Haziran ayında Meriç nehrinde 16 mültecinin boğularak yaşamını yitirmesi üzerine harekete geçen İstanbul polisi, aylar süren çalışması sonucunda insan kaçakçılığı yapan ve içlerinde yabancı uyrukluların da bulunduğu 24 kişilik çeteyi çökertti. Çetenin telefon konuşmaları ise bu insanları nasıl göz göre göre ölüme gönderdiklerini ni delili oldu. Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerinin çalışmaları sonucunda, insan kaçakçılığı yapan suç örgütü üyelerine yönelik olarak 3 gün önce 24 adrese eş zamanlı bir operasyon gerçekleştirdi.
ÇETEDE YABANCILAR DA VAR
Suç örgütünün yöneticisi olan Ercan Ç, 1'i Irak, 2'si Filistin, 3'ü Somali uyruklu kişilerin de aralarında bulunduğu 24 kişi yakalandı. Suç örgütü üyelerinin, yakalanan yabancı uyruklu kişileri şişme botlarla Meriç Nehri üzerinden Yunanistan'a geçirmeyi planladığı belirlendi. Zanlıların yapılan sorgulamalarından haziran ayında Meriç Nehri'nden Yunanistan'a geçmeye çalışırken ölen 3'ü çocuk 16 kişinin kaçırılmasını da organize ettikleri ortaya çıktı.
DAHA ÖNCE DE AYNISINI YAPMIŞLAR
Bu arada operasyon öncesinde teknik takibe alınan çete reisi Ercan Ç. ile Kazım A. arasındaki telefon konuşması da çetenin ne kadar acımasız olduğunu ortaya koydu. Çete üyelerinden birisinin Mart ayında yaşanan olayda mültecileri aralarında çocuklu kadınlar da dahil bota bindirmek yerine zorla döverek Meriç nehrine soktukları ve öldürdükleri bilgisi polisi bile dehşete düşürdü. Yine telefon konuşmalarında aynı kişinin mültecileri Meriç'e sokarak boğmasının ilk olmadığı da anlaşılıyor. Erdinç Ç. bu kişinin hazirandaki olaydan önce bir grup mülteciye daha aynı şekilde davranıp ölüme gönderdiğini; böyle giderse para kazanamayacaklarını söyleyerek yakınıyor. Acımasız 24 çete üyesi, polisdeki ifadesinin ardından Adliye'ye sevkedildi.
İŞTE ACIMASIZLIĞIN BELGESİ O KONUŞMALAR
E.Ç.: Eleman sopayla dövmüş onları, atmış suya
K.A.: Gerçekten mi ya?
E.Ç.: 2 defa oldu biliyor musun? Hiçbir şey kalmadı elimizde. Sen biliyorsun, herkes birbirini tanıyor, birbirlerine söylüyor, konuşuyorlar. Biz böyle nasıl iş yapacağız. Para kazanamayız böyle giderse.
K.A.: Evet doğru.
E.Ç.: Vallahi bilmiyorum. Biz sağlam bir şey yapmasak kimse bize artık iş vermez. Sopayı alıyor, onları vura vura suya atıyor. Kadınlar girmek istemeyince dövüyor. Kadınlar kucağında çocuklarıyla suya atılmış. Su götürmüş onları. Göçmenler 'su çok derin, akıntı hızlı' deyip suya girmek istememiş. Geri zekâlılar da sopalarla dövmeye başlamış. Hepsini döve döve suya zor atmışlar. Oradaki ağaçlardan kesmişler. Islak odun yapmışlar. Sonra döverek atmışlar suya.
K.A.: Peki sen ne dedin?
E.Ç.: ..... yüzünden mecbur kaldım. Karşı tarafa dedim ki 'Biz diğer tarafa dağdan geçirdik. Belki tırmanamayınca suya girmişlerdir. Böyle olmuştur' dedim. Su çok diyor bazıları. Yüksek diyorlarmış.
K.A.: Yahu 1 metre su.