Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmaya, "Önceki gün İdlib'de uğradıkları alçakça saldırı sonucu şehit olan 7 askerimize ve bir sivil personelimize Allah'tan rahmet, yakınlarına ve tüm milletimize başsağlığı diliyorum. Aynı saldırıda yaralanan 12 askerimiz ile bir sivil tercümanımıza da Rabbimden acil şifalar diliyorum." diyerek başladı.
Türkiye'nin Suriye'deki varlığının keyfekeder bir tercih veya basit çıkar hesapları sonucu ortaya çıkmadığının altını çizen Erdoğan, Suriye'de 2011 yılında başlayan iç çatışmalardan uzak durmak için yıllarca sabrettiklerini söyledi.
Vatanlarını korumak, canlarını ve namuslarını kurtarmak için mücadele eden Suriye halkına desteklerini sınırın Türkiye tarafında verdiklerini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
Suriye hükümetiyle 1998 yılında imzalanan Adana Mutabakatı'nın, Türkiye'ye gerektiğinde teröristleri takip etmek için Suriye topraklarında operasyon yürütme hakkı tanıdığını anımsatan Erdoğan, "Bu hakkın sınırının da terörist neredeyse oraya kadar uzandığını biliyor ve buna inanıyoruz. Bu çerçevede ilk olarak 2016 Ağustos'unda DEAŞ ve PKK/YPG'ye yönelik ilk operasyonumuz olan Fırat Kalkanı Harekatı'nı başlattık. Bu harekatta 3 binin üzerinde DEAŞ'lıyı imha ederek Cerablus ve El Bab bölgesini teröristlerden temizledik." dedi.
Bazılarının, "Sizin Suriye topraklarında ne işiniz var? Sizi Suriye oraya davet etti mi? Diğerlerini davet etti." dediğini ifade eden Erdoğan, "ABD'yi de davet etmedi. Koalisyon güçlerini de davet etmedi. Sadece Rusya'yı davet etti ama bizim elimizde kapı gibi bir Adana Mutabakatı Anlaşması var ve biz bu anlaşmanın gereği olarak oradayız." diye konuştu.
"Türkiye DEAŞ'ın foyasını ortaya çıkardı"
Erdoğan, Fırat Kalkanı Harekatı'nın tüm dünyanın bahane ederek adeta Suriye'nin üzerine çullandığı DEAŞ'a karşı gerçekleştirilmiş tek ciddi ve sonuç alıcı operasyon olduğunu ifade etti.
Suriye'de etkinlik gösteren diğer güçlerin tamamının DEAŞ bahanesiyle kendi ajandalarını uygularken Türkiye'nin bu terör örgütünün belini kırdığına ve foyasını ortaya çıkardığına işaret eden Erdoğan, Türkiye DEAŞ ile savaşırken Suriye rejiminin ağır bir yıkımın ardından Halep'i ele geçirmekle meşgul olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler tarafından yürütülen Cenevre sürecinden somut neticeler ortaya çıkmaması üzerine 2017 yılında Türkiye, Rusya ve İran'ın Astana görüşmelerini başlattığını anımsatarak, şunları kaydetti:
"Aslında dert, petrol kuyularıydı"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, PKK/YPG ve DEAŞ terör örgütlerinin Türkiye'ye karşı saldırı merkezi olarak kullandıkları Afrin bölgesine yöneldiklerini ve Türkiye'nin 2018 yılı Ocak ayında gerçekleştirdiği Zeytin Dalı Harekatı ile Afrin'i teröristlerden temizleyip bölge halkını huzura ve güvenliğe kavuşturduğunu vurguladı.
Zeytin Dalı Harekatı'nda etkisiz hale getirilen terörist sayısının 4 bin 500'ü bulduğunu kaydeden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Mutabakatların gerçek anlamda işlemediğini görüyoruz"
Türkiye'nin, Barış Pınarı Harekatı ile Resulayn ve Tel Abyad arasındaki 145 kilometre genişliğe ve 30 kilometre derinliğe sahip bir bölgeyi teröristlerden temizlediğini anlatan Erdoğan, harekat bölgesinin sağında ve solundaki bölgeler için de yaklaşık 2 hafta sonra Rusya ile Soçi'de varılan mutabakatla 30 kilometre derinliğinde güvenli bölgeler oluşturma kararı aldıklarını söyledi.
