Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki enerji denkleminin en önemli unsurlarından biri olan deniz kuvvetleri için hayati öneme sahip Taşucu Tersanesi aradan geçen yıllara rağmen bir türlü hayata geçirilemedi. Projenin sürekli olarak ertelenmesinde bürokratik engeller kadar kimi çevrelerin kasıtlı olarak alevlendirdiği toplumsal dinamikler de oldukça etkili oldu.
Yeni Şafak, konuya ilişkin ilk haberinde Taşucu Tersanesi'nin yaşadığı süreçleri, Türkiye için önemini ve Milli Güvenlik Kurulu'nun ilk kez bir tersane için karar yayınlamasını okuyucularına duyurmuştu. Peki, o dönemlerde tersanenin yapımına karşı çıkan isimler, bazı STK'lar ve dönemin bölge siyasetçileri kimlerin yönlendirmesiyle hareket etti?
Aleyhte tüm gösterilerde hep aynı adres: Heinrich Böll Vakfı
Protesto için bölgeye gelecek isimlerin otel parasını ödemişler
Yine başka bir belgedeyse protestocuların konaklamalarının da Alman Vakfı tarafından karşılanacağı duyuruluyor. "Konaklama limitli sayıda Heinrich Böll Vakfı tarafından karşılanmaktadır" bilgisinin yer aldığı belgede, söz konusu eylemlere katılacak isimlerin arasında Ultrike Dufner (Heinrich Böll Vakfı adına), Ali Şahin (Dönemin Taşucu Belediye Başkanı), Erdem Vardar’ın (Greenpeace Gemi Sökümü Kampanyası Sorumlusu) olduğu bilgisi paylaşılıyor.
Almanya neden karşı çıkıyor?
Taşucu'nda bir tersane yapılmasına ilişkin Alman Heinrich Böll Vakfı'nın neden bu kadar yakından ilgilendiği sorusuna yanıt veren konunun uzmanları, Doğu Akdeniz’deki sivil gemi ticaretinden kazanılması muhtemel kazançlar, aynı bölgedeki Türk Donanması'na her türlü desteği verecek bir merkezin olması, Türk tersanelerinin Alman tersaneleri ile rekabeti gibi konulara vurgu yaptı.
Almanya'nın Türkiye ekonomisinin denizcilik üzerinden gelişmesini istemeyeceğini belirten kaynaklar, dünya deniz ticaretinde çok önemli bir güzergah olan Akdeniz'de bir Türk tersanesinin olmasının çok ciddi ekonomik kazançlara sağlayabileceğine dikkati çekti.
Ayrıca bölgenin enerji jeopolitiğindeki önemi, Akdeniz’de güçlü olan bir Türkiye'nin kıta Avrupa’sına gidecek enerji projelerinin de vazgeçilmez ülkesi olmasını beraberinde getiriyor. Bu kapsamda özellikle batılı güçlerin kendi ülkelerinin vakıfları üzerinden sözde toplumsal faaliyetler adı altında Türkiye’deki kimi grupları fonladığı biliniyor.
"Anadolu'nun güneyinde büyük bir tersane stratejik zorunluluk"
Türk denizciliğinin gelişmesinde çok önemli katkıları bulunan ve muvazzaf olduğu dönemde özellikle Akdeniz’de Türkiye'nin hakimiyetini artırmasına yönelik stratejik planlamaların hemen hepsinde katkısı olan Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, Mersin Taşucu'nda kurulması planlanan tersanenin sağlayacağı katkıları Yeni Şafak'a değerlendirdi.
Türkiye'nin Doğu Akdeniz’de 1400 kilometreyi aşkın kıyısı olduğunu hatırlatan Gürdeniz, "21. yüzyıl deniz jeopolitiğinin en önemli merkezi Doğu Akdeniz" şeklinde konuştu.
Böylesine geniş bir alanı olmasına rağmen bu kıyılarda Türkiye'nin ağır tonajlı ticaret gemilerine acil durumlarda müdahale edebilecek, havuzlayabilecek imkan ve kabiliyetinin olmadığının altını çizen Gürdeniz, şöyle devam etti:
"Aksaz'da, İskenderun ve Magosa'da küçük yüzer havuzlara sahip tersanelerimiz var. Ancak Anadolu yarımadasının güneyinde maalesef büyük bir tersanemiz yok. İçinde bulunduğumuz yüzyılın en önemli önceliği taşımacılıkta büyük bir tersane kurmak.
Bugün geldiğimiz noktada Türkiye’nin kaybedecek vakti olmadığını bir kez daha altını çizerek söylemekte fayda görüyorum. Akdeniz’de, özellikle de Taşucu’nda gemi inşa-onarımı yapılabilecek büyük bir tersanenin kurulması yalnızca ticari açıdan önemli değil, böyle bir adımın atılması gelinen nokta itibariyle stratejik zorunluluk."