik var. Siirt'te keza öyle. Görüştüğümüz zaman diyorlar ki 'Hep tehdit altındayız.' Bu şekilde bir yaklaşım var ama kendileriyle görüştüğünüz zaman 'barış' diyorlar. Ne barışı? Böyle bir barış olabilir mi? Van'da musluklardan kan akıtıyorsun. Ondan sonra üzerine gelince bir hafta onları kaldırıyorsun, normal su akıtıyorsun. Bu nasıl bir barış, nasıl demokrasi, nasıl halka yaklaşım? Böyle bir şey olabilir mi? Bunu sadece o tür billboardlarla değil, onun dışında da işte bugün yine sizin gazetede gördüm, bakıyorsunuz el yazılarıyla o mahallelerdeki yerli halk arasındaki terör örgütü ki bu bölücü terör örgütünün bir başka ayağı. Evlere mektuplar yazıyor. Buradan isim veriyor, 'İktidar partisine, oraya oy çıkacak olursa biz de size karşı ne yapacağımızı biliriz.' İşte ortada, damgalı her şeyiyle ortada.''
''Bunlara artık aydın demiyorum, bunlar karanlık''
''Batıda kendisini aydın sanan kesimlerin HDP'ye destek vermesini nasıl görüyorsunuz?'' sorusu üzerine ise Erdoğan, ''Buradaki olay çok açık, net. Bir defa olay şu anda, 'AK Parti'nin oylarını nasıl biz daha aşağı çekeriz?' Bu aydınların bütün derdi, ben bunlara artık aydın demiyorum, bunlar karanlık. Çünkü Türkiye'yi bölmenin, parçalamanın gayreti içerisinde bunlar. Eğer bu malum parti barajın altında kaldığı taktirde biliyorlar ki burada üçüncü bir parti yok, iki parti var. İktidar partisiyle onlar var. Bunu gördükleri için de şu anda 'Nasıl böleriz Türkiye'yi, Türkiye'de siyasi bir zaaf veyahut da iktidarın gücünü nasıl ortadan kaldırırız?' Bütün hedef buna yönelik'' diye konuştu.
CumhurbaşkanıErdoğan, 12 yıllık süreçte ''istikrar'' ve ''güven'' diye iki sihirli kavramın olduğuna dikkat çekerek, güven ve istikrar olmazsa uluslararası sermayenin Türkiye'ye gelmeyeceğini kaydetti.
Erdoğan, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
''Böyle geliyor. Kalkınmamızın altında yatan gerçek bu ama Türkiye'de muhalefet hala bunu çözememiş. Dikkat edilirse hesaplarını hep böyle 'Acaba biz nasıl koalisyon oluştururuz?', bunun üzerine yapıyorlar. 12 yıldır bu ülkede Başbakan olarak verdiğim hizmette şunu gördüm. Şu anda batıda bile koalisyon hükümetlerinin olduğu yerlerde herkes bir an önce bundan nasıl kurtulacağız diye buna bakıyor. İşte en önemli örneği, İtalya. İtalya şimdi ne yaptı? Koalisyona gitmeyecek bir yasal düzenlemeyi yaptılar. Koalisyon dönemini kapattılar. Aynı şey İngiltere'de. Bakın İngiltere'deki durum çok daha farklı, yüzde 12'nin üzerinde oy alan bir parti bir milletvekili çıkarıyor, 4.6 alan bir parti ise yanılmıyorsam, 54 veya 56 tane milletvekili çıkarıyor, İskoçya'daki bütün şeyleri topluyor. Türkiye'de buna benzer bir şey olsa acaba ne derler? Burada kıyamet kopar.''
''Tam aksine rahatsızlanıyor''
''Siyasi tarihe baktığınız zaman çok fazla koalisyonlu dönemlerin sonunda mutlaka bir güçlü adam çıkar, ülkeyi birleştirir. En iyi örneği, 1946-1958 4. Cumhuriyet Fransası. Her üç ayda bir yeni hükümet, sonra de Gaulle geldi'' değerlendirmesi üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, ''De Gaulle'yi istediler. De Gaulle 'Ben çalışmam' dedi. Davet ettiler. 'Senin dediğini yapacağız, yeter ki gel' dediler. Onunla beraber işte bu yarı başkanlık sistemi geldi'' diye konuştu.
Son dönemde Türkiye'deki ekonomik verilerin gayet güzel olduğunu belirten Erdoğan, ''Ekonomik verilerin güzel gelmesi beyefendileri yine rahatsız ediyor. Niye rahatsız oluyorsunuz? Bu, Türkiye'ye bir güç katacak. Bundan dolayı rahatsız olmanın bir anlamı yok ki. Böyle bir siyaset anlayışı var ülkemizde. Gururlanacaklarına maalesef gururlanmıyor tam aksine rahatsızlanıyor'' dedi.
