Osmanlı Tuaregleri'nin gözü Türkiye'de

Fransız işgali karşısında, Osmanlı'ya sadık kalan ve hiçbir devlete boyun eğmeyen Nijerya, insanlık dramıyla karşı karşıya. Yağmur mevsiminde taşan Nijer Nehri, 550 km'lik havzasında 70 bin evi yerle bir etti. Bir zamanlar çölün savaşçı rehberleri olan Tuareglerin torunları, Somali gibi Afrika ülkelerine yardım eden Türk sivil toplum kuruluşlarının bölgeye yardım etmesini bekliyor.

Ahmet Kavas
Osmanlı Tuaregleri'nin gözü Türkiye'de

Tabii afetler dünyanın neresinde olursa olsun büyük yankı uyandırır. Yardımsever ülkeler adeta birbirleriye yarışa girer. Her türlü yardım taşıyan kargo uçaklarının biri iner, diğeri kalkar. Kimin ne kadar yardım yaptığı ise anlata anlata bitirilemez. Fakat bir şartla; bu felaket bir Avrupa, bir Amerika, hatta Asya ülkesinde olursa bu seferberlik hemen başlar. Ya Afrika'da hele de Sahraaltı Afrika'da tabii bir afet yaşansa, o ülkeye imkanları olan kaç devlet yardım gönderir?

Uluslararası haber kanalları şöyle bir değinir geçerler. Sonra unutulmaya sevk edilir. Ta ki insanlar açlıktan, bulaşıcı hastalıklardan bir deri bir kemik kalana kadar beklerler. Sonra dünyayı bekleyen tehlikeleri sıralamaya başlarlar. Bunun en çarpıcı örneği Somali'de olduğu gibi.

TÜRKİYE NEREDE BİR ACI VARSA ORADA

Türkiye son yıllarda dünyanın neresinde olursa olsun, uzak yakın demeden nerede bir acı varsa orada olmaya, imkanlarını paylaşmaya azami önem veriyor. TİKA, Sivil Toplum Kuruluşları'nın gayretlerini mütemadiyen destekleyerek herkesi bu tür sosyal sorumlulukları tanımaya ve üzerlerine düşen sorumlulukları yüklenmeye teşvik ediyor. Bu anlamda Ortadoğu ve Afrika Araştırmacıları Derneği (ORDAF) adına altı kişilik bir heyet son yüzyılın en büyük su taşkınlarına maruz kalan Nijer'e gitti. Türkiye'nin bir buçuk katı büyüklüğündeki ülkede 2012 yılının Temmuz ayında başlayan ve Ağustos ile Eylül aylarında devam eden yağmur mevsiminde yaşanan dram kelimelerle anlatılır gibi değil.

EVLER, TARLALAR SULAR ALTINDA

Resmi makamların verdiği rakamlara göre 88 kişi vefat etmiş, 70.000 ev ve benzeri mekanlar özellikle Nijer Nehri kenarında yer alanlar tamamen yıkılmış, ya da sular altında kalmış. Evleri yıkılan 500.000 kişinin sığınabileceği yegâne mekânlar okullar, camiler ve kamu binaları olmuş. Ancak 1 Ekim günü eğitime başlanınca okullarda barınan evsizler de dışarıda kaldılar. Ülke topraklarının güney kısmını baştanbaşa geçen Nijer Nehri 550 km.lik havzasından çıkarak etrafındaki ziraata elverişli tüm bahçeleri ve özellikle pirinç tarlalarını su altında bırakmış. Buradaki insanların üzerindeki elbiseleri ve canlarından başka bir şeyleri kalmamış. Dünyanın en fakir ülkelerinden birisi olan Nijer'de yarım milyon insanı nasıl doyurur ve giyindirir, buna başkent Niamey sokaklarında cevap verebilecek kimse yok.

GIDAYA VE İLACA ACİL İHTİYAÇ VAR

Nijer'de en fazla ihtiyaç gıda maddelerine. Salgın hastalıklara karşı ilaç bekleniyor. Kasım ayında sıcaklık 15/20 derece seviyesine ineceği için kazak ve benzeri giysi bulamadıkları takdirde özellikle çocukların hayatı tehlikede. Her aileye bir çadır verilmesi, yaklaşık 70 bin çadırın bu ülkeye ulaştırılması gerekiyor. Batı Afrika toprakları çok verimli olmasına rağmen tarım politikaları yüzünden yeterli gıda maddesi yok. Darı ve mısır dışında zirai ürün çeşidi yok denecek kadar az. İnsanların geçim kaynakları çok sınırlı ve alım gücü de çok zayıf. Uluslararası gıda programı çerçevesinde yapılan yardımlar 16 milyon nüfuslu çoğu fakir ülke halkının sıkıntılarını karşılamaktan epeyce uzakta.

