Yükseköğretim kurumlarına eğitim modeli ihraç eden SAÜ’nün 7+1 modeli Türkiye’de hızla yayıldı. UMDE ve İş Yerim Fakültemde gibi diğer sektörle entegrasyon modelleri pek çok üniversite tarafından örnek alınmaya başlandı. Sakarya Üniversitesinin başarı hikâyesini ve çalışmalarını öğrenmek için Rektör Prof. Dr. Fatih Savaşan ile bir araya geldik.
Üniversiteniz adı daha çok araştırma projeleriyle anılıyor, bunun devamlılığını sağlamak için ne gibi çalışmalarda bulunuyorsunuz?
Üniversitemiz iyi bir araştırma potansiyeline sahip. Belli alanlarda odaklanmış AR-GE çalışmaları ile ülkemiz kalkınma önceliklerine destek olma potansiyelimize güvendik. 2018 yılında göreve başladığımızda söz konusu çalışmaları daha ileri seviyelere taşımak için stratejik planımıza dâhil ettik. Bir şeyleri inşa etmek kadar sürdürülebilirliğini sağlamak da elzemdir. Kurum hafızasını önemsedik, sürdürülebilirliği tüm çalışmalarımızın merkezine aldık. Dahası yeni trendleri dikkate alarak kapasite inşasına hız verdik. Şükür ki üniversite fonksiyonlarının tamamında yüz akı bir tablo ortaya çıktı. AR-GE Stratejileri Planlama Komisyonu oluşturduk. Ülkemize katma değer üretecek gençleri yetiştirirken hem ülke ihtiyacı hem de üniversitemiz niteliklerini gözeterek hangi alanlarda daha faydalı olacağımızı ortaya çıkarttık. Öncelikli alanlar belirlendikten sonra kurumumuzun özellikle genç üyelerine ulusal ve uluslararası fonlar tanıtıldı. Yükseltilme ve atanma ölçütlerinde araştırma puanları çekici hale getirildi. Uluslararası araştırmacılar SAÜ araştırma ekiplerine eklemlendi. Doktora Sonrası Araştırma Projeleri ile yetenekli ve üretken yabancı araştırmacıları da araştırma muhitimize dâhil ettik. Üniversite-sanayi iş birliği modellerimizi gözden geçirdik ve her şeyden önemlisi sahaya indik. Sahada olmak, sanayinin ihtiyacı doğrultusunda hareket yeteneği kazanmak ve sanayiye üniversiteyle iş birliğinin anlamını somut çıktılarla göstermek hayati derecede önemlidir. Tüm çabalarımızda sahada somut sonuçlar almayı önemsedik. Kıt BAP kaynaklarımızı büyük dış kaynaklı fonlara ulaşmanın ilk adımı olarak kurgulayarak etkinliğini artırmaya çalıştık. İlk günden beri akademi-sanayi işbirliğine verdiğimiz önem doğrultusunda sektörle ortak projeler başlattık. 2547-58. madde kapsamında projelere önem verdik. Bugün 20’nin üzerinde projemiz oldu. Diğer yandan bu faaliyetleri, araştırma altyapılarını güçlendirerek destekledik. Laboratuvar, cihaz/teçhizat ve araştırmacı envanterini oluşturduk. Hem üniversitede hem de sektörde tanıtımını yaptık. Tüm üniversiteye hizmet verebilecek Kütle Spektroskobisi, XRF gibi önemli cihazları merkezi laboratuvarlara kazandırdık. Çağ ve teknolojinin gerektirdiği Gençlik Merkezi ve Yeşil Mutabakat-Sürdürülebilirlik Analiz Merkezleri gibi yeni merkezler kurarken araştırmanın yönlendirilmesi ile araştırma gücümüzü geliştirdik. Araştırma merkezlerinin AR-GE faaliyet ve potansiyelini takip ederek destekleri artırdık. BAP proje bütçelerini artırdık. Üniversite bütçesinden BAP’a kaynak transferi yaptık.
