Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Küresel dengelerin yeniden oluştuğu şu kritik dönemde, ülkenin direksiyonunda AK Parti'nin birikimine ve etki gücüne sahip bir kadronun olması çok kıymetlidir." dedi.
Erdoğan, Ankara Spor Salonu'ndaki AK Parti Seçim Beyannamesi ve Milletvekili Aday Tanıtım Toplantısı'nda partililere hitap etti.
Salondaki tabloyu, Cumhuriyet'in ilk asrını geride bırakmakta olunan dönemde Türkiye Yüzyılı'nın muştusu olarak gördüğünü belirten Erdoğan, "Sevginiz, coşkunuz, ahde vefanız, ülkemize ve milletimize hizmet için çarpan kalpleriniz, dosta güven veren, düşmana korku salan aslan yürekleriniz için her birinize ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum" ifadesini kullandı.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bugün bu salonda, Sultan Alparslan'ın Malazgirt'teki vakur duruşundan, Osman Gazi'nin Söğüt'te diktiği çınarın üç kıta yedi iklime yayılan cesametinden, Fatih Sultan Mehmet Han'ın İstanbul'u alarak çağ açıp çağ kapatan fethinden, Gazi Mustafa Kemal'in 600 asırlık bir cihan devletinden geride kalanlar üzerinde kurduğu Cumhuriyetimizin heyecanından, rahmetli Menderes'in tam 73 yıl önce, 14 Mayıs 1950'de zafere ulaştırdığı 'Yeter söz milletindir' haykırışından, rahmetli Özal'ın Türkiye'ye çağ atlatma azminden, rahmetli Erbakan'ın, 'önce ahlak ve maneviyat' ilkesi üzerine kurduğu sanayi ve teknoloji hamlesi hayalinden, rahmetli Türkeş'in, Türk dünyasının birliği ve Türk Devletinin ebed müddet ayakta kalması uğrunda verdiği mücadeleden, rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun ömrü boyunca vatanını sevmenin çilesini çekerken sergilediği asil duruşundan, AK Parti'nin 21 yıldır azim ve kararlılıkla hayata geçirdiği demokrasi ve kalkınma atılımlarından, velhasıl ilhamını, bu topraklara, bu millete dair hayırlı olan ne varsa ondan alan siz dava ve yol arkadaşlarımla birlikte olmaktan şeref duyuyorum.
Allah'ın izniyle, yine bir 14 Mayıs arifesinde, 1950'deki inanç ve iradeyle, bir kez daha 'Yeter söz milletindir' demek, 'Yeter söz de karar da gelecek de milletindir' demek için biz bir aradayız. Bizim 'yeter' dememiz Bay Bay Kemal'in 'yeter' demesine benzemez. Hayatlarını mücadeleye adamış milletin adamlarının kiminin sonu darağacında bitmiş olsa da yüreklerde yaktıkları hak, hukuk, özgürlük, kalkınma ateşi hiç sönmedi. Darbeciler, süngüleriyle bu ateşi söndürmeyi başaramadı. Vesayetçilerin millete tepeden bakan kibirleri, bu ateşi söndürmeyi başaramadı. Küresel emperyalistlerin içerideki ve dışarıdaki tetikçilerinin hoyratlıkları, bu ateşi söndürmeyi başaramadı. Siyasi ve sosyal mühendislik hesaplarıyla girişilen sayısız teşebbüs, bu ateşi söndürmeyi başaramadı."
Türk milletinin, her seferinde iradesine, istiklaline ve istikbaline sahip çıktığını ve yönünü aydınlık geleceğine çevirdiğini kaydeden Erdoğan, AK Parti'nin, bu kutlu mirasın son 21 yıldaki temsilcisi olarak milletle gönül gönüle, omuz omuza tarihi bir demokrasi ve kalkınma mücadelesi yürüttüğünü vurguladı.
AK Parti'nin kurulduğu günden beri girdiği her seçimi, bu çetin mücadelenin yeni adımı, yeni bir safhası olarak yaşadığını söyleyen Erdoğan, 2002 seçimlerine "Tek başına iş başına" diyerek gittiklerini, milletin kendilerini tek başına iktidara getirdiğini, 2007 seçimlerine "Durmak yok yola devam" diyerek gittiklerini ve milletin yolu açtığını anlattı.
Erdoğan, 2011 seçimlerine "İstikrar sürsün Türkiye büyüsün" diyerek gittiklerini, milletin tercihini istikrardan yana kullandığını, "Sen-ben yok Türkiye var" diyerek gittikleri 2015 seçimlerinde de Türkiye'yi yanlarında bulduklarını aktardı.
"Vakit Türkiye vakti" diyerek girilen 2018 seçimlerinde milletten yeni yönetim sisteminin onayını aldıklarına işaret eden Erdoğan, bugün de "Türkiye Yüzyılı için doğru adımlar" diyerek bir kez daha milletin huzurunda olduklarını dile getirdi.
"Ahdimizi yenilemek için bir aradayız"
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, "Darbecilere, vesayetçilere, küresel emperyalistlere, siyasi ve sosyal mühendislik projelerine karşı milletimizle birlikte Türkiye Yüzyılı'nın kapısını aralamak için buradayız. Var mıyız bu yürüyüşe? Durmak yok, yola devam. 14 Mayıs'ta sandıkları hep birlikte patlatıyor muyuz? Ben ana kademede bu cesareti, kadın kollarında, gençlerde bu cesareti görüyorum. AK Parti'nin 14 Mayıs'ta milletimizin huzuruna çıkacak kadrosu olarak, ahdimizi yenilemek için bir aradayız" diye konuştu.
Türkiye Yüzyılı şarkısının, "Doğ ey güneş/Üstümüze dök ışıklarını/Dağılsın bulutlar/Mazlumlar söylesin şarkılarını/Başlasın Türkiye Yüzyılı yarın değil hemen şimdi." bölümünü okuyan Erdoğan, Türkiye Yüzyılı'nın yürüyüşünü yarın değil hemen şimdi başlatmak için bir araya gelindiğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bu yürüyüşün gücünü, Milli Mücadele'yi başarıya ulaştırıp son devletimizi kuran ve yaşatan şehitlerimizin, gazilerimizin, ebediyete irtihal etmiş büyüklerimizin manevi mirasından alıyoruz. Bu yürüyüşün gücünü, son 21 yılda ülkemize kazandırdığımız eserler ve hizmetlerden alıyoruz. Bu yürüyüşün gücünü, geçmişte yaşadıkları zulümlerin, haksızlıkların, baskıların yol açtığı hak ve özgürlük hasretlerini dindirdiğimiz herkesten alıyoruz. Bu yürüyüşün gücünü, Türk'üyle, Kürt'üyle, Sünni'siyle Alevi'siyle, Roman'ıyla, gayrimüslimiyle, istisnasız bu ülkenin tüm vatandaşlarını, analarının ak sütü gibi helal olan hak ve özgürlükleriyle buluşturmaktan alıyoruz. Türkiye Yüzyılı, sadece bizim değil, İslam aleminden Türk dünyasına, Balkanlar'dan Kafkaslar'a, Asya'dan Afrika'ya tüm dostlarımızın, tüm insanlığın ortak vizyonudur. Ben size buradan bir mesaj veriyorum, şu anda 14 Mayıs'ı siz zannediyor musunuz sadece Türkiye takip ediyor, hayır. Tüm İslam dünyası 14 Mayıs'ı takip ediyor ve 14 Mayıs seçimlerinde ne olacak, bunu takip ediyorlar. İslam dünyasının bu heyecanını ben inanıyorum ki bu kadro aynen paylaşacak."
