Meclis Genel Kurulunda, 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi görüşmelerine başlandı.
Genel Kurul, TBMM Başkanı Mustafa Şentop başkanlığında toplandı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, 2021 yılı bütçesine ilişkin yaptığı sunumda, bütçeye ilişkin müzakerelerin bugün itibarıyla başladığını belirterek, "Milli iradenin tecelligahı olan TBMM'de yaptığımız bütçe görüşmeleri, yürütme erkinin demokratik yollardan denetlenmesine zemin oluşturmaktadır. Cumhurbaşkanlığı Kabinesi tarafından yapılacak icraatların yol haritası olan bütçe teklifimiz, milletimize en iyi kamu hizmetlerini en etkin şekilde ulaştırma vizyonumuz yönünde hazırlanmıştır." ifadesini kullandı.
Bütçenin, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin 3. bütçesi olarak sistemin getirdiği esneklik ve dinamizmin avantajlarını taşıdığını vurgulayan Oktay, "Bütçemiz, eğitim, sağlık, adalet ve güvenlik başta olmak üzere enerjiden tarıma, ulaştırmadan sanayiye Cumhurbaşkanımız liderliğinde her alanda elde ettiğimiz kazanımları daha da yükseltecek somut ve orta vadeli hedeflerimizin dayanağını oluşturmaktadır." diye konuştu.
2021 Yılı Bütçesi'nin temel misyonunun yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınına bağlı olarak ortaya çıkan küresel yeniden yapılanma sürecinde Türkiye ekonomisinin sağlam ve öngörülebilir adımlarla ilerlemesini temin etmek olduğunun altını çizen Oktay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu çerçevede bütçemizin hedefi; yeni normalde ülkemizin küresel ölçekte hak ettiği yeri almasıdır. Türkiye’nin kalkınma sütunlarını oluşturan alanlarda sağlanan ilerleme, Türkiye sevdamızın, büyük bir gayretin ve emeğin sonucudur. Cumhurbaşkanımızın Başbakanlık dönemi de dahil olmak üzere, hükümet programlarıyla, kalkınma planlarıyla, konu bazlı strateji belgeleri ve eylem planlarıyla, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçişle birlikte cumhurbaşkanlığı programı ve 180 günlük ilerleme planlarıyla her bir adım üzerinde titizlikle çalışılmış ve uygulanmıştır. 2023, 2053 ve 2071 gibi gelecek tasavvurlarımız, ilmek ilmek örülmüş, hem merkezde hem yerelde vatandaşa dokunan ve Türkiye’yi ilerleten kamu hizmetleri, dev eserler ve sürdürülebilir politikalar hayata geçirilmiştir.
2021 yılı bütçemiz, sağladığımız ilerlemeleri daha da öteye taşıyacak, her bir vatandaşımızın beklentisi, talepleri ve hayalleri doğrultusunda yeni başarı hikayelerimizin dayanağını oluşturacaktır. Geçmişteki bütçelerimizde olduğu gibi bu bütçemiz de alın teriyle değer üreten işçilerimizin, ekonomiye bereket katan esnafımızın, iş insanlarımızın, çiftçimizin ve tüm girişimcilerimizin bütçesidir. Yaşadığımız salgın döneminde evlerinden, ailelerinden uzak fedakarca çalışan sağlık çalışanlarımızın, evlerini birer sınıfa dönüştüren öğretmenlerimizin ve vefa gruplarında büyüklerimizin yardımına koşan emniyet güçlerimizin bütçesidir. Ekonomik belirsizliklere salgının oluşturduğu şoklar eklenmişken 'Biz Bize Yeteriz' diyerek 83 milyon tek yürek kenetlenmiş alicenap milletimizin bütçesidir. 2021 bütçesi, terörü kaynağında kurutmuş, her bir köşesinde huzuru ve güveni tesis etmiş Türkiye’nin bütçesidir. Yerli, milli imkanlarla geliştirdiği savunma sanayii ürünleriyle Karabağ’ın 44 günde özgürlüğe kavuşmasına en güçlü katkıyı veren, 45 günde sıfırdan hastaneler inşa eden, 4. Ulusal Antarktika Bilim Seferi’ni 30 günde tamamlayan Türkiye’nin bütçesidir."
2021 bütçesinin, "e-Devlet Dijital Türkiye" çalışmalarıyla kamu hizmetlerinde çağ atlayan, "TÜRKSAT Uydu" projeleriyle çıtayı uzaya taşıyan Türkiye’nin bütçesi olduğuna dikkati çeken Oktay, "Bütçemiz, toplumsal hayatta her geçen gün daha da güçlenen kadınlarımız, ülkemizin en önemli zenginliği olan gençlerimiz ve öğrencilerimiz için daha müreffeh yarınları hedeflemektedir. Salgın şartlarında kamu, özel sektör ve üniversite elbirliğiyle ihtiyaç halinde 15 günde solunum cihazı üretebilen, iç talebi karşılamanın yanı sıra tüm dünyaya yardım eli uzatabilen ve aynı anda Doğu Akdeniz’de, Suriye’de, Libya’da hakkaniyet mücadelesini sürdüren Türkiye için zor diye bir şey yoktur. Her zaman söylüyoruz; imkansız ise sadece zaman alır. İşte bu bütçemizle imkansız görülen atılımları mümkün hale getirecek, zor denilen yatırımları birlik ve beraberlik ruhuyla kolaylaştıracak ve hayata geçireceğiz." değerlendirmesinde bulundu.
2021 bütçesiyle Türkiye'yi hedefleri doğrultusunda daha da büyütmek, geliştirmek ve kalkındırmak için çalışacaklarını ifade eden Oktay, "Bütçemiz AK Parti Hükümetleri döneminde hazırlanan geçmiş 18 bütçe gibi Türkiye’nin başarı hikayelerine ve muzaffer çıktığı mücadelelere dayanak oluşturacaktır. Önümüzdeki yıl çalışmalarımızda yine vitesi daha da yükseltecek, milletimizle omuz omuza daha nice başarıya hep birlikte yine imza atacağız." dedi.
Oktay, Performans Esaslı Program Bütçe Sistemi'ne göre hazırladıkları 2021 yılı bütçesinin, toplumun ihtiyaç ve beklentilerinin bütçede daha isabetli bir şekilde yer alması, kamu kaynakları ile kamu hizmetleri arasında bağ kurulması ve harcama önceliği geliştirilmesine imkan tanıyan, kamu mali yönetimini güçlendiren bir yapıya sahip olduğunu söyledi. Fuat Oktay, şöyle devam ettİ:
"Performans esaslı program bütçeye geçilmesi ile bütçenin girdilerden ziyade çıktı ve sonuç odaklı bir yaklaşımla hazırlanması, uygulanması, izlenmesi ve değerlendirilmesi; ayrıca bütçenin daha sade ve anlaşılır hale gelmesi sağlanmıştır. Bütçemiz, Yeni Ekonomi Programı hedefleri ile uyumlu olarak hem yatırım ve istihdamın artırılmasını hem de enflasyon ve cari açığın azaltılmasını amaçlayan ayrıca Kovid-19 salgınıyla mücadelemizi destekleyecek nitelikte işlevsel bir bütçedir."
Dünya ekonomisi
Dünya ekonomisindeki gelişmelere değinen Oktay, "Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını sebebiyle belirsizliğin üst seviyede olduğu, zor bir süreçten geçmekteyiz." ifadesini kullandı.
