Rum tarafı silahlanmaya devam ediyor

KKTC Ankara Büyükelçisi İsmet Korukoğlu, güney tarafının bir süredir silahlanmaya ağırlık verdiğini vurgulayarak, “Rum tarafı silahlanma politikası güdüyorsa, başka ülkelerle sürekli askeri tatbikatlar yapıyorsa, bunları kime karşı yapıyor? Kime karşı silahlanıyor? Tüm bölgenin huzur ve güvenini ortadan kaldıran bu GKRY silahlanma politikası, bölgeyi silahlanma yarışına sürüklüyor” diye konuştu.

Mahmut Osmanoğlu
İsmet Korukoğlu

KKTC Ankara büyükelçisi İsmet Korukoğlu, Kıbrıs Barış Harekâtının 50 yılı ve güncel gelişmeleri Yeni Şafak’a değerlendirdi.

Barış Harekatı'nın Türklerin yanında Kıbrıs Rumlarının da can ve mal güvenliğini sağladığını söyleyen Büyükelçi, Ada’da asıl işgalin 1960’ta Kıbrıs’ta kurulan Ortaklık Cumhuriyeti'nin Rumlar tarafından tek taraflı ele geçirilmesi olduğuna dikkat çekti.

GKRY’nin silahlanma politikasının bölgeyi silahlanma yarışına sürüklediğine vurgu yapan Korukoğlu, GKRY’nin sadece tüm Ada üzerinde değil, Ara Bölge üzerinde de egemenlik kurmaya çalıştığı uyarısında bulundu ve KKTC’nin egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsüne dayanan yeni vizyonu ile ilgili açıklamalarda bulundu.

RUMLARIN DA HAYATINI KURTARDI

Kıbrıs Barış Harekâtı Kıbrıs Türkünün hayatını nasıl etkilemiştir?

Kıbrıs Barış Harekâtı Kıbrıs Türkünün can ve mal güvenliğini sağlamıştır. En önemlisi budur.

Özellikle 1963-1974 yılları arasında Kıbrıs Türk halkı, Rum/Yunan mezaliminden ötürü çok acılar çekti. 15 Temmuz 1974'te Yunan cuntası Ada’da o dönem cumhurbaşkanı olan Makarios’a karşı bir darbe yaptı. Tek hedef Ada’yı Yunanistan'a bağlamak, yani Enosis’ti.

Türkiye'nin müdahalesi bu darbeye karşı bir müdahaledir. Haklı ve meşru bir müdahaledir. Türkiye garanti anlaşmasındaki haklı yükümlülüklerini kullanarak adaya müdahale etmiştir. Kıbrıs Türk halkı özgürlüğüne kavuşmuş, acılardan kurtulmuştur.

Türkiye’nin müdahalesi sadece Kıbrıs Türklerinin değil, Kıbrıs Rumlarının da can ve mal güvenliğini sağlamıştır.

EĞİTİMLE FARKINDALIK OLUŞUYOR

Türkiye ve Müslüman ülkelerde KKTC hakkında yeterli bir farkındalık olduğunu düşünüyor musunuz?

KKTC, Türk Devletleri Teşkilatı'na anayasal ismiyle gözlemci üye olmadan önce, İslam İş birliği Teşkilatı ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın gözlemci üyesi idi.

Geçen mayıs ayında Gambiya’da İİT’nin zirve toplantısında Sayın Cumhurbaşkanımız devlet başkanı olarak ağırlandı, konuşmasını yaptı. KKTC hakkında özellikle İİT bünyesinde alınan kararlar vardır.

Bunun yanında, KKTC’nin, en önemli iki sektöründen bir tanesi yüksek öğrenimdir. Afrika, Asya ülkelerinden KKTC’ye gelen birçok öğrenci vardır.

Dolayısıyla bu ülkelerde KKTC ile alakalı bir farkındalık yüksek öğrenim aracılığıyla oluşmuştur. Bu yeterli midir, hayır. Daha fazlasını da yapmamız gerekiyor.

RUMLARIN AKLINDA HEP ENOSİS VAR

Yunanistan Savunma Bakanı Dendias’ın son açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Asıl işgal, 1960’ta Kıbrıs’ta kurulan Ortaklık Cumhuriyetinin Rumlar tarafından tekelleştirilip devletin tüm organlarının işgal edilmesidir.

1960 Ortaklık Cumhuriyeti'ni kuran anlaşmalara ve anayasaya bu cumhuriyetin var olmasının iki temel unsuru vardır: İki halkın eşit bir şekilde ortak katılımı gereklidir. Bu unsur Rumlar tarafından ortadan kaldırılmıştır.

Rum tarafı 1963’te Kıbrıslı Türklere 13 maddelik bir değişiklik önerdi. Bu öneriler Türk halkını eşit kurucu bir ortaklıktan azınlık statüsüne düşürecek önerilerdi. Biz bunları reddettik.

Makarios, Ortaklık Cumhuriyeti kurulduktan sonra ilk yaptığı açıklamalarında ‘Enosis'ten vazgeçmiş değiliz. Kıbrıs Cumhuriyeti'ni Enosis'e bir sıçrama tahtası olarak görüyorum.’ demişti, yani Kıbrıslı Rumların aklında Enosis hep vardı.

