'Dövize olan talebin azaltılması hayati derecede önemli'

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Erdal Tanas Karagöl köşesinde Türkiye ekonomisinin dolar ile imtihanına ışık tuttu. Salih Tuna, Aydın Ünal, Mehmet Acet ve Fatma Barbarosoğlu da gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
Fatma Barbarosoğlu, Aydın Ünal, Erdal Tanas Karagöl, Mehmet Acet ve Salih Tuna.

Erdal Tanas Karagöl, Salih Tuna, Aydın Ünal, Mehmet Acet ve Fatma Barbarosoğlu'nun yazılarının en dikkati çeken bölümleri:

Türkiye bu kuşatmayı da kıracaktır

https://image.piri.net/resim/upload/2016/12/05/09/15/6021a66f1.jpg

Son dönemde “Dolar ne olacak?”, “Doların değeri neden artıyor?”, “Doların değer artışını önlemek için neler yapmalıyız?” soruları, sıklıkla karşılaştığım ve cevabını vermeye çalıştığım kritik sorular.

Şunu başta ifade etmem gerekiyor ki, Doların değer artışını ya da Türk Lirasında değer kaybını yalnızca ekonomik göstergeler ya da ekonomik gerekçelerle açıklayamayız.

Çünkü, Dolardaki değer artışı, bizim ya da bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin üretim yapılarından, dış açıklardan, düşük tasarruflardan ve dolayısıyla ortaya çıkan kırılganlıklar sebebiyle gerçekleştiği gibi; dış şoklar, derecelendirme kuruluşlarının not açıklamaları, gelişmiş ülkelerdeki yüksek faiz artışları ve spekülatif sermaye hareketlerinin de göz ardı edilmeyecek bir payı var bu durumda.

'Burada' denilmeye hakkı yok mu?

https://image.piri.net/resim/upload/2016/12/05/09/18/1c2e34f42.jpg

Türkiye çok değişik politikacılar gördü; büyüklerimizin Nasreddin Hoca fıkrası tadında andıkları Osman Bölükbaşı bunlardan biridir.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da ilerde muhakkak çok anılacaktır.

Fıkra tadında mı derseniz, orası biraz netameli.

Ama anılacak olması itibariyle kalıcı olmuştur; nasıl derler, tarihe geçmiştir.

Gerçekten de hiçbir politikacıda olmayan nev'i şahsına münhasır bir tarzı var.

Mesela…

Böyle bir tuzak ülkeye kazandırır mı, kaybettirir mi?

https://image.piri.net/resim/upload/2016/12/05/09/19/bf0b9c633.jpg

AK Parti ve MHP, Türkiye'nin ufkunu açacak, sistem sorununu çözecek dar kapsamlı bir anayasa değişikliği konusunda uzlaştılar. Değişiklik teklifinin Ocak ayında TBMM'de görüşülmesi, bahar aylarında da halkoyuna sunulması öngörülüyor.

Anayasa değişikliğinin halkoyuna sunulabilmesi için TBMM Genel Kurulu'nda en az 330 oyla kabul edilmesi gerekiyor. Hiç fire vermeyeceğine kesin gözüyle bakılan AK Parti'nin 316 oyu var. Bu durumda, MHP'nin en az 14 milletvekilinin “Evet” oyu vermesiyle 330 rakamına ulaşılabiliyor. Yani MHP, anayasanın halkoyuna sunulabilmesi için kilit rol oynuyor.

Tuzluk vekiller dışında kopuş yaşayan olmadı

https://image.piri.net/resim/upload/2016/12/05/09/20/c53720a94.jpg

Önümüzde kritik nitelikte 4 ay var.

Türkiye'nin sadece yıllarını değil, on yıllarını ilgilendiren yüzyıllık bir makas değişikliği, bu sözünü ettiğimiz.

Sağda solda, gittiğimiz yerlerde karşılaştığımız iki soru var.

Birincisi, MHP lideri Bahçeli, cumhurbaşkanlığı/başkanlık modeli ile yaptığı çıkış ile siyasi bir tuzak kurup AK Parti'yi ters köşeye yatırma niyeti mi taşıyor?

İkincisi, sistem değişikliğini öngören anayasa değişikliği, Meclis Genel Kurulu'na geldiğinde AK Parti'den fire çıkar mı? Yahut fire çıkarsa ne kadar çıkar?

Bahsettiğim kişiler ekranlara davet edilmiyor mu?

https://image.piri.net/resim/upload/2016/12/05/09/22/53321d30ekranalintisi.jpg

Yangın ile kül olan hayatların ve umutların ardından konuşmamız gereken en önemli mesele “koruyucu adalet”.

Diyeceksiniz ki hukuk hukuktur. Koruyucu hukuk, “koruyucu adalet” de nedir?

Tıp tıptır, koruyucu tıp da ne imiş demiyoruz, öyle değil mi?

Nasıl ki “koruyucu tıp” hastalık olmadan hastalığı engelleyici tedbirler almayı önceliyor ise, “koruyucu adalet”i sağlamak için de, suça götüren en önemli unsur olan vicdansızlığı besleyen durumlar, yapılar üzerine çalışılmalı.

Polis teşkilatında, “Herkesin polisi kendi vicdanıdır, polis vicdanı olmayanların karşısındadır” ibaresi yer alır.