Gelinen noktada ne İdlib'deki ne de Barış Pınarı Harekatı bölgesindeki güvenli bölge mutabakatlarının gerçek anlamda işlemediğini dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:
"Yıkılan her şehrin, ölen her insanın acısını yüreğimizde hissediyoruz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin medeniyet ve kültürünün gösterdiği yolun, zalimin başını ezip mazluma sahip çıkmak olduğuna dikkati çekerek, bunun için Türkiye'nin maddi ve manevi fedakarlıklarla 3,7 milyon sığınmacıyı barındırdığını ve Suriye'deki milyonlarca insanı canı pahasına savunduğunu vurguladı.
"Bunun için yıkılan her şehrin, ölen her insanın acısını yüreğimizde hissediyoruz." diyen Erdoğan, "Çözümün masumları zalime teslim etmekten değil, zalimleri yok ederek masumların hayat hakkını korumaktan geçtiğine inandığımız için bunca riski göze alıyoruz. Elbette bunları yaparken vatandaşlarımızın huzurunu, sınırlarımızın güvenliğini, devletimizin bekasını da düşünüyoruz. Bunların birbirleriyle ilişkili bulunduğunu, biri olmadan diğerinin olmayacağını çok çok iyi biliyoruz. Her kim 'Türkiye'nin Suriye'de ne işi var?' diye soruyorsa ya gafildir ya da taammüden bu ülkenin ve milletin hasmıdır" değerlendirmelerinde bulundu.
"İdlib'den sınırlarımıza doğru harekete geçen kişi sayısı 1 milyona yaklaştı"
Erdoğan, Türkiye'nin tüm gücü, imkanları ve kararlılığıyla bölgesinin güvenliği ve huzuru için çalışmayı sürdüreceğini belirtti.
Suriye'deki gelişmelerin, Türkiye'yi hem İdlib'de hem tüm sınır hattındaki güvenlik stratejilerinde değişiklik yapmaya mecbur bıraktığını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
"Rejimin ateşkes ihlalleri katbekat fazla"
Rejimin İdlib'de yaptığı saldırıların gerekçesi olarak gösterilen ateşkes ihlallerinin en başından beri tek taraflı olmadığını vurgulayan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
Erdoğan, Barış Pınarı Harekatı bölgesinde ise Cerablus'tan Tel Abyad'a ve Resulayn'dan Irak sınırına kadar olan kısımların hala terör örgütünün kontrolü altında olduğuna dikkati çekerek, bu gerçeği inkar etmenin hiç kimseye faydası olmadığını söyledi.
Tel Abyad-Resulayn arasındaki kısmın da terör örgütünün güneyden sürekli saldırısı altında bulunduğuna dikkati çekerek Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Verilen sözlerin takipçisi olacağız"
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile telefonla ve yüz yüze sık sık gerçekleştirdikleri görüşmelerin ilişkilerin sağlıklı bir zeminde yürümesini sağladığını vurgulayan Erdoğan, dün akşam da verimli ve kapsamlı bir telefon görüşmesi yaptıklarını anımsattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu görüşmede Türkiye'nin Suriye ve Libya'daki beklentilerini doğrudan ifade ettiğini bildirerek, "Ekiplerimiz, tüm bu konuları enine boyuna görüştükten sonra kendisiyle tekrar bir araya geleceğiz. Ülkemize verilen sözlerin takipçisi olmayı sonuna kadar sürdüreceğiz" dedi.
Erdoğan, aynı şekilde Almanya Başbakanı Angela Merkel ile de görüştüğünü ve onunla da Libya'daki gelişmeleri ele alarak ne gibi adımlar atılacağını konuştuklarını söyledi.
Türkiye'nin Suriye'deki varlığından birilerinin rahatsız olduğunu gördüklerini belirten Erdoğan, "Bugün Suriye'de kimler var diye baktığımızda, Amerika, Rusya, İran var. Suriye'de kimi Avrupa ülkeleri koalisyon güçleri adı altında var. Suriye'de körfez ülkelerinden bazıları, Suriye'de PKK terör örgütü var. Suriye'de az da olsa kullanışlı bir malzeme oldukları için bırakılan DEAŞ kalıntıları var. Velhasıl Suriye'de herkes var. Elbette Türkiye de var."
