Kamuoyunda "devleti itibarsızlaştırıp iş yapamaz hale getirmek" algısı oluşturmak amacıyla Ankara Organize Suçlarla Mücadele Şubesine ait bir otomobil, çeşitli malzemeler ile bilgi ve belgeleri suç örgütlerine aktardığı ileri sürülen 4'ü polis 7 kişinin yargılanmasına başlandı.
Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuklu sanık Seyyit Akşit, tutuksuz sanıklar Cihan Tümbül, Durak Yiğit, Ömer Aydın ve İbrahim Şimşek, müşteki Yasin Çakmak ile tarafların avukatları katıldı.
Sanıklardan Akşit, savunmasında, emniyetteki ifadesini tehdit ve telkin altında verdiğini ileri sürerek doğru olmadığını söyledi.
Sanıklardan Kadir İnan'ın, polis tarafından çıkar amaçlı suç örgütü üyesi olarak bilindiğini, geçmişte çalıştığı birimin operasyonu sonucunda birkaç yıl önce yeğeniyle yakalandığını anlatan Akşit, yeğeninin üzerinde, ayrıntılı arama sonucunda esrar bulduklarını, İnan'ın da "Buradan çıkınca görüşürüz" diyerek kendisini tehdit ettiğini belirtti.
İnan'ın, bu sebeple kendisine husumet beslediğini düşündüğünü söyleyen Akşit, şöyle devam etti:
"Geçen yıl Mayıs'ta biri beni aradı, Osmaniye'den geldiğini söyledi ve görüşmek istedi. Babam Osmaniye'de belediye başkanlığı yapmıştı. Bir saat sonra görüştüğümüzde bu kişinin İnan olduğunu gördüm. 'Senden taleplerim var. Ailene yönelik kişisel bilgilerin elimde' dedi. O gün ayrıldım. Birkaç gün sonra beni tekrar aradı, 'Oğlum, koçum yanıma niye gelmiyorsun?' dedi. Tekrar görüştüğümüzde, yeğeni Ferhat da yanındaydı. Dizüstü bilgisayardan, ailemin fotoğraflarını gösterdi. 'Senden bir talebim var. Emniyet arabasını bana getireceksin. Yoksa aileni, çocuğunu öldürürüm' dedi. Bunu yapamayacağımı söyledim. Bana bir telefon hattı verdi. 10-15 gün boyunca onu hiç takmadım. Yeni eve taşındım. Evimi yine buldu. Geceleyin birkaç arabayla elemanlarını sokakta bekletiyordu. Sonraki buluşmalarımın birinde, 'Dün eşin çocukla birlikte çıktı, şuraya gitti' diye anlattı. 'Araba işini ne yaptın?' diye sıkıştırıyordu. 9 Temmuz'da Cihan Tümbül'ün arabasını ödünç aldım. (Müşteki emniyet görevlisi) Bilal Okumuş ile daha önce çalışmıştım. Onun kullandığı arabanın yedek anahtarı bendeydi. Olay yerine gittik, arabayı gösterdim, anahtarı İnan'a verdim. Araba da 4 saat sonra Altındağ'da bulundu."
İnan'a, emniyete ait telsizi vermediğini bildiren Akşit, gözaltına alındıktan sonra organize şubede iki emniyet görevlisinin, "Seyit, bu şekilde olmaz. Senin ifadeni paralele yönelik alacağız. Senin bilmediklerin var. İstihbarat şube ve savcıyla görüşüyoruz. Seni gizli tanık yapalım. Mağdur gibi gösterelim" dediklerini, kendisinin de suçtan kurtulacağı, görevine döneceği düşüncesiyle ifade verdiğini öne sürdü.
Akşit, "Paralel Yapı'ya üye olmadığını" söyleyerek, "Devletine, vatanına milletine bağlı biriyim. Ben Fetullahçı terör örgütü diye lanse edilmekten utanıyorum" dedi.
"Bu, akıl mantık işi değil"
Sanık İbrahim Şimşek ise emniyete ait otomobilin çalınmasına ilişkin Seyyit Akşit veya diğer sanıklarla plan yapmadığını savunarak, "Terör örgütünü sadece basından duydum. Aleyhimizdeki tek kayıt HTS kayıtları. Bana, kuaförümle terzilerle nakliyecilerle yaptığım görüşmeler soruldu. Ne örgütle bağlantım var ne bu suçları işledim" diye konuştu.
Sanık avukatı Mehmet Sürer, "iddianamenin faraziyeyle hazırlandığını" öne sürdü.
Sanık Ömer Aydın ise dosyanın "kurgusal, soyut, tamamen fantazi" olduğunu savunarak, "Son 2 yıldır olağanüstü şeyler yaşıyorum" ifadesini kullandı.
Ortada herhangi bir örgüt bulunmadığını söyleyen Aydın, bu örgüte hangi somut bulgularla dahil edildiklerinin gösterilmesi gerektiğini belirtti.
Aydın, "Seyyit Akşit'i selamlaşacak düzeyde tanırım. Bu da 3'ü, 5'i geçmez. Buradan yola çıkarak, beni örgütün üyesi göstermeye çalışıyorlar. Varsayılan bir örgüte üyelikten yargılanıyoruz. İddianamenin paçalarından hukuksuzluklar dökülüyor" ifadesini kullandı.
Sanık Durak Yiğit de "17 Aralık dosyasının Ankara ayağını yürüttükleri için bütün dosyaların didik didik edildiğini" öne sürerek, soruşturmanın mizansen olduğunu savundu.