SAÜ bünyesinde Ufuk Avrupa Projeleri birimi oluşturduk. Alanında profesyonel danışmanlık firmaları ile ortak çalışarak hedefimizi büyütmek SAÜ araştırmacıları için çok önemli bir itici güç oldu. Motivasyon sağlamak için bilgilendirme yaptık, kaynak sağladık, sektör ortaklıkları kurduk. Araştırmalar için cihaz ve gerekli merkezleri oluşturduk ama bununla da sınırlı kalmadık. Ayrıca dış kaynaklı proje ekiplerini ve diğer araştırma sonuçlarının yayınlar, patentler ve ticarileşme gibi çıktıya dönüşmesini farklı kategorilerde düzenli olarak her yıl ödüllendirdik. İyi iş çıkaran akademisyenlerimizi ödüllendirirken görece geride kalanlara motivasyon sağlamaya çalıştık. Şu anda rahatlıkla şunu söyleyebiliriz: SAÜ’de artık sürdürülebilir araştırma muhiti vardır.
Üniversite denince akla bilimsel yayınlar geliyor. Sakarya Üniversitesi bu konuda nasıl bir konumda?
SAÜ temelleri 1970 yılında atılan ve 1992’de resmî olarak üniversite olan bir kurum. Daha kuruluş aşamasında alanında son derece yetkin ve vizyon sahibi değerli hocalar tarafından mayası sağlam oluşturulmuş bir kurum. 1982’den itibaren İTÜ’nün bir fakültesi olarak 10 yıl boyunca devam etmesi de akademik olarak yapıya önemli katkılar yaptı. 1992’den 2018 yılına kadar zaman zaman olumsuz süreçler olsa da bilimsel yayın potansiyeli sürekli bir artış gösterdi. Ancak 2020’den itibaren SAÜ yayınlarının sayı ve kalite olarak dramatik bir şekilde yükselişe geçtiğini görüyoruz. Web of Science ve ulusal indeksli yayınlardaki sıçrama, izlenen AR-GE politikalarının isabetli olduğuna işaret oldu ve doğru yolda olduğumuz inancımızı artırdı. AR-GE alt yapılarının güçlendirilmesi, her yıl yenilenen atanma ölçütleri ile nitelikli yayının kıymetlendirilmesi sadece sayı olarak değil aynı zamanda nitelikli ve etki faktörü yüksek yayınların yoğunlaşmasını da sağladı. Akademik kadrolara hem SAÜ bünyesinden hem de SAÜ dışından üst düzey araştırmacıların katılımının sağlanması akademik yayın potansiyelini ve seviyesini ileri taşıdı. Tartışmasız tüm bunlar daha üretken akademisyen alt yapısı oluşmasını sağladı.
WoS yayın ortalamamız iki kat, ulusal yayın ortalamamız beş kat arttı. Atıf alma sayımızın 2018’de 8 binlerde iken 2021’de 19 binlere yaklaşması yayın niteliğindeki sıçramanın en önemli göstergesi oldu. Akademisyenlerimize müteşekkirim. Bir taraftan salgın dönemi değişen eğitim ortamına ayak uydururken araştırma ve yayını da en iyi şekilde yürütmeleri bizim pozitif ayrışmamıza yol açtı. Bu üretkenlik uluslararası ortaklı yayın sayılarımızda da sıçramaya yol açtı. Uluslararası ortaklı ve yüksek bütçeli AB fonlarına, Ufuk Avrupa projelerine daha fazla ulaşmamız gurur verici bir gelişme oldu. Genç akademisyenlerimizin bu fonlara ulaşıyor hâle gelmesi sürdürülebilirlik bakımından da önemli.
Üniversiteniz ürettiği eğitim modelleriyle tanınıyor, bunların birkaçı hakkında bilgi verebilir misiniz?
Bizler, hedef bazlı esnek ve dinamik eğitim felsefesini benimsiyoruz. Öğrencilerimizin farklılıklarını gözeterek eğitim metotlarını kurguluyoruz. Dahası öğrencilerimizin hedef koyabilmelerini, hedeflerine uygun eğitim modüllerini bulabilmelerini ve gerektiğinde hedeflerini revize edebilmelerini mümkün kılacak bir esneklik ve dinamizmi onlara sunuyoruz. Bu bağlamda da akademisyenlerimize ve eğitimcilerimize yeni eğitim teknolojilerini, farklı ölçme ve değerlendirme metotlarını içeren eğitimler veriyoruz. Ülkemiz artık iddia sahibi bir ülke. İleri teknoloji hamlesi ancak AR-GE ile olur. AR-GE ise her şeyden önce bir kültür işidir. AR-GE kültürü edinmiş mezunlarla ülkemizin ileri teknoloji hamlesini daha çok destek olunabileceğini düşünerek “Öğrenci AR-GE Uyumu Programını” başlattık. Bölümleri ilk üçte kazanan ve birinci sınıfta da ortalama ve hoca referansını alan öğrencilerimizi projelerle ve projesi olan hocalarla eşleştiriyoruz. Daha fazla laboratuvar tozu yutsunlar, proje süreçlerinde yer alsınlar ve genç yaşta araştırma kültürü edinsinler istiyoruz. Üçüncü sınıfta akademik veya sektörel AR-GE modüllerinden birine yerleştirerek ülkemizin ileri teknoloji hamlesine destek olacak yetkinlikte mezunlar vermeye gayret ediyoruz.
