Cumhurbaşkanlığı Eğitim Öğretim Politikaları Kurulu Üyesi, Balıkesir Üniversitesi rektörü, Biruni Üniversitesi rektörü, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü, milletvekilleri, eğitim bilimciler, akademisyenler, öğretmenler ve çeşitli STK temsilcilerinin katıldığı çalıştayda ayrıca, söz konusu proje ile Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2024 yılında yayınladığı "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli"nin aynı amaca yönelmiş olduğu gözlemlendi.
Çalıştaylar kapsamında Yusuf Has Hacib’ten Ahmet Yesevi’ye; İmam Gazali’den İbn-i Arabi’ye; Mevlana’dan Yunus Emre’ye kadar dünya bilim ve düşünce tarihine mal olmuş birçok düşünür ve âlimin maarifle ilgili düşünceleri masaya yatırılmıştır. Çalıştay kapsamında düzenlenen panellerde ve sunulan bildirilerde, muhtelif konularda millî hamle başlatan Türkiye’nin, bundan böyle mevcut ithal eğitim modelleri ile yoluna devam edemeyeceği, başta eğitim felsefesi ve insan felsefesi olmak üzere eğitim sistemimizin bir bütün halinde geliştirilmesi/değiştirilmesi ve millileştirilmesinin zaruretine ilişkin ihtiyacın ertelenemeyeceği teyit edildi. Bu ihtiyacın karşılanmasında Millî Eğitim Bakanlığı’na düşen görev vizyon geliştirmek ve konuya öncülük etmek ise, bu alanın doldurulmasında da görev akademik camiaya düşmektedir.
İşte bu görev şuuruyla Maarif Platformu derdi millet, mesuliyeti maarif olan akademisyenleri harekete geçirmiştir. Tamamen sivil bir inisiyatifle yola çıkan bu hareketin amacı, “Eğitimin geliştirilmesi/değiştirilmesi, millileştirilmesi ve çağın yenilikleri ile buluşturulması çabalarını, medeniyetimizin bu alandaki birikimlerini bugüne taşıyarak desteklemektir. Bu destek, eğitim sisteminin en üst otoritesi olan Milli Eğitim Bakanlığı’nın yöneldiği yola içerik ve bakış açısı sunmak şeklinde de görülebilir. Zira Milli Eğitim Bakanlığı’nın Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile ortaya koyduğu iradenin, yerli ve milli maarif fikir, yaklaşımlarıyla güçlendirilmesi gerekir.
Bu projede tutulan yol, medeniyet ve kültür kodlarımızı tevarüsen aldığımız tarihi şahsiyetlerin maarife dair fikir, görüş ve yaklaşımlarını bugüne taşımaktır. Bu taşıma işi, kültürümüzün ve medeniyetimizin yapıcısı bilimde ve maarifte öncü düşünürlerin maarifi oluşturan insan, bilgi, toplum, âlem, varlık, ahlâk gibi bileşenlere dair serdettikleri fikirlerin 21. yüzyıla taşınması ve çağın şartlarıyla sentezlenmesi şeklindedir. Bu yol tarihe öykünmeden çok öte bir anlama sahiptir. Çünkü bütün değişim söylemlerine rağmen, değişmeyen insan fıtratı üzerinden üretilen kelime ve kavramlar çağlar üstü olup, bu asra da ışık tutacak mahiyettedir.
“Maarif Düşüncemizin Kuramsal Temelleri-II” kitabında, mercek altına alınan düşünür ve âlimlerin insan, bilgi ve topluma dair fikirleri tahlil edilince, sahip oldukları derinlik hayranlıkla müşahede edilmiştir. Bununla beraber milletçe bugüne kadar bu hazinenin farkında olamayışımız bizi hayrete düşürmüştür. Zira iki asırdır peşinden koştuğumuz Batı pedagojisinin eğitim sisteminin temelini teşkil eden felsefe ve modeller dikkatlice incelendiğinde, bunların önemli bir kısmında bize ait izleri görmek pekâlâ mümkündür. Batı, kurduğu “oryantalizm” disiplini ile bizi yıllarca inceleyip, medeniyet kodlarımızı çözüp, bunları almış ve kendi rengine büründürerek bir pedagoji tesis edildi.
İşte bu proje; sahip çıkmadığımız, bize unutturulan düşünce hazinemizi tekrar hatırlayarak, 21. yüzyılın maarif modelini inşa etme arzusunun tezahürüdür. Bu modelle bir ayağı kendi coğrafya, kültür ve medeniyetinde olan ve bir ayağıyla da dünyaya açılan, modern bilim, kültür, anlayış ve teknolojileri takip eden fertlerin yetiştirilmesi amaçlanıyor. Burada sevindirici olan, Maarif Platformu’nun bu arzu ve çabasının, MEB’in Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile olan tevafukudur. Bu tevafuk, modelin teorik dayanakları ve amacını teşkil eden “İnsan-ı Kâmil”, “Yetkin ve Erdemli İnsan”, “Maziden Atiye Köprü”, “Bütüncül Eğitim”, “Kalp” ve “Ruh” noktalarında örtüşmektedir. Maarif konusunda niyet birliğini ifade eden bu örtüşmelerin uygulanabilir modellere dönüşebilmesinde, herkese görevler düşmektedir. Bundan sonra yapılması gereken ortaya konulan eğitim uygulamalarının eğitim dünyamıza değişik boyutları ile yansıtılması olmalıdır. Bu proje ve kitap boyutundaki hazırlık çalışmaları; ilmi ve kültürel alan çalışmaları için bir veri tabanıdır. Buradan hareketle özgün kavramsallaştırmalar, münhasır modeller, tezler ve literatür üretilerek; mevcut modern kavram, görüş, model ve eserlerle mukayeseli çalışmalara başlanması ve kazanımların ders kitaplarına ve müfredata yansıtılması sürecine geçilecektir. Yapılan eleştirel çalışmalarla, yer yer hesaplaşmalarla bir denge yakalanacaktır. Önümüzde zorlu ve bir o kadar da önemli aşamalar durmaktadır. Yine benzer şekilde pedagojik uygunluğun güncellemesiyle birlikte, uygulanabilirlik yolunda önemli adımlar atılacak.
“Maarif Düşüncemizin Kuramsal Temelleri” kitapları eğitim sahasında yapılacak çalışmalar için dikkate alınması gereken bir müracaat ve referans kaynağıdır. Hemen müteakip adımda ise bu eserlerdeki tespit ve bulguların önem ve öncelikli olarak müfredatta kabul gören bir ağırlıkta yer alması, gerekleriyle birlikte uygulanmaya geçilmesidir. Bu meyanda Maarif Platformu’nda yer alan akademisyenlerin katkısı, platformun çabalarını kamuoyuyla paylaşan Yeni Şafak gazetesi başta olmak üzere basın ile TÜGVA gibi STK’ların destekleri çok değerlidir. Zira bu dava derdi maarif olan herkesin meselesidir. Bu noktadaki iyi niyet, çaba ve destek muvaffakiyetin anahtarıdır.