Türkiye’ye karşı terör örgütlerini desteklemekten vazgeçmeyen Almanya ile bir süredir yaşanan kriz her geçen gün yeni bir boyut kazanıyor. Başta PKK ve FETÖ üyeleri olmak üzere ülkelerinde binlerce teröristi barındırıp onlara kol kanat geren Almanlar, Türkiye’ye ‘gazeteci’ ya da ‘aktivist’ maskesiyle gönderdikleri casuslarına operasyon yapılınca küplere biniyor. ‘Gazeteci’ görünümlü Deniz Yücel’in Tarabya’daki Alman rezidansında bir ay boyunca saklandıktan sonra güvenlik güçlerince yakalanmasının ardından, sözde ‘aktivist’ Peter Steudtner’in Gezi benzeri bir kalkışmayı planlamak için geldiği Büyükada’da gözaltına alınıp tutuklanması Berlin-Ankara gerilimini iyice artırdı. 15 Temmuz darbe girişiminde FETÖ izi bulamayan Almanya, tıpkı Yücel gibi Steudtner’i de kurtarmak için tehdit ve şantaj diline sarıldı. Ajan-provokatör olduğu iddia edilen Steudtner’ın derhal serbest bırakılması gerektiğini üst perdeden ifade eden Alman yetkililer, tehdidin dozunu artırarak ekonomik şantaj yapmaya kalkıştı.
TEHDİTLER ARDI ARDINA GELDİ
Steudtner’ın tutuklanması sonrası tatilini yarıda keserek Berlin’e dönen Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel, yaptığı skandal açıklamada, şimdiye dek Türkiye’ye karşı sabır gösterdiklerini, ancak bunun böyle devam edemeyeceğini savundu. Almanya’nın Türkiye politikasını yeniden gözden geçirmesi gerektiğini söyleyen Gabriel, “Kimsenin hukuki güvencesinin olmadığı bir ülkeye yatırım yapılması tavsiyesinde bulunamayız. Bundan dolayı federal hükümetin Alman yatırımlarının gerçekleştirilmesi konusunda nasıl garanti vereceğini göremiyorum. İhracat kredi garantileri ve ekonomik yardımlar konusunda nasıl davranılacağını inceleyeceğiz. Türkiye’ye yapılan AB yardımlarını da yeniden değerlendirebiliriz. Türkiye’ye yönelik seyahat uyarımızı da sertleştirdik” dedi. Sosyal Demokrat Parti (SPD) Genel Başkanı Martin Schulz ile konuştuğunu ve yaptırım konuları arasında Gümrük Birliği anlaşmasının da bulunacağını anlatan Gabriel, 15 Temmuz darbe girişiminin ise ‘şans eseri başarısız olduğunu’ söyledi.
TÜRKİYE KARŞITLIĞI MODA OLDU
Bu skandal tavra en üst düzey tepki Beştepe’den geldi. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “Talihsiz açıklamaların Almanya’da yaklaşmakta olan seçimlere yönelik bir iç siyaset yatırımı olduğunu düşünüyoruz. Türkiye karşıtlığı Almanya’da moda haline geldi. Özellikle Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik paranoya düzeyindeki bir husumetin, karşıtlığın Alman siyasetinde prim yapmaya başladığını görenler bu vagona atlayarak kendilerince puan toplamaya çalışıyor. Bence onların oturup bu akıl tutulmasından kurtularak daha rasyonel şekilde düşünmeleri gerekiyor. Almanya ile ilişkiler karşılıklı saygı ve çıkar ilişkisi içinde olmalı” dedi. Kalın, şunları söyledi:
BİZE PARMAK SALLAMAYIN
“Türkiye’deki Almanlara ve Alman firmalarına yapılan güvenlik çağrısını şiddetle kınıyoruz. Türkiye’de bugüne kadar Alman firmasına karşı herhangi bir soruşturma açılmış mı? Böyle bir şey yokken ortaya böyle bir şey atmak her şeyden önce bu ilişkileri feda etmek demektir ki biz buna asla razı olmayız. Küçük siyasi hesaplarla, seçimlere yönelik birtakım hesaplarla bu ekonomik ilişkileri gölgelemeye çalışmak kabul edilebilir değil. Kimse Türkiye’yi Avrupa’dan veya bir başka yerden parmak sallayarak hizaya getirmeye kalkmasın. Bu ülkenin de kuralları, kanunları var. Bizim kendi güvenlik kaygılarımız, endişelerimiz var. Avrupalılar, Türkiye’nin güvenliğini kendi güvenliklerinin bir parçası olarak görürlerse daha doğru, rasyonel bir iş yapmış olurlar.”
