TBMM Genel Kurulu'nda yapılan görüşmelerde, sosyal medya düzenlemesinin 29. maddesi kabul edildi.
1-3 YILA KADAR HAPİS CEZASI İSTENECEK
TCK'ya "halkın yanıltıcı bilgiye alenen yayma suçu" eklenecek. Yapılan değişiklikle söz konusu suçu işleyenler için 1 ila 3 yıl arası hapis cezası istenebilecek.
29. MADDE NE SÖYLÜYOR?
29. maddenin bünyesine dahil edileceği Türk Ceza Kanunu’nun 217. maddesi şöyle:
TCK'ya eklenen yeni madde ile ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma' suçu tanımlandı.
TCK’ya "Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” başlığı ile Madde 217/A eklenecek.
“(1) Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.
(2) Suçun, failin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır.
İtibar suikasti ve sosyal medya mağduriyetlerinin artması ile devletler "ultima ratio" yani “son çare” olarak meseleyi suç kapsamına almaktadır. Ülkemizde getirilen düzenleme de bu doğrultuda geliştirilen çözümlerden farklı değildir. TCK'ya eklenen yeni madde ile ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma' suçu tanımlanacak.
Yeni düzenlemede suçun oluşması için şu beş şart aranacak:
Sosyal medya şirketlerinin yapılan yargılama ve soruşturmalarda kullanıcı bilgilerini bildirmemesi veya kullanıcılara yanıltıcı bilgi sunmamaları konusunda etkin bir uyarı yapmaması devletleri bu alanda kamu düzenini sağlamak için suç ihdas etmeye yöneltmiştir.
Düzenleme bir kimsenin “yalan söylemesi” durumuna indirgenebilecek nitelikte değildir. Zira söz konusu yalanın toplumu etkileyecek düzeye gelmesi halinde dahi bu eylem ancak diğer 4 şartın da oluşması halinde suç olarak görülmektedir. Bu maddenin ''dar yorumlanabileceği' yönündeki kaygılar bu anlamda yersiz kalmaktadır.
''İfade” kapsamındaki suçların çoğu gibi araçsallaştırılması riskine dikkat çekilmesine karşın bu bağlamdaki dosyaların pek çoğunda değerlendirme kriterleri Yargıtay’ın yaklaşımlarına ve AYM’nin kararlarına göre gelişmektedir.