“Bayramda memlekete gitmiştik, eşim bayramdan sonra dönmüştü, ben ise memlekette kalmıştım. Eşim o gece bizi almaya gelecekti. Cuma günü sabah içim çok sıkılıyordu. Normalde eşimle günde bir kere görüşürüz ama o gün 10 kez görüştüm. 15 Temmuz gecesi 22.30 sularında eşim telefonla aradı, sesi çok heyecanlıydı, 'MİT'e helikopterden ateş ediliyor, bomba attılar, üzerimizden geçti. Canımızı zor kurtardık' dedi. Biraz zaman geçti, tekrar aradı, 'darbe oluyor, Külliye'ye gidiyorum' diyerek hemen telefonu kapattı. Eşimin telefonu sürekli açıktı ama benden daha çok oradaki insanlarla konuşuyordu. Telefondan duyduğum kadarıyla jandarma barikat kurmuş, oradaki halk onu yıkmaya çalışıyordu. Eşim öyle ateşliydi ki anlatamam. Sesinin çıktığı yere kadar bağırarak, 'Siz kimsiniz! Siz bu ülkenin evlatları, askerleri değil misiniz, engelleri aşacağız, sizlere fırsat vermeyeceğiz. Ne yapmaya çalışıyorsunuz, başarılı olamayacaksınız' diye sesleri geliyordu.”
HERKESE MESAJ ÇEKTİ
“Eşim, 'bu bir cihattır, vatanını seven vatanına sahip çıksın. Hainler cirit atıyor. Neredesiniz' diye arkadaşlarını aramış, mesaj atmış. İlk helikopter ateş ettiğinde kulağından yaralanmış. Kulağını görmek için de fotoğrafını çekmiş. Eşimin son kez sesini duyacağımı bilmeden tekrar aradım. Son söylediği cümle 'helikopterden ateş ediyorlar. Burada ölen insanlar var' dedikten sonra ses kesildi. Telefonun açık olduğu zamanlarda 'Allah-u Ekber. Bu vatanı siz kazanmadınız, size bırakmayacağız' seslerini duydum. Bir anda Erkan'ın gelmeyeceği hissi oluştu ve bunu da aileme söyledim. Eşim Külliye'nin orada ilk 200 kişinin içinde ve en önde 'darbeye dur' dedi. Jandarmanın önünde Beştepe'den gelen tankların önünde durmuş. Orada göğsünden, karın boşluğundan ve boynundan vurulmuş. Kelime şehadet getirerek kendinden geçmiş, öyle hastaneye götürülmüş. Orada şehit olmuş.”
60 gündür onsuzum ama vatansız bir gün bile yaşayamam
Şehit Erkan Er'in eşi Sibel Er: “Ertesi sabah Çankırı'dan Ankara'ya geldik. Hastanede şehit olduğunu öğrendik. Eşim Mısır'da, Suriye'de, Bosna Hersek'te yaşanan olayları televizyonda gördüğünde 'keşke ben de oralarda şehit olsam' diye söylerdi ama Allah ona kendi topraklarını savunurken şehit olmayı nasip etti. Mükemmel bir insandı. Eş olarak, baba olarak, patron olarak seçilmiş bir insandı. Eşim 11 yıl annesini sırtında taşıdı. Erkan'sız 60 gündür yaşıyorum ama vatansız bir gün bile yaşayamam. Eşimi toprağa verdikten sonra her gün meydanlardaydım. Yaşadığım gururu kelimelerle anlatamadığım gibi acıyı da anlatamam. Sevgisi ne kadar büyükse acısına dayanmakta o kadar zor oluyor.”
Burnuma barut kokusu geliyor
Tarih öğretmeni Yusuf Elitaş, adını tarihe yazarak, son dersini darbecilere verdi ve şehit oldu. Yusuf'un meydana inişini eşi Serpil Elitaş şöyle anlattı: “Gelişmeleri TV'den takip ediyorduk. Eşim çıkmak istedi, 1 saat oyalayabildim. İki kızım uyuyordu. 'Sen gelme, kızlarımla kal' dedi. Ben kararlı olduğunu görünce 'kızlarımızı da kucaklayıp götürelim' dedim, onlara kıyamadı. 'Ben yalnız giderim' dedi. Son sözü 'beni göndermezsen çok üzüleceğim' oldu. Öyle deyince 'sen bilirsin' dedim. Koşarak giyindi, vedalaştı. Normalde kapıda konuşuruz, asansör gelmezdi, o gün sanki asansör hazır bekliyordu, hemen bindi, komşumuz da gidecekmiş, kapıda görmüş, hemen arabaya binip gitmiş yıldırım hızıyla... 15 dakika sonra telefonla görüştüğümüzde Kızılay'da olduğunu söyledi. Son aradığımda koşuyordu, 'burası çok karıştı' dedi. 02.45 sularında helikopter saldırısı yaşanmış, sağ kolu parçalanmış. 5 dakika sonra yeniden aradım telefonu meşguldü. Ben kapattıktan sonra öğretmen arkadaşı ile görüşürken vurulmuş, arkadaşı telefonu kapatmamış ne olduğunu anlamaya çalışmış. Arkadaşına 'burnuma barut kokusu geldi' diyerek Kelime-i Şehadet getirmiş. Şehit olurken de bize ders verdi. 'Nasıl yaşanır ve nasıl ölünür' dersini, darbecilere son dersini vererek şehit oldu.”