Salgının, toplumları birçok yönden derinden etkilerken küresel ekonomide yakın tarihin en ciddi ekonomik şokunun yaşandığına işaret eden Oktay, şunları söyledi:
"Gerek üretim gerekse tüketimin aynı anda düştüğü bu süreçte dünyada milyonlarca kişi işsiz kalmış ve alınan tüm önlemlere rağmen ortaya çıkan tahribatta hala sürmektedir. Uluslararası Para Fonunun Ekim ayı Küresel Ekonomik Görünüm Raporu'na göre, dünya ekonomisinin bu yıl yüzde 4,4 oranında daralması beklenmektedir. Bu oran, 2009 küresel krizinden bu yana dünya ekonomisindeki en derin daralma olarak dikkat çekmektedir. Bütçemizi Kovid-19 salgınının küresel anlamda ekonomik ve sosyal hayatı olumsuz etkilediği, risklerin ve belirsizliklerin sürdüğü bu zorlu ortamda hazırladık.
2019 yılında ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşları, Avro Bölgesi’nde genele yaygın zayıf performans, Brexit’e ilişkin belirsizlikler, Çin'deki sıkı kredi politikalarıyla azalan yatırımlar, ABD başta olmak üzere gelişmiş ülkelerdeki parasal normalleşme ve azalan küresel talep ve güven, küresel büyüme ve ticaret hacminin yavaşlamasına sebep olmuştur. 2020 yılında halihazırda yavaşlayan bir küresel ekonomi ile girilirken, ortaya çıkan Kovid-19 salgınına karşı alınan önlemler ve kısıtlama tedbirleri neticesinde hem üretimde hem de talepte küresel ölçekte tarihi gerilemeler kaydedilmiştir. Salgının etkileriyle 2020 yılının ikinci çeyreğinde ekonomilerde kayda değer biçimde küçülmeler gözlemlenmiş, büyük istihdam kayıpları yaşanmıştır. Bu dönemde sanayi üretimi ve ticaret hacmi sert bir biçimde gerilemiş, perakende satışlarda düşüş gözlenmiştir. Salgının hızla yayılması ABD, İtalya, İspanya, İngiltere gibi büyük ekonomilerin de arasında olduğu birçok ülkenin sağlık sistemleri üzerinde yıkıcı etkiler bırakırken başta hizmetler sektörü olmak üzere ekonominin önemli alanlarında ciddi hasarlara neden olmuştur. Özellikle turizm ve ulaştırma sektörleri bu süreçte ağır darbe almıştır. Yine bu süreçte sermaye akımları gelişmekte olan ülkeler aleyhine bozulurken, bahse konu ülke para birimleri değer kaybetmiştir.
Uluslararası Para Fonunun Ekim ayı raporuna göre, gelişmiş ekonomilerde ekonomik daralmanın bu yıl yüzde 5,8 oranında olması ve 2021 yılında ise iktisadi faaliyette tekrar toparlanma yaşanması ile yüzde 3,9 oranında büyüme kaydedilmesi beklenmektedir."
2019 yılında yüzde 3,7 oranında büyüyen gelişmekte olan ekonomilerin salgın kaynaklı olarak 2020 yılında yüzde 3,3 küçülmesinin öngörüldüğünü ifade eden Oktay, söz konusu ülke grubunun büyümesinin 2021 yılında tekrar yüzde 6 seviyesine çıkacağının düşünüldüğünü dile getirdi.
Salgından olumsuz etkilenen kesimleri desteklemek amacıyla hayata geçirilen tedbir ve mali destek paketleri ile ülkelerin normalleşme adımlarının etkisiyle 2020 yılının mayıs ayından itibaren küresel ekonomik aktivitede bir miktar toparlanma gerçekleşmesine rağmen aşağı yönlü risklerin varlığını koruduğuna işaret eden Oktay, "Halihazırda aşılama çalışmalarının henüz başlangıç döneminde olması, ülkelerin uyguladığı genişletici para ve maliye politikaları, iktisadi faaliyetteki toparlanma ve baz etkisi ile birlikte 2021 yılında küresel büyümenin yüzde 5,2 oranında gerçekleşeceği tahmin edilmektedir." dedi.
2019 yılında işsizlik oranının küresel düzeyde yüzde 5,4 olarak gerçekleştiğini dile getiren Oktay, koronavirüs salgınının istihdam üzerindeki olumsuz etkilerini sınırlandırmak amacıyla hükümetler tarafından tedbir paketleri hayata geçirilmiş olsa da işsizlik oranlarında küresel ölçekte kayda değer artışlar gözlemlendiğini belirtti.
Söz konusu istihdam kayıplarının özellikle hizmetler sektöründe yoğun olarak hissedildiğine işaret eden Oktay, "Zayıf küresel faaliyetin arz kapasitelerindeki kalıcı hasarlara, üretken sermaye kaybına ve doğal işsizlik oranında uzun süreli artışa yol açabileceği değerlendirilmektedir." açıklamasını yaptı.
2019 yılında gelişmiş ekonomilerde yüzde 1,4 olarak gerçekleşen yıllık ortalama enflasyonun 2020 yılında yüzde 0,8 oranında gerçekleşmesinin tahmin edildiğini anımsatan Oktay, "2019 yılında yüzde 5,1 seviyesindeki gelişmekte olan ekonomilerin enflasyon oranının ise 2020 yılında yüzde 5 olarak gerçekleşmesi öngörülmektedir. Brent petrol fiyatları 2020 yılına varil başına 70 dolar seviyesinden başlamasına rağmen oldukça düşük seviyelere geriledikten sonra 40-50 dolar bandına yerleşmiştir. Önümüzdeki dönemde, petrol fiyatlarının belirli bir süre daha bu seviyelerde kalması öngörülmektedir." diye konuştu.
Salgın nedeniyle vergi gelirlerindeki düşük seyir ile başta sağlık harcamaları ve geniş çaplı mali destek paketleri nedeniyle gider artışlarının, kamu maliyesi üzerindeki baskıyı artırdığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, "Bu kapsamda, dünya genelinde artış eğilimine giren borç stoku da kamu maliyesinin sürdürülebilirliğini tehdit etmeye başlamıştır. Gelinen bu noktada, önümüzdeki dönemde salgının seyri, başta turizm gelirleri olmak üzere hizmet gelirlerinin ne zaman toparlanacağının net olarak tahmin edilememesi, tedarik zincirlerinin bozulması, emtia fiyatlarındaki dalgalanmalar ve jeopolitik gerginlikler küresel ekonominin temel risk kaynaklarını oluşturmaktadır. Buna karşın, aşı ve tedavi çalışmalarında sona yaklaşılmış olması ve genişlemeci mali tedbirlerin 2021 yılına uzatılmasının küresel düzeyde riskleri azaltabilecek unsurlar olduğu düşünülmektedir." ifadesini kullandı.
Türkiye ekonomisi
Türkiye ekonomisindeki gelişmelere değinen Oktay, Türkiye ekonomisinin dengelenme sürecinin ardından, 2019’un son çeyreğindeki yüzde 6,4 oranında güçlü bir büyüme performansının etkisiyle yılın tamamında yüzde 0,9 oranında büyüyerek küresel kriz sonrasındaki kesintisiz yıllık büyüme eğilimini sürdürdüğü bilgisini verdi.
