Türkiye, dünya genelinde göç hareketliliğinde kilit bir ülke olarak öne çıkıyor.
Raporda, Türkiye’nin sığınmacı sayısı bakımından dünyada ikinci sırada olduğu, ancak 2021 itibariyle sığınmacı akınının durduğu belirtiliyor.
Türkiye’deki esas sorunun yeni sığınmacıların gelişi değil, 12 yıl önce sığınmacı olarak gelenlerin hala bu statüde kalmaya devam etmesi olduğu vurgulanıyor. Göç ve Diaspora Vakfı, bu durumun Türkiye’nin göç yönetimi açısından yeni çözüm yollarına ihtiyaç duyduğunu ortaya koyuyor.
Raporda, Türkiye’deki toplam göçmen nüfusunun Türkiye’nin toplam nüfusuna oranının %7 olduğu ve bu oranla dünya sıralamasında 102. sırada yer aldığı belirtiliyor. Türkiye, genel göçmen nüfusu bakımından dünyada 12. sırada bulunuyor. Bu veriler, Türkiye’nin göç yönetiminde yeni stratejik adımlar atması gerektiğini gösteriyor.
“Türk soyu ve Türk Kültürüne ait olma” tanımlamasına yeni yorumlama önerisi
Göç ve Diaspora Vakfı, Türkiye’deki sığınmacı krizine çözüm olabilecek öneriler sunuyor. Rapor, 5543 sayılı İskân Kanunu’nun 7. Maddesine atıfta bulunarak, “Türk soyu ve Türk kültürüne ait olma” tanımının sahada daha etkili bir şekilde yorumlanması gerektiğini belirtiyor. Bu bağlamda, Türkiye Cumhurbaşkanlığı tarafından alınacak bir karar ile, “Türk soyu ve Türk kültürüne ait” olma kavramının genişletilmesi öneriliyor.
Öneriye göre, Türkiye’de 12 yıl boyunca kesintisiz eğitimini tamamlayan ve Türkçe dil sınavından başarılı olan çocukların “Türk soyu ve Türk kültürüne ait kabul edilmesi” öngörülüyor. Bu düzenleme ile, 6 yaşında Türk Milli Eğitim Sistemi’ne katılan ve burada 12 yıl boyunca eğitim alan, ardından Türkçe dil yeterliliği sağlayan gençlerin Türkiye’de kalıcı bir statüye kavuşmaları hedefleniyor. Bu gençlerin Türkiye’de ekonomik, toplumsal, bilimsel, siyasal ve diplomatik üretime katkı sağlayacak birer birey haline gelmelerinin önü açılmak isteniyor.
Nitelikli Göçmen Devşirilmesine Karşı Türkiye’nin Kaynaklarını Koruma İhtiyacı
Raporda, Türkiye’nin eğitim sistemine dahil edilen sığınmacı gençlerin, eğitimlerini tamamladıktan sonra başka ülkelere göç etmeleri nedeniyle büyük bir kayıp yaşandığı belirtiliyor. Türkiye’nin eğitim süreçlerinde destek verdiği bu gençlerin, tam üretim çağında Batılı ülkeler tarafından “nitelikli göçmen” olarak kabul edilerek devşirilmesinin Türkiye için ciddi bir kayıp olduğu ifade ediliyor. Bu duruma karşı çözüm olarak, eğitim süreçlerini tamamlayarak dil yeterliliği sağlayan gençlerin Türkiye’de kalıcı bir statü elde etmeleri öneriliyor.
Bu bağlamda, Türkiye’nin göçmen ve sığınmacı politikasını sadece sınır güvenliği veya düzensiz göçle mücadele üzerine kurmaması gerektiği, aynı zamanda göçmenlerin topluma kazandırılmasını amaçlayan politikalar geliştirmesi gerektiği vurgulanıyor. Göç ve Diaspora Vakfı, Türkiye’nin bu konuda sürdürülebilir adımlar atması gerektiğini belirterek, göçmenlerin toplumsal uyumunu sağlayacak ve Türkiye’nin gelişimine katkı sunacak politikalar üretmenin önemine dikkat çekiyor.
Bu öneriler, Türkiye’nin sığınmacı sorununa kalıcı bir çözüm getirme potansiyeline sahip olarak değerlendiriliyor.
Raporun tamamı için