Tuaregler artık çok çaresiz

Bazı kahramanlar vardır hayatlarının sonuna doğru sıradan bir insanın desteğine bile ciddi anlamda muhtaç olurlar. Bir zamanlar Büyük Sahra'nın korkusuz savaşçıları ve özellikle de ticaret kervanlarının binlerce kilometrelik uçsuz bucaksız devasa çölü geçebilmelerinin yegâne rehberleri Tuaregler bugün yeryüzünün en tecrit edilmiş toplumu konumuna düşmüş durumdalar. Günümüz Nijer Cumhuriyeti başkent Niamey ve çevresi dahil toplam 8 farklı bölgeden oluşuyor. Bunların arazi olarak en genişi olan Agadez bölgesi tek başına ülke topraklarının yüzde seksenini kaplamakta. Ne var ki Türkiye büyüklüğündeki bu bölgede sadece 600 bin kişi yaşıyor. Çölün zorlu şartlarına da bunların dışında kimsenin tahammül etmesi pek de mümkün görülmüyor.

BARIŞI ÖZLEYEN TOPRAKLAR

Dünya medyası son bir yıldır, Batı Afrika ülkelerinden Mali Cumhuriyeti'nde yaşanan iç kargaşa ile Tuaregleri gündeme getirdi. Büyük çoğunluğu Nijer'de yaşasa da Cezayir, Mali, Libya'da yoğun olarak Tuareg toplulukları mevcut. Bu dört ülke dışında sayıları on binlerle ifade edilse de Moritanya, Nijerya, Çad ve Burkina Faso'da da Tuareglere rastlanıyor. 2006 yılında imzalanan Cezayir barışıyla bir umuda kavuştular. Ama Libya'nın 2012'de iç karışıklığa sürüklenmesi ile bu ülkede paralı asker olarak bulunan Mali Tuaregleri ağır silahlarıyla birlikte Azavad'a döndüler.

KUZEYLİLER DIŞLANMIŞ GİBİ

Nijer'dekiler tüm Tuareg toplumları içinde en fazla baskıya maruz kalanlar arasında. Hayat seviyeleri birçok kabilede Ortaçağ'ın dahi gerisinde. Çölün aşırı sıcağı, bazen de aşırı yağış karşısında tamamen çaresizler. 1995 yılında merkezi hükümet ile direnişe son veren bir anlaşma yapmışlar. Aslında Afrika ülkelerinin tamamı gibi sömürgeciliğin başlangıcından bugüne Nijer Tuaregleri de hasretini çektikleri barıştan kağıt üzerinde bile olsa memnunlar.

Dram daha da artacak

Türkiye'den Afrika'ya insanlık köprüsünün en sağlam ayaklarını oluşturan Sivil Toplum Kuruluşları Nijer'de yaşanan ve gelecek aylarda daha da artacak insanlık dramı ile ilgili bir an evvel yardım kampanyalarına hız vermeleri halinde bu Müslüman ülkenin önemli yaralarına derman olunabilecek. Kızılay ve Diyanet İşleri Başkanlığı ülke genelinde Nijer için acil yardım kampanyalarıyla, bu ülkeyi kendi dertleriyle yalnız bırakmadıklarını göstermiş olacaklar. Bazı uluslararası kuruluşlar da olmasa Nijer büyük acılara düçar olacak.

Osmanlı'nın merhameti unutulmamış

Türkiye coğrafyası kadar geniş bölgelerinde herkesi kontrol etme imkanına sahip olmayan Tuaregler yalnız değil. Arap, Fülani, Kanuri, hatta güneyden gelerek kendi bölfgelerine yerleşen Hevsa ve Zermalar ile herhangi bir sıkıntı çekmeden birlikte yaşama fırsatı yakalamışlar. Osmanlı'nın Büyük Sahra'da kendisine tebaa yapma girişiminin üzerinden bir asır geçti. Bir insan, dahası Müslüman olarak Tuaregler çaresizliği hak etmiyor. Onlara Osmanlı'nın merhameti kısa bir zaman diliminde uzanmış unutamamışlar, bugün bu eli daha sağlam uzatma imkanına sahibiz. Bunu Tuareg toplumu yaşadıkça unutmayacaktır. Önemli olan bulundukları coğrafyada huzur içinde varlıklarını devam ettirebilmeleri...