Cumhurbaşkanı Erdoğan, röportajda şu ifadeleri kullandı:
İkili ticarette hedef 6 milyar dolar
Budapeşte’de gerçekleştirdiğimiz Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Toplantısında Macaristan’la siyasi, ekonomik, kültürel ilişkilerimizi ve Suriye başta olmak üzere bölgesel konuları ele aldık. 2018’de 2,5 milyar dolar civarında seyreden ticaret hacmimizi 6 milyar dolara ulaştırma konusunda irade beyanında bulunduk.
Toplam 10 anlaşma imzalandı
Sayın Cumhurbaşkanı Janos Ader ve Başbakan Viktor Orban ile baş başa ve heyetler arası görüşmeler gerçekleştirdik. Toplam 10 anlaşma imzaladık. Bu anlaşmalar stratejik ortaklığımızın ahdi zeminini güçlendirecek ve bize yeni fırsat kapıları açacaktır.
Orban net bir tavır ortaya koydu
Macaristan AB ülkeleri içerisinde bizi en iyi anlayan ve birçok konuda her zaman yanımızda olan bir ülke. Bunu 15 Temmuz ve Barış Pınarı Harekatında da gösterdi. Sayın Başbakan Orban, birçok uluslararası toplantıda net tavrını ortaya koydu. Macaristan Türkiye’nin AB’nin güvenliği ve bölgenin istikrarı için oynadığı kilit rolün farkında olan bir ülke ve NATO’da da bizim stratejik ortağımız.
Haklı davamızı anlatmaya devam edeceğiz
Maalesef Avrupa’da ufuk daralmasına, stratejik aklın devre dışı kaldığına ve Türkiye’ye karşı ön yargılı tavırların sergilendiğine şahit oluyoruz. Bunun en son örneğini Barış Pınarı Harekatına yönelik tepkilerde açık bir şekilde gördük. Biz haklı davamızı her platformda anlatmaya devam edeceğiz.
FETÖ'yle mücadelede mesafe aldık
Macaristan’ın AB üyelik sürecimize destek vermesini önemsiyoruz. NATO’da da güçlü bir işbirliğimiz var. FETÖ ile mücadele konusunda önemli mesafe aldık. Maarif Vakfı burada önümüzdeki yılın Eylül ayında eğitim öğretime başlayacak şekilde planlamasını yapmış vaziyette. TİKA tarafından restore edilen Gülbaba Türbesini geçen yıl açmıştık. Açılıştan bu yana 70 bin ziyaretçi uğramış. Bu ziyaretimizde de Osmanlı minyatür sanatı ile alakalı Okçular Vakfının bir sergisini açma ve gezme fırsatını bulduk. Bunlar Macar halkı ile olan tarihi bağlarımızı geleceğe taşımamıza imkan sağlayacaktır.
Barış Pınarı Harekatı'na destek verdiler
Ayrıca 15 Türk, 15 Macar işadamıyla yaptığımız toplantıda gerek ikili gerekse üçüncü ülkelerle yapılabilecek yatırımları gözden geçirdik. Bu temaslarımızda, Macaristan’ın Barış Pınarı Harekatına verdiği destekten duyduğumuz memnuniyeti de ifade ettik. Pek çok ülke haklı olduğumuzu biliyor, bazıları ise oyunları bozulduğu için rahatsız oluyor.
Trump ile yüz yüze görüşme önemli
Önceki akşam Sayın Trump’la bir görüşmemiz oldu. Bu telefon görüşmemizden sonra 13 Kasım’da ABD’ye gitme kararını verdik. Arkadaşlarımızla birlikte yaptığımız değerlendirme sonucunda, bu ziyaretin önemli olduğunu ve bu ziyaretle Barış Pınarı Harekatının şu an geldiği noktayı yüz yüze değerlendirmenin faydalı olacağına inandık. Bunu zaten Sayın Trump’la telefon görüşmemizde kendisine de ifade ettik.