Fuat Oktay, şunları kaydetti:
"2020 yılının ilk çeyreğinde birçok ülkeden pozitif ayrışarak yüzde 4,5 oranında büyüme kaydedilmesine karşın, salgının tüketici davranışı üzerindeki etkileri ve salgının yayılmasına engel olmak için alınan önlemlerin ekonomik faaliyeti sınırlandırması, ayrıca salgına bağlı olarak dış talepteki daralma sonucunda net mal ve hizmet ihracatındaki gerileme nedeniyle yılın ikinci çeyreğinde Türkiye ekonomisi yüzde 9,9 oranında daralmıştır.
Haziran ayından itibaren vaka sayılarındaki düşüşle birlikte salgın çerçevesinde getirilen kısıtlamalar hafifletilmiş, üçüncü çeyrek itibarıyla ekonomi hızlı bir toparlanma sürecine girmiştir. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış Gayri Safi Yurtiçi Hasıla yılın üçüncü çeyreğinde, ikinci çeyreğe göre, yüzde 15,6 oranında artarak güçlü toparlanmayı teyit etmiştir. Finansal şartlardaki iyileşmenin iç talebe destek vermesiyle üçüncü çeyrekte Türkiye ekonomisi yüzde 6,7 oranında büyüme kaydetmeyi başarmıştır. Tekrar uygulamaya konulan salgın kısıtlamalarına rağmen, 2020 yılını pozitif bir büyüme ile kapatmayı öngörüyoruz. Ekim ve Kasım ayına ilişkin ilk öncü göstergeler de bu beklentimizi doğrular niteliktedir. 2021 yılında büyümenin yurt içi ve yurt dışı talep arasında dengeli bir görünüm sergilemesini ve ekonomimizin yüzde 5,8 oranında büyümesini hedefliyoruz. Bu büyüme sürecini, makroekonomik istikrarı koruma ve enflasyonla mücadele çabalarımızla çelişmeyecek şekilde kurguluyoruz ve bu sürecin her aşamasını da titizlikle takip edeceğiz."
"İstihdam teşvikleri etkili bir biçimde uygulanmaya devam edilecek"
Oktay, gelecek yıl hedeflenen yüzde 5,8'lik büyümeyle birlikte iktisadi faaliyetteki hızlı toparlanma ve bunun sonucunda iş gücüne katılım ve istihdam oranlarında iyileşme kaydedilmesini öngördüklerini söyledi.
İktisadi güven ortamının güçlenmesi sonucunda ertelenmiş yatırımların hayata geçirilmesi ve üretimdeki artışla birlikte, istihdam teşviklerinin etkili bir biçimde uygulanmaya devam edileceğini belirten Oktay, beceri envanterinin çıkarılması, iş-beceri uyumunun artırılması, mesleki eğitim programlarının beceri temelli olarak güncellenmesi, dijitalleşmeye uyumun hızlandırılması, etkin kariyer danışmanlığı ve aktif iş gücü programlarının hedef odaklı uygulanması gibi yapısal adımlar atacaklarını anlattı.
Bu çerçevede 2021 yılında 2020 yılına göre istihdamın 1 milyon 598 bin kişi artması ve işsizlik oranının yüzde 12,9'a gerilemesinin beklendiğini ifade eden Oktay, 2019 yılında gıda fiyatlarındaki olumlu seyir, ılımlı talep şartları, enflasyon beklentilerinde iyileşme ve maliyet baskılarının ortadan kalkmasıyla birlikte TÜFE yıllık artış hızının ivme kaybederek yüzde 11,8 seviyesine gerilediğini dile getirdi.
Fuat Oktay, "2020 yılında ise kurlardaki hareketler ve gıda fiyatlarındaki görece yüksek seyir, TÜFE yıllık artış hızındaki ivme kaybını ortadan kaldırmış ve yıllık tüketici enflasyonu kasım ayında yüzde 14 oranında gerçekleşmiştir. Son dönemde gerek toplumun farklı kesimleri ile yapılan geniş katılımlı istişarelerin sonucu olarak geliştirilmekte olan gerekse Yeni Ekonomi Programı'nda öngörülen politikaların hayata geçirilmesiyle enflasyonun kalıcı olarak düşük ve tek haneli seviyelere indirilmesi temel hedeflerimizdendir." diye konuştu.
"İhracatta YEP hedeflerini yakalayacağımızı öngörmekteyiz"
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, Kovid-19 salgınının, Türkiye'nin en büyük ihracat pazarı olan Avrupa ülkelerinde ekonomik aktivitede oluşturduğu yavaşlamanın dış talebi olumsuz etkilediğine dikkati çekti.
Oktay, "2019 yılında 180,8 milyar dolara yükselen yıllık ihracatta 2020 yılında YEP hedeflerini yakalayacağımızı hatta üzerine çıkacağımızı öngörmekteyiz. 2021 yılı ihracat hedefimiz ise 184 milyar dolardır." dedi.
Tasarım ve yüksek teknoloji alanında Türkiye'nin elde ettiği gelişmelerin henüz ihracata istenilen düzeyde yansımadığını dile getiren Oktay, yüksek katma değerli ürün ihracatının artırılmasına dönük çalışmaları yoğunlaştıracaklarını ifade etti.
Fuat Oktay, Türkiye'nin salgın sonrası süreçte küresel ticaretteki ve tedarik zincirlerindeki değişimlere yeni nesil uygulamalarla uyum sağlayarak küresel ticarette önemli bir aktör olmaya devam edeceğinin altını çizdi.
Küresel turizmin durma noktasına gelmesi sonucunda salgın öncesi dönemde yıllıklandırılmış olarak 30 milyar doları aşan seyahat gelirlerinin 2020 yılında keskin bir düşüşle 10 milyar dolar seviyelerinde gerçekleşeceğini öngördüklerini bildiren Oktay, 2021 yılında ise salgının etkisinin hafiflemesiyle turizmdeki toparlanma sonucunda seyahat gelirlerinin artmasını öngördüklerini söyledi.
Cari işlemler açığının GSYH'ye oranının 2021 yılında yüzde 1,9 olarak gerçekleşmesinin beklendiğini belirten Oktay, salgının olumsuz etkilerini en aza indirmeye dönük erken dönemde alınan önlemler sayesinde bankacılık sektörünün sağlıklı bir şekilde çalışmaya devam ettiğini, yayımlanan göstergelerin bankaların sağlamlığını teyit eder nitelikte olduğunu vurguladı.
Türk bankacılık sektörünün ortalama sermaye yeterliliği oranının eylül 2020 itibarıyla yüzde 19,4 ve çekirdek sermaye yeterliliği oranının yüzde 14,8 ile oldukça yüksek bir seviyede gerçekleştiğine işaret eden Oktay, sektörün likidite, yabancı para pozisyonu ve kaldıraç oranı gibi göstergelerinin de uluslararası standartların öngördüğü asgari düzeylere göre oldukça yüksek seviyelerde olduğunu belirtti. Oktay, "Bankalarımızın 2020 yılı eylül ayı itibarıyla öz kaynak karlılığı yüzde 12,3, aktif karlılığı ise yüzde 1,2 olarak gerçekleşmiştir. Söz konusu oranlar sektörün güçlü finansal yapısını işaret etmektedir." dedi.
"Kamu bankalarımız reel sektöre verdikleri güçlü desteğin yanında karlılık oranlarını da korudu"
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, kredi piyasaları kullanılarak reel sektörün desteklenmesinin sadece Türkiye'ye özgü bir durum olmadığını, olağanüstü şartlar nedeniyle gelişmiş ve gelişmekte olan çok sayıda ülkenin, ticari kuruluşların ve tüketicilerin korunması amacıyla kredi kullandırmaya dönük düzenleme esneklikleri veya kredi destek paketleri gibi tedbirleri uyguladığını anlattı.