Çünkü Türkiye'nin sadece 780 bin kilometrekareden ibaret bir ülkenin, Türk milletinin sadece 85 milyon nüfustan ibaret bir toplumun adı olmadığını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Kalbi bizimle atan her kardeşimiz, bu ülkenin ve bu milletin bir parçasıdır. Rabb'im gazamızı mübarek eylesin. Rabb'im yolumuzu açık eylesin. Rabb'im zaferimizi kutlu eylesin. Şu ramazanda bakıyorsunuz, İslam dünyasından bir ülke 200 ton hurma gönderiyor, nereye? Deprem bölgesine. Niçin? 'Oradaki depremzede kardeşlerimiz iftarlarını hurmayla açsın.' diye. Bakıyorsunuz, bir diğeri 100 ton, bir diğeri 100 ton gönderiyor. Niye? İstiyorlar ki depremzede kardeşlerimiz iftarlarını hurmalarımızla açsın. Bu, bir anlayışın ifadesidir. Bu, bir yaklaşımın ifadesidir. Bu ne demek? Biz depremzede kardeşlerimizi bu ramazanda yalnız bırakamayız demek, hem ayni hem nakdi, her şeyleriyle yanımızda yer aldılar. Abu Dabi, Katar, Libya, Cezayir böyle. Bu bir anlayış. İşte Türkiye de bu kardeşleriyle beraber bu yolda yürüdü. Hep söylüyoruz. Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor."
"Devlet geleneğimizin gereği olan duruş da budur"
Yaşanılan her saldırının, felaketin, acının, 6 Şubat depremlerinin birliği daha çok sıkılaştırmanın, beraberliğe daha çok sahip çıkmanın, kardeşliği daha da güçlendirmenin gerektirdiğini gösterdiğinin altını çizen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Biz Türkiye olarak önce, altyapımızla, üretimimizle, güvenliğimizle, diplomasimizle, her şeyimizle kendi ayaklarımızın üzerinde duracağız. Ancak bunu sağladıktan sonra bize uzanan elleri tutabilir, bize el uzatanların yardımlarını kabul edebiliriz. Çünkü kanımızla, canımızla, alın terimizle kendimize vatan yaptığımız bu kadim coğrafya, binlerce yıldır olduğu gibi bugün de tüm dünyanın gözünü diktiği yerdir. Bu coğrafyada huzurla yaşamanın, devlet kurmanın, gelecek inşa etmenin bedeli, güçlü olmak ve güçlü kalmaktır. Binlerce yıldır üzerine nice başarılar inşa ettiğimiz milli hasletlerimizin ve devlet geleneğimizin gereği olan duruş da budur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin her bir ferdinin, bu ülkenin refahından ve demokrasisinden aynı düzeyde yararlanma hakkı olan birinci sınıf vatandaşları olduğunu söylerken, bu öz güvene dayanıyoruz. Yaşadığımız her sınama gibi deprem afetleri karşısında da aynı yaklaşımla hareket ediyoruz. Ülkemizin bir köşesindeki insanların evleri başlarına yıkılmışken, diğer hiçbir yerdeki insanımız hayatını hiçbir şey olmamış gibi sürdüremez."
"Asıl devrimi zihinlerde yaptık, zihniyetlerde yaptık"
Erdoğan, 6 Şubat'taki Kahramanmaraş merkezli depremlerin haberlerinin alındığı andan itibaren istisnasız her şehrin, her ilçenin, her hanenin, her insanın, mağdurların imdadına koşmak için seferber olduğunu vurguladı.
Milletin gösterdiği bu samimi gayretin, binlerce yıldır "diri tutan hasletlerin dimdik ayakta olduğunun" işareti olduğunu söyleyen Erdoğan, devletin de şartların zorluğunu kısa sürede aşarak, tüm gücü, kurumları, personeli ve imkanlarıyla deprem bölgesinde yer aldığını ifade etti. Erdoğan, bu tablonun, devletin milleti için var olduğu gerçeğini her bir insanın yüreğine tekrar işlediğini belirtti.
Dünyada etkileri tamamen ortadan kalkmamış olan Kovid-19 salgınının, insanlığın hiç umulmadık şekilde ortaya çıkabilecek büyük tehditlerle karşı karşıya kalabileceğini hatırlattığını aktaran Erdoğan, bu küresel sağlık ve yönetim krizinin yıkıcı sonuçlara yol açabilecek tehditlerinin üstesinden, sergilenen dayanışmayla gelindiğine dikkati çekti.
Deprem, yangın, sel gibi afetlerin yaralarını milletle birlikte hızla sardıklarını dile getiren Erdoğan, "Allah'ın izniyle, 6 Şubat depremlerinin izlerini de 'kerim devlet' anlayışıyla yürüttüğümüz çalışmalar sayesinde kısa sürede sileceğiz." dedi.
AK Parti olarak karşılaşılan her meseleyi "önce insan" bakışıyla değerlendirdiklerini ve hareket tarzını da ona göre belirlediklerini aktaran Erdoğan, insana hizmet etmeyen hiçbir kurumun, hiçbir kuralın, hiçbir programın, hiçbir uygulamanın kendi dünyalarında yerlerinin olmadığını, AK Parti'yi farklı kılanın da bu vasıflar olduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Partimiz, kuruluşu, teşkilatlanması, üye sayısı, iktidar süresi, icraatı, uluslararası saygınlığı gibi bu tür unsurlarla, dünyanın en büyük sivil teşekkülleri arasında yer alıyor. Küresel dengelerin yeniden oluştuğu şu kritik dönemde, ülkenin direksiyonunda AK Parti'nin birikimine ve etki gücüne sahip bir kadronun olması çok kıymetlidir. Dünya sürekli yeni meydan okumalarla kendine yön ararken Türkiye, AK Parti'nin kurumsal tecrübesi ve bizim siyasi liderliğimiz sayesinde herkesten bir adım öne geçme şansını yakalamıştır. Geçmişimizle geleceğimiz arasında kurduğumuz sağlam köprüler vasıtasıyla, ülkemizi insanlığın bu muhataralı sürecinden en güçlü şekilde çıkarmanın gayreti içindeyiz. AK Parti'nin ilk günden beri verdiği mücadelenin ve kazandığı başarıların sırrını çözmek için önce partimizin bazı özelliklerini anlamak gerekir. Her şeyden önce AK Parti, klasik manada bir siyasi parti olmanın ötesinde, dava sahibi, hayal sahibi, vizyon sahibi, vicdan sahibi bir harekettir. Türkiye Yüzyılı için hemen şimdi. Buna hazır mıyız? Öyleyse yola devam, doğru zaman. Partimiz, bu vasfıyla milletimizin son iki asırdır süren arayışında en önemli toplanma yeri, en önemli adresi olmuştur. Şu anda üyesi itibarıyla yaklaşık 12 milyon üyeye sahip bir başka parti Türkiye'de yok, dünyada da yok. Türkiye'nin demokrasisi ve kalkınması konusundaki çözüm tekliflerimizin, dünyada yaşanan siyasi ve sosyal çarpıklıklara karşı yükselttiğimiz itirazlarımızın, insanlığın ortak dertlerinin ve taleplerinin sözcülüğünü yapabilmemizin, kısacası bizi diğerlerinden ayıran özelliklerimizin gerisinde, temsilcisi olduğumuz davanın kadim kodları vardır. Biz Türkiye'de sadece okul, hastane, yol, baraj gibi eserlerle sembolleşen bir kalkınma devrimi yapmakla kalmadık.
Geçen akşam bir televizyon kanalında, bir profesör, ne derse beğenirsiniz, profesör, 'köprü, baraj, havalimanları yapmakla bu iş çözülmez. Soğan, patates kaç para onu söyle?' Bu adam profesör. Düşünün, barajın yok, yolun yok, havalimanın yok, bütün bunlarla beraber Togg'un yok, uçak gemin yok. 'Domates, patates, kaç para onu söyle?' Bu adam profesör, müsvedde bu. Öncelikle senin profesörlüğünden bu millete ne gelir? Hiç. Önce bir ülkenin kalkınması için nelere ihtiyaç var bunu söyle? Eğitimde yoksun, sağlıkta yoksun, ulaşımda yoksun, adalette yoksun, emniyette yoksun. Neymiş, 'domates, patates.' Vah zavallı vah. Bunlar olmadıktan sonra senin domatesin de olmaz, patatesin de olmaz. Biz asıl devrimi zihinlerde yaptık, zihinlerde ama demek ki bu profesörün zihinlerinde bir değişim olmamış."
