NEDRET ERSANEL
- “Kenan Evren olacak mısın?!”
- “Kenan Evren olacak mısın, olmayacak mısın!?”
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın alnına silahı dayayan FETÖ’cü subayların sorusu buydu...
İlk bakışta “Türkiye Cumhuriyeti’nin Devlet Başkanlığı’nı” teklif eden bu tehdit, 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişiminin arkasında kimler olduğunu en başından ihsas ettiriyor aslında...
Kenan Evren kim?
Türk siyasi tarihine geçmiş tek İngilizce “cümle” odur; “Our boys have done it!”
12 Eylül 1980’de Amerikan Başkanı’nın kulağına eğilen yetkili öyle diyordu; “Bizim çocuklar yaptı”...
Kenan Evren o.. “Bizim çocuk”lardan biri.. Ve Hulusi Akar’a sorulan oydu, “bizim çocuk”musun değil misin?
15 Temmuz’un birinci yılına gelene kadar FETÖ ile mücadelede yapılan çok iş var. Yapılacak iş ise daha çok ve en önemlisi işi “sıkı tutmak”.
“Dış ayak” ise 15 Temmuz ertesi yapılan tüm açık, kesin, güçlü ve hepsi resmi açıklamalara ve vurgulara rağmen, ortaya çıkarılmak için sırasını beklemek zorunda...
İçimizi temizliyoruz.. Dışımıza da temizleyecek miyiz?
“Kenan Evren olacak mısın” sorusunu anlıyoruz... ABD olacak mısın, NATO olacak mısın, Batı olacak mısın?
Bildik anlamıyla tüm Batı’yı oluşturan küresel ilişkiler ağı içinde bir tek Türkiye! Bir tek Türkiye’ye, genel olarak Batı ve özel olarak ABD’nin emsalsiz bir nüfuz edişi söz konusu.
15 Temmuz, 15 Temmuz’a gelene kadar biriken bu şehir söylencesini gerçeğe çevirdi.
Peki bu soru hâlâ cari mi midir?..
Kenan Evren olacak mıyız? Yani Batı’nın bizden olmamızı istediği karakter olacak mıyız?
Bunu anlamak için 15 Temmuz’un nedenini anlamamız gerekiyor.. Çünkü bugüne kadar, “Neden 15 Temmuz oldu, neden şimdi oldu” sorularının yanıtı, basit ve doğru zamanlamalara dayandırılıyor...
Zamanlama hep önemlidir, “manidar zamanlama”yı bulmak zorundayız...
Nedir; 1. Ağustos Yüksek Askeri Şurası yaklaşıyordu ve bunların büyük kısmı, yüksek rütbeye yürüyebilecek önemli bir kısmı tasfiye edilecekti. 2. Cumhuriyet Savcılıkları bir operasyona başlamak üzereydi-belki de YAŞ ile eş zamanlı, bilemiyoruz-bunları toplayacaktı. Ve rakam yüksekti. 3. Bir de, Türkiye sınır ötesi bir operasyonun son aşamalarını tamamlıyordu. Uygun değildi, engellenmeliydi. (Sonra Fırat Kalkanı ile tamamlandı.)
Güzel, “toplanacak” olan, tasfiye edilecek olan neydi?
Bir seri FETÖ devşirmesi üst rütbeli subay.
Bu “seri” aynı zamanda bir “yatırımdı”. Yüzülüp yüzülüp sonuna gelinmiş iğrenç ve sinsi bir maratonun son düzlüğüne geliniyordu ve bütün “emeklerin” kaybolma ihtimali ortaya çıkmıştı.
Durdurulmalıydı. 15 Temmuz böyle geldi.
“Hepsi olmasa da önemli bölümü” harcandı, gözden çıkarıldı. Tasmayı tutan, bıraktı ve şimdi Türkiye tarafından tasmalanmış bulunuyor.
Neden?
İster komplo teorileri olsun ister istihbarat servisleri öyküleri ve hatta uluslararası ilişkilerin temel kabulleri; ABD/Batı, “B planı olmadan” piyon feda etmez... Abdullah Öcalan vakası o değil miydi?
“B planı”?
Bir ilk de burada yaşandı iddiasındayım; “B planı” Fetullahçı Terör Örgütü’ydü. Bu tez, ABD’nin ve Türkiye ile yeni ilişkiler inşa yolundaki “hem-cinsleri”nin yeni planlar yaratmayacağı ve uygulamayacağı anlamına gelmiyor.
