Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Ege ve Türkiye’nin meşrû haklarını tehdit eden ülkelere net mesajlar verdi. Yunan taleplerinin Meis konusu başta olmak üzere akla hayale sığmadığını kaydeden Akar, sorunların çözümü için her şeye rağmen diyaloğa açık olduklarını yineledi. Akar, Yunan ordusuyla tatbikat adı altında Akdeniz’de boy gösterip Güney Kıbrıs’a savaş uçağı indiren Fransa’ya da sert tepki gösterdi. İşte, Anadolu Ajansı Editör Masası’nın konuğu olan Akar’ın açıklamalarından önemli satır başları...
O UÇAKLAR NİYE GELDİ
“Tatbikatlarla, benzer girişimlerle Türkiye’nin faaliyetlerini engellemek, değiştirmek gibi şeyleri düşünmek boş bir hayaldir. Bizim kurallarımız var, prensiplerimiz var. Hukuk var, hak var, hakkaniyet var. Bu çerçevede yapılması gereken neyse bunları yaptık, yapmaya devam edeceğiz. Kendi sınırlarımızda kalmak kaydıyla hakkımızı istiyoruz. Diğer taraftan da bir damla suyunu dahi vermeyiz, hakkımızı yedirmeyiz. Bunu anlayın. Muhataplarımızın bunu anlamakta sıkıntısı var. Hiçbir şekilde akla sığmayan taleplerle, yorumlarla olayı tırmandıran kendileri. Bizim yaptığımız şey son derece barışçıl bir şekilde sismik araştırma... Olay bundan ibaret. Buna karşı askeri tatbikat yapılması, gemiler, uçakların getirilmesi nedir? Güney Kıbrıs’ta Fransızların üç uçağı var. Bu niye geldi buraya? Hukuk diyorsunuz, anlaşmalar diyorsunuz. 1960 anlaşmalarında siz garantör müsünüz? Sizin böyle bir hakkınız, yetkiniz var mı? Kabadayılık dönemi geçti. Kabadayılıkla bazı hareketleri yaptırmaya zorlamak gibi şansınız yok.”
KURT KUZUYA ŞAH OLSA
“(Meis adası) İnsaf diye bir şey var, akıl var, mantık var. Meis’in Türkiye’ye uzaklığı 2 kilometre. Adanın tamamı 10 kilometrekare alan. Yunanistan’a uzaklığı yaklaşık 600, tam anlamda 580 kilometre. Böyle bir durumda olan adaya, 40 bin kilometrekare MEB alanı, deniz yetki alanı veriyorsunuz. Hani bir söz var ya kuzulara şah olsa kurt yapmaz bu taksimi diye. Bu nasıl bir şey? Bunun kabulü isteniyor. Fransızlar da bunu destekliyor. Fransa ile İngiltere arasında, Fransa’ya 15 km, İngiltere’ye 150 km mesafede adalar var. Fransa’da neyi iddia ettiler? ‘Bu adaların sadece kara suları olur, başka bir şeyi olmaz’. Aynı Fransa buraya geliyor diyor ki ‘MEB buna normaldir’ diyor. Nereden çıktı, nasıl çıktı?”
AB’YE SIĞINARAK DEĞİL
“Bir Sevilla (Üniversitesi) haritası var. Bizim akademisyenlerimizi göreve davet ediyorum. Madem bu üniversiteyse, bizde üniversite yok mu? Bu üniversitelerde bu çalışmaları yapıp ortaya koysunlar. Bu Sevilla haritası biraz meşhur oldu. Biraz da biz meşhur ettik fazla kullanmak suretiyle. Bunun hiçbir geçerliliği yok. Avrupa Birliğinde bazı yetkililer de bunun cevabını verdiler. ‘Bizimle alakası yok bunun’ diye. Biz Avrupa’ya, AB’ye ya da Fransa’ya sığınarak değil, Türkler ve Yunanlar olarak kendi problemlerimizi konuşup, görüşüp çözmemiz lazım.”