"Terör örgütü üyeliği ve sürdürdükleri soruşturmalarla ilgili evrakı dışarı çıkarttıkları" suçlamalarını reddettiğini belirten Yiğit, "Bahsedilen evrakın dışarı çıkarılma tarihi, bizim şubeden ayrılmamızdan 6 ay sonra gerçekleşmiş. Yargılanacaksa şu anki şube müdürlerinin yargılanması lazım. Onların uhdesinde yapılıyor. 17 Aralık'a kadar bir tane evrak çıkmadı. Amaç insanları itibarsızlaştırmak" diye konuştu.
Sanık Cihan Tümbül ise "terör örgütü suçlamasını külliyen reddettiğini" söyleyerek, meslek onurunu rencide edecek hiçbir davranışta bulunmadığını savundu.
Emniyete ait otomobilin kaçırılmasında kendi otomobilini kullandırdığı iddiasına ilişkin Tümbül, "Bu, akıl mantık işi değil" ifadesini kullandı.
Müştekilerden Yasin Çakmak, Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde çalıştığı sırada farklı bir konudan dolayı açığa alındığını, zimmetli eşyaları teslim edeceği sırada kendisine zimmetli telsizin kayıp olduğunu fark ettiğini söyledi.
Telsizin, Akşit tarafından çalındığının anlatıldığını belirten Çakmak, ortaya çıkan bilgilere göre, daha sonra bulunduğu bildirilen telsizin kendisinin olmadığını kaydetti.
Müşteki Bilal Okumuş'un avukatı ise müvekkilinin Sivas'ta görev yaptığını ve görev yerinde talimatla ifadesinin alınmasını talep etti.
Tanık Ali Dilekli de Seyit Akşit'i daha önce tanımadığını, karakolda beraber çalıştığı Cihan Tümbül'ün yanına gidip geldiğinde tanıştıklarını belirtti.
Tanıştıktan bir süre sonra Akşit'in kendisine ramazan ayında, emniyet müdürlüğünün iftar programında yanına gelerek "Abi sana bir şey söyleyeceğim ama aramızda kalacağına yemin et, özellikle Cihan'a söyleme" dediğini anlatan Dilekli, şöyle konuştu:
"Olayı anlattı, neden yaptığını sorduğumda önce bürodaki şoförün kendisine hakaret ettiği için yaptığını söyledi. Daha sonra emniyette kendisine baskı yaptıklarını ve intikam almak için yaptığını belirtti. Seyit, Kadir İnan'dan çalınan araçtaki çelik yelekler karşılığında 20 bin lira alacağını söylüyordu. İmam hatip mezunuyum ne cemaatle ne de başka biriyle kişisel husumetim yok."
İnan'a yakalama, Ark'a zorla getirme
Cumhuriyet Savcısı Alper Türközmen, mütalaasında, sanıklar Kadir İnan ve Nebil Ark'ın zorla getirilmelerine, katılma talebinde bulunan Emniyet Genel Müdürlüğünün katılma talebinin kabulüne karar verilmesini istedi.
Türközmen, ayrıca HSYK Genel Sekreterliğine yazı yazılarak Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığının yürütülen soruşturma ile ilgili cumhuriyet savcısı hakkında herhangi bir soruşturma açıp açmadığının sorulmasını istedi.
Mahkeme Başkanı Musa Yeşil, kararda, HSYK Genel Sekreterliğine soru talebini reddederek, sanık Kadir İnan'ın savunmasının alınabilmesi için yakalama kararı çıkartılmasına, Nebil Ark'ın da zorla getirilmesine ve Emniyet Genel Müdürlüğünün müdahilliğine karar verdi.
Mahkeme, Yılmaz Çıtır'ın tanık olarak dinlenmesine, Turgut Özal Üniversitesi Hastanesinin güvenlik kamera görüntülerinin getirilmesine karar vererek, eksiklerin giderilmesi için duruşmayı erteledi.
İddianame
İddianamede, Ankara Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne ait sivil plakalı otomobilin 16 Temmuz 2014'te, müşteki polis memuru Bilal Okumuş'un Keçiören'deki evinin önünden saat 04.00 sıralarında çalındığı, otomobilde çelik yelek, çelik levhalar, polis yeleği, şapkası, biber gazı, araç içi kamera ve hafıza kartı, navigasyon cihazı gibi malzemeler olduğu, otomobilin aynı gün 10.20 sıralarında terk edilmiş vaziyette Altındağ'da bulunduğu belirtildi.
Soruşturma sürecinde, Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünün, soruşturulan bazı organize suç örgütleriyle ilgili gizli belgelerinin, kuruma ait telsiz kodlarının, personel bilgilerinin, resmi ekip aracının çalınarak, suç örgütlerine "siyasi gayeler elde etmek maksadıyla" verildiğinin anlaşıldığı kaydedilen iddianamede, sanıklardan İnan dışındakilerin, "Fetullahçı terör örgütü üyesi oldukları" ve "örgütün devlet içinden pasifize ve tasfiye edilmesini engellemek, devleti Paralel Yapı'nın mensuplarına mahkum ve muhtaç göstermek, yeni atanan kadroların başarısız olduğunu ispatlamak, hükümetten intikam almak, yeni atanan kamu görevlilerinin suç örgütleri karşısında yeterli mücadele veremeyeceğini ortaya koymak" amacıyla atılı suçları işledikleri öne sürülüyor.