Ama B Planı kullanıldı. ABD tüm siyasi tarihi boyunca ilk kez bu denli iş üstündeyken yakalandı. Darbe girişimi sonrası, “ABD tarihi boyunca herhangi bir darbeyi desteklememiş ve organize etmemiştir” türünden şuur kayıplarına kadar sürüklendi.
“İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Birleşik Devletler, 50’den fazla hükümeti devirme girişiminde bulundu ve çoğu seçilmiş hükümetlerdi. 30’u aşkın ülkeye bombalar yağdırdı. 50’den fazla lidere suikast girişiminde bulundu. 20 ülkede bağımsızlıkçı hareketleri bastırma girişiminde bulundu. En az 30 ülkede demokratik seçimlere müdahalede bulundu. İşkenceler yaptı, işkenceciler yetiştirdi. Uzatmaya gerek yok; son 75 yıldır bu dünyada iktidara gelip, Amerikan çıkarlarının hilafına olması bir tarafa, sadece kendi ülkesinin çıkarlarını koruyan bir lider ABD müttefiki olmadan ayakta kalamadı”...
15 Temmuz’un özü budur...
FETÖ başı Gülen’in 1 ve Akın Öztürk’ün 2 numara olduğu 221 sanıklı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı İddianamesi’nden bir kaç not...
“Örgütün kullanmak olduğu gizli tekniklerine (kod isimleri, operasyonel telefonlar kullanmak, telefonları 3 ayda bir değiştirmek, tedbir prensipleri uygulamak, vb.) bakıldığında örgütün bir veya birkaç devletin istihbaratının şemsiyesi altında olduğu anlaşılmaktadır”...
“Türkiye ile ABD, İsrail ve kimi güçlü ülkelerin sorun yaşadığı her olaydan sonra örgütün başındaki terörist, Türkiye’yi haksız gören açıklamalar yapmıştır”...
“Mavi Marmara Baskını, MİT TIR’ları, hava sahasını ihlal eden Rus uçağının düşürülmesi, Uludere olaylarında gösterilen tutum, yabancı devletlerin hedefinde olan kurum ve kuruluşların, başka devletler lehine etkisiz kılınmasına yöneliktir”... “Gülen; ‘Bu manada inanmış bir insanın batı veya ABD karşısında, onlarla entegrasyon karşısında, Amerika’yla entegrasyon karşısında olması katiyen düşünülemez”...
Tekrarlayalım; “...katiyen düşünülemez”...
“... Fethullah Gülen küresel güçlerin emrinde örgütünü yönetebilmektedir”. ‘Yönetmektedir’ değil, ‘yönetebilmektedir’...
“Bu nedenle Fetullah Gülen’in, AB, ABD ve İsrail adına ve istihbarat örgütlerine çalıştığı, CIA ajanı olduğu, onlara istihbarat sağladığı iddiasını doğrulayan birçok delil bulunmaktadır”...
“FBI, resmi internet sitesinde iş birliği içinde bulunduğu gruplar arasında Fetullah Gülen Örgütünü de saymaktadır”...
Kazakistan’da bir okul açılışı sırasında İngiliz Büyükelçisi’nin sözleri; “Bizim dünyada beş yüz okulumuz var. İngiliz kültürüne yaptığınız hizmetler ve İngiliz kültürünü yaymakta gösterdiğiniz katkılar için minnettarız”...
Ve daha bir çokları...
Yerimizin sınırlarına hürmeten daha fazla uzatamıyoruz ama tek soru ve tek açıklayıcı yanıt mevcuttur...
Neden bunu yaptılar?
Çünkü genel olarak Batı özel olarak ABD, Türkiye’yi kaybediyordu...
Bağımsızlık Ankara için belki son 75 yıldır ilk kez avuçlarının arasındaydı ve son 15 yılda bunu yakalamanın, yani siyasi, askeri ve ekonomik bağımsızlığı elde etmenin eşiğine gelmişti.
Üstelik bu bağımsızlık Ankara’nın bizzat tarifine göre, ABD, Avrupa veya tümden Batı’ya karşı değildi. Bu coğrafyalardan veya kim olursa olsun diğerlerinden gelebilecek, “yönetme, sömürme” emellerine karşıydı. Adil ve temiz bir ilişki isteniyordu ve bunun siyasi mottosu “dünya 5’ten büyüktür” ifadesiyle izah ediliyordu.
Ancak bu ABD’ye veya Batı’nın dünyayı kavrayışına tersti. Bu kadarını bile kabul etmediler.
15 Temmuz dış ayağı budur...
Şimdi, FETÖ gibi o da, ne denli ağır olursa olsun, Türk kamuoyunun içini soğutmayacak cezaları bekliyor...