Türkiye'nin geçmişte "karışamazsın" denilen ne varsa hepsinde de değiştirici rol oynayabileceğini gösterdiğini ifade eden Erdoğan, güney sınırlardan Doğu Akdeniz'e, Karadeniz'den Kafkasya'ya her yerde bunun örnekleri olduğunu söyledi.
Geçmişte milletine "yapamazsın" denilen ne varsa hepsinin de olabileceğini gösterdiklerini belirten Erdoğan, savunma sanayisinden ulaşım ve enerji altyapısına, yerli otomobile, uçağa kadar her alanda bunun sayısız örneklerinin bulunduğunu aktardı. Erdoğan, üzerinde konuşlanacak Kızılelma'sı ve Bayraktar TB-3'üyle, kendi sınıfındaki dünyanın ilk insansız hava araçlarıyla donatılmış savaş gemisinin dün hizmete alındığını hatırlattı.
Geçmişte bu coğrafyada "teşebbüs edilemez" denilen ne varsa hepsinin de gerçekleşebileceğini gösterdiklerini dile getiren Erdoğan, darbecilerin hüsrana uğratılmasından Ayasofya'nın yeniden ibadete açılmasına ve sınır ötesi harekatlara kadar her konuda bunun örnekleri olduğunu kaydetti.
Erdoğan, "Sultanahmet Meydanı'nda bir miting yapıyoruz üstat Necip Fazıl ile o mitingde üstat Necif Fazıl, eliyle gösteriyor ve şunu söylüyor, 'Ayasofya bir gün açılacak' diyor, ben de takdimi yapıyordum. Elhamdülillah açıldı, açmak da bize nasip oldu" diye konuştu.
İstanbul'daki programlarını hatırlatan Erdoğan, Bağcılar'daki programda 40 bin, Pendik'teki açılışta 60 bin kişi olduğunu belirterek, "Gümbür gümbür İstanbul sandığa gidiyor." dedi.
"Dünya 5'ten büyüktür itirazımıza daha fazla destek bulabiliyoruz"
Erdoğan, büyük ve güçlü Türkiye'ye doğru giden her adımı zihinlerde örülmüş duvarları yıkarak, kalplere salınan korkuları yenerek, ayaklara vurulan prangaları kırarak attıklarını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Geldiğimiz noktada, Türkiye'nin siyasi ve ekonomik esaret çukuruna yeniden yuvarlanmamak için güçlü olmaktan, güçlü kalmaktan, gücünü artırmaktan başka çaresi yoktur. Üstelik buna sadece bizim değil, güvenlik ve tabiat tehditleri sebebiyle giderek dengesizleşen dünyanın da ihtiyacı var. Bu sebeple 'Dünya 5'ten büyüktür' itirazımıza her geçen yıl destek daha fazla büyüyor. Bu sebeple Rusya-Ukrayna savaşında her iki tarafla da görüşebiliyor, tahıl koridoru ve esir değişimi gibi somut ilerlemeler sağlayabiliyor, barış ihtimalini masada tutabiliyoruz. Bu sebeple Libya'dan Karabağ'a pek çok yerde, tüm dünyanın seyrettiği haksızlıkların düzeltilmesi için fiilen sahaya inip netice alabiliyoruz. Bu sebeple Balkanlar'da barışın sürmesinin ve uzlaşma yollarının açık tutulmasının garantisi haline geliyoruz. Bu sebeple herkesin sırtını döndüğü mazlumlara kol kanat gerebiliyoruz, himaye edebiliyoruz. Bu sebeple Türk Devletleri Teşkilatı gibi stratejik adımlar atabiliyor, İslam alemiyle işbirliğimizi kimseden icazet almadan güçlendirebiliyoruz. Bu sebeple Batı dünyasıyla ilişkilerimizde teslimiyetçi değil, hakkımızı, hukukumuzu savunan dik bir duruş sergileyebiliyoruz."
"Vekalet savaşlarının da sonu yaklaşıyor"
Erdoğan, sömürge ve zulüm üzerinde kurduğu güvenlik ve refah düzenini korumak için diğer toplumları asırlardır etnik ve inanç fay hatları üzerinden kontrol eden Batı'nın, artık kendi derdine düşmüş durumda olduğunu dile getirerek, "Batı'nın durumu iyi değil, vay haline. Ekonomik olarak yükselen ama siyasi rotası olmayan güçlerin hiçbiri, Türkiye'nin üstlendiği adalet, hakkaniyet ve vicdan üzerine kurulu misyonunu ikame edemiyor, edemez." ifadesini kullandı.
Emperyalistlerin terör örgütleri üzerinden yürüttüğü vekalet savaşlarının da sonunun yaklaştığını belirten Erdoğan, "Eğer Türkiye'nin ve 21 yıldır onun yönetiminde olan AK Parti'nin bir davası, bir vizyonu olmasaydı, tüm bunları soruyorum, konuşabilir miydik? Birileri gibi, 'Ne işimiz var Karabağ'da, Libya'da, Suriye'de, Balkanlar'da, Akdeniz'de, Afrika'da' deseydik, birileri gibi 'Bu kadar yolu, barajı, elektriği, suyu, aracı, konutu ne yapacaksanız, toprağa mı gömeceksiniz?' deseydik, birileri gibi, herkese duymak istediğini söylesek ama vesayetin, darbecilerin, terör örgütlerinin koltuğunun altından kalkmasaydık, kısacası karşımızdakiler gibi olsaydık, burada milletimizin huzuruna alnımız ak, başımız dik bir şekilde çıkabilir miydik?" değerlendirmesini yaptı.
Erdoğan, gelecek dönemde ülkeyi ve milleti dünyada hak ettiği yere getireceklerini ifade ederek, "Böylece, coğrafyamızın ve medeniyetimizin iki asırlık hüznünü asırlar boyunca sürecek sevince dönüştürme şerefine de nail olacağız." dedi.
"AK Parti'nin gelecek tasavvuru, geçmişindeki eser ve hizmetlerin üzerine kuruludur"
Tarihin seyrinin, AK Parti'nin sadece dünün ve bugünün değil, yarının da partisi olduğunu gösterdiğini dile getiren Erdoğan, "Hep söylediğimiz gibi kökü mazide olan ati AK Parti'nin gelecek tasavvuru, geçmişindeki eser ve hizmetlerin üzerine kuruludur." diye konuştu.
Erdoğan, AK Parti'yi kurarken "Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" dediklerinde birilerinin kendilerine istihzayla baktığını anımsatarak, "Yine hatırlarsanız bundan 12 yıl önce 2023 hedeflerimizi açıkladığımızda, birileri yine bize dudak bükmüştü. Bizim 2023 hedefleriyle 12 yıl sonrasına kadar uzanan program ve proje yapabilmemizi akılları almayanlar, 2053 ve 2071 vizyonlarımızı duyunca tümden zıvanadan çıkmıştı. Ülkemizi doğrudan işgal hareketi olarak gördüğümüz 15 Temmuz darbe girişiminin ardından, yönetim sistemimizi değiştirecek tarihi bir reformu hayata geçirdiğimizde de aynı tepkiyle karşılaştık." ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni yerden yere vuranlar, bugün aynı sistemi, ruhuna uygun olmayan at pazarlıklarıyla tepe tepe kullanmanın hesaplarını yapıyor. Çünkü bunların ülkenin ve milletin hayrını gözetmek gibi bir dertleri yok. Tek gayeleri, tıpkı eski Türkiye devrinde olduğu gibi, milletin derdini ve beklentisini istismar ederek bir avuç muhterise ikbal devşirmektir. Bunların siyaset derinliği, bırakınız çeyrek asırlık, yarım asırlık vizyonu, ertesi günlerini bile göremeyecek kadar sığdır.
