Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın itirafçı yaveri Levent Türkkan ile örgüt abisi 'Murat' kod adlı Muhammet Uslu'nun 'Salih' kod adıyla ismini verdiği Genelkurmay Emniyet Subayı İstihbarat Yarbay Gökhan Eski, ifadesinde tüm ihaneti anlattı. Eski, Türkkan ve Uslu'nun ifadeleriyle örtüşen itiraflarda bulundu. “Ben Fetullah Gülen cemaati mensubuyum” diyen Eski, FETÖ ile ortaokulda tanıştığını, ailesinin dar gelirli, kendisinin ise başarılı bir öğrenci olduğunu belirterek, okul bahçesinde tanıştığı 'cemaat abileri'nin yönlendirmesiyle askeri lise sınavlarına girdiğini söyledi. “1989 yılında İzmir Maltepe Askeri Lisesi'ni kazandım. Cemaat evinde Matematik, Türkçe dersleri alıyordum. Testler çözüyorduk. Bana soruları vermediler, fakat ben farkında olmadan sınavda çıkacak soruları testlerle bana çalıştırmış olabilirler” diyen Eski, şunları anlattı:
ABİDEN ABİYE PASLAMIŞLAR
“İzmir'de ortaokulda okurken, 'Bahadır' kod adlı üniversite öğrencisi 15 günde bir gelerek benimle ilgilendi. Mezuniyetim sonrası Kara Harp Okulu'na kaydoldum. Harp okuluna başladığımda Bahadır abiyle bir 6 ay kadar daha görüşmemiz oldu. O, 15 günde bir Ankara'ya gelip gidiyordu. Sonra ayda bir gelmeye başladı. Ayda bir gelirken yanında 'Ahmet' kod adlı bir abi vardı. En son geldiğinde 'Artık ben gelemeyeceğim Ahmet gelecek' deyip beni ona devretti. 2002 yılında Ankara Kara Harp Okulu'na tayin oldum. Ankara'ya geldiğimde Ahmet abi İstanbul'dan gelip beni başka bir abiye devretti. Onunla 1-2 görüşmeden sonra görüşmeleri kestim. Bir dönem İstanbul'a gittiğimde Ahmet abi ile görüştüm. O bana Ankara'dan başka bir abi yönlendirdi. O abi de beni Adil abiye devretti.”
KOD İSMİ 'SALİH' OLUYOR
“Benim cemaatteki kod adım Salih'tir. Bu kod adını bana ortaokulda Bahadır abi vermişti. Aslında kod adı gibi değil, bana 'senin adın pek anlamlı değil, İslami yönü yok, sana Salih diyelim' demişti. Harp Okulu'ndan mezun olduktan sonra maaş almaya başlayınca himmet vermeye de başladım. Ortalama maaşımın onda birini hemen hemen sürekli himmet olarak bağlı bulunduğum abime elden verdim. Batman'a gittiğimde benimle Fevzi abi ilgilendi. Batman'dan Ankara'ya gelince Fevzi abi Ankara'ya gelip burada beni Murat abinin evinde Recai abiyle tanıştırdı.'
TÜRKKAN'LA 'GERÇEK TANIŞMA'
'Bildiğim kadarıyla Murat abi aynı zamanda Genelkurmay Başkanının Emir Subayı Yarbay Levent Türkkan'ın da abisidir. Recai abi Türk Telekom'da çalışıyordu. Ankara'ya geldikten altı ay sonra Yarbay Levent Türkkan'la Recai abinin evinde tanıştık. Daha doğrusu Türkkan'la ben devre arkadaşı olduğumuz için birbirimizi zaten tanıyorduk. Ancak cemaatle bağlantılı olduğumuzu Recai abinin evinde öğrendim. Bir süre Levent ile birlikte Recai abinin evine gittik. Orada genel olarak işyerinde olanlardan bahsediyorduk. Özellikle Levent'e özel sorular çok soruluyordu. Genelkurmay Başkanının yanına kimin gelip gittiğini soruyordu. Zaman zaman not aldığı oluyordu.”