Bize göre tek işgal, Makarios'un BM’de açıkladığı gibi Yunan Cunta subaylarının yaptığı işgal ve bir de asıl işgal Kıbrıslı Rumların Ortaklık Cumhuriyeti'ni tekelleştirerek devleti ele geçirmesidir.

RUMLARIN YAPTIĞI HER ŞEY BİZİ DE ETKİLİYOR

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın yapmış olduğu bir açıklama var. GKRY’nin İsrail ve bazı ülkelerin lojistik üssü haline gelmesini eleştirerek GKRY’nin Kıbrıs'ın 50 yıldır barışın hâkim olduğu adayı tehlikeye attığını söyledi. Yorumunuz nedir?

Cumhurbaşkanı Tatar çok güzel uyardı. Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Bey de benzer bir açıklama yapmıştı. Rum tarafının böyle bir politikası var. Aynı coğrafyada yaşadığımızdan Rumların yaptığı her şey bizi de etkiliyor. Biz bunun doğru olduğunu da düşünmüyoruz

Pek tabii ki Gazze’de, Orta Doğu’da yaşananlar devam ettiği sürece bazı sorunlar yaşayacağız. Ama, Rumların politikası da buna zemin hazırlıyor.

Ben başka bir önemli konuya da parmak basmak isterim. GKRY bir süredir silahlanmaya çok ağırlık veriyor. Fransa'dan saldırı helikopterleri aldılar. Başka silahlar almaya çalışıyorlar. ABD maalesef çok uzun yıllardır GKRY’ye uygulamakta olduğu silah satış kısıtlamasını tamamen kaldırdı. Şimdi Rumlar ABD’den de silah almaya çalışıyorlar.

Bunun yanında Ara (tampon) Bölgede de bunların askeri ve sivil tahriklerini, ihlallerini görüyoruz. Ara bölgede, kendi topraklarında ağır silah mevzileri de oluşturuyorlar. Rum tarafı silahlanma politikası güdüyorsa, başka ülkelerle sürekli askeri tatbikatlar yapıyorsa, bunları kime karşı yapıyor? Kime karşı silahlanıyor? Tüm bölgenin huzur ve güvenini ortadan kaldıran bu GKRY silahlanma politikası bölgeyi silahlanma yarışına sürüklüyor.

BM tarafsız davranmıyor

Bir yazıda Kıbrıs’ta iki tarafı ayıran tampon bölgenin Adanın yüzölçümünün yüzde 4'ünü oluşturduğunu gördüm. Tampon bölgeye hala ihtiyaç var mı?

Kıbrıs Rum tarafı, tüm Ada üzerinde olduğu gibi, Ara Bölge üzerinde de egemenlik kurmaya çalışıyor. Biz buna karşıyız. 1964’ten beri, yani Kıbrıs meselesinin başladığı tarihten bu yana, Ada’da Birleşmiş Milletler Barış Gücü de vardır. Ara Bölge'nin gözetimi de BM Barış Gücü'ndedir.

Biz BM Barış Gücünün tarafsızlık ilkesine uymadığını da düşünüyoruz. Barış koruma operasyonlarının üç tane temel yol haritası vardır. Bir tanesi rızadır.

BM Barış Gücü'nün Ada’daki varlığı ve faaliyetlerinin yürütülebilmesi için iki tarafın rızası gerekir. Bizim rızamızı almıyorlar. Biz de BM'ye şunu söylüyoruz: KKTC’deki BM'nin varlığı ve faaliyetlerinin artık KKTC ile BM arasında oluşturulacak bir yasal zeminde yürütülmesi gerekiyor.

İkincisi tarafsızlıktır. BM tarafsız değildir. Zaten bugün, bence en büyük sorunlardan biri de budur. BM’de Rum tarafının bir sandalyesi, sanki tüm Ada’yı temsil ediyormuş gibi temsiliyeti vardır. Bu da KKTC’ye yapılan en büyük haksızlıklardandır.

Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar yeni bir vizyon ortaya koydu, Nisan 2021’de 5 artı Birleşmiş Millet Gayri Resmi toplantısında Cenevre'de yeni vizyonumuzu dünyaya duyurdu. Türkiye de bunu tam anlamıyla destekliyor.

TBMM’den yeni çıkan tezkerede de zaten bunlar açık açık ifade ediliyor.

Cenevre’de şunu dedik: ‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünün herhangi bir resmi müzakere sürecinden önce kabul edilmesi gerekiyor.’ Resmi müzakerelerden de kastımız, amacı federasyon olan bir müzakere süreci değildir.

İki tarafın, iki devletin iş birliği temeline dayanacak olan bir süreçten bahsediyoruz

Bağımsız iki devletin iş birliği, komşuluk iş birliği ile yapacaklarından bahsediyoruz.

GÜNDEM
KKTC Cumhurbaşkanı Tatar: Türkiye katliama 'dur' dedi

GÜNDEM
Cumhurbaşkanı Erdoğan KKTC Cumhurbaşkanı Tatar ile görüştü

GÜNDEM
Kıbrıs Barış Harekatı'nın 50'nci yılında 50 gemiyle geçit töreni