Muhalefet taşı ucundan tutuyor

Başbakan Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konumunun gündeme getirilmesini kırmızı çizgi olarak nitelendirdi. Liderlerin koalisyon konusundaki tavrını eleştiren Davutoğlu, “Elini taşın altına yarım koyan kaybeder. Ciddi ortaklık birlikte yürümeyi gerektirir. Halk birbirine kenetlenmiş bir hükümet istiyor” dedi

Yeni Şafak Abdülkadir Selvi

Bugün koalisyon görüşmelerine başlayacak Başbakan Ahmet Davutoğlu, Bosna-Hersek ziyareti dönüşünde çarpıcı açıklamalar yaptı. Davutoğlu, koalisyon görüşmelerinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın konumunun gündeme getirilmesini kırmızı çizgi olarak nitelendirdi ve “Cumhurbaşkanı'nı tartışmaya açmak koalisyonu sabote etmek olur" dedi. Koalisyon hükümetinde yer almayabileceğini söyleyen CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na, “Ciddi ortaklık birlikte yürümeyi gerektirir" diye seslenen Davutoğlu, “Elini taşın altına yarım koyan kaybeder" dedi.

Kılıçdaroğlu, AK Parti ile CHP arasında ortaklık olursa kabineye girmeyebilirim dedi.

Beni bir aylık bu süreçte en fazla rahatsız eden demeyeyim ama olmasını doğru görmediğim şey; müzakere masasında konuşulacak konuların basın önünde konuşulması. 8 Haziran'dan bu yana benim bütün açıklamalarımı arka arkaya koyun tek bir çelişki göremezsiniz. O günden bugüne hiçbir zikzak çizmeden yolumuzda yürüdük. Koalisyonla ilgili ilk günden itibaren sürekli çelişkili ifadeler üretiliyor. Bunlar aslında netice almak isteyen bir siyasetçinin yapmaması gereken şeyler. Çünkü söylediğiniz her söz kamuoyu önünde sizi bağlıyor. Bunu müzakere alanında söylersiniz veya süreç oraya gider veya gitmez.

BİRLİKTE YÜRÜMEK GEREK

Yöntem olarak doğru görmüyorum. Ben onu Sayın Bahçeli ile Sayın Kılıçdaroğlu ile konuşurum. Ciddi bir ortaklık kurmaya ya da netice almaya yönelen bir taraf, kendini bir sonraki adımda bağlayacak bir söz söylemez. Biz kendileriyle süreç içerisinde ne olacağını konuşuruz.

Muhtemel bir CHP koalisyonunda Kılıçdaroğlu'nu yanımda görmezsem olmaz der misiniz?

Ciddi ortaklık birlikte yürümeyi gerektirir. Elini taşın altına yarım koyan taraf kaybeder. Bir taşın altına ben elimi tam sokarım ve taşı kaldırmak niyetiyle sokarım. Ya da o taş orada kalsın derim. Yarım tutulan her iş şüphe uyandırır ve o işten hayır gelmez. Bir sorumluluk isteniyorsa, yetkisini de almak isterim. Yetkisini aldığım her şeyin de hesabını veririm. Yetki-sorumluluk dengesi sağlanmazsa, hiçbir siyasi süreçten başarı alınmaz.

KİMSE ZAAF SANMASIN

İsmet Yılmaz'ın seçildiği akşam, 'koalisyona en az ihtiyaç duyan parti AK Parti'dir dediniz...

Öncelikle ciddi bir koalisyon yani hükümet ortağı için çalışacağız. Ama diyelim olmadı ve erken seçim gerekti. Türkiye'de önümüzdeki görünür gelecekte, AK Parti dışında tek başına iktidar olma imkanına sahip parti yok. O açıdan koalisyona en az mahkum derken muhtemel bir başka seçim tablosunda da bizim tek başına iktidar olma ihtimalimiz var ama CHP'nin, MHP'nin ya da HDP'nin yok. Dolayısı ile bizim iyi niyetli açıklamalarımızdan kimse bir zaaf üretmemeli. Ülke sağlıklı işleyecek bir hükümete muhtaç. Bunu karşılamak siyasi olarak bizim sorumluluğumuz.

Kaç turda hükümeti kurabilir veya kuramayız, bu iş olmayacak deyip, Cumhurbaşkanı'na görevi verirsiniz?

Nezaket ziyareti olmayacak bir kere onu tashih edeyim. İlk turda gerçek pozisyonun ne olduğunu anlamaya çalışacağım. Sayın Kılıçdaroğlu'nun söylediği 'Sayın Başbakan'ı dinleyeceğiz ona göre karar vereceğiz' sözü de yanlış. Bu bile pasif bir tutum, ülkenin aktif bir tutuma ihtiyacı var. Ben anlatacağım, onlar da bir kanaat belirtecek. Böyle bir şey yok. Hükümet kurulacaksa birlikte kurulacak. Bizde hükümeti kurma iradesi var. Karşı tarafın iradesi konusunda çok emin değilim. Daha doğrusu Kılıçdaroğlu koalisyondan bir gün ümitliyim, bir gün ümitsizim diyor. Bir gün AK parti gitsin MHP'yle kursun diyor bir gün bizimle kurabilir ama ben başbakan yardımcısı olmam diyebiliyor. MHP bir gün çok sert bir tutum… Sanki buradan bir koalisyon çıkmaz diyor bir gün sonra yumuşatıyor.