S-400 ve F-35'i görüşeceğiz
Ayın 13’ünde bugüne kadar ele aldığımız ve almadığımız birçok konuyu yüz yüze görüşmenin faydalı olacağına inandık. Tabi ki Suriye’de güvenli bölge ve mültecilerin kendi topraklarına geri dönüşü konularını masaya yatıracağız. Gerek S-400, gerek F-35, gerek 100 milyar dolarlık ticaret hacmi meselelerini ele alacağız. FETÖ ile mücadele ve Halkbank konusunu da görüşeceğiz.
ABD ve Rusya sözünü yerine getirmedi
Malum, Pence’in Pompeo ile gelişinde 120 saat içerisinde teröristlerin bölgeyi terk etmesi konusunda mutabık kalmıştık. Şu ana kadar bunlar bölgeyi terk etmiş değiller. Aynı şekilde Rusya ile yaptığımız Soçi mutabakatında da 150 saat içinde teröristlerin bölgeyi terk etme sözü vardı. Onlar da bunu yerine getirmediler. Burada birçok sıkıntıyı yaşamaya devam ediyoruz. ABD ile stratejik ortaklığımıza sığmayacak bazı gelişmeler bizi ciddi manada rahatsız etmektedir. Bunu aşabilmek için de bu ziyaretin çok önemli olduğunu düşünüyoruz.
Trump "Bugüne kadar bu nasıl oldu?" diye sordu
Özellikle sözde Ermeni yasa tasarısı ve yaptırım tehditleri ile bizi yıldırmaya çalışma gayretleri var. Sayın Trump’ın da bunun farkında olduğunu önceki akşamki telefon görüşmesinde de hissettim. “Bugüne kadar bu nasıl oldu?” diye sordu.
Bush ve Obama komisyona havale ederdi
Bu soru üzerine ben de “Ben bugüne kadar oğul Bush ve aynı şekilde Obama ile de çalıştım. Şimdi de sizinle çalışıyorum. O dönemlerde onlar bu işi komisyona havale ederlerdi ve komisyondan dönerdi. Şimdi ise komisyonu by-pass ettiler ve kongreye gönderdiler. Direkt böyle bir durumla karşı karşıyayız” dedim. Kendisi “Ben bunu inceleyeceğim ve arkadaşlarla konuşacağım” dedi.
İyi hazırlığa karşı iyi bir hazırlık yapıp gideceğiz
Kendisinin şu ifadesi de manidardı; “13 Kasım ziyareti için iyi bir hazırlık yapıyoruz” dediler. Biz de bu iyi hazırlığa karşı kendimiz de iyi bir hazırlık yapıp gideceğiz. Temennim odur ki gerçekten başarı bir ziyaret olur. Bu ziyaretle de hayırlısıyla oradan döneriz.
Malum şu anda Rusya, rejim güçleri ile beraber hareket ediyor. Rejim güçleri ile hareket ederken de belli yerlerde terör örgütü PKK-PYD-YPG ile bağlantısı var. Bu bağlantı şu anda da aynı hızla devam ediyor. Mesela daha başından beri ABD’nin bize verdiği söz vardı; “Münbiç’ten terör örgütlerini çıkartacağız” dediler. Ne kadar zamanda? 90 günde. 1,5-2 sene oldu, hala terör örgütü orada. Şu anda da çıkmış değil. Biz ne olup bittiğini tüm istihbaratımızla biliyoruz.
Ayn El-Arab'dan 350 bin kişi bize sığındı
Aynı şey Ayn el-Arab’da da var. Burası Obama döneminden beri terör örgütlerinin cirit attığı ve bu haliyle Obama yönetiminin kutsadığı bir yerdi. Ayn el-Arab’ın ismi sonra Kobani’ye çevrildi. Buranın halkından yaklaşık 350 bin kişi terör örgütünden kaçıp ülkemize sığındı. Ağırlıklı olarak da bizim Suruç’a yakın bölgedeler. Ayn el-Arab’dan gelen Kürtlere de biz bakıyoruz. Barınmadan yeme-içmeye ve sağlığa kadar her ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Bu gerçeğe rağmen bazıları hala “Türkiye Kürtlere karşı” diye yalan yayıyorlar. Kürtlerin temsilcisi olduklarını söyleyenlerin hiçbirinin bunlara vermiş olduğu herhangi bir destek asla söz konusu değil. Biz veriyoruz.