Salgın sürecinde kamu sermayeli bankaların çiftçi, esnaf, KOBİ, yatırımcı ve reel sektörün yanında olduğunu ancak bunu yaparken temel bankacılık uygulama ve prensiplerinden sapmadığını ifade eden Oktay, kamu sermayeli bankaların başta Sermaye Yeterlilik Rasyosu olmak üzere genel kabul görmüş bankacılık standartlarına gösterdiği güçlü uyumun, bunun en somut kanıtı olduğunu vurguladı.
Oktay, BDDK tarafından istenen minimum sermaye yeterlilik rasyosunun yüzde 12 olduğunu anımsatarak, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Üç büyük kamu bankamız ise 2020 yılı eylül ayı itibarıyla bu oranın çok üzerinde, yüzde 15 ila 18 arasında değişen sermaye yeterlilik rasyosu oranlarına sahiptir. Bir diğer önemli gösterge olan takibe dönüşen krediler oranında ise bankacılık sektör ortalaması yüzde 4,1 iken üç kamu bankamızda bu oran yüzde 2,10 ile yüzde 3,73 arasında değişmektedir.
Diğer ülkelerdeki takibe dönüşen krediler oranlarına baktığımızda Türkiye'nin çok üzerinde olduğunu görüyoruz. Örneğin İtalya'da yüzde 6,1, Hindistan'da yüzde 9,2, Rusya'da yüzde 9,3, Yunanistan'da ise yüzde 31,3'tür. Ayrıca, bu süreçte kamu bankalarımızın reel sektöre verdikleri güçlü desteğin yanında karlılık oranlarını da korudukları görülmektedir."
Bu süreçte Türkiye Varlık Fonu (TVF) ile Hazine ve Maliye Bakanlığının kamu bankalarının arkasında durduğunu ve pay sahipliği sınırları içinde gerekli desteği sunduğunu belirten Oktay, bunun, doğal ve istenen bir durum olduğunu, bankacılık sistemine bakışlarındaki rasyonel duruşun bir tezahürü olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
Fuat Oktay, "Ülkemizde yıllardır özel sermayeli bankalar hangi uygulama, düzenleme ve standarda tabi ise kamu sermayeli bankalarımız da bunlara tabi olmuştur. Uluslararası uygulamaları yakinen takip eden BDDK'nin her türlü düzenleme ve denetimine, sermayelerinden bağımsız olarak, kamu bankalarımız da tabidir. Üstüne bu kuruluşlarımız bir de Sayıştay denetiminden geçirilmektedir." şeklinde konuştu.
Hükümetleri döneminde kararlılıkla sürdürülen mali disiplin ve basiretli politikalar sayesinde bütçe açığını ve kamu borç stokunu risk unsuru olmaktan çıkardıklarını, açıklanan son verilere göre AB üyesi ülkelerde borç stokunun GSYH'ye oranının yüzde 87,8 olduğunu ifade eden Oktay, son 18 yılda borç stokunun kur, faiz ve likidite risklerine karşı duyarlılığının önemli ölçüde azaltıldığını dile getirdi.
Oktay, bu kapsamda, TL faiz seviyesindeki 5 puanlık artışın, TL'nin yüzde 5 değer kaybı ve GSYH büyümesindeki 2 puanlık azalış senaryoları karşısında borç stokunun GSYH'ye oranının duyarlılığının 2020 yılı itibarıyla 2002 yılına göre sırasıyla 0,5, 1 ve 0,5 puan iyileştiğini söyledi.
Kamu yatırımlarının yaklaşık yüzde 10'unu KÖİ ile hayata geçirildi
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, kamu maliyesindeki en önemli kazanımlardan birisinin KÖİ modeli olduğuna işaret ederek, bu modelle başta büyük ölçekli ve imza projeleri olan otoyol, köprü, tünel, havalimanı gibi altyapı yatırımlarının ve salgın döneminde önemi bir kez daha anlaşılan şehir hastaneleri gibi sağlık hizmeti sunumunda artan yatırım ihtiyaçlarının kamu maliyesine yükünü azalttıklarını belirtti.
AK Parti hükümetleri döneminde tamamlanan kamu yatırımlarının yaklaşık yüzde 10'unun bu modelle hayata geçirildiğini söyleyen Oktay, bu yatırımlarla inşa edilen tesislerin, sözleşme süreleri sonunda kamuya devredileceğini, bunların yeniden işletme hakkı devriyle gelir getirmesinin sağlanacağını anlattı.
Bu yatırımları, sözleşme süresi bittiğinde tercih edilirse devletin de işletebileceğine dikkati çeken Oktay, bütçeyi gereğinden fazla zorlamadan, kamuya ilave borç yükü doğurmadan ve muadillerinden daha kısa süre zarfında birçok büyük yatırımı aynı anda gerçekleştirdiklerini kaydetti.
Fuat Oktay, KÖİ modeliyle 3,5 yıl gibi rekor bir sürede tamamlanan İstanbul Havalimanı'nın üçte biri büyüklüğünde olmasına rağmen Berlin Yeni Havalimanı'nın ancak 14 yılda tamamlanabildiğine işaret ederek sözlerini şöyle sürdürdü:
"Projede 2019 yılında garanti ödemesi yapılmamış, aksine, hasılat payı ve kira bedeli DHMİ'ye ödenmiştir. İşletme süresi boyunca tahsil edeceğimiz kiraların toplam değeri 22 milyar avrodur. 2020 yılında Kovid-19 salgını nedeniyle uluslararası ve ulusal uçak seyahatleri tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de azalmış olduğundan, ortalama yıllık kira bedelinin çok çok altında bir garanti ödemesi veya mahsuplaşma gündeme gelebilecektir. Bu durum salgın dönemine özgü olup, hava trafiğinin normale dönmesiyle birlikte DHMİ, garanti ödemesi yapmayacağı gibi kira ile birlikte hasılat payı almaya da devam edecektir. İstanbul Havalimanı'nda salgın dönemi hariç hazinemizden herhangi bir ödeme yapılmaksızın devletimiz 10 milyar avro yatırım tutarına sahip bir havalimanına bedelsiz sahip olacak, üstüne 22 milyar avro gelir tahsil etmiş olacaktır."
Oktay, KÖİ yöntemi ile üç yıl kadar kısa bir süre içerisinde tamamladıkları 13 şehir hastanesiyle toplam yatak kapasitesinin dörtte biri olan 17 bin 856 nitelikli hasta yatağını ülkeye kazandırdıklarını, toplam 12 uluslararası ödüle sahip Avrasya Tüneli'ni de KÖİ modeliyle 4 yılda hizmete sunduklarını vurguladı.
Tüm KÖİ projelerinin, sözleşme dönemi sonunda yenileme yatırımları yapılmış olarak altyapısı ve üst yapısıyla çalışır vaziyette devlete devredileceğini belirten Oktay, "Ülkemize yüz yılda bir gerçekleşen kovid salgını gibi felaketlerle mücadele kapasitesi kazandırıyor; yıllarca kullanılacak, zaman ve maliyet tasarrufu sağlayacak dünya standartlarında havalimanlarını, köprüleri, tünelleri, yolları, hastaneleri miras bırakıyoruz." ifadesini kullandı.
"Mali alan, belirsizlik ortamında ekonomimize can suyu olmuştur"
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, AK Parti hükümetlerinin sürdürdüğü ihtiyatlı maliye politikaları ile kamu maliyesinde bugüne kadar elde ettikleri kazanımlar sayesinde oluşan mali alanın, Kovid-19 salgınının oluşturduğu belirsizlik ortamında Türkiye ekonomisine can suyu olduğunu söyledi.
