Yargı ve emniyet teşkilatındaki üyelerini kullanarak Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) kadrosunda kıyım yapmak için 'askeri casusluk' kumpasına imza atan Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) hakkında bir şikayet daha ortaya çıktı. 'Gizli bilgi-belge bulundurma davası'nı kullanan örgütün TSK'dan tasfiye etmeyi amaçladığı mağdurlar, hem HSYK hem de İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'na dilekçe yazarak, kumpasın mimarları hakim-savcılar hakkında gereğinin yapılmasını istedi. 2013 yılındaki sözkonusu davanın asker sanıkları, 'mağduriyetlerine yol açan gizli örgütün araştırılması' yönünde verdikleri dilekçede, hakim ve savcıların FETÖ üyesi olup olmadıklarının belirlenmesini talep etti. HSYK'nın dikkate aldığı ve o dönem soruşturmada görevli yargı üyeleri hakkında inceleme başlatılmasıyla sonuçlanan dilekçede mağdur askerler şu ifadeleri kullandı:
DIŞ MİHRAKLARA HİZMET ETTİĞİNDEN KUŞKUMUZ YOK
“Suçsuz, delilsiz ve gerekçesiz olarak 2 yılı aşan süreyle tutuklu kaldık. Bazı asker sanıklar TSK'dan atıldı, bazısı dava nedeniyle istifa etti, bir kısmı ise emekliye ayrılmayı tercih etti. Kumpası kuranların amacı TSK'yı itibarsızlaştırmaktı. TSK'nın değişik birimlerinde şeref ve onurlarıyla görev yapan, mesleki kariyerlerinin en iyi yerlerinde bulunan TSK personelini tasfiye etmek, bizim tutukluluk halimizi psikolojik baskı unsuru olarak kullanıp, vatana hizmet dışında başka beklentisi olmayan bizim gibi diğer TSK personelinin de emeklilik veya istifa yoluyla bir an önce sistem dışına çıkmalarını sağlamaktı. Bu durum, ancak Türkiye'nin düşmanları tarafından istenebilecek bir gayedir. TSK'yı zayıflatmayı, halkın gözünde itibarsızlaştırmayı amaçlayan bu aşağılık kumpası hazırlayanların, karanlık dış mihrakların amaçlarına hizmet ettiğinden hiç kuşkumuz yoktur.”
ADİL YARGILANMA NEDİR 5. AĞIR CEZA'DA ÖĞRENDİK
“Dönemin savcısı Zafer Kılınç tarafından yazılan 'akıl ve mantık dışı' iddianame, İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi ve 16 Nisan 2013'te yargılama başladı. Bu mahkemedeki yargılama sürecinde TSK personeline savunmayla alakalı hiçbir soru yöneltilmedi. Sanık ve avukat taleplerinin tamamına yakını reddedildi. Hakimler 'gerçeklere ulaşmak' istemiyordu. Sorulan sorulara duruşma savcılarının verdiği cevaplar, iddianameden bile bihaber olduklarını ortaya koymuştu. 'Sözde bu örgütün suç tarihi ve suç yeri nedir?' diye sorduk; savcı Mehmet Sedat Erbaş 'hatırlamadığını' söyledi. Diğer savcı Hüseyin Alaybay ise 'iddianamenin bir yerinde yazıyor' cevabını verdi. Özel yetkili mahkemelerin kaldırılması sonrası davaya İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Adil yargılanmayı bu mahkemeye heyeti ve duruşma savcısı karşısında öğrendik.”