Arap Ligi'nin Araplara bir desteği oldu mu?
3 milyon 650 bin mülteciye de yine aynı şekilde her şeyiyle biz bakıyoruz. Bunların kahir ekseriyeti Arap. Bunların yanında bir miktar da Hristiyan, Keldani, Arami, Ezidi var. Mesela Arap Ligi toplantı yapıyor ve Türkiye’ye karşı tavır takınıyor. Bu Arap Ligi’nin mensuplarına sormak lazım; “Siz Türkiye’ye karşı bu tavrı takınıyorsunuz da peki Türkiye’deki ağırlıklı olarak Araplardan oluşan bu mültecilere karşı bir kuruş desteğiniz oldu mu? Buradaki STK’lara veya Türkiye’ye herhangi bir destek gönderdiniz mi?” Yok.
AB yine sözünü tutmadı
Onların da yaptığı en ufak bir yardım, destek söz konusu değil. Bütün yapılanları 40 milyar doların üzerindeki harcamayla biz gerçekleştiriyoruz. Burada AB de sözünü tutmamıştır. 2015 yılında 3 milyar avro vereceklerdi. Oralarda kaldılar. Kendileriyle konuştuğumuz zaman “verdik, veriyoruz” gibi ifadelerle aldatmacaları oynuyorlar. Bunların birbirinden farkı yok.
120 kilometreyi mülteciler şehri yapalım
Gelelim şimdi bizim kontrolümüzde olan Tel Abyad ve Rasulayn’a… Tamamen bizim kontrolümüzde olan bu bölgenin uzunluğu 120 kilometre, derinliği 30-32 kilometre. Diyoruz ki destek verecekseniz burada süratle bir mülteciler şehri veya bir pilot bölge yapalım. Biz proje çalışmalarına varana kadar hazırlık yaptık. Görüştüğüm bütün liderlere de bunları anlatıyorum.
Tel Tamer'de teröristler yer alıyor
Tel Abyad ve Rasulayn bölgesinde kontrolümüz devam ediyor. Ancak Resulayn’ın güneyinde Tel Tamer bölgesi var. Burası terör örgütünün bulunduğu bir yer. Terör örgütü rahat durmuyor ve oradan sınırlarımızı sürekli taciz ediyor. Aynı şey Münbiç’te var. Aynı durum Ayn el-Arab çevresinde var. Burada yine PKK-PYD-YPG en ufak fırsatı bulduğunda bunu yapıyor. Mesela dün sabah Tel Tamer bölgesinde Suriye Milli Ordusu’na karşı terör örgütleri saldırıda bulundu ve 11 kişi şehit oldu. Tabi onlar da bunu karşılıksız bırakmadılar. Onlar da 10’un üzerinde terörist öldürdü. Mücadele bu şekilde kararlılıkla devam ediyor. ABD ziyaretimizde bunların hepsini kendileriyle paylaşacağız. Ancak Resulayn’ın doğusundan Kamışlı’ya doğru ABD askerleri terör örgütü ile devriye yaptılar. Biz de Rusya ile devriyemizi 2 kez gerçekleştirdik. Şu anda bunlar da devam ediyor ve edecek.
Kesinlikle. Burada son terörist bölgeyi terk etmedikten sonra biz bu işi bırakmayız. Bu işin bir boyutu. İkinci olarak, diğer ülkeler buradan çıkmadıktan sonra biz buradan çıkmayız. Biz Suriye’nin birliğine, beraberliğine ve bütünlüğüne taraftarız. Asla parçalanmasını da istemeyiz. Eğer diğer ülkeler de buna taraftarlar ise kendilerinin de bunu ispat etmeleri lazım. Onlar ispat edecekler ki bizden de bunun ispatını istesinler. Bunların hiçbirinin burada sınırı yok ama bizim burada sınırımız var.