Biz 2023 hedeflerimizle milletimize ilan ettiğimiz projelerin çoğunu hayata geçirdiğimiz gibi şimdi daha geniş ufuklara, daha büyük vizyonlara doğru yelken açıyoruz. İşte bunun için 'AK Parti geleceğin partisidir' diyoruz. İşte bunun için 'Cumhur İttifakı bir ilkeler ve mefkureler ittifakıdır' diyoruz."
"Milletimizin her bir ferdinin bu aydınlık gelecekte yeri vardır"
Hiçbir ayrım olmaksızın, milletin her bir ferdinin bu aydınlık gelecekte yeri olduğunu söyleyen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Çünkü AK Parti, herhangi bir sınıfın, hele hele yıllarca kendini seçkin bir yerde görerek milleti aşağılayan kerameti kendinden menkul zümrelerin değil, 85 milyonun tamamının hayallerinin ortak paydasıdır. Bugüne kadar hangi partiye oy verirse versin, her bir vatandaşımızı AK Parti'nin tabii bir mensubu sayıyoruz. Sadece bugüne kadar kendisini henüz partimizin ve ittifakımızın saflarına katamadığımız, kazanamadığımız için hayıflandıklarımız var. Etnik, dini, kültürel kimlik siyasetiyle ülkemizi eski günlerine döndürmenin, milletimizin bünyesindeki fay hatlarını tetiklemenin peşinde koşanlar, bu birlik, beraberlik, kardeşlik siyasetini asla anlamadı, anlayamayacak. Biz bu milleti, içindeki tüm renkleriyle birlikte kucaklamayı, farklılıklarımızı zenginliğimiz olarak görmeyi, temel hak ve özgürlükleri lütuf değil asli müktesep olarak kabul etmeyi sürdüreceğiz. Tarihi tecrübemize ve irfan geleneğimize uygun şekilde, 'insanları yaratılışta eş, dinde kardeş' görme yaklaşımıyla vatan topraklarının her karışına hizmet vermeye devam edeceğiz."
Erdoğan, siyasete başladıkları günden beri vesayet odaklarıyla çarpışa çarpışa yürüdükleri bu yoldan, milim sapmadan hep daha ileriye gitmenin mücadelesini vereceklerini söyledi.
"Muhalefeti yerinden zerre miskal kıpırdatamadık"
AK Parti'nin Türkiye'de, milli iradenin üstünlüğü ilkesini gerçek manada hayata geçirmiş ve daha önemlisi azimle bunu sürdürmüş parti olduğunu kimsenin inkar edemeyeceğini dile getirerek, şunları kaydetti:
"Umudunu millet dışı her odağa, her güce, içeride ve dışarıda yaşanan her arızi gelişmeye bağlayanların da milli iradenin tercihlerine saygı duyacağı günleri göreceğimize inanıyorum. Türkiye'nin istiklaline ve istikbaline ancak siyaset kurumu bu dönüşümü tümüyle gerçekleştirdiğinde güvenle bakabiliriz. Aksi takdirde iktidarı vesayet güçlerinde arayan faşist zihniyet bitmez. Darbecilerin karşısına dikilmek yerine onlara alkış tutan demokrasi düşmanları bitmez. Terör örgütlerinin temsilcileriyle kapalı kapılar ardında pazarlık yapan muhterisler bitmez. Bay bay Kemal niçin HDP'nin genel merkezine değil de parlamentoda gidip bunlarla görüşme yaptı. Acaba o kapalı kapılar ardında ne görüştüler bunları açıklayabildi mi? Hayır. Devletin güvenlik güçlerinin canları pahasına yakalayıp, yargısının cezaevine tıktığı teröristleri serbest bırakma sözü veren alçaklar bitmez. Ülkesini yabancılara şikayet eden, yatırım yapmamaları, yaptırım uygulamaları çağrısında bulunan idrak yoksunları bitmez. Daha önce de defalarca ifade ettiğim gibi, biz 21 yılda Türkiye'yi her alanda ileriye götürdük ama muhalefeti yerinden zerre miskal kıpırdatamadık. Hatta, zihniyet ve kalibre bakımından daha da geriye giden bir muhalefetle karşı karşıyayız. İnşallah 14 Mayıs seçimlerinin en hayırlı neticelerinden biri de ülkemiz muhalefetini bu alacakaranlık kuşağından çıkarmak olacaktır."
- "Gelmeyene gideceğiz, küskünü barıştıracağız, sevmeyeni sevdireceğiz"
Erdoğan, Cumhur İttifakı olarak, seçimlere kadar gece gündüz çalışarak, milletin gönlünü kazanmadıkları hiçbir ferdini bırakmayacaklarını vurgulayarak, şunları söyledi:
"Gelmeyene gideceğiz, küskünü barıştıracağız, sevmeyeni sevdireceğiz. Her eve, her iş yerine gireceğiz. Kalbini kazanmadık kimse bırakmayacağız. Kararsızları ikna edeceğiz. Zaten gönlünde olduklarımızı ihmal etmeyeceğiz. Hiç kimseyi atlamadan teker teker herkese dokunacağız. Siyasetin sokakta yapıldığını, seçimin sandıkta kazanıldığını asla unutmayacağız. Her seçimin önemli olduğunu ama 14 Mayıs'ın bu milletin tüm evlatlarının geleceğini şekillendireceğini aklımızdan çıkarmayacağız. Bunun için sizlerden, seçim gününe kadar geçecek her anı değerlendirmenizi, seçim günü sandığı da namusumuz olarak görmenizi istiyorum."
Daha sonra Erdoğan, "Hazır mıyız? 14 Mayıs'ta Türkiye Yüzyılı için doğru adımlarla yola devam diyor muyuz, Türkiye Yüzyılı'nın inşası için bismillah diyor muyuz, evlatlarımızın geleceğine sahip çıkıyor muyuz, bay bay Kemal'i ve ortaklarını sandığa gömüyor muyuz, PKK'sından FETÖ'süne tüm terör örgütlerinin başını sandıkta tekrar eziyor muyuz, ailemize, çocuğumuza, inancımıza, değerlerimize göz dikenlerin heveslerini kursaklarında bırakıyor muyuz?" sorularına salondakilerin hep bir ağızdan verdiği "evet" yanıtına "Rabb'im hepinizden razı olsun" karşılığını verdi.
'Dünya 5'ten büyüktür' itirazımıza her geçen gün destek artıyor
Bu sebeple, “Dünya 5’ten büyüktür” itirazımıza her geçen yıl daha fazla destek bulabiliyoruz. Bu sebeple, Rusya-Ukrayna savaşında her iki tarafla da görüşebiliyor, tahıl koridoru ve esir değişimi gibi somut ilerlemeler sağlayabiliyor, barış ihtimalini masada tutabiliyoruz. Bu sebeple, Libya’dan Karabağ’a pek çok yerde, tüm dünyanın seyrettiği haksızlıkların düzeltilmesi için fiilen sahaya inip netice alabiliyoruz. Bu sebeple, Balkanlarda barışın sürmesinin ve uzlaşma yollarının açık tutulmasının garantisi haline gelebiliyoruz. Bu sebeple, herkesin sırtını döndüğü mazlumlara kol kanat gerebiliyor, himaye edebiliyoruz. Bu sebeple Türk Devletleri Teşkilatı gibi stratejik adımlar atabiliyor, İslam Âlemiyle işbirliğimizi kimseden icazet almadan güçlendirebiliyoruz.
Bu sebeple, Batı Dünyasıyla ilişkilerimizde teslimiyetçi değil, hakkımızı, hukukumuzu savunan dik bir duruş sergileyebiliyoruz.