HALI SAHADAN GELDİ SOKAĞA KOŞTUBizi cennette karşılayacak
'3ay sonra askere gidecekti' ama askere gitmeden Ankara Emniyet Müdürlüğü önünde vatanını savunan 22 yaşındaki Halil Işılar şehadet şerbetini içti. Anne Hülya Işılar o geceyi anlattı: “O akşam oğlum arkadaşlarıyla evde yemek yeyip maç yapmak çıktı. 22.30'a kadar maç yapmışlar. Halı saha görevlisi 'ortalık karışıyor, evinize gidin' demiş. Eve geldi. Erdoğan'ın çağrısını gördükten sonra, üstünde terli spor kıyafeti olduğu halde, ayakkabısını bile giymeden terlikle sokağa çıktı. 'Oğlum gitme, başına iş gelir' dedim ama arkasına bile bakmadı. Ankara Emniyeti önüne 3 arkadaşı ile gitmiş. 2'yi 10 geçeye kadar oğlum yaşıyordu. Tanklar geçmiş ve 3 arkadaş birbirini kaybetmiş. Arkadaşları Halil'i bir saat aramışlar. 04.20 sularında oğlumun arkadaşlarının anneleri beni aradı ve Halil'in eve gelip gelmediğini sordular, ben de gelmediğini söyledim. Kendi çocuklarının geldiğini söylediler, o an başımdan aşağıya sıcak su döküldüğünü zannettim. Eşim ve oğlumun arkadaşları Halil'i aramaya çıktılar. Emniyetin oradan geçen tank oğlumu ezmiş, iç organları zarar görmüş. Hastanede şehit olduğunu öğrendik. Aralık ayında askere gidecekti. Evin tek oğluydu. Oğlum şehit olduğu için hem sevinçliyim hem de üzüntülüyüm. Ne mutlu ki oğlum vatanı, milleti uğruna şehit oldu. Halil'im orada cenneti ile bizi karşılayacak.”
TEK OĞLUM GERİ GELSE YİNE FEDA EDERİM'Anne içim yanıyor'
22yaşında Mehmet Kocakaya, milleti için canını feda etti. Tek oğlunu kaybeden anne Meral Kocakaya şunları söyledi: “Darbe olduğunu duyunca önce MİT'in oraya gitmiş. Polisler oraya almamış. Polisler 'eve git' demiş, o da 'biz eve gitmek için gelmedik, şehit olmaya geldik' cevabını vermiş. Polisin gözleri dolarak 'sende bu koca yürek olunca seni kimse tutamaz' demiş. Daha sonra eniştesinin işyerine gitmiş. Gölbaşı Özel Harekât'ın bombalandığını TV'de görünce duramamış, Genelkurmay'ın önüne gitmiş. Yolda beni aradı, 'Anne içim yanıyor, polislerimizi, milletimizi vuruyorlar. Genelkurmay'ın oraya gidiyorum' diyerek telefonu kapattı. O mücadele verirken helikopterden açılan ateş ile oğlum şehit olmuş. Oğlum oraya silahla değil, iman gücüyle giderek şehit oldu. Çocukluğundan beri 'şehit olacağım' derdi. Ben de 'ne şehidi oğlum, senin düğünü yapacağız' derdim. Türk bayrağının içine kendi fotoğrafını yerleştirmişti. O gece sadece darbe değil, millete karşı savaş vardı. Evladım şehit oldu, çok şükür Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bir şey olmadı. Ona bir şey olsaydı çok kötü olurduk. Tek oğlum vardı, vatana feda ettim, oğlum geri gelse yine feda ederim. Zaten o kahramanlar olmasaydı bitmiştik. Bu vatan öyle kolay kolay alınmadı ki kolay kolay verelim.”