Terör temizlenmedikçe duruşumuz sürecek
En batıdan aldığımız zaman en doğuya kadar sadece 911 kilometre Suriye sınırı var. Oysa burada ne Rusya’nın ne ABD’nin ne de İran’ın sınırı var. Sadece Irak’ın biraz sınırı var. Bizim Adana Mutabakatı gibi bir belgemiz var. Bu terör örgütleri temizlenmedikçe, Adana Mutabakatının bize vermiş olduğu yetkiyle buradaki duruşumuzu aynen devam ettireceğiz.
Bu konu ile ilgili de biz üzerimize düşen sorumlulukları açık ve net yerine getirdik. Bugüne kadar 7 bin 600 yabancı teröristi yakaladık ve bunları ülkelerine geri gönderdik.
Çocukları rehabilite ediyoruz
Suriye’de DEAŞ’a katılmak üzere tespit ettiğimiz Türk vatandaşlarını, eşlerini ve çocuklarını geri alıyoruz. Burada bu şahıslar arasında hakkında terör bağlantılarına dair delil olanları adli sürece tabi tutuyoruz. Bunları yargılıyoruz. Çocuklarla ilgili olarak da onların yaşadıkları travmayı atlatabilmeleri, en sağlıklı ortamda rehabilite edilmeleri için ilgili tüm kurumlarımızı da devreye sokuyoruz.
3 bin 500 DEAŞ'lı etkisiz hale getirildi
Burada bizim için en önemli konu şu. Son rakamlar doğrultusunda, sınır dışı edilenlerin sayısı 7 bin 550. Hapishanelerimizde bin 201 militan var. Suriye’deki DEAŞ kamplarından kaçıp ülkemiz tarafından yakalanan ve tekrar hapishaneye konulanların sayısı 287. Fırat Kalkanı Harekatında 3 bin 500 DEAŞ’lı etkisiz hale getirildi.
Türkiye gibi DEAŞ'la mücadele eden yok
Biz şimdi DEAŞ elebaşının çok sayıda aile üyesini Azez’de ele geçirdik. Bunların sorgulanma süreci devam ediyor. İddialı bir şekilde söylüyorum, dünyada Türkiye gibi DEAŞ’la mücadele veren ikinci bir ülke yok.
Bunları biz Sayın Trump’a daha önce de söyledik. Terör örgütünün Mazlum Kobani diye ad taktığı Ferhat Abdi Şahin isimli terörist PKK terör örgütünün elebaşlarından bir tanesi.
O mektubu Trump'a vereceğim
Biz önceki akşamki görüşmemizde Sayın Trump’a dedik ki “Ne yazık ki siz böyle bir kişiyle bir araya geliyorsunuz. Böyle bir kişi ile bir araya gelişinizi biz kınıyoruz.” Elimizde malum mektup var. (Kılıçdaroğlu ağzına dolamıştı) Bu mektubu ben Sayın Trump’a takdim edeceğim. Siz bana bu mektubu bu adamın arabulucu olmasını düşünerek gönderdiniz.
Ben teröristi muhatap almam
Benim size söylediklerim belli. Dedim ki “Ben böyle bir teröristi veya terör örgütünü muhatap almam. Bunun üzerine kendisi “Pence’i göndereceğim” dedi. Ardından Pence’i, Pompeo ve O’Brien da yanında olmak üzere bize gönderdi. Bir gün öncesinde arkadaşlarımız O’Brien ile görüşmeler yaptılar. Sonra da ikinci gün Pence ve Pompeo geldi. Ben Pence ile ikili görüşme yaptım. İkili görüşmeden sonra heyetler arası görüşmemize girdik ve 120 saat kararını orada mutabakat metni içerisine koyduk. Neler olacak, neler yapılacak hepsini o metinin içerisinde kamuoyuna açıkladık. Şu anda da bu yürürlükte.