Sömürge ve zulüm üzerinde kurduğu güvenlik ve refah düzenini korumak için, diğer toplumları asırlardır etnik ve inanç fay hatları üzerinden kontrol eden Batı, artık kendi derdine düşmüş durumda… Ekonomik olarak yükselen ama siyasi rotası olmayan güçlerin hiçbiri, Türkiye’nin üstlendiği adalet, hakkaniyet ve vicdan üzerine kurulu misyonunu ikame edemiyor, edemez. Emperyalizmin terör örgütleri üzerinden yürüttüğü vekâlet savaşlarının da sonu yaklaşıyor.
Eğer Türkiye’nin ve 21 yıldır onun yönetiminde olan AK Parti’nin bir davası, bir vizyonu olmasaydı, tüm bunları konuşabilir miydik?
Birileri gibi, “Ne işimiz var Karabağ’da, Libya’da, Suriye’de, Balkanlar’da, Akdeniz’de, Afrika’da” deseydik… Birileri gibi “Bu kadar yolu, barajı, elektriği, suyu, aracı, konutu ne yapacaksanız, toprağa mı gömeceksiniz” deseydik… Birileri gibi, herkese duymak istediğini söylesek ama vesayetin, darbecilerin, terör örgütlerinin koltuğunun altından kalkmasaydık… Kısacası karşımızdakiler gibi olsaydık, burada milletimizin huzuruna alnımız ak, başımız dik bir şekilde çıkabilir miydik? İnşallah, önümüzdeki dönemde ülkemizi ve milletimizi dünyada hak ettiği yere getireceğiz. Böylece, coğrafyamızın ve medeniyetimizin iki asırlık hüznünü asırlar boyunca sürecek sevince dönüştürme şerefine de nail olacağız.
"AK PARTİ dünün ve bugünün değil, yarının da partisi"
Görüldüğü gibi, tarihin seyri bize, AK Parti’nin sadece dünün ve bugünün değil, yarının da partisi olduğuna işaret ediyor. Hep söylediğimiz gibi “Kökü mazide olan ati" olan AK Parti’nin gelecek tasavvuru, geçmişindeki eser ve hizmetlerin üzerine kuruludur. Hatırlarsanız, partimizi kurarken “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” dediğimizde, birileri bize istihzayla bakmıştı.
Yine hatırlarsanız, bundan 12 yıl önce 2023 hedeflerimizi açıkladığımızda, birileri yine bize dudak bükmüştü. Bizim 2023 hedefleriyle, 12 yıl sonrasına kadar uzanan program ve proje yapabilmemizi akılları almayanlar, 2053 ve 2071 vizyonlarımızı duyunca, tümden zıvanadan çıkmıştı. Ülkemizi doğrudan işgal hareketi olarak gördüğümüz 15 Temmuz darbe girişiminin ardından, yönetim sistemimizi değiştirecek tarihi bir reformu hayata geçirdiğimizde de aynı tepkiyle karşılaştık.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini yerden yere vuranlar, bugün aynı sistemi, ruhuna uygun olmayan at pazarlıklarıyla, tepe tepe kullanmanın hesaplarını yapıyor. Çünkü bunların ülkenin ve milletin hayrını gözetmek gibi bir dertleri yok. Tek gayeleri, tıpkı eski Türkiye devrinde olduğu gibi, milletin derdini ve beklentisini istismar ederek bir avuç muhterise ikbal devşirmektir. Bunların siyaset derinliği, bırakınız çeyrek asırlık, yarım asırlık vizyonu, ertesi günlerini bile göremeyecek kadar sığdır.
"Cumhur İttifakı bir ilke ittifakıdır"
Biz 2023 hedeflerimizle milletimize ilan ettiğimiz projelerin çoğunu hayata geçirdiğimiz gibi, şimdi daha geniş ufuklara, daha büyük vizyonlara doğru yelken açıyoruz. İşte bunun için “AK Parti geleceğin partisidir” diyoruz. İşte bunun için “Cumhur İttifakı bir ilkeler ve mefkûreler ittifakıdır” diyoruz.
Hiçbir ayrım olmaksızın, milletimizin her bir ferdinin bu aydınlık gelecekte yeri vardır. Çünkü AK Parti, herhangi bir sınıfın, hele hele yıllarca kendini seçkin bir yerde görerek milleti aşağılayan kerameti kendinden menkul zümrelerin değil, 85 milyonun tamamının hayallerinin ortak paydasıdır.
Bugüne kadar hangi partiye oy verirse versin, her bir vatandaşımızı AK Parti’nin tabii bir mensubu sayıyoruz. Sadece bugüne kadar kendisini henüz partimizin ve ittifakımızın saflarına katamadığımız, kazanamadığımız için hayıflanıyoruz. Etnik, dini, kültürel kimlik siyasetiyle ülkemizi eski günlerine döndürmenin, milletimizin bünyesindeki fay hatlarını tetiklemenin peşinde koşanlar, bu birlik, beraberlik, kardeşlik siyasetini asla anlamadı, anlayamayacak.
Biz, bu milleti, içindeki tüm renkleriyle birlikte kucaklamayı, farklılıklarımızı zenginliğimiz olarak görmeyi, temel hak ve özgürlükleri lütuf değil asli müktesep olarak kabul etmeyi sürdüreceğiz. Tarihi tecrübemize ve irfan geleneğimize uygun şekilde, “insanları yaratılışta eş, dinde kardeş” görme yaklaşımıyla, vatan topraklarının her karışına hizmet vermeye devam edeceğiz. Siyasete başladığımız günden beri vesayet odaklarıyla çarpışa çarpışa yürüdüğümüz bu yoldan, milim sapmadan hep daha ileriye gitmenin mücadelesini vereceğiz.
Biz, bu milleti, içindeki tüm renkleriyle birlikte kucaklamayı, farklılıklarımızı zenginliğimiz olarak görmeyi, temel hak ve özgürlükleri lütuf değil asli müktesep olarak kabul etmeyi sürdüreceğiz. Tarihi tecrübemize ve irfan geleneğimize uygun şekilde, “insanları yaratılışta eş, dinde kardeş” görme yaklaşımıyla, vatan topraklarının her karışına hizmet vermeye devam edeceğiz. Siyasete başladığımız günden beri vesayet odaklarıyla çarpışa çarpışa yürüdüğümüz bu yoldan, milim sapmadan hep daha ileriye gitmenin mücadelesini vereceğiz.
AK Parti’nin Türkiye’de, milli iradenin üstünlüğü ilkesini gerçek manada hayata geçirmiş ve daha önemlisi, azimle bunu sürdürmüş parti olduğunu kimse inkâr edemez. Umudunu millet dışı her odağa, her güce, içeride ve dışarıda yaşanan her arızi gelişmeye bağlayanların da, milli iradenin tercihlerine saygı duyacağı günleri göreceğimize inanıyorum. Türkiye’nin istiklaline ve istikbaline ancak, siyaset kurumu bu dönüşümü tümüyle gerçekleştirdiğinde güvenle bakabiliriz.
Aksi takdirde; İktidarı vesayet güçlerinde arayan faşist zihniyet bitmez. Darbecilerin karşısına dikilmek yerine onlara alkış tutan demokrasi düşmanları bitmez. Bay Bay Kemal niçin HDP'nin Genel Merkezi'ne gitmek yerine Parlamento'da görüşme yaptı. Terör örgütlerinin temsilcileriyle kapalı kapılar ardında pazarlık yapan muhterisler bitmez. Devletin güvenlik güçlerinin canları pahasına yakalayıp, yargısının cezaevine tıktığı teröristleri serbest bırakma sözü veren alçaklar bitmez. Ülkesini yabancılara şikâyet eden, yatırım yapmamaları, yaptırım uygulamaları çağrısında bulunan idrak yoksunları bitmez.
