28 Şubat sürecinde binbaşı rütbesindeyken Türk Silahlı Kuvvetleri'nden (TSK) ihraç edilen ve yapılan son düzenlemeyle hakları iade edilip albay rütbesiyle emekli edilen Hava Kıdemli Albay Mustafa Hacımustafaoğulları, yaşadıklarını anlattı.
Hacımustafaoğulları, irticai faaliyetlerde bulunduğu iddiasıyla ordudan atıldığını anlatarak, mağdur edildiğini söyledi.
Askerde iki darbe gördümAskerlik hayatında 2 darbe gördüğünü ifade eden Hacımustafaoğulları, 12 Eylül ihtilalinden sonra 1996 yılına kadar vesayet odaklarının memleketi yönettiğini ve o dönemdeki bir kısım siyasilerin bu durumdan rahatsız olmadığını kaydetti. Hacımustafaoğulları, bir kısmının da buna karşı çıkacak güce sahip olmadığını ve sindirildiğini dile getirerek, bu odakların baskılarını en fazla hissettirdiği kurumların başında TSK'nın geldiğini ifade etti.
Babamıza anlatamıyordukTSK'da vesayet sisteminin muhafaza edilmeye çalışıldığını belirten Hacımustafaoğlulları, şöyle konuştu:
"Biz silahlı kuvvetler içerisinde ister istemez bu sıkıntıyı en çok hisseden insanlardık. Biz bu yaşadıklarımızı evimizde babamıza anlatamıyorduk, anlattığımız zaman sanki hayal mahsulü bir şeyi söylüyormuşuz gibi geliyordu. Yapılan şeyleri sokakta insanlara anlatamıyorduk. Tehlikeyi görüyorduk, 'Böyle bir tehlike var' dediğimizde de insanlar bize itibar etmiyordu çünkü o başka bir dünyaydı."
İlk 10'a girdim
Başarılı bir subay olduğunu dile getiren Hacımustafaoğulları, Hava Harp Okulu'nu ilk 10'a girerek bitirdiğini söyledi. Aynı zamanda devre 8'incisi olduğunu aktaran Hacımustafaoğulları, şunları kaydetti:
"Bu, ne demektir? 186 kişi mezun olduk. Okulu bitirdim, uçuşu kazanan 60 kişiden de birisiydim. Türkiye'de 60 kişiden birisiyim ve o 60 kişi içerisinde de ilk 10 içerisinde yer alan birisiyim. Hava Kuvvetleri'nin komuta kademesinde en üst noktalarda görev yapacak zekaya, eğitime, beceriye sahip bir insan iken tek suçumuz dindar olmak. Bundan dolayı maalesef ötekileştirildik, itildik kakıldık." Eşim bana 'askersen sen askersin ben değilim' dedi Hacımustafaoğulları, başka bir insanın kıyık kıyafet tercihlerine karışmanın kişiliğe hakaret ve karşıdaki kişiyi onursuzlaştırmak olduğunu belirterek, "Eşlerimize bu muameleyi yapanlar gerçek onursuzlardır, işin vicdani boyutu da bu." dedi.