KENETLENMİŞ BİR HÜKÜMET

İlk anda iradeyi anlamaya çalışacağım. O iradenin dozuna göre ikinci adım. İkinci tur demiyorum. Aynı görüşmede de olabilir. Müzakerenin yüzde 60-70'i psikolojik faktörlerle, yüzde 20-30'u teknik detayla ilgilidir. Psikolojik faktörü aştığınızda bu iradeye dönüşür. Koalisyonda farklılıklar olabilir ama dışarıda halk sağlam, kenetlenmiş bir hükümet görmek istiyor. O zaman o bariyeri temizlemeye çalışmalıyız.

Önce bir heyetle gideceksiniz herhalde?

Evet heyetle gideceğim.

BEŞTEPE KIRMIZI ÇİZGİ

Şu anda en net durumda olan AK Parti'dir. Ha şunu söylemedik kırmızı çizgiler yok, şartlar diye bir gündemle gitmiyoruz. Hükümet kurarken dış politikada, siyasette, eğitimde ne yapacağız, anayasaya bu bağlamda her şeyi konuşuruz. Ama şu an Cumhurbaşkanımızın meşruiyetini ya da Cumhurbaşkanının makamının saygınlığını tartışmaya açmak baştan koalisyon müzakerelerini saboteye dönüştürür.

Kararlılığımızı ABD'ye bildirdik

ABD IŞİD özel temsilcisi geldi. ABD ile Suriye Türkiye'de yeni bir sayfa mı açıyor?

ABD ile olan bu görüşmeler yeni ve daha önce olmamış tarzda olan görüşmeler değil. Askeri, diplomatik heyetlerle sürekli temas halindeyiz. Değişmeyen iki şey var bizim açımızdan. Bir rejimin baskıları ve rejimin bu hali ile Suriye'de istikrarı korumak mümkün değil. İki, terör gruplarının alandaki mevcudiyeti arttıkça da bir istikrar yakalamak mümkün değil. Suriye halkını rejimin baskısından ve terörden kurtaracak formülleri beraber çalışmamız gerekiyor. Burada PYD maalesef baştan itibaren rejimle fırsatçı bir şekilde iş tuttu. Belli bir ölçüde de DEAŞ'la yan yana yaşadı. Bizim ise ılımlı muhalefetin etkinliğini arttırması yönünde bir kanaatimiz var. Son görüşmede bir anlamda, Türkiye'nin kararlılığını taraflara bildirdik. PYD'nin Tel Abyad'ı işgal ettiğinde oluşan göç dalgası ve etnik temizliği andıran bir tabloyu istemeyiz. İsteğimiz ılımlı muhalefetin ve göç dalgasına sebep olmayacak bir hattın sınırlarımızda oluşmasıdır.

İncirlik açılıyor mu? Eğit-donatta tıkanma?

Eğit-donatta süreç devam edecek. Bu ılımlı muhalefetin eğitilmesi lazım ki; DEAŞ'a da rejime karşı da direnebilsin.

Silahlı gruplar ülkeden çıkmalı

Çözüm süreci nasıl devam edecek?

HDP'nin, ilgili bütün tarafların 2013 Mayıs'ında verdiği söz silahlı grupların Türkiye'yi terketmesi. Türkiye'de hiçbir silahlı unsurun kalmaması için güçlü irade görmemiz lazım. Çatışmasızlık değil. Silahlı gruplar olsun ama çatışma olmasın hayır. Artık silahsızlanma ve silahlı grupların ülkeyi terki konuşulmalı. Bu konu bağlamında ele aldığımızda zannediyorum buna ne CHP ne MHP hayır der ne de HDP karşı çıkar.

Şirket kurmuyoruz hükümet kuruyoruz

Görüşmeler uzun sürebilir. Şirket kurmuyoruz nihayetinde hükümet kuracağız. Türkiye'nin kaderinden bahsediyoruz. Ne konuşulursa konuşulsun ama orada konuşulması lazım. Temeli sağlam atmak lazım. Açıkçası çok detaylandırılmış protokol metinden daha sağlıklı olarak zihinlerde şüphelerin giderildiği bir süreci önemsiyorum. Burada önemli olan karşılıklı güveni güveni oluşturmak. Dünya konjonktürü de ülke konjonktürü de dinamik. Bu şartlarda buralarda protokolde anlaştığımız şeyleri değiştirme iradesi de olmalı. Esas olan karşılıklı güveni hissetmek. Bu birinci turda oldu mu A partisi ile oldu, B partisi ile daha az oldu. Bu ikisi ile de görüşmeleri sürdürme taraftarıyım. Ben daha çok CHP, MHP dedim. HDP daha az dedim. Demirtaş aynen şöyle söylüyor: “AKP'ye kapımız kapalı. AKP dışındaki seçenekleri konuşabiliriz. AKP ile asla ama CHP ile konuşabiliriz." Biri benimle aynı göz mesafesinden bakarsa onunla her şeyi konuşurum. Ama yukarıdan bir dil kullanıyorsa önce dilini değiştir sonra gel. 8 Haziran'da HDP çıkıp, 'biz artık Türkiye'nin önemli partilerinden biriyiz. Şiddetin artık Türkiye sınırları içinde yeri yoktur' deseydi o zaman daha olumlu bir atmosfer oluşabilirdi.

-----

için tıklayınız.