Salgının ilk günlerinde harekete geçerek Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi'ni uygulamaya başladıklarını anımsatan Oktay, bu dönemde vergi ve sosyal güvenlik prim yükümlülüklerini erteleyerek işletmeleri desteklediklerini, 29,4 milyar lira vergi ödemesini ve 40 milyar lira sosyal güvenlik prim ödemesini ertelediklerini, 15 milyar lira tutarında vergi indirimi sağladıklarını anlattı. Oktay, "Böylece, Kovid-19 salgın dönemine özel olarak yapılan harcamalar, ertelenen gelirler ve indirimlerle birlikte oluşan finansman maliyeti de dahil edildiğinde bütçeden toplam 59 milyar lira kaynak ayırdık. Sosyal Destek Programı kapsamında 6,3 milyar lira, Kısa Çalışma Ödeneği kapsamında 21,8 milyar lira, Nakdi Ücret Desteği kapsamında 5,1 milyar lira ve işsizlik ödemesi kapsamında 4,2 milyar lira ödeme yaparak, 1,7 milyar lira normalleşme desteği verdik." bilgisini verdi.
Bütçeden yapılan harcamalara ilave olarak KGF limitini artırarak teminat sıkıntısı yaşayan işletmelerin finansmana erişimini sağladıklarını dile getiren Oktay, vatandaşlara, esnaf ve firmalara Hazine destekli KGF ile 326,5 milyar liralık kredi paketleri oluşturduklarını ve bu kapsamda Kasım 2020 itibarıyla toplamda 267,8 milyar lira kredi ödemesi yaptıklarının altını çizdi.
Fuat Oktay, salgının istihdam üzerindeki etkilerini en aza indirebilmek amacıyla çalışma ve sosyal yaşama ilişkin olarak Kovid-19 döneminde çalışanlara sözleşme feshi yasağı getirdiklerini anımsatarak, şunları kaydetti:
"Bu kapsamda kısa çalışma ödeneği ve işsizlik sigortası şartlarından yararlanamayıp ücretsiz izne çıkarılanlar için nakdi ücret desteği verilmesini sağladık. Diğer yandan İstihdam Kalkanı Paketi kapsamında, Kovid-19 salgını sonrası ekonomik toparlanmayı desteklemek amaçlı hızlı işe dönüş teşviki, istihdama dönüş teşviki ve artı istihdam teşvikini getirdik. Salgından en çok etkilenen sektörlerden turizm sektörünü desteklemek için ise turizm işletmelerine yönelik kredi programları, yapılan rezervasyon iptalleri için idari para cezalarının alınmaması, kira ödemelerinin ertelenmesi düzenlemelerini ve Güvenli Turizm Sertifikasyon Programı'nı uygulamaya koyduk. 2020 yılı Kasım ayı itibarıyla Kovid-19 salgını kapsamında ekonomiyi desteklemek amacıyla atılan adımların büyüklüğü 562 milyar liraya ulaşmıştır."
"Vergi ve sosyal güvenlik prim borçlarının yeniden yapılandırılmasına imkan tanındı"
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, gelir politikalarını ekonominin hedef ve öncelikleri doğrultusunda sürdürülebilir büyümeyi desteklemek, kamu harcamalarını istikrarlı ve sağlıklı biçimde finanse etmek, gelir adaletini sağlamak, yurt içi tasarruflara katkı yapmak ve fiyat istikrarını desteklemek üzere oluşturduklarını belirtti.
Geçen ay çıkan kanunla vergi ve sosyal güvenlik prim borçlarının yeniden yapılandırılmasına imkan tanındığını dile getiren Oktay, mükelleflerin bu imkanı kullanarak borçlarını yapılandırmaları ve yapılandırılan tutarlara ilişkin ödemeleri zamanında yapmalarının önem arz ettiğini söyledi.
Oktay, "Ayrıca yurt içi ve yurt dışı bazı varlıkların; para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazlar, 30 Haziran 2021 tarihine kadar milli ekonomiye kazandırılması durumunda vergi alınmayacak ve vergi incelemesi yapılmayacaktır. Bu kapsamda vatandaşların varlıklarını ülke ekonomisine kazandırmalarını bekliyoruz." diye konuştu.
Kayıt dışı ekonomiyle mücadeleye kararlı bir şekilde devam edeceklerini, vergi kayıp ve kaçağı ile mücadelede bilgi iletişim teknolojilerinin kullanımını yaygınlaştırmaya devam edeceklerini belirten Oktay, "Elektronik ortamda yapılan ticari faaliyetlerin ve sosyal medya kullanılarak kazanılan gelirlerin vergilendirilmesine yönelik düzenlemeleri gözden geçireceğiz. Vergiye gönüllü uyumun ve iş yapma kolaylığının artırılmasına yönelik olarak vergi beyannamelerini gözden geçirecek, mükelleflerin ve meslek mensuplarının görüşleri doğrultusunda sadeleştirmeyi sürdüreceğiz." dedi.
2020 yılı merkezi yönetim bütçe gerçekleşmelerine ilişkin yıl sonu beklentilerini de aktaran Oktay, 2020 yılında; merkezi yönetim bütçe giderlerinin 1 trilyon 212,3 milyar lira, merkezi yönetim bütçe gelirlerinin 973 milyar 129 milyon lira, bütçe açığının 239 milyar 168 milyon lira, faiz dışı açığın 101 milyar 768 milyon lira olarak gerçekleşeceğinin tahmin edildiğini bildirdi.
Oktay, 2020 yıl sonu bütçe açığının 239,2 milyar lira ile bütçe başlangıç hedefinin 100,3 milyar lira üzerinde gerçekleşeceğini tahmin ettiklerini de vurguladı.
2021 yılı bütçesine ilişkin de bilgi veren Oktay, "2021 yılında Merkezi Yönetim Bütçe gelirlerinin 2020 yılı gerçekleşme tahminine göre yüzde 13,2 artışla 1 trilyon 101,1 milyar lira, vergi gelirlerinin yüzde 16,7 oranında artarak 922 milyar 744 milyon lira, vergi dışı gelirlerin ise 178 milyar 402 milyon liraya ulaşacağı tahmin edilmektedir." dedi.
2021 yılı bütçesinin temel amacının ekonomik dengelenme çerçevesinde elde edilen kazanımların korunması ve geliştirilmesi, üretim ve verimlilik odaklı sürdürülebilir büyüme ile adaletli paylaşımın kalıcı olarak tesisi ve Kovid-19 salgınının ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerinin giderilmesi olduğunu vurgulayan Oktay, "2021 yılı bütçesi, önceki yıllarda olduğu gibi bir hizmet bütçesi olacaktır. Bütçedeki kaynaklarımız büyük ölçüde vatandaşlarımızın ihtiyaç duyduğu hizmetlerin karşılanmasında kullanılacaktır." şeklinde konuştu.
"Sağlık, en büyük yatırımları gerçekleştirdiğimiz alanların başında geliyor"
Sağlığın, en büyük yatırımların gerçekleştirildiği alanların başında geldiğini belirten Oktay, 2021 yılında Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarına 78 milyar lira, Yükseköğretim kurumları sağlık uygulama ve araştırma merkezlerine 5,1 milyar lira kaynak ayırdıklarını bildirdi.