Daha önce de defalarca ifade ettiğim gibi, biz 21 yılda Türkiye’yi her alanda ileriye götürdük, ama muhalefeti yerinden zerre miskal kıpırdatamadık. Hatta, zihniyet ve kalibre bakımından daha da geriye giden bir muhalefetle karşı karşıyayız.
"Gelmeyene gideceğiz, kararsızları ikna edeceğiz"
İnşallah 14 Mayıs seçimlerinin en hayırlı neticelerinden biri de, ülkemiz muhalefetini bu alacakaranlık kuşağından çıkarmak olacaktır. Cumhur İttifakı olarak biz, seçimlere kadar gece-gündüz çalışarak, milletimizin gönlünü kazanmadık hiçbir ferdini bırakmayacağız.
Gelmeyene gideceğiz. Küskünü barıştıracağız. Sevmeyeni sevdireceğiz. Her eve, her işyerine gireceğiz. Kalbini kazanmadık kimse bırakmayacağız. Kararsızları ikna edeceğiz. Zaten gönlünde olduklarımızı ihmal etmeyeceğiz. Hiç kimseyi atlamadan teker teker herkese dokunacağız. Siyasetin sokakta yapıldığını, seçimin sandıkta kazanıldığını asla unutmayacağız. Her seçimin önemli olduğunu, ama 14 Mayıs’ın bu milletin tüm evlatlarının geleceğini şekillendireceğini aklımızdan çıkarmayacağız.
Bunun için sizlerden, seçim gününe kadar geçecek her anı değerlendirmenizi, seçim günü sandığı da namusumuz olarak görmenizi istiyorum.
AK Parti olarak, kurulduğumuz günden beri girdiğimiz 15 seçim ve halkoylamasının tamamından da birinci çıkmayı başardık. Bu özelliğiyle AK Parti, sadece Türk siyasi hayatına değil, dünya demokrasisine ismini altın harflerle yazdırmış bir partidir. Milletimizin bize gösterdiği teveccühün bunca yıldır kesintisiz sürmesi, sorumluluğumuzu daha da artıyor. Ülkemize geçtiğimiz 21 yılda kazandırdığımız her eser, her hizmet elbette önemlidir.
Ama önümüzdeki 5 yıl boyunca milletimize ne vereceğimiz, evlatlarımızın geleceği için hangi ilerlemeleri sağlayacağımız daha önemlidir. Bu doğrultuda ilk adımımızı, geçtiğimizin yılın 28 Ekim’inde açıkladığımız Türkiye Yüzyılı vizyonuyla atmıştık. Türkiye Yüzyılını 17 temel başlığın üzerinde inşa edeceğimizi söylemiştik. Neydi bu başlıklar?
17 temel başlıkta Türkiye Yüzyılı
Türkiye Yüzyılı, şefkatin, üretimin, verimliliğin, istikrarın, kalkınmanın, sürdürülebilirliğin, huzurun, iletişimin, istikbalin, gücün, haklının, değerlerin, dijitalin, gençliğin, barışın, başarının ve bilimin yüzyılıdır.
Evet, seçim beyannamemizi de işte bu temeller üzerinde şekillendirdik. Seçim beyannamemizde, altı ayrı bölüm altındaki onlarca başlık ve binlerce maddede, hem ülkemize kazandırdığımız eser ve hizmetlerin özeti, hem de Türkiye Yüzyılı hedeflerimiz yer alıyor.
"Türkiye Yüzyılı için doğru adımlar" yaklaşımıyla hazırladığımız, oldukça hacimli bir esere dönüşen beyannamemizde yer alan tüm hususları, burada tekrarlamayacağım. Beyannamemiz kitap olarak sizlere ulaştırıldı, dijital mecralar vasıtasıyla da milletimizle paylaşıldı.
Burada sadece kısa hatırlatmalarla yetinerek, asıl işi, hep birlikte evlerde, sokaklarda, mahallelerde insanımızla ruberu, yüz yüze yapacağımız çalışmalara bırakmak istiyorum.
Bugüne kadar milletimize yapmayacağımız, yapamayacağımız hiçbir şeyi söylemedik, söylediğimiz hiçbir şeyden de geri dönmedik. Meydanlarda ağzına geleni söyleyip, iş başına gelince hepsini unutanların, inkâr edenlerin, tersini yapanların, vaatlerinin üzerine beton dökenlerin ülkemize ne büyük zararlar verdiğini biliyoruz.
Biz ne kendimizi, ne milletimizi asla böyle bir zelil duruma düşürmedik, düşürmeyiz. Bunun için verdiğimiz her sözü, beyannamemize yazdığımız her maddeyi uzun hazırlıklar sonunda ortaya çıkardık. Önümüzdeki dönemde önceliğimiz elbette, 6 Şubat depremlerinin yıktığı şehirlerimizi yeniden ayağa kaldırmak olacaktır. Allah’ın izniyle, 319 bini bir yılda teslim edilecek şekilde, toplam 650 bin yeni konut yaparak, afetin 11 ilimizde ve mücavirinde açtığı yaraları tamamen saracağız.
"Türkiye ulusal risk kalkanı modeli"
Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeliyle, ülkemizin 81 ilinin tamamını, afetlere dirençli şehirler haline dönüştüreceğiz. Vatandaşımızın can ve mal güvenliği bizim için her şeyin önünde gelir. Bütüncül risk yönetimiyle, ülkemizi sadece depreme karşı değil, her türlü afete, felakete, tehdide karşı, tüm boyutlarıyla hazırlayacağız.
Varlığımızın teminatı olan değerlerimizi, “Tek vatan, tek millet, tek bayrak, tek devlet" ilkeleri etrafında, insanımızın refahı, huzuru ve mutluluğunun evreni, diğer çalışmalarımızın temeli olarak görüyoruz.
Biliyorsunuz, 2002 yılında iktidara gelirken ülkemizi eğitim, sağlık, emniyet ve adalet üzerinde yükselteceğimizi söylemiştik. Eğitimde, okulundan öğretmenine, üniversitesinden yurduna tüm unsurlarıyla güçlü bir altyapı kurduk. Şimdi bu altyapı üzerinde değerler eğitiminin esas olduğu bir anlayışla kaliteyi artıracak çalışmalara yöneliyoruz. Bu çerçevede çocuklarımızın yeteneklerinin, eğitimin ilk kademelerinden itibaren keşfedilerek, becerilerine uygun yönlendirmeyi sağlayacak bir sistem kuracağız.
Sağlıkta, hastaneleriyle, personeliyle, genel sağlık sigortasıyla, hizmete erişimin kolaylığıyla, dünyaya örnek olan bir seviyeye geldik. Salgın ve deprem döneminde, bu güçlü sağlık sisteminin işlerliğini hep beraber tecrübe ettik, gördük, hakkını verdik. Yeni dönemde, ülkemizin ilaç ve tıbbi sektörlerindeki geliştirme ve üretim kapasitesini artırarak, savunma sanayindekine benzer bir atılımı hayata geçireceğiz.
Aile sağlığı, aile diş hekimliği, evde bakım, palyatif bakım gibi hizmetleri ülke sathında güçlendireceğiz. Sağlık turizminde, dönem sonunda 3 milyon misafir ve 10 milyar dolar gelir hedefliyoruz.
İktidarlarımız döneminde ülkemize sağladığımız kazanımların en başında, her bir vatandaşımızın huzurla evinde oturacağı, işini yapacağı, çocuğunu okuluna göndereceği güvenli Türkiye iklimi geliyor.
Terör örgütlerinin başını sınırlarımız dışında bile ezerek, suç çetelerine göz açtırmayarak, asayişten taviz vermeyerek, insanlarımızın geleceklerine güvenle bakabilmelerini temin ettik.
Dünyanın ve bölgemizin yaşadığı sınamaların giderek ağırlaştığı bir dönemde, önleyici güvenlik çalışmalarıyla, Türkiye’nin huzur ve güven adası olarak istikrarla yoluna devam etmesini sağlayacağız.
Partimize de adını verdiğimiz adaletin, tüm kurum ve kurallarıyla, vicdanları mutmain edecek şekilde tecellisi için çok büyük mücadele verdik. Vesayetin ve FETÖ’cü hainlerin tasallutundan kurtardığımız adalet sistemimizin fiziki imkânlarını ve insan kaynağını geliştirdik. Türkiye Yüzyılının anahtarı olarak gördüğümüz yeni sivil Anayasa sözümüzü tutmak için çalışmayı sürdüreceğiz. Hukuk devletimizi güçlendirecek reformları kesintisiz devam ettirecek, kapsamlı bir yasama reformu için uzlaşma zemini arayacağız. Yüksek standartlı demokrasi için dönüştürücü reformlar ve koruyucu reformlar döneminden tamamlayıcı reformlar dönemine geçeceğiz.
Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da, toplumumuzun hiçbir kesimine hayat biçimi ve kimlik dayatılmasına izin vermeyeceğiz. Demokratik siyasetin önündeki engelleri kaldırmaya devam ederken, terör örgütlerinin ve vesayet odaklarının siyasete müdahalesine de göz yummayacağız.
Bilhassa Kürt kardeşlerimizi, ne CHP faşizminin, ne HDP sapkınlığının, ne PKK zulmünün, ne de geçmişte acı örnekleri yaşanan baskı düzeninin karanlığına asla ve asla teslim etmeyeceğiz. Aile yapımızı, tüm sapkın akımlardan koruma yanında, her türlü maddi-manevi destekle güçlendireceğiz. Hayata geçireceğimiz “gelir tamamlayıcı aile destek sistemiyle”, hiçbir hanenin gelirinin belirli bir seviyenin altına düşmemesini temin edeceğiz.
'Aile yapımızı sapkın akınlardan koruyacağız'
Aile Koruma Kalkanı Programıyla, ev hanımlarının emekliliğine destek vermekten, her ailede en az bir çalışan olmasını sağlamaya kadar pek çok uygulamayı başlatacağız. Gençlerimizi aile kurmaya teşvik etmek için, eğitiminden istihdamına, evliliğinden çocuk bakımına kadar her alanda kendilerine maddi katkı vereceğiz. Bu hedeflere ulaşmak için, kaynağı ülkemizin kendi ürettiği doğalgaz ve petrol gelirlerinden sağlanacak bir Aile ve Gençlik Bankası kuracağız.
Yükseköğrenimdeki gençlerimize bir defaya mahsus olmak üzere cep telefonu ve bilgisayar ediniminde vergi muafiyeti sağlayacağız, ayrıca aylık 10 cigabayt ücretsiz internet vereceğiz.
Sosyal yardımlarımızı, yoksul insanlarımıza destek vermenin ötesinde, insanlarımızın yoksulluk seviyesine düşmesini önleyecek bir yaklaşımla yeniden yapılandıracağız.
Enflasyon tek haneye düşecek
Sahip olduğumuz kültür-sanat değerlerimizin, her alanda işlenmesini sağlayacak mekanizmalar kurarak, ülkemizin potansiyelini en üst düzeyde harekete geçireceğiz. Ekonomimizi; yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla büyütmeyi sürdüreceğiz.
Enflasyonu yeniden tek haneli rakamlara düşürerek, ülkemizi bu sorundan mutlaka kurtaracağız. Memurundan emeklisine ve işçisine kadar çalışanlarımızın ücretlerini daima enflasyonun üzerinde artırarak, refah düzeylerini yükselteceğiz.
Turizmde 90 milyon turist ve 100 milyar dolar turizm geliri hedefiyle, yatırımı ve tanıtımı hızlandıracağız. Ülkemizin halen 300 bin civarında olan uluslararası öğrenci sayısını, 1 milyonun üzerine çıkartarak, küresel pazarın yüzde 10’unu elde edeceğiz.
Bilişim ihracatında 15 milyar dolara ulaşarak, ülkemizi bu alanda küresel bir merkez haline dönüştüreceğiz. Ülkemizi 1 trilyon dolar dış ticaret hacmine ulaştırmaya yönelik hedefimize ulaşana kadar yatırıma, üretime, ihracata yükleneceğiz.
Önümüzdeki dönemde yıllık 5,5 büyüme oranıyla, milli gelirimizi bu dönemde 1,5 trilyon dolara, ardından da asıl hedefimiz olan 2 trilyon dolara çıkartacağız. Kişi başına düşen milli gelirimizi 3 bin 600 dolardan 10 bin 600 dolara yükselttiğimiz gibi, önümüzdeki dönemde önce 16 bin dolara, ardından da daha yüksek seviyelere ulaştıracağız.
Bu büyüme sayesinde 5 yılda 6 milyon yeni istihdam oluşturarak, işsizlik oranımızı yüzde 7 seviyesine gerileteceğiz. Kadın ve genç istihdamına özel önem vermeyi sürdüreceğiz. Kamuya işe alımları, görevin getirdiği zorunluluklar dışında mülakatı kaldırarak, gençlerimizin sınavlardaki başarı sıralamasına göre yapacağız.
Girişimcilerimize verdiğimiz destekle ülkemizden en kısa sürede 15 adet milyar dolar ve 5 adet on milyar dolar değerinde şirket çıkmasını sağlayacağız.
Dijital Türk Lirası projemizi hayata geçireceğiz
Üretimin tabana yayılmasında çok önemli görev ifa eden KOBİ’lerimizi, büyüyen ekonomimizin lokomotifleri olarak, finansmandan istihdama her alanda daha güçlü şekilde destekleyeceğiz. Bugüne kadar hassasiyetle devam ettirdiğimiz bütçe disiplininden önümüzdeki dönemde de taviz vermeyeceğiz. Tasarım ve kriptoloji altyapısını kurduğumuz yeni nesil Dijital Türk Lirası projemizi hayata geçireceğiz.
Kalkınmanın temel altyapısı olan enerjideki atılımlarımızı kesintisiz sürdüreceğiz. Yerli ve yenilenebilir enerji yatırımlarımızla, önümüzdeki dönemin sonunda enerji ithalatımızı yarıya düşüreceğiz. Karadeniz Doğalgazının ve Akkuyu Nükleer Güç Santralinin tam kapasite devreye girmesi, ülkemizin enerji bağımsızlığında bir milat olacaktır.
Elektrikte halen 100 cigavat olan kurulu gücümüzü, 136 cigavata yükselteceğiz. Doğalgaz kullanamayan ilçemiz kalmamasını temin edeceğiz. Milletimize en çok eser kazandırdığımız alanlardan biri olan ulaşımda, otoyol ve bölünmüş yol projelerimiz ile havalimanı inşaatlarımızı tamamlarken, yeni dönemde ağırlığı raylı sistemlere vereceğiz.
2053 vizyonumuz çerçevesinde hızlı tren hattımızı 13 bin 400 kilometreye, toplam demiryolu ağımızı 28 bin 600 kilometreye ulaştırmayı planlıyoruz. Bu çerçevede önümüzdeki dönemde, halen inşası süren hızlı demiryolu hatlarına ilave olarak yeni projelerin yapımına da başlayacağız.
Ülkemizin, Ankara-Kırıkkale-Yozgat-Sivas hattının da açılmasıyla 11 ili, birbirine hızlı tren ağıyla bağlı hale geliyor. İzmir-Ankara hattı başta olmak üzere tüm projelerimizi tamamladığımızda bu sayıyı 52’ye çıkartacağız. Ayrıca, Ankara-İstanbul arasında süper hızlı tren hattı kuracağız.
Tekirdağ, Mersin, İskenderun ve Kocaeli’nde yapacağımız yeni limanlarla, lojistik gücümüzü artıracağız. Çok modlu kuzey-güney ve doğu-batı ulaşım koridorlarıyla, yatırımın ve üretimin ülkenin her köşesine yayılmasını sağlayacağız.