Çift anadal programı (ÇAP) ve yandal gibi klasik modüller önemli. ÇAP imkânını 6 kat artırdık. Öğrencilerimize en az on farklı alanda ÇAP yapabilme imkânı sunuyoruz. Yandal imkânlarını artırarak öğrencilerimize daha pratik çözüme ulaşma imkânı sunduk. “İlgi alanı” uygulamasını yeni bir imkân olarak başlattık. Zira bazen öğrencilerimizin hedefleri belli bir alanda uzmanlığı, derinleşmeyi gerektiriyor. Yeni bir SAÜ modeli olan “ilgi alanı” uygulamasıyla seçmeli derslerini belirli bir alt uzmanlık havuzundan alan öğrenciler diploma yanında “ilgi alanı” sertifikası ile istihdam piyasasındaki rekabetçiliklerini artırıyorlar.
Ayrıca öğrencilerimizin sektörle olan irtibatlarının şimdiden sağlanması adına “sektör derslerini” yine başka bir SAÜ markası olarak başlattık. Saha bilgisini ve tecrübesini öğrencilerimizle buluşturduğumuz bu derslere öğrencilerimiz büyük ilgi gösterdi. Bu network sayesinde daha mezun olmadan istihdam imkanı buldular. Türk yükseköğretim alanına ihraç etmeye başladığımız diğer bir uygulama “sosyal transkript” uygulaması oldu. İstihdam öncesi son formal eğitim kademesi olan üniversiteler, sosyalleşmeyi, takım çalışmasını ve öğrencilerimizin liderlik kapasitesini desteklemeli. Akademik transkript yanında öğrencilerimize takım içinde çalışma ve liderlik özelliklerini gösteren “sosyal transkript” de vererek rekabetçiliklerini artırmayı hedefledik.
Peki, uluslararası arenada Sakarya Üniversitesinin konumu nedir?
Göreve atanır atanmaz ilk işimiz Sakarya Üniversitesinin potansiyelini tam olarak belirlemek, potansiyeli kullanmanın önündeki engelleri kaldırmak ve yeni kapasite inşası için alan ve trendleri tespit etmek oldu. Üniversitemizin, eğitim-öğretim, araştırma-geliştirme, uluslararasılaşma ve topluma katkı alanlarındaki yetkinliğini, taahhütlerimizi ve toplumun Sakarya Üniversitesinden beklentilerini analiz ederek üniversitemizin zenginliğini sahaya yansıtacak, hem sektöre hem de topluma katkıyı artıracak stratejiler geliştirmeye çalıştık. Potansiyelimize güvendik ve doğru stratejiye dayandık. 4 yıl gibi kısa bir süre içerisinde dünyanın en saygın üniversitelerinin arasına girmeyi başardık. Buradaki hızlı yükselişimizin temelinde yatan şey belirttiğim gibi Sakarya Üniversitesinin potansiyelini çok iyi tanımak; bu sayede üniversitemizin potansiyelini sahaya aktaracak ve kapasitesini arttıracak yeni uygulamaları geliştirmektir.
