Kefenlerini giymiş tanka yürüyorlardı

15 Temmuz gecesi Boğaz köprüsündeki amansız mücadeleye bizzat şahit olan Muhammed Emin Memiş, 10 kişinin kefen giyip “ölmek var dönmek yok” sloganıyla tankların üstüne doğru gittiklerini söylüyor. Bunu gören diğer direnişçilerin cesaretle yürüdüğünü anlatıyor.

Yeni Şafak Haber Merkezi

Muhammed Emin Memiş. Haliç Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler 2. sınıf öğrencisi

Darbe günü hiçbir şeyden haberimiz yoktu. Hatta o gün öğle vakti Maltepe'ye kınaya gitmiştik. Baktık ki televizyonlarda darbe kalkışması yazıyor. Endişelendik ve içimizden acaba olabilir mi dedik. Hemen arabaya bindik ve eve doğru gelmeye başladık. İnanılmaz bir trafik vardı. Radyoda konuşmacılar sokağa çıkın demokrasiye sahip çıkın diyordu. İlk başta pek önemsemedik fakat her yerde bu çağrıyı duyunca olayın kilit noktası olan Kısıklı'ya gitmeye karar verdik. Acıbadem'e kadar gelmiştik ki önümüzde askerler vardı, metrobüsün o tarafa doğru gidemezsiniz diyordu. Hemen sağa girdik ve arkadan dolaştık. Nihayet Kısıklı'ya geldik. Etraf çok kalabalıktı ve sloganlar havada uçuşuyordu. Tedirgince bekliyorduk.

KÖPRÜYE ÇAĞRI VAR

Sonra belli bir kısım köprüye çağırıyorlar dedi. Çağrıya uyuldu ama bir yandan da Kısıklı boş bırakılmaması lazımdı. Köprüye doğru yürüyorduk ve ezilmiş bariyerleri, yıkılmış trafik lambalarını gördük. Belli ki tanklar buradan geçmişti. Kısıklı'ya giremedikleri için de köprüye doğru gitmişlerdi. Köprüde gişelere doğru yaklaşırken sesler gittikçe artıyordu. Bağrışmalar had safhadaydı. Tam bir mahşer kalabalığı idi. Kısıklı'daki kalabalığın yaklaşık 9-10 katı köprüde bulunuyordu. Ve birden silah sesi duyduk, irkildik. Silah sesi duyunca daha da hızlı gitmeye başladık. Yerdeki kan izlerini gördükçe daha da ileri gittik. Ve neredeyse çok yaklaşmıştık etrafta bir sürü yaralı vardı.

YARALILAR MOTOSİKLETLERLE TAŞINDI

Motosikletler yaralıları sürekli taşıyıp taşıyıp geliyorlardı. Silah sesleri arttı ve her silah sesi çıktığında yere yatıyor bitince hızlıca üstüne doğru gidiyorduk. O atmosferi anlatamam resmen ölümü bile bile mermilerin üstüne doğru ilerliyorduk. Kulağımızda bir mermi sesi yankılandı benim ve yanımdaki arkadaşımın hemen yanımızdan mermi geçmişti, hissetmiştik. Bir baktık ki arkamızdaki adam ayağından vurulmuş. O anda şükür etmeye bile vakit yoktu. Etrafı kolaçan ediyorduk. Vatandaştan bazıları silahları bellerine takıp hızlıca tanklara doğru gidiyorlardı. Metrobüs yolu üzerinde yaklaşık 10 tane adam kefenlerini giymişler, ölmek var dönmek yok sloganlarıyla tankların üstüne doğru gidiyorlardı. Bunu gören vatandaş daha çok cesaretleniyordu ve daha çok ileri gidiyordu. Eşi ve çocuğu ile birlikte el ele yürüyen çiftlerden, yaşlı çiftlere kadar herkes ilerliyordu. Çünkü konu vatandı.

ONLAR CİHADI SEÇTİ

Onlar atmlerde para çekip marketlerden stok alışverişi yapmayı değil cihadı seçmişlerdi. Biz tam yolun ortasından yürüdüğümüzün farkına varmıştık. Açık hedeftik ve yerimizi değiştirmeye karar verdik. Silah seslerinden sonra tank sesi beklenmiyordu. Acayip derecede tedirgin olmuştuk ve geriye doğru geldik. Ama bu kısa sürdü daha çok sinirlenip daha çok üstüne gittik. 2 kere daha tank ateşi duyduk ve bayağı irkildik. Arkadaşım gel dönelim demişti ve bende hayır diyemedim. Nedenini bilemediğim bir ağrı ve acı vardı ayağımda. Geriye Kısıklı'ya döndük. Meydan daha da çoğalmıştı. Herkes güzel haberleri sinirli surat ifadesiyle bekliyordu. Ortamın nabzı ilerleyen saatlerde düşmüştü. Çünkü darbeci general öldürüldü haberini almıştık. Bu ve bunun gibi birkaç güzel haberden sonra 2 tane kilit noktamız kalmıştı. Köprü ve Çengelköy.

POLİS ZIRHLISINI ALKIŞLARLA UĞURLADIK

İlerleyen saatlerde yanımızdan polis zırhlısı kalktı ve Çengelköy' e gittiğini söyledi. Alkışlarla uğurladık. Bir zaman sonra Çengelköy'ün de temizlendiği bilgisini almıştık. Bir yandan seviniyor bir yandan köprüyü düşünüyorduk. Köprüdeki polis daha çok savunma ateşi yapıyordu ve halk, polisleri tabiri caizse gaza getirmişti. Ve köprüde temizlenmişti. O anda orada olamadığım için üzülmüştüm. Fakat ağrı ve acıdan dolayı her attığım adımda içten içe inliyordum. Sabah 8 gibi her şey duruldu ve biz evlere doğru yola çıktık. Fakat her şey bitmemişti. Demokrasi nöbeti tutmamız gerekiyordu.

AYAĞIMIN YARALANDIĞINI ERTESİ GÜN FARK ETTİM

Ertesi gün acıdan ve ağrıdan dolayı sağlık ocağına gittim. Ayağımın ezildiğini söyledi ve ben hiç hissetmediğimi söyledim, şaşırdı. Krem ve ağrı kesici verdi, bir de iğne yaptı fakat hala daha acayip ağrıyordu ve benimde nöbete gitmem gerekiyordu. Netice olarak evde dinlenmek zorunda kaldım. Fakat evde fazla tutamadılar beni nöbete doğru gittim. Kısıklı meydan yine kalabalıktı. Halk tedirgin gözlerle ve sloganlarla bekliyordu. Ondan sonraki günlerde böyle devam etti. Hala daha bekliyoruz, hala daha nöbetteyiz. Durum normalleşene kadar nöbet tutmaya devam edeceğiz. Allah ölenlere şehadeti nasip eylesin, yakınlarına sabır versin. Gazi olan kardeşlerimize ve ağabeylerimize acil şifalar versin.