''Geçenlerde bir Amerikalı grupla beraberdim. Gülen örgütünün Amerika'daki faaliyetlerini anlattılar. Kongreye çocukları götürüp, bunlar Türkiye'de eziyet görüyor diye. Size ya da AK Parti'ye karşı olmakla Türkiye'ye karşı olmayı karıştırmaya başlamışlar. Bu hatayı nasıl düzelteceğiz?'' sorusunuErdoğan, ''Buna hata dememiz mümkün değil. Bu ihanettir. Bunlar iki sene öncesine kadar Amerika'nın ne kadar emekli temsilciler meclisi üyesi varsa, senato üyesi varsa, bütün bu emekli takımı alır gelirlerdi buraya. Biz de doğrusu, misafirdir diye en azından randevu verirdik kendilerine, onlarla da bir görüşme yapardık ama şimdi durum çok farklı hale geldi'' diyerek yanıtladı.
“Amerika Paralel yapıyı besliyor”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Şu anda Amerika'nın değişik yerlerinde 160-170 tane okulları var. Bu okullar, Amerika tarafından da üstelik desteklenen, ücretleri bunlar tarafından verilen okullar. Bu okullarla Amerika, adeta bunları şu anda besliyor ve bu yapıyı orada güçlü kılıyor. Biz tabii, bu konuyla ilgili her türlü adımları attık ama biz, özgürlük çerçevesi içerisinde bu adımları atarken bunlar bu özgürlük anlayışımızı bizim suistimal ettiler. Çünkü biz, herkese aynı mesafede durduk. Bunları o şekilde doğrusu düşünmedik" dedi.
Barlas'ın, "Eğer Pensilvanya Humeynisi diye bir olay varsa bunun sorumlusu AK Parti'dir. Eğer AK Parti bu örgüte bu kadar destek vermeseydi örgüt bu noktaya gelemezdi" yönünde bazı eleştiriler olduğunu hatırlatması üzerine Erdoğan, AK Parti'nin 13-14 yıllık bir mazisi bulunduğunu ama paralel yapılanmanın mazisinin 40 yıllık olduğunu söyledi. Amerika'nın 1999'da Türkiye'yi kaçarak terk eden bir kişiye 400 dönüm arazi tahsis ettiğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bunun dışında şu anda Amerika'nın değişik yerlerinde 160-170 tane okulları var. Bu okullar, Amerika tarafından da üstelik desteklenen, ücretleri bunlar tarafından verilen okullar. Bu okullarla Amerika, adeta bunları şu anda besliyor ve bu yapıyı orada güçlü kılıyor. Biz tabii, bu konuyla ilgili her türlü adımları attık ama biz, özgürlük çerçevesi içerisinde bu adımları atarken bunlar bu özgürlük anlayışımızı bizim suistimal ettiler. Çünkü biz, herkese aynı mesafede durduk. Bunları o şekilde doğrusu düşünmedik. Fakat ben Milli Eğitimde ilk adımı o zaman Milli Eğitim Bakanıma söylemiştim, 'Biz, şu dershaneleri kaldıralım'. Kaldırdık, kaldırıyoruz falan, maalesef Nabi Bey'e kadar bu iş biraz oyalama ile gitti. İşin aslında kilidi, dershaneler konusudur. Oradan çok ciddi bir parasal kaynak var. Şu anda 1 milyar civarında arkadaşların bana getirdiği rakamlar. Böyle bir rakam, yıllık gelir olarak var. Böyle bir gelir kaybolduğu zaman tabii ki bunlar rahat duramazdı. Hatırlayın, okullarda okutulan derslerden sorular çıkmıyordu, bunların dershanelerindeki okutulan kitapların içindeki metinlerden sorular çıkıyordu. Oraya müdahale edildi ve o iş çözüldü.
Daha sonra KPSS olayları, bütün adeta hücrelere sindiler. Böyle bir yapıları var. Şu andaki gelişmeler, onların istediği gibi olmuyor. Hele hele Milli Güvenlik Kurulunda biz bu işin ilk tartışmasını yaptığımız andan itibaren müzakerelerimizi yaptık, hükümetimize bunu bildirdik. Hükümetimiz aynı şekilde bunu bütün bakanlıklara tamim etti ve daha sonra bunun ikinci müzakeresini yine Milli Güvenlik Kurulumuzda yaptık ve böylece Milli Güvenlik Kurulu siyaset belgesinin içine girdi, giriyor."
Erdoğan, "Bu, bir terör örgütü olarak niteleniyor" değerlendirmesi üzerine "Tabii. Ulusal güvenliğimizi tehdit eden, aynen ifade o, legal görünüm altında illegal örgüt olarak geçiyor. Bu örgütlerin silahlı olanı var, silahsız olanı var. Mesela, geçmişe yönelik şu anda birçok faili meçhullerde adları geçiyor" dedi.