BUNU 50 KERE SÖYLEDİK
“Türkiye’nin gücünün, kuvvetininin test edilmemesi gerekir. Hak, alaka ve menfaatlerimizi korumak, kollamak konusunda azimliyiz, kararlıyız, muktediriz. Biz, bu taraflara gitmeyelim. Bizim 1870 kilometre kıyı şeridimiz var. Siz bunu nasıl yok sayarsınız? Nasıl adalet bu? Birtakım haritalarla kendilerine rol kapıp, rol biçiyorlar. Yok böyle bir şey. Doğu Akdeniz’e kıyısı olan ülkeler var. Her şey anlaşmalarla belirlenmiş, yetkiler belli, sorumluluklar belli. Siz ortaya çıkıp da ‘Ben geldim buraya’ diye kabadayılık yok. Burada sökmez bu, yürümez, bir yere varamazlar. ‘Tatbikatlar yapacağız’ diyorlar. Fransa geliyor, Orta Doğu’dan başka ülkeler geliyor. Yapın, bizim sınırlarımız belli, sınırlarımızı, kuralları, prensipleri koyduk. Bunları ihlal ederseniz, bunlara karşı tecavüz olursa bizim yapacaklarımız da belli. Biz bunu istemediğimizi 50 kere söyledik.”
Özür dile Fransa
Müttefik ülkelerin, ciddi hatalar ve yanlışlar yaptığını anlatan Akar, geçtiğimiz günlerde Fransız bir geminin Türk konvoyunun arasına girdiğini, bu geminin seyir ve konvoy emniyetini tehlikeye soktuğunu belirtti. Türk akaryakıt gemisinin aynı gün sabah saatlerinde söz konusu Fransız gemisine akaryakıt ikmali yaptığını bildiren Akar, dostluk ve müttefik anlayışlarının bu olduğunu, talep üzerine akaryakıt ikmali yapılan geminin 20 deniz mili süratle konvoyun arasından tehlikeli şekilde geçtiğini ifade etti.
Akar, meydana gelen olaydan sonra yaşananları şöyle anlattı: “Bu arada da bir iddiada bulundular, ‘Bu gemi bize silah doğrulttu’ dediler. Böyle bir şeyin olmadığı hem gemideki hem de karadaki kayıtlarla NATO’nun sivil ve askeri makamları önünde bunu ispatladık, bütün bilgileri, belgeleri koyduk. Şimdi artık ‘bunun siyasi konu olduğunu, askeri komitede bunun görüşülmesine gerek olmadığı’ gibi bir iddiaya sığınmaya başladılar, biz de bunu kabul etmedik. Geçen 24 Ağustos’ta bunun toplantısı yapıldı, devam etmesi için her türlü girişimde bulunduk, bulunmaya devam ediyoruz. Bunun sonucu şu, sizin her istediğiniz, yaptığınız doğru değil, orada bir yanlış yaptınız. O geminin oraya süratle girmesiyle yanlış yaptınız, bizim size silah doğrulttuğumuzu iddia etmek suretiyle yanlış yaptınız. İddiaların doğru olmadığı ortaya çıktı. Ey Fransa! Bizden, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden özür dilemeniz lazım. Orada yapılan bir şeyi, yanlış ve doğru olmayan bilgilerle koskoca NATO’nun, o kadar bakanın önünde saldırgan duruma sokamazsınız, zan altında bırakamazsınız. İddiaların gerçek olmadığı ispatlandı. Radarlardaki kayıtlarla her şey ortaya çıktı. Biz Fransa’dan akılla, mantıkla, hukuka uygun davranmasını bekliyoruz.”
Kimse yolumuza çıkmasın
(Atina-Kahire anlaşması) Hukuka uygun olmayan, yangından mal kaçırır gibi bir anlaşma ve Mısır’ın aleyhine... Söz konusu anlaşma Mısır halkının deniz yetki alanında kayba neden oldu. Yunanistan halkı da refah ve güvenlik bakımından kayba uğradı. Ani hareketlerle, oldubittilerle bir yere varılamayacağını da herkesin anlaması lazım. Biz o anlaşmanın hiçbir hükmü olmadığını ilk günden itibaren açıkladık.
- Yunanlılar ‘her şey benim’ yaklaşımında. Tek haklı kendileri. Peki bu 83 milyonluk Türkiye’nin hiç hakkı yok mu? Bu kadar yanlış, tek yanlı, bencil bir yaklaşım kendilerine de Yunan halkına da zarar veriyor. Komşumuz Yunan halkının da huzura ihtiyacı var. Her seferinde olayları tırmandırarak... Onları da rahatsız, huzursuz etmenin bir anlamı yok. Kendileri de kaybediyor.