Sakarya Üniversitesi olarak nereye gittiğimizi en iyi sıralamalarda görürüz. Üniversite kendi içinde artış sağlamış olabilir ama bu yeterli değildir. Diğer üniversitelere göre performansını görmek gerekir. Sıralamalarda yükseliş daha iyi bir performans anlamına gelir. Biz de sıralamalara önem verdik. Hepsine başvurarak yerimizi görmek istedik. Times Higher Education (THE), GreenMetric, Dünya Üniversiteleri Reel Etki (WURI) gibi sıralamalara başvurduk. Tüm sıralamalarda Türkiye ve Dünya sıralamalarında iyi bir yer edindik. Daha da güzeli sıralamalarda yükselişimizi de izledik. En önemli gelişme QS sıralamasında ilk defa yer almamız oldu. Bu bir bakıma yayın, proje ve uluslararasılaşma faaliyetlerindeki ivmemizin tescili oldu. YÖK İzleme Kriterleri kapsamında 2021 yılı performansımızla eğitim, araştırma ve sosyal yarar fonksiyonlarının farklı bileşenlerinde 8 farklı alanda ilk 5’e, yirmi alanda ise ilk yirmiye girmemiz önemli bir gösterge oldu. İlk beşte, ilk onda ve ilk yirmide yer aldığımız alanlar tek fonksiyonda değil tüm üniversite fonksiyonlarında dengeli başarımızın da göstergesi oldu.
THE tarafından Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine katkı bakımından yapılan sıralamalarda harika sonuçlar aldık. 4 alanda dünyada ilk 100’de yer alarak ülkemizi en iyi şekilde temsil ettik; 6 alanda Türkiye 1’inciliği elde ettik. 17 alandaki genel performansta Dünyada ilk 300 üniversite arasına girdik. WURI sıralamasında “endüstriyel uygulama” kategorisinde Dünya’da 28. olduk. Haziran’da açıklanan sıralamada 23. sıraya yükseldik. Yine “kriz yönetimi” kategorisinde Dünya’da 31. olduk. Bazı kategorilerde Türkiye’den sıralamaya giren tek üniversite olmamız bizim için ayrıca gurur verici oldu.
Sakarya Üniversitesini aynı zamanda 7/24 yaşayan kampüsüyle biliyoruz, üniversitenizde öğrencilere sağladığınız ne tür sosyal imkânlar mevcut?
Üniversitemiz gerek eğitim kalitesi, gerek konumu, gerekse doğal güzelliği ile Türkiye’de birçok öğrencinin okumak istediği bir üniversite. İstedik ki öğrencilerimiz sosyal ve kültürel gelişimini en iyi sağlayacakları ortama kavuşsunlar. Türkiye’nin gelişmişlik seviyesini yansıtsın mekânlar ve öğrencilerimiz kendilerine değer verildiğini hissetsinler. Kütüphaneleri, laboratuvarları, spor ve rekreasyon alanları öğrencilerimize yaraşır halde olsun istedik. Öğrencilerin kitap okuyabilecekleri, ders çalışabilecekleri, boş zamanlarını eğlenceli bir şekilde değerlendirerek spor yapabilecekleri ve sosyalleşebilecekleri alanlar ve mekânlar oluşturduk.
Üniversitelerde kantinler ve kafeteryalar donanımlı olmalı; ders çalışmaya, kitap okumaya ve vakit geçirmeye uygun olmalıdır diye düşündük. Kütüphanelerin sürekli açık olması, spor alanlarının ve kongre merkezimizin salonlarının faal olması önemlidir ama “Yaşayan Kampüs” konsepti için yeterli değildir. Öğrencilerimiz ve personelimiz, aileleri ile kampüste hoşça zaman geçirebilmelidirler. Kampüs dersten sonra hızla uzaklaşılacak bir mekân olmaktan çıkmalıdır. Bu bilinçle yapmış olduğumuz çalışmalarla üniversitedeki kantin ve kafeteryaların farklı konseptlerde şekillenmesi ve tüm kantinlerde konfor, kalite ve standardın sağlanmasının gerekliliği açıktı.