'SESİNİ KAYDEDİP DİNLİYORDU'
“Levent Türkkan 'radyo' diye tabir ettiğimiz yassı, yuvarlak, pilli olan araç kumandası büyüklüğünde dinleme cihazlarıyla rutin olarak Genelkurmay Başkanının odasında sesini kaydederek dinliyordu. Bazen cihazları dolunca bana verip benimle Recai abiye gönderiyordu. Benim ilk zamanlar bu faaliyet hakkında bilgim yoktu. Yarbay Levent, cihazları kapalı zarf içinde bana veriyordu. Bir süre sonra ne olup bittiğini bana da anlattılar. Çünkü zaman zaman pil vesair parçaları açıktan benimle gönderince zaten anlamaya başlamıştım.”
'NE OLUR BİZE DE DİNLETİN'
“Recai abi İstanbul'a tayin olunca beni ve Yarbay Levent'i Murat abiye devrettiler. Onun evine gelip gitmeye başladık. Oraya devam ederken Levent'in Genelkurmay Başkanının sesini kaydetme faaliyeti halen devam ediyordu. Cihazları çoğu zaman Levent götürüp getiriyordu, bir problem olursa benden yardım istiyordu. Dinleme cihazına kaydedilen seslerin çözümü, başka yere aktarılması ya da dinlenmesi için özel bir bilgisayar programı gerekliydi. Bilgisayara bağlanan ufak bir kablosu vardı. Recai abi ve Murat bizim getirdiğimiz cihazdaki kayıtları bilgisayara aktarıyorlardı. Program laptoptaydı. Bazen Levent ile Genelkurmay Başkanının neler konuştuğunu merak ettiğimiz oluyordu. Hatta abilere 'bize de dinletin' diye teklif ettik, kabul etmediler. Bu konuları Levent Türkkan'la görüşüyorlardı.”
'Çekiç' başladı
“15 Temmuz günü 17.00 civarında 1 gün önce gelen bombalı araç ikazı ile ilgili Muhafız Tabur Komutanı Yarbay Tolga Kılıçarslan'ın yanına gittim. Odasında görüştük. Bahçede güvenliği kontrol için gezerken yanımıza gelen Kurmay Albay Cemil Turhan, 'Komutan seni çağırıyor' dedi. Stratejik Dönüşüm Dairesi'nde Partigöç paşa'nın olduğu bir odada birçok subay vardı. Partigöç paşa bana 'emniyet kulübelerini artırın, takviye yaptıracağım. Ayrıca silahları aç. Ani müdahale mangası ve hazır kıta yerini alsın' dedi. O sırada saat 20.00'a geliyordu. Koşarak nizamiyeye gittim silahların yerini öğrendim. Yanımdaki nizamiye görevlisiyle silahlığa gittim. Oradaki silahları rütbelilere dağıttık. Bu arada Muhafız Tabur Komutanı alarm vermişti. Doğan Öztürk albay ile birlikte silahlıktan çıktık. Yolda karşılaştığımız Yarbay Tolga Kılıçarslan 'Çekiç başladı' dedi. 'Çekiç' bir koddur. Dışarıdan saldırı olduğunu, çepeçevre emniyet alınması gerektiğini ifade eder. O sırada otobüsle gelen tam teçhizatlı özel kuvvetleri Doğan albay içeri alıyordu.”
'GENELKURMAY BAŞKANININ EMRİDİR'
“Bir süre silah sesleri başladı. Hareket merkezine doğru giderken içeriden de ateş edildiği söylenince yere yattım. Sonra harekat merkezine girdim. Özel kuvvetler içeride her gördüğünü rehin almaya başladı. Komuta katını aradım. Telefona çıkan Partigöç paşa nerede olduğumu sordu. Kamera izleme merkezinde olduğumu söyleyince 'orada kal' dedi, bir görev vermedi. Dayanamadım, dışarı çıktım. Daha sonra beni arayan Partigöç paşa, 'Helikopterle takviye ekip gelecek, giriş çıkışların hepsi kapatılmıştır, bunlar Genelkurmay Başkanının emridir' dedi. Ardı ardına helikopterle Muhafız Alayı görevlileri ve Zırhlı Birlikler görevlileri gelmeye, ortalık tamamen karışmaya başladı. Halk da toplanmaya başlayınca bir şeylerin yanlış olduğunu anladım.”