Bugüne kadar sağlık alanında yaptıkları yatırımların meyvelerini Kovid-19 salgını döneminde net şekilde aldıklarını ifade eden Oktay, şu değerlendirmede bulundu:
"Dünyanın ekonomik bakımdan en güçlü ülkelerinin sağlık sistemleri bu süreçte sınıfta kalırken biz sağlık alt yapımız ve insan kaynağımız sayesinde başarılı bir imtihan vermekteyiz. AB üyesi bazı ülkeler ve ABD dahil dünyada birçok ülkede insanların evlerinde ölüme terk edildiği, kendi hallerine bırakıldığı manzaralara şahit olunan bir ortamda; insanlar sosyal güvenlik sisteminin yetersizliğinden binlerce dolarlık faturalarla ancak tedavi olabilirken biz, Türkiye'de vatandaşlarımıza en kaliteli sağlık hizmetini ücretsiz şekilde sunuyoruz. Şöyle bir geçmişe baktığımızda, vatandaşlarımızın hastane kuyruklarında günlerce, haftalarca nasıl çile çektiğini, ihtiyaç sahibi vatandaşlarımızın acil servislerde bile sağlık hizmeti alamadığını hala dün gibi hatırlıyoruz. İnsanımızın doktora ulaşsa ilaca ulaşamadığı; ilaca ulaşsa doğru tedaviye erişemediği günleri geçirdi bu ülke... Bugün ise AK Parti iktidarlarıyla, yeri geliyor ambulans uçaklarla, yurt dışından vatandaşlarımızı tedavi için Türkiye'ye getiriyor, yeri geliyor 150'den fazla ülkeye ve 11 uluslararası kuruluşa ilaç, sağlık malzemesi ve ekipman desteğinde bulunuyor ve yeri geliyor yerli solunum cihazımızı üretip tek bir vatandaşımızı dahi mağdur etmeden salgınla mücadele ediyoruz."
Mart ayından bu yana hastanelerdeki yatak kapasitesine 3 bin 427'si yoğun bakım yatağı olmak üzere 12 bin 350 ilave gerçekleştirdiklerini belirten Oktay, İstanbul’un Anadolu ve Avrupa yakasında iki adet acil durum hastanesini çok kısa sürede tamamlayarak hizmete açtıklarını vurguladı.
Kovid-19 tedavisinde kullanılan ilaçların yerli üretimini teşvik ettiklerini ve yine yerli aşı çalışmalarında insanda uygulama aşamasına geldiklerini dile getiren Oktay, "2021 yılı Nisan ayı gibi yerli aşımız hazır hale gelmiş olacaktır. Bunun yanında yaptığımız anlaşmalarla önümüzdeki günlerde sağlık çalışanlarımız öncelikli olmak üzere aşılama çalışmalarına başlamış olacağız. Böylece aşı çalışmalarına erken dönemde başlayan ilk ülkeler arasında yer alacağız." dedi.
Sağlık çalışanlarının maruz kaldığı şiddet olaylarının herkesin içini acıttığını anımsatan Oktay, "Her biri birbirinden kıymetli olan sağlık çalışanlarına yönelik şiddet kesinlikle kabul edilemez. Önümüzdeki dönemde gerekli ek tedbirleri almaya da devam edeceğiz." diye konuştu.
"Eğitime 211,4 milyar lira kaynak ayırıyoruz"
Oktay, 2021 yılında eğitime 211,4 milyar lira kaynak ayırdıklarını, böylece, 2002 yılında yüzde 9,4 olan eğitimin bütçedeki payının yüzde 15,7'ye çıkardıklarını ifade etti.
AK Parti hükümetleri döneminde 692 bin öğretmenimizin atamasının yapıldığını dile getiren Oktay, atamalarla birlikte öğretmen başına düşen öğrenci sayılarında önemli iyileşmeler sağlandığını söyledi.
Eğitimin fiziki kapasitesinde de iyileşmeler sağladıklarını belirten Oktay, 2002-2003 öğretim yılında derslik başına düşen öğrenci sayısı ilköğretimde 36, ortaöğretimde 30 iken 2019-2020 öğretim yılında bu sayıların sırasıyla 24 ve 19'a düştüğünü aktardı.
Oktay, "Artan üniversite ve öğrenci sayısı ile birlikte üniversitelerimize ayırdığımız kaynağı da sürekli artırıyoruz. 2002 yılında bütçenin yüzde 2,6'sını oluşturan yükseköğretim kurumları bütçelerini 14,6 kat artışla 2021 yılında 45,4 milyar liraya, yani bütçenin yüzde 3,4'üne çıkarıyoruz." dedi.
"Türkiye tarımda net ihracatçı konumdadır"
2021 yılında bütçeden tarıma ayrılan toplam kaynağın 42,4 milyar liraya çıkarttıklarını ifade eden Oktay, "Tarımsal destek programları için 22 milyar lira, tarım sektörü yatırım ödenekleri için 12,1 milyar lira, tarımsal kredi sübvansiyonu, müdahale alımları, tarımsal KİT ve ihracat destekleri için 8,3 milyar lira kaynak ayırıyoruz. Son 18 yılda tarımsal destek tutarı 12 katına çıkmıştır. 2002 yılında 1,8 milyar lira olan tarımsal destek miktarı 2020 yılında 22 milyar liraya yükseltilmiştir. 2002’de prim desteği 5 ürüne verilirken bugün 18 ürüne verilmektedir." ifadesini kullandı.
Tarımsal ürünlerdeki dış ticaret verilerine bakıldığında Türkiye'nin tarımda net ihracatçı konumunda olduğuna dikkati çeken Oktay, "2019 yılında 193 ülkeye, bin 827 çeşit tarımsal ürün ihraç edilmiştir. 2020 yılı 9 ayında ise Kovid-19 salgınına rağmen 13,3 milyar dolar tarım ve gıda ürünleri ihracatı ile birlikte 3,6 milyar dolar dış ticaret fazlası verilmiştir." şeklinde konuştu.
"3 bin 325 kilometrelik otoyol ağına ulaştık"
Ulaştırma ve haberleşme alanındaki politikalara da yer veren Oktay, şunları kaydetti:
"18 yılda toplam bin 581 kilometrelik otoyol yaptık. Böylece 3 bin 325 kilometrelik otoyol ağına ulaştık. 2003 yılı öncesi mevcut 6 bin 101 kilometre uzunluğundaki bölünmüş yol ağımızla sadece 6 ilimiz birbirine bağlıyken, 2003 yılından itibaren 21 bin 613 kilometre yol yapılarak bölünmüş yol ağımız 2020 yılı Ekim ayı itibarıyla 27 bin 714 kilometreye ulaşmış ve 77 ilimizin birbiri ile bağlantısı sağlanmıştır. Bölünmüş yollar sayesinde 6 milyar 905 milyon lira akaryakıt tasarrufu, 11 milyar 596 milyon lira işgücü tasarrufu olmak üzere yıllık toplam 18 milyar 501 milyon lira tasarruf sağlanmaktadır.
2003 yılı itibarıyla 10 bin 959 kilometre demiryolu hat uzunluğumuz 2020 yılı Ekim ayı itibarıyla bin 213 kilometresi YHT olmak üzere toplam 12 bin 803 kilometreye, 2 bin 505 kilometre sinyalli hat uzunluğumuz 6 bin 526 kilometreye, 2 bin 82 km elektrikli hat uzunluğumuz 5 bin 753 kilometreye yükseltilmiştir. Bununla birlikte 2003 yılında demiryolu ile taşınan yolcu sayısı 77 milyondan 2019 yılı sonu itibarıyla 246 milyona, yük taşıması ise 16 milyon tondan 2019 yılı sonu itibarıyla 33,5 milyon tona yükselmiştir. 2003 yılında uluslararası liman sayısı 152 iken bu sayı 2020 yılında 180'e çıkmıştır."