"Bu son müdahaleler, artık bir özgüven getirdi"
Erdoğan, "Hem Milli Güvenlik belgesinde bunlara hem yasa dışı örgüt diyorsunuz, ihanet içinde olduklarını vurguluyorsunuz hem de bunların yayın organları her türlü yayını yapıyor. Hukukumuzda bir ikililik mi var? PKK, mesela burada gazete çıkarsa...." sorusunu yanıtlarken "Zaten onlar var, yok diye bir şey yok" ifadesini kullandı.
Ne kadar adil bir yasal düzenleme yapılırsa yapılsın yargı adil değilse adil netice alınamayacağını anlatan Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Ne kadar berbat bir yasal düzenleme yapsanız eğer yargı adilse oradan da adil bir neticeyi çıkartırsınız. Şu anda böyle bir sürecin içerisindeyiz. Geçenlerde yaşanan bir olay, bir yargıç veya bir hakim, kalkıyor, tek başına bir kararla bütün cezaevindeki tutukluları çıkarmak için karar alabiliyor. Bu kararı da alırken ne dosya okuyor ne bir şey. Sen, böyle bir şeyi nasıl yapabilirsin, bu nasıl bir cesarettir? Sonra akıbetinin ne olduğu ortaya çıktı. Şimdi ben hiç olmazsa diyorum, kendine inanan, kendine güvenen, bu tür yanlışlar karşısında dik durabilen bir yapı oluştu. Bu yapı, ben inanıyorum ki geleceği daha aydınlık kılacaktır çünkü biz, adalet sistemimizi eğer sağlam temeller üzerinde inşa edemezsek, ihya edemezsek sıkıntı devam edecekti ama bu son müdahaleler, artık bir özgüven getirdi. Şimdi yargı camiasının içerisinde özgüveni olanlar artmaya başladı. Bu arttıkça inanıyorum ki onlarda da sayı iyice azalmaya başlayacak."
"Irak merkezi yönetimiyle şu anda Kuzey Irak yerel yönetiminin hukuku, hiç iyi değil"
CumhurbaşkanıErdoğan, "Barzani'nin açıklamaları ve Amerika'nın Irak'taki terör eylemlerinin başarıya ulaşmasından sonra Kuzey Irak'ın bağımsızlığına adeta yeşil ışık yakar tutuma girmesi sizi Türkiye'nin Cumhurbaşkanı olarak düşündürmüyor mu?" sorusunu yanıtlarken şunları söyledi:
"Bu olayı biraz detay almak lazım. Şu anda bunu Irak'ın birinci derecede kendi iç meselesi olarak değerlendirmek gerekiyor. Yani Irak, kendi içinde eğer böyle bir eyaleti bu şekilde bölünme ile neticelendiriyorsa bu onun iç sorunudur. Bunun dışındaki bizim sınırlarımıza yönelik herhangi bir şeyin düşünülmesi veya konuşulması, o zaten bizim üniter yapımızla alakalıdır ki böyle bir şeyden taviz vermek mümkün değil. Bu Kuzey Irak'ı ciddi manada zora sokar. Kaldı ki bizim son dönemlerde Kuzey Irak'a tanıdığımız imkanlar, verdiğimiz destekler, onun orada bir yerde de güç bulmasına imkan tanımıştır. Şu anda diyaloglar da Kuzey Irak'la hükümetimiz arasında, bizler arasında iyi gidiyor. Kendilerinin Irak içerisindeki atacakları bu adım, Irak merkezi yönetimiyle alakalı bir konudur çünkü Irak merkezi yönetimiyle şu anda Kuzey Irak yerel yönetiminin hukuku, hiç iyi değil. Çünkü anayasal haklarını bile alamıyorlar. Barzani, gerek yeğen Barzani, Neçirvan'ı kast ediyorum, her ikisi de Türkiye'ye müteşekkir olduklarını her toplantıda, bizimle olan değil farklı yerlerde de bunu ifade eder noktaya geldiler."
Ne olursa olsun Türkiye'nin üniter yapısını koruma noktasındaki kararlılığını sürdürdüğünü bildiren Erdoğan, bundan taviz verilemeyeceğini kaydetti.
“O makama layık olan bir şeyi yaptık”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Diyanet İşleri Başkanlığımıza karşı yapılmış bu nezaketsizliğe, bu makama yakışan, o makama layık olan bir şeyi, cumhurbaşkanlığı makamı olarak bizler bir jest olarak yapalım dedik" dedi.
Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanı'na Mercedes marka makam aracı tahsis edilmesiyle ilgili soru üzerine, "Arkadaşlar dediler ki 'Nolur bunu açıklamayalım, çünkü biz yazılarımızı yazacağız. O zaman bu tamamiyle güme gidecek.' Tamam açıklamayım da, 'fakat siz, bunu sır olarak tutabilecek misiniz?' dedim. 'Hiç endişe etmeyin' dediler. Maalesef sizden bunu duyunca, demek ki bu sır olmaktan çıkmış" diye konuştu.
Makam aracı alındığını belirten Erdoğan, "Diyanet İşleri Başkanlığımıza karşı yapılmış bu nezaketsizliğe, bu makama yakışan, o makama layık olan bir şeyi, Cumhurbaşkanlığı makamı olarak bizler bir jest olarak yapalım dedik" dedi.
Erdoğan, "medya patronlarının güç sahibi olduğu" yönündeki bir soru üzerine, "Belediye başkanlığım dahil, bu süreç içinde bunları çok iyi tanıma fırsatını buldum. Sürekli olarak emir sigasıyla devamlı idare edenlere saldırdıklarını gördüm. Belediye başkanlığımda da buna benzer bazı şeyler talepleri hep olurdu. Hakkı olmayanı vermemiz mümkün değil" ifadesini kullandı.
Erdoğan, belediye başkanlığı döneminde medya patronlarından birinin elini öptüğüyle ilgili bir soruya, "Çok olaylar geçiyor da şu anda hatırlamıyorum. Başbakanlığım döneminde şu anda anlattığınız zatlardan biri ki isim vereceğim artık açık açık. Kadir Bey'in aynı zamanla başkanlığı dönemi. Mesela Hilton'u o dönemde satın aldı. Alan kim? Doğan" şeklinde yanıt verdi.
Doğan Grubu'nun proje için dönemin Belediye Başkanı Kadir Topbaş'tan talepte bulunduğunu belirten Erdoğan, "Şişli Belediye Başkanı o zaman malum zat. O da işin içinde. Tabi sonra Kadir Bey benimle bu konuyu görüştü. Dedim, 'Sakın. Burayı özelleştirmeden aldılar ve buranın şu andaki durumu neyse ancak bu muhafaza edilebilir. Oradaki yeşil alandan katiyyen bunlara taviz veremeyiz" diye konuştu.
Erdoğan, Doğan Grubu'yla anlaşmazlığın daha öncesine dayandığını ifade ederek, şunları kaydetti:
"Daha önceye de dayanıyor. Elimde bazı notlarım var. İşin nereye dayandığı ortada. Mesela çok ilginç olan bir şey. Belediye başkanlığım dönemi. Benimle yakından uzaktan alakası olmadığı halde, Sultanbeyli'de benim villalarımın olduğunu iddia ettiler. Adaylık sürecinde başladı, ondan sonra da devam etti. Sürecin içinde de o zamanlar Show TV bununla ilgili devreye girdi. Şu anda Doğan'ın çok samimi idari ekininin içinde olan, isim vermeme gerek yok ama karı-koca ikisi de medya dünyasının içindedirler. Buradan zaten siz bunu da çıkarırsınız. Hakaretleri bunların zaten çok ileri seviyededir. Bu tür adımlarla benimle yakından uzaktan alakası olmadığı halde, adaylık sürecinde bana bunu yaptılar. Bunu yapınca çok sert bir çıkışım oldu. Bununla ilgili attığım o adımdan sonra bunlar geri çekildiler. O seçimde de malum İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını aldım. Böyle birşeyi de ispat edemediler."
Erdoğan, Doğan Grubu'nun adımlarının devam ettiğini vurgulayarak, "İkinci adımlarıysa, özelikle belediye başkanlığımın ardından başbakanlık sürecine doğru giderken, 'Bu sürecin önünü nasıl keseriz' buna doğru geldiler. Ama belediye başkanlığımın 4,5 sene olmuştu ki, malum mahkeme Siirt konuşmam, onun arkasından attıkları başlık, 'Siyasi hayatı bitti' başlığı, o da tabi çok çok enteresandı" diye konuştu.
Halkın bu başlıklara inanmadığını dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İnansalardı beni başbakan yapmazlardı. 'Bundan muhtar bile olamaz' dediler ama millet beni başbakan yaptı. Onunla da kalmadı. Bunlar başbakanlık süresince bir taraftan, araya şu anda kendi bazı köşe yazarları var onların. Gerekirse zamanı geldiğinde ismen açıklayacağım. Bunlar iş takibini yapıyorlar. Hatta hatta, randevuları onlar alıyor. Geliyorlar, oturuyoruz, konuşuyoruz. Ama bakıyorsunuz, bunlar yine aynı şekilde yollarına devam ediyorlar"