Kahramanlığın rütbesi olmaz

15 Temmuz’da gazilik ile onurlanan kahramanlar aradan üç yıl geçse de o günü unutamıyor. İşte canını düşünmeyip vatanını savunanların hikayeleri. 15 Temmuz’da meydanlara tereddütsüz çıkanlardan biri de o gün içinde tarif edemediği bir sıkıntı hisseden 59 yaşındaki Ahmet Hacıfazlıoğlu oldu.

Yasemin Asan
Halk, darbe girişimine karşı sokakları doldurdu.

Darbecilerin Boğaziçi Köprüsü’nü trafiğe kapattığını televizyonda gören Hacıfazlıoğlu, buna sosyal medyadan aldığı ‘darbe’ haberleri de eklenince önce abdestini aldı, eşiyle helalleşti. Oğulları ve yeğenini yanına alıp dışarı çıkan gazi Hacıfazlıoğlu, “Bu gece çıkmazsak yarından sonra çocuklarımızın yüzüne bakamayız” diyerek de sosyal medyadan çevresine çağrıda bulundu.

YOK EDİLMEDİKÇE HUZUR YOK

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne gitme niyetiyle o gece yola düşen, önce Gençlik Parkı’na oradan Kızılay’a gelen Hacıfazlıoğlu, kendini daha sonra Genelkurmay’da bulmuştu. Genelkurmay’ın arslanlı merdivenlerinde vurulduğu ayağına gömleği ile pansuman yapan Hacıfazlıoğlu’na ikinci kurşun buradan ayrılırken koluna isabet etti. Koluna saplanan kurşun hassas dokuya yakın olduğu için mermiye müdahale edilemedi ve o kurşun Hacıfazlıoğlu’nun ölünceye kadar kolunda kalacak.

https://image.piri.net/resim/imagecrop/2019/07/15/05/29/resized_dfb5c-9db9b880ahmethacifazlioglu1.jpeg

Yaralı taşıyan bir arabaya binen Hacıfazlıoğlu, hastaneye giderken bile camdan “Allah rızası için mücadele edin” diye bağırdı. Tedavi gördüğü hastanede bile aklı Genelkurmay’daydı. Ziyaretine gelen devlet yetkililerine, “Bizim nasıl olduğumuzu boşverin. Genelkurmay ne oldu” diye sordu. Hacıfazlıoğlu’nun hain örgüte yönelik uyarısı da dikkat çekici: “FETÖ’ye bir bakıyorsun PKK oluyor, bir bakıyorsun DEAŞ oluyor. Dindar, Atatürkçü oluyorlar. Bu örgüt bertaraf edilmedikçe bize huzur yok.”

https://image.piri.net/resim/imagecrop/2019/07/15/05/28/resized_8d9be-cd515bf8oguzyildirim.jpeg

15 Temmuz çıraklıktı ustalığımızı düşünün!

Oğuz Yıldırım, 31 yaşında genç bir polis. O gün izinliydi. Havada uçak ve helikopterleri görünce oturduğu kafeden Emniyetteki arkadaşlarını aradı. Ancak “Genelkurmay içinde bir asker cinnet geçirmiş” cevabı Yıldırım’ı tatmin etmedi. Önce eve geçip silahını aldı, 7 aylık kızını öptü, eşiyle helalleşti. Yıldırım ile birlikte 40 kişilik grup emniyette hainleri bekliyordu. FETÖ’cü askerlere, Yıldırım ve silah arkadaşları, “Gelmeyin, yaptığınız yanlış” diye uyarıda bulunuyordu. O hainler de Türk polisine “TSK yönetime el koydu, teslim olun” dedi. Yıldırım, hainlere “Bu ihanettir, siz bu ihanetin içinde olmayın, bedelini ödeyemezsiniz” diye ikaz etti.

Yıldırım ve silah arkadaşları, FETÖ’cülerin vatandaşları vurduğunu görünce hainlerin üzerine yürümeye karar verdi. Tekbir getirerek hainlerin üzerine yürümeye başladılar. Emniyet Müdürü Fatih Eryılmaz, en öndeydi. Yıldırım, her bir tekbir ve her adımda büyüyor, devleşiyor, o hainlerin tankı küçülüyordu. Asker kıyafeti içindeki darbeci FETÖ’cü hainlerin attığı ilk kurşun polis Muhammed Oğuz Kılıç’ın kafasına isabet etti ve orada şehadet şerbetini içti. Oğuz’un önündeki silah arkadaşları tek tek yere düşüyordu. O anda Emniyet Müdürü Fatih de vuruldu ve yere düştü. O andan sonra Yıldırım ve arkadaşları hainlere karşılık vermeye başladı.