Çorabını ilk kez ayakta giydi
Ankara'daki Türksat kampüsünde FETÖ'cü hainlerin şehit ettiği personel Ahmet Özsoy, televizyon yayınlarının kesilmesini engelleyerek Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çağrısının millete ulaşmasını sağlayan bir kahraman. Tesislerden sorumlu Ahmet Özsoy'un eşi Yasemin Özsoy eşinin o gece yazdığı destanı şöyle anlattı:
“Ahmet bey işten eve geldikten sonra beraber yemeğimizi yedik. Daha sonra namazını kıldı. Namazı bittikten sonra telefonu çaldı. Arayan iş arkadaşlarıydı. Sonra hemen hazırlanmaya başladı. Sünnete aykırı olduğu için eşim üstünü bile giyinirken oturarak giyinirdi. Ben o gece Ahmet bey'i ilk defa çorabını ayakta giyerken gördüm. Çorabını giyer giymez 'ben gidiyorum' diyerek hızlıca evden çıktı. TRT'ye el konulduğu haberini alan Ahmet Bey, yanındaki personel ile beraber 2 kepçe ve 1 itfaiye aracı ile Konya sapağındaki Türksat'a giden yolu kapatmış. Bunun üzerine helikopterle Türksat'a ulaşan darbeci askerler, TRT hariç bütün yayınların kapatılması istemiş ancak tecrübeli olan ekip, bu işlemi yaklaşık bir saat boyunca engellemiş. Darbeciler oyalandıklarını anlayınca tesisi boşaltarak büyük çanak antene zarar vermiş ancak yayınları kesmeyi başaramamış. O gece sürekli Kuran-ı Kerim okudum. Bir ara uçak seslerinden çok rahatsız oldum ve kamelyaya çıktım. Ben kamelyada otururken bir anda dışarıda olanları taramaya başladılar. Tarama durduktan sonra bir an bir sessizlik oluştu, eve koştum. O taramada ben eve koşarken o anda eşim şehit olmuş. Eve girdikten hemen sonra namaz kılmaya başladım. Daha sonra evdeki ışıkları kapattım ve banyoda Kuran okumaya başladım. Daha sonra lojmanın bombalanacağı ihbarı geldikten sonra aileler lojmanı boşalttı. O boşaltma esnasında çığlıklar, ağlama sesleri, çocuk sesleri birbirine karıştı. Konya'ya doğru yola çıktık. Eşim ile son kez 00.49'ta telefonla konuştum. Yolda sürekli eşimi aradım ama ulaşamadım. Daha sonra Ankara'ya geri döndük, kız kardeşim eşimin şehit olduğunu söyledi. Eşim derviş gibi bir insandı. 26 yıllık evliliğimde ondan hiç incinmedim, ben ondan razıydım, Allah da ondan razı olsun.”
15. Cüz'deydi
61yaşındaki Hasan Altın, Boğaziçi Köprüsü'nün kapatıldığını öğrenince Ankara'da sokağa çıktı. Darbecilerin kullandığı tankın üzerindeyken hainlerin kurşunu ile şehit oldu. Şehit eşi Kibar Altın o geceye ilişkin şunları söyledi:
“O akşam Yozgat'tan gelmişti. TV'de Boğaziçi Köprüsü'nün kapatıldığı haberini gördük; zaten jetler de üstümüzden uçmaya başladı. 'Kibar bu hiç hayra alamet değil' dedi ve gitti. Giderken 'Allah Allah' diyerek gitmiş. Cumhurbaşkanı Erdoğan çağrı yapmadan önce çıkmıştı. Kızım, babası ile görüşmüş. Eşim, 'tanklar geliyor' demiş. Mamak'ta tankın üzerine çıkmış. Eşim vurulduğunda kardeşim ile konuşuyormuş. Kardeşim 'buralar karıştı orada durum nedir' diye sormuş; eşim de 'burası da karışık' demiş. Bunu dedikten sonra 3 el silah sesi duymuş. 'Murat vuruldum' demiş. Kardeşim eşimin şehadet getirdiğini duymuş, hastaneye kadar telefon açık kalmış. O esnada ilk kurşun eşime gelerek iç organlarını parçalamış. Hastanede ameliyata almışlar. 16 Temmuz akşam 22.00 sularına kadar bilinci açıktı. 'Beni bir asker vurdu, gazi oldum ama şehitlik de nasip olacak. Hakkını helal et' dedi. Şehit olduğunda şükür namazı kıldım. Kuran-ı Kerim'e başlamıştı. Anne babası için hatim indirecekti. 15. Cüz'de kalmıştı, o hatim kendisine yapıldı. Allah ona şehitliği nasip etti. Hem bu dünya da hem ahirette gururumuz.”