Emir Partigöç'ten
“13 Temmuz Çarşamba günü mesaide iken Tuğgeneral Mehmet Partigöç bana, 'bu hafta kritik bir hafta, güvenlik konusunda daha hassas ol' dedi. Aynı gün Murat abinin evine gittim. Orada Selahattin abi vardı, sonrasında Adil abi geldi. Ben onlara Partigöç paşa'nın bana söylediğini aktardım. Onlar da bana, 'doğru, bu hafta kritik bir hafta, amiral ve denizcilerin karargahta tutuklanması sözkonusu olabilir, onun için Partigöç paşa'nın emirlerini yerine getir' dediler. Ben de 'o zaten paşa, emrini mecburen yerine getiririm' dedim. Fetullah Gülen cemaatinin darbe girişimine etkisi ve katkısı mutlaka var. Darbe girişimi olacağını anlamadım. Aklımın ucundan bile geçmedi. Benim orada bazen kritik günler olur. Benzer kritik bir gün olacağını düşündüm. Cemaatin felsefesi bize öğretildiği, 'sineğin kanadının bile kırılmaması' şeklindeydi. Fakat darbe yapıldı. Yüzlerce insan öldü. Halkın üzerine savaş uçaklarıyla bomba atıldı. Ben bunlardan bir cemaatçi olarak çok etkilendim, utanıyorum, utanmanın ötesinde kahrediyorum.”
Görüntüleri imha ettiler
“Ben sabahleyin saat 05.00-06.00 arasında Karargâh'ta güvenlik kamerası kayıtlarını emniyete almak için sökmek istedim. Amacım içeride ne olup bittiğinin sonradan izlenebilmesi için kayıtları emniyet altına almaktı. Ben sökmeye çalışırken doğal olarak kameraları izleyen Partigöç paşa da bunu görmüş. Beni telefonla yanına çağırdı. 'Söküyor musun sen onları' dedi. Ben de 'söküyorum' dedim. Sonra benle birilerini aşağıya gönderdi, cihazların sökülmesi talimatını verdi. Benle gelenler cihazları söktüler. Ne yaptıklarını bilmiyorum, muhtemelen imha ettiler. Kayıtların bir yedeği Bilgi Sistem Daire'de mevcuttur. Oradaki kayıtları imha etmediklerini düşünüyorum. Bahsettiğim kayıtlar bina içi kayıtlardır. Çevre emniyeti güvenlik kamerası olduğu gibi kaldığını düşünüyorum, çünkü bana imha etmek için yerini sordular. Ben bildiğim halde yerini söylemedim. Hava aydınlandıktan sonra kendimi odama kilitledim, sivil kıyafetler giydim. 155 polis imdat telefonunu aradım. Akşam 16.30 gibi hep beraber polislere teslim olduk. Çok pişmanım. Cemaat mensubu olmaktan da pişmanım. Normalde cemaat iyi bir şeyler yapmak için biraraya gelmiş silahsız insanlar topluluğu olmalıdır. Oysa darbe girişiminde sivil vatandaşlara polise ateş edilmiş, bombalanmıştır, mümkünse yasal olarak lehime etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını talep ediyorum.”
Kayıtlar 'Adil'de toplanıyor
“Konuşmaları kısmen Levent'e verdiklerini tahmin ediyorum. Bildiğim kadarıyla Yarbay Levent'ten sonra dinleme cihazı yerleştirme işini Başçavuşlar Şener ve Serhat yaptılar. Murat abinin evinde görüşürken bazen Selahattin abi ve Adil abi de geliyordu. Murat abinin bir üstü Selahattin abi, onun üstü ise Adil abidir. Benim bildiğim en üstteki abi Adil abidir. Ne iş yaptığını bilmiyorum. 45 yaşından büyük, üniversite mezunudur. Benim ve Levent'in götürdüğü ses kayıtları muhtemelen Adil abide toplanıyordu. Onun ne yaptığını ise bilmiyorum.”