Erdoğan, partisinin TBMM Grubunda yaptığı konuşmasında, Suriye ve Filistin konularına yer verdi.
Suriye'de bulunan ülkeleri sıralayan Erdoğan, buna karşılık Suriye'de sadece Türkiye'nin varlığından rahatsızlık duyulduğunu, diğerlerinin sözünün dahi edilmediğini söyledi. "Niye?" diye soran Erdoğan, üstelik bu rahatsızlığı en çok Suriye krizinin bugüne gelmesinde ve halen devam etmesinde payı olanların gündeme getirdiğini belirtti.
Erdoğan, "Bu kadar Suriyeli bu konuştuğunuz ülkelere mi gidiyor? Bu kadar Suriyeli şu anda, 4 milyon bizim topraklarımızda kalıyor. Onlara biz ev sahipliği yapıyoruz." dedi.
"Onlardan hiç hoşlanmaz"
Yoğun şekilde briket barınaklar yapmaya başladıklarını, sınırdan Suriye içlerine kadar yaklaşık 30 kilometre güvenli bölge oluşturduklarını anımsatan Erdoğan, burada briket barınaklara, İdlib'den gelmekte olan Suriyelileri yerleştirmeyi planladıklarını bildirdi.
Erdoğan, yoğun şekilde buna çalıştıklarını dile getirerek, "Biz dertliyiz, bunların böyle bir derdi var mı? Hiçbirinin böyle bir derdi yok. Onların derdi 'Acaba biz bu PYD'yi, YPG'yi yani PKK'yı daha fazla nasıl silahlandırırız? Öyle silahlandıralım ki bunlar Türkiye'ye karşı orada ayakta durabilirsinler' Dertleri bu. Onların düşmanı kim? Türkiye. Niye, Türkiye onlara orada işgal gücü olarak bir imkan tanımaz, bunu çok iyi biliyorlar. Ama bunu rejim dahil maalesef bilmiyor veya bilmek istemiyor. " dedi.
Rejimin, özellikle bu terör örgütlerinin etnik yapılarına karşı tavrını çok iyi bildiğini anlatan Erdoğan, bunun kendisine dost oldukları günlerden kalma bir miras olduğunu söyledi. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Herkes var, halkın tamamının temsil eden yönetim yok"
Erdoğan, Suriye'de herkesin olduğuna, sadece halkın tamamını temsil eden bir yönetimin bulunmadığına işaret etti. Erdoğan, üstelik 911 bin kilometrelik sınırı, kadim tarihi bağları, halklarının yakın kardeşlik ilişkisi ve topraklarında barındırdığı yaklaşık 4 milyon Suriyeli nedeniyle burada olmaya en çok hakkı bulunanın da Adana Mutabakatı ile Türkiye olduğunu kaydederek, bunun da böyle bilinmesini istedi.
Türkiye'nin Suriye'de kontrol altında tuttuğu alanın sadece 8 bin 200 kilometrekare olduğunu anımsatan Erdoğan, ancak bölücü terör örgütünün, ABD'nin desteğiyle Suriye'nin 50 bin kilometrekarelik bir kısmında varlık göstermesini kimsenin dert etmediğini kaydetti.
Erdoğan, kendi halkıyla kavgalı, kendi halkını katleden rejimin sadece Rusya ve İran'ın desteğiyle ayakta kalmasının da kimseyi rahatsız etmediğini ifade ederek, "Bu ülkenin petrol kaynakları üzerinde yürüyen ve Suriye halkıyla en ufak ilişkisi olmayan kavgaya da dönüp bakan yok." dedi.
"İlanihaye kalma niyeti yok"
Türkiye'nin Suriye topraklarında ilanihaye kalmak gibi bir niyeti olmadığını yineleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Kudüs davasına sahip çıktık"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye olarak hassasiyetle takip ettikleri diğer meselenin Filistin ve Kudüs olduğuna dikkati çekti.