Hainlerle çatışırken Yıldırım’ı babası aradı. Babası telaş etmesin diye “Baba arkadaşlarla çay içiyoruz” dedi. Hainler, helikopter ve tanktan ateş etmeyi kesince, Yıldırım, yaralıları Emniyetin içine taşıdı. Bombalanan binada duvar üstüne çöktü. Polisler, Yıldırım’ı çöken duvarın altından çıkardı. Her yer toz dumandı... Aklına kızı Zehra geldi. Orada “Allahım kızımın bana baba dediğini duyayım, öyle şehit olayım” diye dua etti. Yıldırım’ın başında kanaması vardı. Arkadaşı Talip, Yıldırım’ın başını yıkayıp ilk müdahaleyi orada yaptı. Yıldırım’ın Türkiye üzerinde hevesi olanlara ise mesajı net: “15 Temmuz bu milletin çıraklığıydı, varın siz ustalığını düşünün.”

https://image.piri.net/resim/imagecrop/2019/07/15/05/29/resized_e9165-a7c22556mustafasagban.jpeg

Tank üstünde can pazarı

Türkiye’yi uçurumdan alan gecenin isimsiz kahramanlarından biri de Mustafa Şağban. Şağban, bir dostu ile akşam çay içtiği balkonunda hem kendini, hem de Türkiye’yi nasıl bir gece beklediğini bilmiyordu. Ta ki, ilk jet sesleri duyuluna kadar. Görüştüğü arkadaşlarından darbe haberini alan Şağban, koşa koşa AK Parti Genel Merkezi’ne geldi. Şağban’ın tank üstünde çetin mücadelesi de bu saatte başladı. Çıktığı tankta hain darbecinin pişkince “Genelkurmay’ı kurtarmaya gidiyoruz” yalanını duyan Şağban’ın ilk tepkisi “Vatandaşı ezerek mi” sözleri oldu.

Hedefi Cumhurbaşkanlığı Külliyesi olan tank, Şağban ve üzerindeki birkaç vatanseveri üzerinden atamadan o noktaya kadar gelmişti. Şağban, hem tankın içindeki darbecilerle, hem de darbecileri durdurmaya çalışan halkın attığı taşlarla mücadele ediyordu. Hainlerin halkı taramasının önüne de bu şekilde geçildi. Tankın üzerindeki Şağban ve diğer üç kişi, hainlerden birini yaka paça aşağı attı. İçinde iki kişi kalan tank bu defa Etimesgut’taki Zırhı Birliklere ilerlemeye başladı. Şağban ve yanındakiler tankın üstünden düşmemek için direniyordu. Necmettin adındaki vatandaş tankın içine atlamış, ancak kaybedeceğini anlayan hain, belindeki silahı çıkarıp Necmettin’i üç yerinden vurmuştu. Can havliyle tankın dışına çıkan Necmettin’i Şağban ve yanındaki iki kişi tankın üzerine yatırdı. Bu şekilde Şağban ve yanındakiler 30 kilometre yol aldı. Necmettin’in kan kaybını önlemek için Şağban atletini yırtıp yaralanan yerlere bastırdı.

Tankın üzerindeki diğer kahraman Samet, Necmettin’in yaralarını bulmak için parmakları ile kurşun yerlerini aradı. Emin Güner (15 Temmuz şehidi) daha fazla dayanamadı. Hainleri durdurmak için bindiği tankı, artık elleri dayanamadığı için bıraktı. Emin’in ellerini bırakması ile kafası asfalta çarptı. Orada boynu kırılan Emin şehadete erdi. Tankın üzerinde Şağban, Samet ve yaralı Necmettin kalmıştı. Emin’in düştüğünü gören Şağban ve Samet, tankın üzerindeki MG3 silahın kolunu çektiler, önde giden tankı taramaya başladılar. Tek elle savaştılar. Önde giden tankın içinden hainler de Şağban ve Samet’i taramaya çıkmıştı ki onlar saklandı.