Mustafa Hacımustafaoğulları, 1987 yılında boşanma davası açtığını ifade ederek, başından geçen bir olayı şöyle anlattı: "Ben eşimi 1987 yılında mahkemeye verdim çünkü bana gelen yazılı emirde 'Eşi başörtülü olanlar başlarını açacak, açmazlarsa onların Silahlı Kuvvetlerle ilişkisi kesilecek.' deniliyor. 'Keserse kessin biz rızkı hiçbir zaman başkasından beklemedik, benim rızkımı Rabbim zaten belirlemiş dedim.' ama olay farklı. Ben de eşime emri gösterip 'Bak komutan emir verdi, başını açacaksın.' Hanım da bana 'Senin komutanın sana karışsın, askersen sen askersin ben asker falan değilim bana ne karışıyor?' cevabını verdi. Kağıt üzerinde boşanmak zorumda kaldık Eşimle hiçbir sorunum olmamasına rağmen yapılan bu ayıbı ortaya çıkartmak için eşimi mahkemeye verdim. Ben emri getiriyorum, eşim de 'Ben asker değilim.' deyip bu emre uymuyor komutan da 'Uygulanacak.' diye ısrar ediyor. Dedim ki 'Bunlar, bu emirler mahkeme kayıtlarına geçsin.' Çünkü gizli diyorlar. Mahkeme bizi ikinci celsede boşadı. Ben eşimden kağıt üzerinde boşandım. Resmen, mahkeme kararıyla boşanmak zorunda kaldım. Ben eşimden boşanır mıyım, böyle bir şey mümkün mü? Daha sonra eşimle tekrar nikah kıydık ama bize bunu yaptılar, yani benim onurumla yanımda taşıdığım eşime bunu yaptılar." 28 gün apar topar içeri tıkıldım Hacımustafaoğulları, Ankara'da görülen 28 Şubat davasında yargılanan sanıkların en ağır cezayı alacaklarına inandığını söyledi. Darbecilerin, mahkemelerdeki ifadelerinde yaptıklarını gizlediklerine vurgu yapan Hacımustafaoğulları, 28 Şubat davasında yargılanan sanıkların sanki o dönemde bu zulümleri işlememiş gibi mahkemede "Biz dindarlara saygılı, iyi davrandık." dediklerini aktardı.
Mustafa Hacımustafaoğulları, milletin, yapılanlara şahit olduğunu belirterek, "Bütün millet şahittir. Bunlar bu alçaklığı, bu haysiyetsizliği, bu millete reva gördüler ve işin garip tarafı o dönemde Batı Çalışma Grubu cuntası... FETÖ nasıl bir terör örgütüyse nasıl hain bir şebekeyse Batı Çalışma Grubu da aynı onlar gibi hain, alçak bir şebekedir." değerlendirmesinde bulundu.
Hacımustafaoğulları, 1992 yılında yüzbaşıyken irticai faaliyetlerde bulunduğu gerekçesiyle 28 gün apar topar cezaevine konularak hücre hapsinde kaldığını vurgulayarak, "PKK eşkiyalarının, teröristlerin sorgulandığı gibi sorgulandık hem de bir yüzbaşıyken." dedi.
"Ordudan atılan subaylar, iş bulamıyordu"
YAŞ kararı ile 1997 yılında kendisi gibi binlerce subayın ordudan atıldığını aktaran Hacımustafaoğulları, birçok subayın da zorla emekliye ayrıldığını söyledi.
Mustafa Hacımustafaoğulları, ordudan atılan subaylara iş bulma konusunda da zorluklar çıkarıldığını ifade ederek, şunları kaydetti:
"İnsanlar yüzünüze bakmıyor, özel sektör bile bizden korkuyordu. İş bulamıyorlardı. Çoğu arkadaşım çöpçülük, tuvalet temizliği yaptı. İşe giremeyenler çöplerden topladıklarını satarak onları paraya dönüştürmeye çalıştı, bir kısmı hayatını böyle idame ettirdi."
Hacımustafaoğulları, 10 bine yakın insanın apar topar ordudan atıldığını dile getirerek, "O dönemde Türkiye'de DEAŞ'ı üreteceklerdi ama biz bu oyunu bozduk. Bizden bir silahlı örgüt çıkartacaklardı, hedefleri buydu bu zulmü yapıp, DEAŞ, Irak'ta değil Türkiye'de kurulacaktı." dedi.
"İmtihanımızdır dedik, sabrettik"
Yapılanlar karşısında müspet bir hikmet aradıklarını anlatan Hacımustafaoğulları, "Öyle bir şey yoksa bile Rabbimin bir takdiri vardır. Rabbim ne eylerse güzel eyler, öyle gördük mutlak bu insanlar kötü niyetle bunu yapsalar da Rabbim'in geleceğe dönük mutlaka farklı hikmetleri vardır ve bu da bizim imtihanımızdır dedik, sabrettik mücadeleyi sürdürdük." diye konuştu.
Hacımustafaoğulları tüm yaşadıklarına rağmen devletin kendisini göreve çağırması durumunda buna "hayır" diyemeyeceğini sözlerine ekledi.