İslam İşbirliği Teşkilatı dönem başkanlıkları sırasında İslam aleminin takdirini kazanacak bir tavırla Kudüs davasına sahip çıktıklarını anımsatan Erdoğan, gerek bölgesel platformlarda gerek BM Genel Kurulunda 128 üye ülkenin desteğiyle ABD'nin Kudüs'ü, İsrail'in başkenti tanıma kararını mahkum ettirdiklerini anlattı.
Erdoğan, bu dönemde verdikleri kararlı mücadelenin, sadece Müslümanların Kudüs üzerindeki haklarını koruma mücadelesi olmadığını dile getirerek, Kudüs konusundaki duruşlarıyla aynı zamanda Hristiyanların da bir kısım Musevilerin de hakkını savunduklarını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "La ilahe illallah, İbrahim halilullah lafzında sembolleşen kuşatıcı bir anlayışla tam 4 asır Kudüs'e hizmet eden bir ecdadın torunları olarak zaten başka türlü davranamazdık. Tarihimizin ve inancımızın gereği neyse onu yaptık, yapmayı da sürdürüyoruz." dedi.
"İşgal ve ilhak planıdır"
ABD yönetiminin geçen hafta İsrail-Filistin ihtilafına dair bir plan açıkladığına işaret eden Erdoğan, bunun barış değil, işgal ve ilhak planı olduğunu bildirdi.
Erdoğan, açıklanan planın yegane hedefinin, 70 yıldır aralıksız süren İsrail'in işgal, yıkım ve gasp politikalarına meşruiyet kazandırmak olduğunu vurguladı.
"Vicdani olmayan, insani olmayan bir adım atılıyor"
Erdoğan, salondaki sinevizyonda Filistin'in 1947 yılından bugüne değişen haritalarını göstererek "Filistin toprakları 1947'li yıllarda neydi, bugün ne? Şimdi oraya bakacağız. 1947 öncesi haritayı görüyorsunuz." diye konuştu.
Filistin topraklarının 1947 öncesindeki durumunu gösteren haritaya dikkati çeken Erdoğan, "Şu anda yapılmak istenen ne? Filistin topraklarının bu halini İsrail toprakları haline getirmek istiyor. Haritayı bir ezberleyelim. Hep birlikte ezberletelim. Televizyonda bizi izleyenler bunu ezberlesin. Şu anda yapmak istedikleri İsrail'i bu hale getirmek. Ne yazık ki Filistin'i de İsrail'in o zamanki haline dönüştürmek. İşte şu anda Filistin için düşünülen bu." ifadelerini kullandı.
"Böyle bir vicdansızlık var." diyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Demek ki Trump bu işgalcilerin arkasında duruyor"
Konuşmasına ara veren Erdoğan, partililere Kudüs ile ilgili bir video izletti.
ABD Başkanı Donald Trump'ın "Kudüs, İsrail'in bölünmemiş başkenti olacak" açıklamalarıyla başlayan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Yüzyılın anlaşması, ne anlaşması ya bu bir işgal projesidir" sözleriyle devam eden videoda, Filistin'in yıllar içinde değişen haritalarına yer verildi ve Erdoğan'ın "Kudüs kırmızı çizgimizdir" sözleri yer buldu.
Videonun ardından konuşmasına devam eden Erdoğan, şunları kaydetti:
Filistin'i işgal, Kudüs'ü gasbetme anlamına gelecek bu planı hemen reddettiklerini ve tepki koyduklarını hatırlatan Erdoğan, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile telefonda, Hamas Lideri İsmail Heniyye ile İstanbul'da yüz yüze görüşerek Filistinlilerin yanında olduklarını gösterdiklerini söyledi.
"Ne yaparsanız yapın, başaramayacaksınız"
Türkiye'nin güçlü tepkisinin, plana destek açıklaması yapan kimi Arap ülkelerini de tavır değişikliğine zorladığını kaydeden Erdoğan, "Şu anda maalesef Amerika, gerek şahsıma gerek istihbarat başkanıma yönelik tehditler savuruyor. Daha da ileri, Türkiye'deki bazı finans kuruluşlarını da tehdit altına alıyorlar. Ne yaparsanız yapın, bunu kesinlikle başaramayacaksınız." ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Filistin'de kadınların direnişi karşısında en az onların direnişi kadar dik durulması gerektiğini belirterek "Bunu başarmamız lazım. Çok büyük paraları, silahları olabilir. Nükleer başlıklı silahları da olabilir. Ama biz şunu biliyoruz; 'Nice az inanmış toplulukları inanmamış kalabalıkların üzerine galip kıldık' diyor." dedi.