6-G hazırlıkları başlıyor
Kanal İstanbul’un bağlantı yolları ve altyapı çalışmalarının yapımını sürdüreceğiz. Önümüzdeki dönem internette 5-G teknolojisinin nüfusumuzun tamamı tarafından kullanılabilmesini temin edecek altyapıyı kuracak, 6-G teknolojisinin hazırlıklarına başlayacağız. Dünyanın en büyük 10 uydu operatöründen biri haline getirdiğimiz Türkiye’nin uzaydaki gücünü daha da artıracağız.
Küresel rekabet ve küresel yenilik endekslerindeki yerimizi daha da yukarılara taşıyacağız. Ülkemizi kritik teknolojilerin pazarı değil üreticisi yapacak Milli Teknoloji Hamlemizi kesintisiz sürdüreceğiz. Milli gururumuz TOGG’un üretime ve satışa başlamasıyla duyduğumuz sevinci, önümüzdeki 7 yılda 1 milyon aracı yollarda görmemizi temin ederek, daha da güçlendireceğiz. Elektrikli araç şarj altyapısını ilk etapta 142 megavat gücüne çıkartarak, bu yöndeki yatırımları ülke genelinde destekleyeceğiz.
Tarımsal üretimin geliştirilmesini, sadece ekonomik değil, milli bir mesele olarak görüyoruz. Bunun için önümüzdeki dönemde bitkisel üretimi 132 milyon tona, su ürünleri üretimini 750 bin tona çıkaracak adımları atacağız. Üretim güvenliği amacıyla sertifikalı tohum, fide ve fidan üretimlerini artıracağız.
Ekonomik ömrünü tamamlamış çaylıklarımızı daha nitelikli çeşitlerle yenileyeceğiz.
Arazi toplulaştırma çalışmalarında 100 milyon dekara çıkarak, vakit, enerji, alet ve ekipman kullanımında verimliliği artıracağız. Ülkemizin şartlarına uygun bir üretim planlamasıyla hem verimi, hem çiftçilerimizin gelirini yükseltecek bir sistem kuracağız. Su depolama hacmimizi 193 milyar metreküpe çıkartarak, 80 milyon dekar araziyi sulayacak, 37 bin megavat enerji üretecek hale geleceğiz.
Mera, yaylak ve kışlak alanları ıslah ederek, hayvancılığımızı destekleyeceğiz. Dönem sonunda büyük baş hayvan varlığımızı 19 milyona, küçük baş hayvan varlığımızı 68 milyona çıkartarak, vatandaşlarımızın ekonomik fiyatlarla ete erişimini kolaylaştıracağız.
Orman alanlarımızı, topraklarımızın yüzde 30’unun üzerine, verimli orman alanı miktarını da 14,5 milyon hektara ulaştıracağız. Yeşil kalkınma hedeflerimizle, ülkemizin doğal kaynaklarını, bize uluslararası alanda da avantaj kazandıracak şekilde sürdürülebilir bir anlayışla değerlendireceğiz.
Bölgelerimizin sahip oldukları özelliklere ve imkanlara göre farklı alanlarda geliştirilmesini sağlayacak Bölgesel Gelişme Ulusal Strateji ve Bölge Planlarını uygulamaya koyacağız. Bu yaklaşımla, bölgelerimizi ülke ekonomisi ve sosyal hayatıyla bütünleştirecek şekilde kalkınma planları yapacağız.
Dünyaya model olarak sunduğumuz insani ve vicdani dış politikamızı, istikrar, denge ve atılım hedefleriyle, girişimci, etkin ve sonuç alıcı bir şekilde geliştirmeyi sürdüreceğiz. Hem ülkemizin, hem bölgemizin, hem insanlığın huzur ve istikrar bulacağı bir dış politikayla, çok taraflılık, daha fazla işbirliği, barış, istikrar ve insani diplomasiyle Türkiye eksenini inşa edeceğiz.
Son 5 yıldaki uygulama tecrübesine ve değişen ihtiyaçlara göre Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini restore ederek, Türkiye Yüzyılı hedeflerimize daha fazla katkı verecek şekilde geliştireceğiz.
Bu ülkenin dününü beraber inşa etmiştik, yarınını da birlikte inşa edeceğiz. Milletimizin hiçbir kesimi yok ki, AK Partinin hizmet siyaseti hayatına dokunmamış, hayatını olumlu yönde değiştirmemiş olsun. Vatan topraklarının tek bir karışı yok ki, AK Partinin eser siyasetinden nasibini almamış olsun. Kadını ve erkeğiyle, genci ve yaşlısıyla her vatandaşımıza geçmişten bugüne asırlık hizmetler sunduk.
Her alanda üretimi desteklerken, hem istihdamı güçlendirmek, hem ihracatı artırmak, böylece ülkemizin gücüne güç katmak niyetiyle hareket ettik. Elbette ulaşamadığımız hedefler, çok emek verip de başaramadığımız işler oldu. Sizler şahitsiniz ki, sadece 21 yılda yaptıklarımız bile ülkemizin asırlık eksiklerini, ihtiyaçlarını, kayıplarını telafi etmeye yetmiştir. Ama biz bunları yeterli görmüyoruz. Milletimizin daha fazlasına layık olduğuna inanıyor, bunun için daha çok çalışmamız gerektiğini biliyoruz.
Önümüzdeki seçimlerde milletimizden desteği, kendi statükomuzu tahkim etmek için değil, daha büyük reformlar yapmak, daha büyük devrimler gerçekleştirmek, daha çok eser ve hizmet getirmek için istiyoruz. Çünkü biz bugüne kadar hep, başkalarıyla değil kendimizle yarıştık. Türkiye’de ne vizyonuyla, ne programıyla, ne icraatıyla bizim önümüze geçene de, böyle bir hazırlık yapana da, böyle bir niyet besleyene de rastlamadık. Nitekim, 14 Mayıs seçimlerine de aynı şekilde gidiyoruz. İşte bizim 21 yıllık envanterimiz… İşte bizim Türkiye Yüzyılı vizyonumuz… İşte bizim seçim beyannamemiz… İşte bizim heyecanımız, şevkimiz, aşkımız… Akıl ve vicdan sahibi herkesi, bizim ortaya koyduğumuz bu tabloyla, Bay Bay Kemal’in çapını, kalibresini, geçmişte yaptıklarını, bundan sonrası için verdiği sözleri mukayeseye davet ediyorum.
Bugün bu salonda AK Parti’nin 600 milletvekili adayı değil, Türkiye Yüzyılını omuzları üzerinde azimle, gayretle, fedakarlıkla, cesaretle, dirayetle yükseltecek 600 kahraman görüyorum. Her birinizi 81 vilayetimizde sizleri bağırlarına basmak için bekleyen milletime emanet ediyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ankara Arena Spor Salonu önünde bekleyen partililere hitap etti
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Allah'ın izniyle 14 Mayıs'ta sandıkları patlatacak, yeni dönemin de müjdelerini vereceğiz" dedi.
Erdoğan, AK Parti Seçim Beyannamesi ve Milletvekili Aday Tanıtım Toplantısı'nın yapılacağı Ankara Arena Spor Salonu'na girişi öncesinde dışarda bekleyen partililere hitap etti.
Seçim beyannamesini açıklayacakları günde bir arada olmanın mutluluğu içerisinde olduklarını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bu yolculuk 14 Mayıs'a giden bir yolculuk. 14 Mayıs için hazır mıyız? 14 Mayıs'ta sandıkları patlatmaya var mıyız? Kapı kapı dolaşmaya var mıyız? Allah'ın izniyle 14 Mayıs'ta sandıkları patlatacak, yeni dönemin de müjdelerini vereceğiz."
Alandaki katılımı görmekten duyduğu mutluluğu dile getiren Erdoğan, ana kademe, kadın kolları ve gençler olarak "gümbür gümbür" 14 Mayıs'a ilerlediklerini söyledi.