"Fatih ve Yavuz sondaj gemileriyle 9 derin deniz sondajı tamamlandı"
Kalkınmanın temel unsuru olan enerji konusunda son 18 yılda Cumhuriyet tarihinin bütününde yapılanları katbekat aşan başarılar yakalandığını söyleyen Oktay, Barbaros Hayrettin Paşa ve Oruç Reis sismik araştırma gemileriyle Doğu Akdeniz'de 46 bin kilometrekare ve Karadeniz'de 33 bin kilometrekare üç boyutlu sismik veri toplandığını, Fatih ve Yavuz sondaj gemileriyle 9 derin deniz sondajının tamamlandığını dile getirdi.
Fatih sondaj gemisiyle Ereğli'nin 175 kilometre açığında, Karadeniz'in Sakarya havzasında Cumhuriyet tarihindeki en büyük doğal gaz keşfinin gerçekleştirildiğini hatırlatan Oktay, 20 Temmuz'da başlatılan Tuna-1 kuyusundaki sondajda 405 milyar metreküplük doğal gaz rezervi keşfedildiğini ifade etti.
31 Ocak'ta teslim alınan ve modernizasyonu tamamlanarak Mersin Taşucu Limanı'ndan ayrılan Kanuni sondaj gemisinin ise 2021'in ilk aylarında Karadeniz'de faaliyete başlayacağını bildiren Oktay, bu çalışmalar kapsamında Karadeniz'in Sakarya havzasında toplamda yaklaşık 40 kuyu açılacağını ve 2023'te doğal gazı vatandaşın kullanımına sunacaklarını belirtti.
Oktay, 2020'nin ilk 9 ayında üretilen elektriğin yaklaşık yüzde 46'sının yenilenebilir enerji kaynaklarından, yüzde 34'ünün kömürden, yüzde 19'unun doğal gazdan, geri kalanının ise diğer kaynaklardan sağlandığını, yerli ve yenilenebilir kaynakların payının yüzde 61'e ulaştığını ifade etti.
2021'de ise Türkiye'nin elektrik enerjisi kurulu gücünün yaklaşık 100 bin megavata ulaşmasının hedeflendiğini dile getiren Oktay, "2000'li yıllarda yalnızca 5 şehrimizde doğal gaz kullanılmaktayken 2018'den itibaren bugüne kadar yürütülen çalışmalarla 81 ilimizin tümüne, 559 ilçe ve beldemiz ile 165 OSB'ye doğal gaz arzı sağlandı." dedi.
Oktay, 2000'li yıllarda 1,3 milyon olan doğal gaz abone sayısının 17 milyona çıktığını, ülke nüfusunun yüzde 80'ine doğal gaz kullanım imkanı sunulduğunu, doğal gazdan aktif olarak faydalanan nüfusun ise 55 milyona yükseldiğini aktardı.
"Reel kesim destekleri için 50,6 milyar lira kaynak ayıracağız"
Oktay, 2021 yılı bütçesinden 50,6 milyar lira kaynağı reel kesim destekleri için ayıracaklarına işaret etti.
Yüksek teknolojili ürünlerin Türkiye'de üretilebilmesi için uçtan uca bir destek mekanizması olan Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programı'nı başlattıklarını hatırlatan Oktay, ilk aşamada makine sektöründeki projeler için destek kararları yayınladıklarını, böylece yaklaşık 2 milyar liralık yatırımla servo motorlar, CNC tezgahları, eklemeli imalat makineleri gibi yüksek teknolojili ürünlerin yerli olarak üretilmesine imkan sağlanacağını anlattı.
18 Temmuz'da inşaatı başlatılan Türkiye'nin Otomobili fabrikasının 18 ayda tamamlanması ve araçların 2022'nin son çeyreğinde üretim bandından indirilmesinin planlandığını belirten Oktay, TOGG'la birlikte çevreye duyarlı bir mobilite ekosisteminin hayata geçirileceğini, böylece otomotiv sektörünün dönüşümüne de katkı sağlanacağını anlattı.
"Savunma sanayisine özel önem veriyoruz"
Oktay, "Savunma sanayisinde kendi imkanlarımızla imal edebileceğimiz hiçbir ürünü dışarıdan satın almamak, özellikle kritik ürün ve malzemelerde 'yüzde 100 yerlilik-millilik hedefine ulaşmak' şiarıyla bu alana özel önem veriyoruz." dedi.
Türk mühendisleri tarafından tasarlanıp imal edilen Turboşaft Motoru'nun tesliminin ve tasarım merkezinin açılışının, savunma sanayisi ve yüksek teknolojide yeni bir aşamanın müjdecisi olduğuna dikkati çeken Oktay, "Turboşaft projemizle ülkemizde bu ve benzeri sınıftaki motorları test edebilecek bir test altyapısı tesis etmiş oluyoruz. Bu altyapı milli muharip uçak motoru gibi daha yüksek güç sınıfı motorların test edilmesinde de kullanılabilecek." ifadelerini kullandı.
Savunma Sanayii Başkanlığınca halihazırda 700'ü aşkın proje yürütüldüğünü aktaran Oktay, "Savunma sanayisi olarak savaş gemisi tasarım ve üretimi dahil bir zamanlar yurt dışından tedarik edemediğimiz İHA, SİHA, TİHA, ATAK, Fırtına obüsü gibi sistemlerin üretiminde artık dünyanın önde gelen ülkelerinden biriyiz." dedi.
Oktay, Yeni Nesil Savaş Uçağı, Bayraktar TB-2 Taktik İHA Sistemi, TCG Anadolu hücum gemisi, Bora, Kasırga, Hisar ve Korkut sistemleri, uzun menzilli hava ve füze savunma sistemleri, Hürkuş, ANKA İHA Sistemi, milli piyade tüfeği, Altay tankı ve zırhlı araçların, savunma sanayisi projelerinden bazıları olduğunu anlattı.
Milli Savunma Bakanlığınca tasarım patenti alınan MİLGEM Projesi kapsamında ilk dört gemi olan Heybeliada, Büyükada, Burgazada ile Kınalıada'nın hizmete girdiğini söyleyen Oktay, şöyle konuştu:
"Savunma sanayisinde elde ettiğimiz kazanımlar ulusal ve uluslararası politikalarımızı sahada ve masada kararlılıkla uygulamamıza da çok ciddi katkı veriyor. Savunma sanayimizdeki ilerlemenin sahadaki etkilerini hem sınırlarımızın içinde ve dışında teröre karşı yürüttüğümüz başarılı mücadelede hem de dost ve kardeş ülkelerin istikbal ve istiklali için verdiğimiz desteklerde görüyoruz. Bunun en son örneği, işgalci Ermenistan'a karşı tüm imkanlarımızla kardeş Azerbaycan'ın yanında oluşumuzdur. Ermenistan, Karabağ'da kadın çocuk demeden sivilleri katlederken uluslararası toplum sessizliğe bürünmüştü. Şaşırmadık, her zaman yaptıkları şey. Biz bu sessizliği İdlip'ten, Hama'dan hatırlıyoruz. Uluslararası toplumun bu kayıtsızlığını bizi Filistin'den, Yemen'den, Arakan'dan biliyoruz.