Bu filmleri aratmayan yolculukta canlarını hiçe sayan Şağban ve Samet meydana çıkan halkın morali yüksek olsun diye onlara el sallıyordu. Darbecilerin “Sizi öldürmeye götürüyoruz” tehdidi umurlarında değildi. Şağban, Samet’le tanktan daha sonra atlayarak kurtulurken, yaralı buldukları Necmettin’e ise darbeciler eziyet edip tekmelemiş, yaralarına basmıştı.

https://image.piri.net/resim/imagecrop/2019/07/15/05/28/resized_aa440-6fc50ebeugursahan.jpeg

Hasta yatağından meydanlara

15 Temmuz gazisi Uğur Şahan’ın hikayesi de “vatan” denilince Türk insanının hastalığını bile unuttuğunu gözler önüne seriyor. Hasta olduğu için erkenden uyuyan Şahan’ı saat 22.00 civarında kızı “Baba baba! Ankara’da bir şeyler oluyor” diye uyandırdı. Soluğu balkonda alan ve jetleri gören Şahan, Emniyet’in ateş altına alınması üzerine kardeşi ve halasının torununu da yanına alarak daha Cumhurbaşkanı Erdoğan tarihi çağrısını yapmadan meydanlara çıktı. Genelkurmay’a geldiklerinde Şahan, vatandaşların demir korkulukları yıktıklarını gördü. O esnada hainler, vatandaşa kurşun sıkıyordu. Meclis’e bomba atılınca oraya gitmek isteyen Şahan, yolun karşısındaki kaldırıma geçtiği an kurşun sesleriyle yere düştü. Hainler, Şahan ve vatan savunmasına çıkan halkı helikopterden taramıştı. İki ayağından vurulan Şahan, tedavisinin ardından ayaklarındaki üç şarapnel parçasıyla hayatını sürdürüyor.

https://image.piri.net/resim/imagecrop/2019/07/15/05/27/resized_b05fb-6269a6d0yarali.jpg

Şehadete giden otobüs

Darbe girişimine ilişkin cep telefonuna düşen mesaja ilk tepkisi “Yuh” oldu. 35 yaşındaki Enes Alacayaka’nın kendisini gazilikle onurlandıran geceye başlangıcı da böyle oldu. “Eğer ben gitmezsem, biz gitmezsek, bu geceden sonra yaşayabileceğimiz bir vatanımız olmayacak” diyerek eşinden helallik alan Alacayaka, Sincan meydanına indiğinde boş bir otobüs geldi. Alacayaka, şoföre “Otobüs nereye gidiyor” diye sordu, o da “Şehadete gider” cevabını verdi. Alacayaka, bunun üzerine “Tamam, doğru adres ama param yok, kartım yok” dedi, şoför de “Burada zaten kart geçmez, kalp geçer” deyince Alacayaka otobüse kalbini basarak bindi. Külliye’ye gider gitmez, otobüsteki bütün millet inerek koşmaya başladı.

Halkla birlikte Alacayaka da koşuyordu, bir anda hainler halkın üzerine bomba attı. Ayağına şarapnel parçası isabet eden Alacayaka, elleri ve ayağındaki kanı umursamadan hainlerle mücadeleye koşuyordu. Burada epeyce mücadele edip imsak vakti Millet Camii’ne gelen Alacayaka, yolda çim fıskiyesinden abdest alan vatandaşları gördü. O da orada abdest alıp ayaklarını yıkarken vurulduğunu ve ayağının morardığını gördü. Abdestini aldıktan sonra vatandaşlarla sabah namazına durdu. O hainler, cemaat huşu içinde namaz kılarken vatandaşı taradı.

Vatandaş secdede iken hainler sonik bomba attı. O an Alacayaka, “Rabbim sana geliyorum” diyerek Kelime-i Şahadet getirdi. Alacayaka, “Biz o gece dönmeye gitmedik, vatan, bayrak, din için ölmeye gittik” dedi. Sabah atılan iki bombadan sonra Alacayaka, vatandaşların yardımı ile hastaneye götürüldü. Enes, sağ ayağını hissetmiyor ama vatan, millet sevgisini en derin duyguyla hissediyor.