Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin Ankara büyükelçileriyle Çankaya Köşkü'nde bir araya gelen Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye ile AB arasındaki 18 Mart Mutabakatı'nın güncellenmesinin, göç konusunda değişen gerçekleri göz önüne alacak, ilişkilere güven ve ivme kazandıracak şekilde yapılması gerektiğini vurguladı. AB konsey ve komisyon başkanları ile geçen yıl mart ayında Brüksel'de yapılan görüşmede mutabakatın güncellenmesi konusunda anlaşmaya varıldığını hatırlatan Erdoğan, "Türkiye olarak bu anlaşma doğrultusunda üzerimize düşeni yaptık, güncellenmiş önerimizi ilettik ama henüz Avrupa makamlarından tekliflerimize cevap alamadım." dedi.
"Türkiye-AB diyalog toplantılarını yeniden başlatmakta fayda var"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, düzenli Türkiye-AB zirvelerini ve üst düzey diyalog toplantılarını yeniden başlatmakta fayda gördüklerini belirterek "Bunların ahde vefa ilkesinin gerektirdiği adımlar olduğuna inanıyoruz. Kısa bir süre önce gerek Charles Michel gerekse Ursula von der Leyen ile yaptığım görüşmelerde bu adımları atma ve bu ay sonu kendileriyle beraber ülkemizde bir araya gelme teklifini yaptım. Onlardan da kabul gördü." diye konuştu.
"Söz verdiler ama bize en ufak bir destek gelmedi"
"Sayın Ursula von der Leyen'e dedim ki, 'sadece gelmek değil hatta şu anda Suriye'nin kuzeyinde yapmakta olduğumuz briket evleri sizinle beraber gezmek isterim. Göçten sorumlusunuz, göç konusuyla ilgileniyorsunuz, buraları beraber bir görelim ve bu konuda nasıl bir hassasiyet içerisinde olduğumuzu görün.' Çünkü biz kendilerinden söz aldık ve bu briket evler konusunda, ciddi bir sayıyı onların da yapmak istediklerinin sözünü bana verdiler ama bize bu konuda en ufak bir destek gelmedi. Şimdi ise 50 bin briket konut yapma planımızın şu anda hemen hemen yarısından fazlasını gerçekleştirmiş durumdayız. Bir taraftan şu anda altyapısını yapıyoruz ama sizinle oraya gidene kadar büyük oranda bunları da bitirmiş oluruz. Türkiye'nin bu konuda neler yaptığını ve İdlib'deki, o gerçekten muhacir insanların, ölümle her an karşı karşıya olan insanların, buraları nasıl heyecanla beklediklerini orada göreceksiniz."
"Dünyada en fazla sığınmacıya ev sahipliği yapak ülkeyiz"
Türkiye'nin son 6 yıldır dünyada en fazla sığınmacıya ev sahipliği yapan ülke olduğuna işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti: "Bunu Ursula von der Leyen ifade etti. Yani '6 milyar avroluk bunun için bir para ayrıldığını ve bundan da 3 milyar 200 milyon avronun Türkiye'ye gönderildiğini veya gönderileceğini', buna benzer ifadeler kullandılar. Proje bazlı çalıştık, çalışıyoruz. Her şey ortada. Bunları görmek mümkün. Böyle bir şey yapılmış olsa da bizim şu anda göçmenlere yaptığımız harcamanın bu rakamlarla zaten halledilmesi mümkün değil. Bunlar öyle ufak tefek rakamlar değil. Yapılan harcama çok çok büyük ve şu anda ülkemizin sadece bir bölgesinde değil, birçok bölgede bu tür göçmen kamplarımız var."
"Sınırlarımız ötesindeki 5 milyon ihtiyaç sahibine düzenli yardım ulaştırıyoruz"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin kamplarının, dünyanın değişik yerlerindeki gibi ilkel çadırlardan oluşmadığını vurgulayarak "Hepsinde adeta insani bir yaşam tarzını göçmenlere hazırladık ve bundan iftihar duyuyoruz. İstiyorum ki, bu da özellikle Avrupa Birliği'nin dünyaya örnek bir sergilemesi olsun. Bu işleri Sayın (Antonio) Guterres de çok iyi bilir. Onunla beraber de ülkemizdeki göçmen kamplarını bu görevde iken gezmiş dolaşmıştık. Şimdi de aynısını yine beraber yapalım diyorum ve kendileri de olumlu yaklaştılar. Temenni ederim ki Türkiye ziyaretinde bunu beraber gerçekleştiririz." diye konuştu.
"Sınırlarımız ötesindeki 5 milyon ihtiyaç sahibine düzenli yardım ulaştırıyoruz"
Sadece Suriye kökenli 4 milyona yakın insanın Türkiye'de misafir edildiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: "Sınırlarımız ötesindeki 5 milyon ihtiyaç sahibine düzenli yardım ulaştırıyoruz. Avrupa Birliği bir ülkeye 100 bin sığınmacı için 3 milyar avro destek verirken Türkiye'deki 4 milyon sığınmacı için 3 artı 3 milyar avroluk taahhüdünü bile tam olarak yerine getirmemiştir. Buna rağmen Türkiye göçün ortak yönetimi konusunda aynı iradeyi tekrar sergilemeye hazırdır. Gümrük Birliği'nin güncellenmesi, Türk vatandaşlarına vize serbestisi sağlanması ve üyelik müzakerelerimizde mesafe katedilmesi de 18 Mart Mutabakatı'nın parçasıdır. Vize serbestisi, aslında 2020'nin değil 2014'ün sonuna kadar çözülmesi gereken bir sözdü ama yapılmadı. Şimdi 2020 bitti, 2021'deyiz."
"Bu mücadeleyi beraber sürdürmemiz gerekmez mi?"
Erdoğan, güvenlik ve terörle mücadele alanında iş birliğinin ilerletilmesi gerektiğini belirterek şöyle devam etti: "DEAŞ ile mücadele deniyor. Soruyorum, Türkiye'den başka DEAŞ ile mücadelede onurlu, şahsiyetli bir mücadele veren ülke var mı Avrupa Birliği ülkeleri içinde? Bu mücadeleyi de en onurlu şekilde veren Türkiye, biziz. Hiç gözlerinin yaşına bakmayız. Nerede bulursak orada gereğini yaparız. PKK/YPG ile aynı şekilde mücadelemiz sürerken, maalesef batılı dostlarımız PKK/YPG bunlarla ilgili, onları kendi ülkelerinde barındırıyor, onlara gerekli destekleri veriyor. Kusura bakmayın açık ve net konuşuyorum. Dost acı söyler ama gerçeği söyler. Ben gerçeği söylemek mecburiyetindeyim. Çünkü şu anda müzakereci bir ülke olarak Türkiye bunları sizinle paylaşmazsa, bilesiniz ki yarın aynı bela sizin de başınıza gelecektir.