Yaşanan insani zulümler karşısında dünyanın bu sessizliğine karşı Cumhurbaşkanımız liderliğinde gerektiğinde yedi düvele meydan okuyor, dostlarımız için Hakk'ın ve hakikatin yanında yer alıyoruz, almaya da devam edeceğiz. Kıbrıs meselesinde Libya konusunda, Irak'ta, Suriye'de yaptığımız budur. Karabağ'ın Ermenistan işgalinden kurtarılması için verdiğimiz destek de kardeşliğimizin olduğu kadar dış politikada onurlu duruşumuzun bir gereğidir. Kardeş Azerbaycan'ı kazandığı zafer dolayısıyla tebrik ederken bağımsız bir devletin toprakları olan Karabağ'ı Ermeni işgalcilere peşkeş çekmeye çalışan Fransa'yı da şiddetle kınıyorum. Bölgemizde istikrar, barış ve huzurun sağlanması için Türkiye olarak üzerimize düşeni yapmaya, insandan, vicdandan yana politikalar izlemeye devam edeceğiz."
"Yeni mağduriyetlerin önüne geçmek için çalışıyoruz"
Sosyal politika uygulamalarında yeni bir döneme geçiş sağladıklarını ifade eden Oktay, Aile Sosyal Destek Programı'nı başlatarak sosyal politika uygulamalarında talep odaklı hizmet anlayışından arz odaklı hizmet anlayışına geçtiklerini dile getirdi.
2021 yılı bütçesinde sosyal harcamalar için ayrılan kaynak miktarını 81,2 milyar liraya çıkardıklarını belirten Oktay, bu tutarın, 2021 yılı bütçesinin yüzde 6'sına denk geldiğine işaret etti.
"Bizim büyük ve güçlü Türkiye fotoğrafımızın ön saflarında kadınlarımız vardır." diyen Oktay, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde kadınların, hayatın her alanında hak ettikleri seviyeye gelebilmeleri için büyük gayret gösterdiklerini vurguladı.
Toplumun huzuru ve geleceğin teminatı için aile birliğinin güçlendirilmesi yönünde politikalar yürüttüklerini anlatan Oktay, şöyle devam etti:
"Bugüne kadar hayata geçirdiğimiz pek çok hukuki ve idari düzenlemeyle kadınlarımızın yanında yer aldık. Kadınların sosyal hayata katılımları ve istihdamının önündeki engelleri kaldırdık. Bilhassa kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda azami hassasiyet gösterdik ve bu hassasiyetimizi koruyoruz. Sebebi ne olursa olsun bir kadınımız mağdur olmuşsa onu devletin koruma şemsiyesi altına alıyoruz ve yeni mağduriyetlerin önüne geçmek için çalışıyoruz. Kadınlarımızı hedef alan istismar, şiddet eylemleri ya da zulümlerle hep birlikte mücadele etmeliyiz. Terör örgütü tarafından çocuk yaşta dağa kaçırılan, geleceği çalınan kızlarımızı da tacize uğrayan, şiddet gören kadınlarımızı da aynı hassasiyetle korumaya devam edeceğiz."
Bu kapsamda Kadının Güçlenmesi Programı için ayrılan bütçe miktarını 2021'de yüzde 19,8 artırdıklarını belirten Oktay, "Finansal Okuryazarlık ve Kadınların Ekonomik Güçlenmesi Seminerleri", "Türkiye'nin Mühendis Kızları", "İş'te Anne Projesi", "Kadın Kooperatiflerinin Güçlendirilmesi Çalışmaları" ve "Aktif Kadın İşgücü Destekleri" ile kadınlara yönelik sigorta primi destekleri ve teşvikler gibi çalışmalara daha fazla kaynak ayırarak devam edeceklerini belirtti.
Oktay, Şiddeti Önleme ve İzleme Merkezi, Kadın Konuk Evleri ve Sosyal Hizmet Merkezleri'ni daha da güçlendireceklerini ifade etti.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, gençlerin serbest zamanlarını verimli ve faydalı şekilde değerlendirilmelerini sağlamak için faaliyet gösteren gençlik merkezi sayısının, 2020 Kasım ayı itibarıyla 350'ye ulaştığını, merkezlerdeki üye sayısının aynı dönemde 2,3 milyona çıktığını bildirdi.
Artan spor yatırımları sayesinde 2002'de 1575 olan spor tesisi sayısının, 2020'de 3 bin 774'e çıktığını söyleyen Oktay, bu kapsamda 2002-2020 yılları arasında 2 bin 513 mahalle tipi futbol, basketbol ve voleybol sahası, 1365 sentetik futbol sahası, 904 spor salonu, 56 atletizm pisti, 174 yüzme havuzu yapıldığını kaydetti.
"Hukuki reform irademizin arkasındayız"
Hukuk devleti ilkesinin temelinin yargı bağımsızlığı olduğunu belirten Oktay, "Hukuki reform çizgimizin temel motivasyonu da iyi işleyen, bağımsız, tarafsız bir yargı sistemidir." dedi.
Daha önceki süreçte Anayasa ve başta temel yasalar olmak üzere gerçekleştirilen değişikliklerle demokratikleşme yönünde sisteme önemli yenilikler kazandırıldığını dile getiren Oktay, kişisel verilerin korunması, çocuk haklarının anayasal koruma altına alınması, sendikal özgürlüklerin geliştirilmesi, kamu görevlilerine toplu sözleşme yapma hakkının getirilmesi, bilgi edinme ve bireysel başvuru hakkı gibi sosyal ve demokratik haklarda yeniliklerin anayasal zeminde hayata geçirildiğini anlattı.
Reforma bakış açısının bir yansıması olan Yargı Reformu Strateji Belgesi'nin, 30 Mayıs 2019'da Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kamuoyuna açıklandığını hatırlatan Oktay, Meclis'in katkılarıyla bu kapsamda önemli mevzuat değişikliklerini kısa sürede hayata geçirdiklerini aktardı.
Bu değişikliklerle hak ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesi, infaz sisteminde çözüm bekleyen konulara ilişkin düzenlemeler ve yargılamalarda adalete erişimi güçlendiren kanunların yürürlüğe girdiğini anımsatan Oktay, "2019-2023 yıllarını kapsayan Yargı Reformu Strateji Belgesi'nin uygulanma oranı henüz ikinci yılında yaklaşık yüzde 50'ye ulaştı. Belirlediğimiz takvime uygun olarak çalışmalarımızı hız kesmeden sürdürme kararlılığındayız." diye konuştu.
Oktay, "Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hukuki reform irademizin arkasındayız. Reformlar vesilesiyle hukukun üstünlüğünü güçlendiriyor ve demokrasinin işlerliğini artırıyoruz. Aynı zamanda yatırım ortamını iyileştiriyor ve ekonomi alanında yeni fırsatlara sağlam hukuki dayanaklar oluşturuyoruz ve bunları yakın zamanda Yüce Meclisimizin gündemine taşıyacağız." ifadelerini kullandı.
Vatandaş odaklı bir icraat bütçesi olarak hazırladıkları 2021 yılı bütçesinin, Türkiye'nin kalkınması ve vatandaşların refahının artırılması doğrultusunda en kaliteli kamu hizmetlerine dayanak teşkil edeceğine inandıklarını ifade eden Oktay, 2021 yılı bütçesinin uygulanmasında bugüne kadar olduğu gibi mali disiplinden taviz vermeyeceklerini vurguladı.
Oktay, 2021 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ve 2019 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin hazırlanması sürecinin her aşamasında sağladığı perspektif, liderlik ve destek dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ve bütçenin hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür ederek sözlerini tamamladı.