Filistin yalnız değil
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Kudüs’te Mescid-i Aksa’ya girmek isteyen Müslümanlara İsrail tarafından koyulan yasaklara tepki gösterdi. Hadiselerin son derece rahatsızlık verici olduğunu belirten Kalın, “Güvenlik ya da terörle mücadele gerekçesiyle özellikle Mescid-i Aksa’nın Harem-i Şerif’in etrafının sarılması, metal dedektörler koyulması, Filistinli Arap ve diğer Müslüman bireylerin girişinin bu şekilde perdelenmesi ya da engellenmeye çalışılması kabul edilebilir bir durum değildir” dedi. Kalın şöyle konuştu: “Biz bunları aynı el-Halil Camii’nde olduğu gibi, 1994 ve sonrasında yaşanan hadiselerde olduğu gibi Mescid-i Aksa’nın statüsünün adım adım değiştirilmesinin bir parçası olarak görüyoruz ve bundan büyük endişe duyuyoruz. Mevcut statünün korunması, Filistinlilerin sahip olduğu uluslararası haktan doğan en temel haklarıdır. Buradan geri adım atılması sözkonusu değildir. Zira Filistin halkı yalnız değildir, Mescid-i Aksa yalnız değildir. Mescid-i Aksa, İsrail’in bir mülkü değildir, orası Filistinlilerindir, bütün Müslümanlarındır. Herhangi bir İslam ülkesinde Hristiyanların veya Yahudilerin dini mabetlerine, kutsal mekanlarına giriş çıkışlarda böyle kısıtlamalar acaba getirilseydi o ülkelerin tepkisi, Batılı ülkelerin tepkisi ne olurdu? Burada Avrupa ve ABD de sessizliğini bozmalı.”
Gurbetçiye ‘casus’dediniz!
Almanya’da birçok Türk vatandaşı hakkında soruşturmalar açıldığını ve onlara casus muamelesi yapıldığını hatırlatan İbrahim Kalın, Türk sivil toplum kuruluşlarına yönelik baskıların da sürdüğünü söyledi. Gurbetçilerin öldürüldüğü NeoNazi cinayetlerini de hatırlatan Kalın, “NSU cinayetleri yıllardır aydınlatılamadı. Bir tarafta Almanya gibi bir hukuk devletinden bahsedilir, öbür tarafta 10 küsür yıldır ‘NSU cinayetleri nasıl hasır altı edilir’ diye bir çabanın içerisindeler” dedi. PKK ve FETÖ’nün Almanya’daki yapılanmasını herkesin bildiğine dikkati çeken Kalın, “FETÖ kaçkınları, bu ülkeye ihanet eden hainlerin en çok gittiği yerlerden bir tanesi nasıl Almanya olmaya devam ediyor. Bunlara nasıl göz yumuyor Alman makamları?” diye sordu.
TALİMAT VERME DERDİNDELER
Türkiye’nin bu konularla itirazlarını dile getirdiğinde Almanya’nın “bizde bağımsız yargı var” dediğini hatırlatan Kalın, “Biz buna saygı duyuyoruz. Türkiye’deki yargı bağımsızlığına neden saygı duymuyorlar? Türkiye’de yargının sürekli talimat alan bir kurum olmasını istiyorlar. Talimatı da kendileri vereceklermiş. Bu bir kere her şeyden önce Türk yargısına bir saygısızlıktır. Türkiye gibi egemenliğini, bağımsızlığını kimseyle paylaşmayacak bir ülkeye karşı saygısızlıktır” diye konuştu.
büyük hata
Kuzey Irak Kürt Yönetimi’nin bağımsızlık referandumu konusuna da değinen Kalın, referandum kararının yanlış olduğunu, bunun geri dönülemez birtakım sonuçlara yol açabileceğini hatırlattı. Kürt bölgesel yönetimi yetkililerine karardan geri dönmeleri gerektiğini söyleyen Kalın, bu referandumun bir yere varmasının mümkün olmadığını belirtti. Kalın, tamiri mümkün olmayan hataların yapılmaması için Irak Kürt yöneticilerinin bu kararı gözden geçirerek karardan vazgeçmeleri temennisinde bulundu. Ayrıca Kalın, DEAŞ terörüyle mücadelede diğer önemli durağın da Türkmen kenti Tel Afer olduğuna dikkat çekerek, DEAŞ tehdidinin orada devam ettiğini belirtti. Irak ulusal güçlerinin Tel Afer’e dönük operasyonlarını sürdürdüğünü hatırlatan Kalın, “Haşdi Şabi’nin oraya sokulmamasının önemini bir kez daha bu vesileyle ifade etmek istiyoruz” şeklinde konuştu.