"Gün sessizliğe bürünme değil, Filistin davasına sahip çıkma günüdür"
Planla ilgili ikircikli ifadeler kullanan kimi devletlerin de kamuoyundan gelen tepkiler karşısında farklı bir tutum almaya başladıklarını dile getiren Erdoğan, Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatının aldığı kararları olumlu karşıladıklarını ve desteklediklerini ifade etti.
Çıkarları veya korkuları yüzünden Kudüs'ü gasbetme girişimlerine sessiz kalanları tarihin asla affetmeyeceğini vurgulayan Erdoğan, "Gün sessizliğe bürünme değil, Filistin davasına ve Kudüs-ü Şerife sahip çıkma günüdür. Şu gerçeğin herkes tarafından bilinmesini istiyorum; Kudüs davası, tüm Müslümanların davasıdır, onurudur, namusudur. Kudüs, aynı zamanda üç semavi dinin de mukaddes beldesidir. Kudüs'ün nevi şahsına münhasır bu özelliklerini dikkate almayan hiçbir girişimin hangi ambalajla pazarlanırsa pazarlansın başarı şansı yoktur. Hele hele Filistin'in ve Filistinli kardeşlerimizin meşru haklarını ellerinden almaya yönelik teşebbüslerin tamamı hezimete uğramaya mahkumdur." değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, "Bölgemizde ve Kudüs'te barış ancak her kesimden, her milletten, her inançtan ahlaklı, dürüst ve adil insanların çabasıyla sağlanacaktır. Filistinli kardeşlerimizin razı olmadığı bir plana asla destek vermeyeceğiz. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da zulme rıza göstermeyecek, 1967 temelinde başkenti Doğu Kudüs olan egemen, bitişik ve bağımsız bir Filistin devletini savunmayı sürdüreceğiz." diye konuştu.
"TBMM'de sürekli tuzak kuran bir zihniyet var"
Erdoğan, Türkiye'de milli iradeye ve milli iradenin tecelligahı olan Türkiye Büyük Millet Meclisinde (TBMM) sürekli tuzak kuran ve bu yüce kurumu yıpratmaya çalışan bir zihniyet olduğunu söyledi.
"Zahirde demokrat gözüken ama aslında faşistin önde gideni olan bu jakoben zihniyetin yeni bir oyunuyla karşı karşıya olduğunu" belirten Erdoğan, Türkiye'nin AK Parti döneminde yaşadığı demokratikleşme hamlelerinden birinin de suça karışan asker kişilerin, sivil mahkemelerde yargılanabilmelerinin önünün açılması olduğuna dikkati çekti.
TBMM'nin, bu önemli düzenlemeyi 25 Haziran 2009'da, grubu bulunan 4 partinin ittifakıyla gerçekleştirdiğini hatırlatan Erdoğan, bu partilerden birinin de o dönem Kemal Kılıçdaroğlu'nun grup başkanvekilliğini yürüttüğü CHP olduğunu söyledi.
Duran saatin bile günde iki kez doğruyu gösterebildiğini ifade eden Erdoğan, "O dönem CHP, her nasıl olmuşsa bu konuda doğru bir tutum sergilemiştir hatta bu düzenlemeyle ilgili AK Parti grup başkanvekilleriyle görüşmeye gelenlerden biri de Kılıçdaroğlu'dur. Sonuçta Meclis tarihinde ender rastlanan bir uzlaşmayla bu düzenleme komisyondan ve Genel Kuruldan geçip kanunlaşmıştır." diye konuştu.