Kitapla Yaşayan Kampüs, Sporla Yaşayan Kampüs, Engelsiz Kampüs, Rekreasyonla Yaşayan Kampüs gibi konseptlerle öğrenci dostu kampüsler oluşturduk. Kampüslerimiz sosyalleşme ve kültürel etkileşimin en iyi şekilde sağlandığı ve kaliteli boş zaman geçirmenin mümkün olduğu mekânlara dönüştü. Yaşayan Kampüs Projesi ile hayata geçirdiğimiz yeni alanlarda öğrencilerimizi istihdam ediyoruz. Kampüsün tam merkezinde konumlandırdığımız “Kitap Keyfi” kafemiz farklı konseptlerde nitelikli mekân arayışımızın en somutlarından birisi. “Saklı Bahçe” adı ile hem öğrencilerimizin hem de personelimizin aileleri ile birlikte zaman geçirebileceği bir piknik alanı oluşturduk. Bunun yanı sıra kampüsün birçok yerinde personel ve öğrencilerimizin açık havada spor yapabilecekleri mekânlar da tasarladık. Kahve Keyfi 24 saat açık. İstiyoruz ki öğrencimiz ve akademisyenimiz ders çalışırken, laboratuvarda araştırma yaparken gecenin ikisinde mola versin ve hoşça zaman geçirsin. Sakarya Üniversitesi şehrin ve ülkemizin değerli bir markası haline geldi. Yine öğrencilerimizden gelen talep üzerine “SAÜDükkan” adıyla bir mağaza açarak öğrencilerimizin ve mezunlarımızın üniversiteye aidiyetlerini de güçlendirecek lisanslı ürün bulmalarını sağladık.
Yaşayan Kampüs Projesi bizim için çok kıymetli, 7/24 aktif bir üniversite olduğumuzun önemli göstergelerinden de biri. Yeni fikirler üretmeye ve çalışmaya devam ediyoruz.
Üniversite olarak son dönemde dikkat çeken bir organizasyon yaptınız. SAÜFEST yeni bir heyecan getirdi. Nasıl bir festivaldi. Nasıl geçti?
Üniversitelerde bahar döneminde özellikle finallerin başlamasından birkaç hafta önce bahar şenlikleri düzenleniyor. Yıl içinde yoğun tempoda ders çalışan öğrenciler bu etkinliklere ihtiyaç duyuyor. Fakat düzenlenen etkinlikler sadece bir ya da iki popüler sanatçının konser vermesinden ibaret oluyor. Biz, içinde müzik ve eğlencenin olduğu ve fakat üniversite olmanın getirdiği diğer unsurları da içinde barındıran bir şenlik düzenleyelim istedik. Üniversitemizde yapılan birçok etkinliği SAÜFEST çatısı altında bir araya getirdik. SAÜFEST aslında 6 ayrı festivalin birleşiminden oluşan bir çatı festival. İçinde BilimFest, SanatFest, SporFest, KitapFest, FilmFest ve KariyerFest’i barındıran bir festivaller bütününden bahsediyoruz.
Kitap ve Kariyeri merkeze aldığımız SAÜFEST, 100’ün üzerinde yazarın imza ve söyleşi gerçekleştirdiği dopdolu bir organizasyon oldu. Seçkin yayınevleri stant açtı, birbirinden usta kalem öğrencilerle birebir sohbet etti. Bunun öğrencilerimiz için büyük bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Üniversitemiz öğrencileri bu fırsatı oldukça iyi kullandılar. Tabii ki sadece söyleşi ve imza günleri olmadı. Gün içinde bir salonda imza günü/söyleşiler yapılırken, açık havada gençler spor etkinliklerine katıldı. Festival alanına kurduğumuz sahnede yine üniversitemiz öğrencileri şarkılar söyleyerek günün stresini attılar. ‘Şiir akşamları’ başlığı ile gençler sevdikleri şairlerin şiirlerini okudular, açıkhava sineması etkinliği kapsamında dünya sinemasının en güzel örneklerini birlikte izlediler. Teker teker sayması bile gerçekten zor olan yüzlerce etkinliği on güne sığdırdık.
“Şehir Kampüste Buluşuyor” sloganı ile yola çıkmıştık. Gerçekten de öyle oldu. Tüm Sakarya’yı on gün boyunca kampüste ağırladık. Başta Sakarya halkına SAÜFEST’i sahiplendikleri için ve bu festivale inanan, destekleriyle yanımızda olan paydaşlarımıza teşekkür ediyorum.
Bu röportaj vesilesiyle bir kere daha desteklerinden dolayı Sakarya Valimiz Çetin Oktay Kaldırım’a, Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem Yüce’ye, ilçe belediye başkanlarımıza ve diğer paydaşlarımıza çok teşekkür ediyorum. Festivalimizin açılışını yaparak bizleri onurlandıran TBMM Başkanımız Sayın Prof. Dr. Mustafa Şentop’a ve ilk gün heyecanımıza ortak olarak bizi yalnız bırakmayan YÖK Başkanımız Prof. Dr. Erol Özvar’a da şükranlarımı iletiyorum. Şöyle geriye doğru baktığımda teşekkür edeceğim o kadar kişi var ki her bir katılımcımıza ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Yoğun programları arasında gençlere zaman ayırarak onlarla sohbet eden Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Prof. Dr. İbrahim Kalın’a ve Dünya Etnospor Konfederasyonu Başkanı Bilal Erdoğan’a SAÜFEST’e zaman ayırdıkları için ayrıca teşekkür ediyorum.