- Bir kez daha söylüyorum; biz konuşmaktan yanayız. Gelin konuşalım. Diyaloğa açığız. Barış, huzur istiyoruz ama hakkımızı, hukukumuzu da istiyoruz. Çocuklarımızın, torunlarımızın geleceği için sorumluluğumuzu yerine getirmek istiyoruz. Önümüzdeki günlerde Yunan mevkidaşlarımız karar verirlerse, biz onları burada ağırlamaktan memnuniyet duyarız.
(Ege’de silahlandırılan adalar) Deniliyor ki kesinlikle gayri askeri statüde olacak bu adalar. Siz bu 23 adanın 16’sını silahlandırmışsınız. Nereye koyacağız bu konuyu biz? Bütün bunlara rağmen biz büyük bir sabırla, özveriyle ‘Tamam bunlar böyle ama biz yine de konuşalım, diyalogdan yanayız’ dedik. Biz buna rağmen diyalog diyoruz. Yoksa yapılan işlerin gerçekten iler tutar tarafı yok.
(Akdeniz’de sismik aramalar) Oruç Reis’i Deniz Kuvvetlerine ait gemiler koruyor. Bunun ötesinde orada bir anlam yüklemek yanlış olur. Diğer taraftan da bizim hak, alaka ve menfaatlerimize karşı herhangi bir engel, taciz ve tecavüz mutlaka bedelini öder. Burada bir tartışma yok, geri adım yok. Biz kendi yolumuza gidiyoruz. Kimsenin de yolumuza çıkmamasını şiddetle tavsiye ediyoruz.
(Deniz duyuruları-Navtex) Bizim orada (Doğu Akdeniz) deniz alaka ve menfaatlerimiz konusunda çalışmalarımız var, hakkımızı hukukumuzu korumakta kararlı, azimli ve muktediriz. Oradaki sismik çalışmalar, araştırmalar, bununla alakalı ne varsa gerektiği kadar bunu sürdüreceğiz. Bunun herhangi bir tarihi, sınırı vesaire söz konusu değil. Ne kadar gerekiyorsa o kadar yapılacak ve bunu yapacağız. Enerji Bakanlığımız bu çalışmaları sürdürürken, biz de Silahlı Kuvvetler, Milli Savunma Bakanlığı olarak oradaki faaliyetlerin güvenliğini sağlamaktan sorumluyuz.
93 bin 327 yeni personel
(15 Temmuz sonrası TSK’ya alımlar) O hain darbe girişiminin verdiği zararı, ziyanı çok şükür, çok kısa sürede atlatma imkanına kavuşabildik. Bu hainler gittikten sonra Silahlı Kuvvetlerimizin her geçen gün daha da kuvvetlendiğini, şanlı üniformanın gerçek sahipleri tarafından giyilmesiyle gücümüzün daha da arttığını görmek mümkün. 15 Temmuz’dan itibaren 93 bin 327 personel aldık. Bu personelin yüzde 70’i karada, denizde, havada, yurt içinde ve sınır ötesinde bütün operasyonlarda büyük bir kahramanlık ve fedakarlıkla çalışan uzman ve sözleşmeli personelimizden ibaret. Gücümüz, kuvvetimizde herhangi bir sıkıntı yok.
17 bin 200 terörist etkisiz
(Terörle mücadele) Biz artık terörle yaşamak, buna alışmak zorunda değiliz. Asil milletimizi terör belasından kurtaracağız, hudutlarımızın, halkımızın güvenliğini sağlayacağız. Terörle, teröristle mücadeleyi taarruzi anlayışla sürdürmekteyiz. Pençe harekatlarında şu ana kadar 320 terörist etkisiz hale getirilmiştir. Burada en önemli konulardan biri de bugüne kadar ‘girilemez, ulaşılamaz’ denilen yerlere Mehmetçik girdi ve ulaştı, bütün o mağaraları, inleri başlarına yıktı ve yıkmaya devam ediyor.
(Son 5 yıllık bilanço) Terör örgütünün çözüm sürecini sabote etmesinin ardından 24 Temmuz 2015’te büyük bir hava harekâtı başlatmıştık. Daha sonra çukur operasyonları başladı. Dağda baş edemediler, şehirlere karıştılar, bir şey yapacaklarını zannettiler. Bu operasyonlar bugüne kadar devam etti ve 17 bin 200 terörist etkisiz hale getirildi. Artan bir tempoda faaliyetlerimiz sürüyor. Ne zamana kadar? En son terörist etkisiz hale getirilene kadar.