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı ve AK Parti Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın, konuyu iyi bildiğini ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Düzenlemenin amacı darbelere zemin hazırlayan, hukukun işlemesinin önüne geçen ülkemizi uluslararası platformlarda sürekli eleştiri konusu yapan yanlış bir uygulamanın düzeltilmesidir. Suç işleyen kişinin, asker kimliğinin ona ayrıcalık tanımasının ne hukukta ne de demokraside yeri zaten olamaz. Dönemin Meclis tutanaklarına, komisyon ve Genel Kurul görüntülerine, gazete haberlerine verilen demeçlere baktığımızda CHP'liler başta olmak üzere tüm Meclisin bu düzenlemeyi desteklediğini görüyoruz. Bugün de geriye dönüp baktığımızda Meclisimizin gayet doğru bir iş yaptığını düşünüyoruz."
"Süratle hepiniz dava açmalısınız"
FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminin ardından askeri mahkemeleri tümden kaldırdıklarını hatırlatan Erdoğan, şunları söyledi:
Erdoğan, milletvekili arkadaşlarına "parlamentonun hukukunu korumaları, hukukun gereği neyse yapmaları" çağrısında bulundu.
"Bu, boru göstermeye benzemez"
Meclisi ve milletvekillerini aşağılayarak yalnızca darbe ve vesayet zihniyetine hizmet edilebileceğini vurgulayan Erdoğan, "Bu, boru göstermeye benzemez. Bu defa parlamento hukuku boruyla sindirilemez. Emekli bir askerin peşine düşüp Meclisi, milletvekillerini, yasama dokunulmazlığını izama yeltenenler herhalde kendi geçmişlerinden utanıyorlar. Aksi takdirde böyle bir yanlışın içine düşmezlerdi." dedi.
Erdoğan, "CHP'nin geçmişinde hiç şüphesiz utanacak çok işi, eylemi, söylemi vardır ama müsterih olsunlar, bu konu göğüslerini gere gere savunabilecekleri bir meseledir. Meclis'te 2009'da görev yapan tüm arkadaşlarımız başta olmak üzere, tüm milletvekillerimizin bu tür ithamları dile getirenlere karşı hemen dava açarak, parlamentonun ve yasama dokunulmazlığının onurunu savunacaklarına inanıyorum." diye konuştu.
"Gözün var ama göremiyorsun"
AK Parti olarak bir çağrıda bulunduklarını belirten Erdoğan, "Elazığ ve Malatya'da meydana gelen depremden etkilenen vatandaşlarımız için bir yardım kampanyası başlattık. Seferberlik ruhu içinde hareket ederek depremzede kardeşlerimizin yaralarını bir an önce sarmamız gerekiyor. Dün çıkmış konuşuyor. 'Kızılayın bir çadırını bile iki gün kaldım, görmedim.' diyor. Senin gözün var ama göremiyorsun. Girdiği çadırda bile kendisine göre sol tarafta, solcu ya ama buna rağmen görmüyor, orada Kızılayın amblemi var, görmüyor. Sağ tarafta AFAD'ın var, herhalde AFAD'ı gördü." ifadelerini kullandı.
Türkiye genelinde yürütülen yardım kampanyasına AK Parti Grubu olarak en güçlü biçimde destek vereceklerinin altını çizen Erdoğan, şöyle konuştu:
"(Şehir hastaneleri niye var?) diyenlere en güzel cevap"
Elazığ'daki depreme değinen Erdoğan, "Elazığ Fethi Sekin Şehir Hastanesi olmamış olsaydı, halimiz ne olurdu? Bu, sahra hastaneleriyle falan olacak iş değildi. Fethi Sekin Hastanesi, 1000'in üzerinde yatağıyla hamdolsun bütün gelenlere anında müdahale etme imkanını buldu. Bu bir gerçeği ifade ediyor. Aynı şey Malatya'da. Ufku olan, geleceği gören bir devlet, 'Şehir hastaneleri niye var?' diyenlere en güzel cevap. 'Bu kadar büyük hastaneleri niye yapıyoruz?' diyenlere en büyük cevap." değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, Fethi Sekin Şehir Hastanesi'ne giderek yaralı depremzedeleri ziyaret ettiğini, "Rabbim beterinden korusun. Biz tedbirle, esbaba tevessülle mükellefiz. Gerisi Allah Kerim." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bundan sonra da süreci yakından takip edececeklerini belirtti.
Esnafa gerekli desteği verdiklerini söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti: