O gece kışladaydım

Yeni Şafak Editörü Cabir Turğut, Çorlu’nun Misinli Müfrezesi’nde askerlik yaptığı sırada gerçekleşen 15 Temmuz hain darbe kalkışmasının gecesinde yaşadıklarını anlattı: “Nöbetçi komutanlar depolara hiçbir asker veya sivil unsurun yaklaştırılmayacağı talimatını verdi. Depoların şehadet pahasına korunacağını, inmeye çalışan helikopterlere de ateşle karşılık verileceğini emrettiler.”

Cabir Turğut
Fotoğraf: Arşiv

“Komutanlar askerlere ‘Halka sıkın!’ emri veriyormuş. Sakın ha! Sizi dışarı çıkarıp, halka ateş edin derse o komutanın kafasına sık. Yapamazsan kendi kafana sık. Hiçbirini yapamazsan bu ülkeyi terk et. Benim senin gibi oğlum yok demektir.” Bu sözleri 15 Temmuz gecesi Çorlu’nun Misinli Müfrezesi’nde askerlik yaparken, babamdan işittim.

TERHİSE 1 HAFTA KALMIŞTI

Terhis olmama bir hafta kalmıştı. Nizamiyedeki nöbetimi devredip, kantine vardım. Televizyonlarda bir grup askerin Boğaziçi Köprüsü’nü kapattığı yönünde yayınlar yapılıyordu. En başta bir terör operasyonu olduğunu zannettik. Neler olduğunu öğrenmeye çalışırken, gazetem Yeni Şafak’ın internet sitesi ‘Paralel Subaylardan Darbe Girişimi’ başlıklı bir son dakika haberi paylaştı. Çok geçmeden olayın vahameti anlaşıldı. FETÖ’cü subayların ülkeyi kana bulamayı hedefleyen darbe kalkışması askeri birliklerde olağanüstü bir etki oluşturdu. Nöbetçi komutanlarımız tüm askeri bir araya toplayıp, Ankara’dan gelen darbe emirlerine uyulmayacağını kesin bir dille ifade ettiler.

HEDEF MÜHİMMAT DEPOLARIYDI

Mühimmat depolarının vurulabileceğine ilişkin istihbarat üzerine özellikle Trakya’daki birliklerde alarm verildi. Biz de bulunduğumuz müfrezedeki mühimmat depolarını korumakla görevliydik. Darbecilerin mühimmat almak için baskın yapabileceği ihtimali de değerlendiriliyordu.

ŞEHADET PAHASINA KORUYUN

Nöbetçi komutanlar depolara hiçbir asker veya sivil unsurun yaklaştırılmayacağı talimatını verdi. Depoların şehadet pahasına korunacağını, inmeye çalışan helikopterlere de ateşle karşılık verileceğini emrettiler. Darbeye kulak asmayan komutanlarımızla birlikte sızma girişimlerine karşı sık sık kontroller yapıyorduk.

SALALAR GÜÇ VERDİ

Gece yarısına doğru fırsat bulup babamı aradım. O dönem Afyon’da imamdı. Telefonu açtığında sala okuduğunu anladım. Bulunduğumuz bölgede de camilerden sala sesleri yükselmeye başladı. Yüreğime bir ferahlık yayıldı, hepimize can geldi. Biraz sonra babamdan şu sözleri duydum: “Oğlum canın pahasına da olsa vatanını ve milletini korumalısın. Komutanlar askerlere ‘Halka sıkın!’ emri veriyormuş. Sakın ha! Devletin verdiği silahları kullanma emrini bir komutan veriyor olsa bile asla o silahı halka, vatana ve millete karşı doğrultma. Sizi dışarı çıkarıp, halka ateş edin derse o komutanın kafasına sık. Yapamazsan kendi kafana sık. Hiçbirini yapamazsan bu ülkeyi terk et. Benim senin gibi oğlum yok demektir.” Ben ve asker arkadaşlarım da böyle düşünüyorduk. Çok şükür ki böyle bir emir almadık ancak halkın arasında olmayı çok isterdim.

ANADOLU YENİDEN VATAN KILINDI

Çünkü o gece bir tarafta ruhunu ve vatanını bir dolara satan alçaklar vardı. Diğer tarafta ise “Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hüdâ Etmesin tek, vatanımdan beni dünyada cüdâ” diye haykıran vatan âşıkları... O gece adeta Çanakkale’ye eş bir kahramanlık destanı yaşandı. Halkın hainlere karşı sokaklara çıkmasıyla Anadolu toprakları bir kez daha Türk milletine vatan kılındı. Yüce milletimiz tarihte olduğu gibi 8 yıl önce 15 Temmuz akşamı hainlere, çetelere, Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanlarına unutamayacakları bir ders verdi. 15 Temmuz ve tüm şehitlerimizin ruhu şad olsun.