Uluslararasılaşma üniversitelerin son dönemde en önemli hedeflerinden biri. Sakarya Üniversitesini bu bakımdan değerlendirirsek neler söyleyebilirsiniz?
Türkiye artık iddiası olan bir ülke. Eğitim için de Türkiye’yi seçen çok sayıda öğrenci var. Şu anda yaklaşık 250 bin yabancı öğrenci Türkiye’de. Biz onlara misafir öğrenci diyoruz. SAÜ’de de misafir öğrenci oranı yüzde 10. 103 farklı ülkeden yaklaşık 5 bin öğrencimiz var. Onlarla sınıflarımız daha zengin, şehrimiz daha renkli. Bu yıl bu oranı yüzde 12’ye çıkaracağız. Hedefimiz nitelikli misafir öğrenci. Özellikle yüksek lisans ve doktora öğrencileri AR-GE kapasitemizi geliştirmek için önemli.
Biz uluslararasılaşmadan beyin kazanımı için faydalanabilmeliyiz. Çok beyin göçü verdik. Şimdi misafir öğrenciler bize tersine bir işleyiş için imkân sunuyor. Fizik, kimya gibi temel bilimler çok önemli. Tüm alanlarda özellikle temel bilimlerde nitelikli yüksek lisans ve doktora öğrencisi kazanmaya çalışıyoruz. Yeni İngilizce programlar açıyoruz. Ekonomi tabanlı STK’lerimizin için de misafir öğrenciler bir fırsat. Örneğin, MÜSİAD genç ticaret köprüsü programı ile bu öğrencileri üye firmaların dış ticaretinde istihdam ediyor. Bunun gibi birçok proje misafir öğrenciler sayesinde hayat buluyor.
Uluslararasılaşmanın diğer önemli bileşenleri ortak proje ve ortak programlardır. Her iki alanda da önemli gelişmeler yaşıyoruz. Başka ülkelerden üniversitelerle ortak lisans ve lisansüstü programlar açtık. Proje Fikri Havuzu ile hem sektörle hem de yabancı ülkelerden araştırmacılarla ortak projeleri hızlandırdık. Yabancı akademisyen istihdamına önem veriyoruz. Bu yıl yabancılar için yaz okulu açarak yeni bir açılımı hayata geçiriyoruz.
Sakarya Üniversitesinin yeni projeleri olacak mı?
Sakarya Üniversitesi Yayınları üniversite yayıncılığında yeni bir soluk getirdi. Üniversite yayıncılığını üniversite kimliğinin önemli bir unsuru olarak gördük. Şimdi Türkiye’nin birikimini İngilizce ve Arapça yayınlarla Dünyaya ulaştıracağız. Dünya körfezi, Ortadoğu’yu, Ukrayna krizini, Doğu Akdeniz gerilimizi, Afrika’yı, çatışma bölgelerini, mülteci krizini, çevre sorunlarını bizim perspektifimizden de okumalı. Bunun yolu uluslararası yayıncılıktan geçiyor. Yeni teknolojiler ve pazarlama imkânları sayesinde bu işin sürdürülebilirliği de var. Üniversitemiz bunu rahatlıkla başarabilecek durumda. Açıkçası bu beni heyecanlandıran projelerden biri.
Sahada olmayı önemsiyoruz. Sektörle işbirliği üniversitelerin en önemli fonksiyonu. Bunu bir de eğitim alanında yapalım istiyoruz. Şehir merkezinde bir “Halk Akademisi” başlatacağız. Halk için tarih, halk için sosyoloji, halk için uluslararası ilişkiler gibi doğru bilginin akademik format dışında verildiği bir uygulama olacak. Bu bulunduğumuz şehrin entelektüel çehresine ve doğru bilgiye ulaşarak kendini geliştirme arayışında olanların arayışına katkı sunacak bir proje olacak.