Sayın Başkan'a bilgileri de vereceğiz
Ferhat Abdi Şahin denilen adamın birçok terör saldırılarında rol aldığını biliyoruz. Bu kişi 2005 yılında İzmir Çeşme’deki bombalı saldırıda, 2005 yılında Aydın-Kuşadası’ndaki bombalı saldırıda, 2006 yılındaki Antalya-Kalekapısı’ndaki bombalı saldırıda, 2008 yılında İstanbul-Güngören’deki bombalı saldırıda, Mersin-Adana yolundaki intihar saldırısında, aynı yıl Hakkari Şemdinli’deki karakol saldırısında var. 2009 yılında Tokat-Reşadiye saldırısında, 2010 yılında Hakkari-Şemdinli üs bölgesine saldırıda, aynı yıl İstanbul-Taksim’deki intihar saldırısında var. 2011 yılındaki Diyarbakır-Silvan, Hakkari-Çukurca ve Ankara saldırılarında da var. 2012 yılındaki Gaziantep saldırısında var. Adamın olmadığı yer yok. Sayın Başkan’a mektupla birlikte bu bilgileri takdim edeceğiz. Buna karşı bizim tavrımızın neden böyle olduğunu ve konu ile ilgili atmamız gereken adımlarımızın bitmediğini aktaracağız. Biz bunların başlarına da ödül koyduk. Cemil Bayık, Duran Kalkan, Murat Karayılan vs.
Biz terör devleti kurmaya yönelik oyunu bozduk. Güney sınırımızı birilerinin hatırına feda edemeyiz.
Aslında bu konuya girmek istemem. Çünkü şu anda bu ABD’nin kendi iç meselesi ve bu meselesinin çıkış tarihi de anlamlı. Çünkü ABD bir seçime gidiyor ve bu seçime giderken bu mesele gündeme geldi. Seçimden bu yana yaklaşık 3 yıl geçti. 3 yıl boyunca böyle bir şey niçin gündemde yok da şimdi gündeme geliyor? Burada bir plan var, proje var. Şimdi o proje devreye girmiş oluyor. Böyle bir iç meseleden dolayı bir stratejik ortak olarak ve Türkiye’nin Cumhurbaşkanı olarak burada yorum yapmayı doğru bulmam.
Önceki akşam, yapacağımız görüşmeye ilişkin bazı ipuçlarını Sayın Trump’tan aldım ancak yüz yüze görüşmeyi yaptığınız zaman çok daha farklı ipuçlarının ortaya çıkacağına inanıyorum.
Trump “Buna soykırım değil de savaş desek nasıl olur?” dedi
Ben çok önemsemiyorum. Bunlardan bir tanesi diyelim sözde Ermeni soykırımı. Bu artık bizim için pişirip pişirip önümüze getirdikleri bir yemek oldu. Bıkkınlık veriyor. Bunu da kendilerine ifade edeceğiz. Bunun tadı tuzu yok. Kendisi hatta şöyle bir ifade kullandı; “Buna soykırım değil de savaş desek nasıl olur?” dedi.
Bu bir zorunlu göç meselesiydi
Ben de şu cevabı verdim; “Bir defa karşımızda bir devlet yok. Böyle bir şey de aramızda zaten söz konusu değil. Bu bir zorunlu göç meselesiydi. Bunda da bazı sıkıntılar yaşandı. Şu bizim bir Van Gölümüz var. Bu gölümüzde bir Akdamar Adası ve Kilisesi var. Biz devlet olarak buranın restorasyonunu yaptık. Şu anda her yıl Ermeniler gelir, orada yıllık ayinlerini yaparlar. Kaldı ki şu anda Türkiye’de 100 bine yakın Ermeni var. Bunların içerisinde benim resmi vatandaşım olan Ermeniler var. Bir de vatandaş olmadığı halde bize sığınmış olan Ermeniler var.
Azınlıklar harekatımıza destek verdi
Türkiye’den ABD’ye göç etmiş olan Ermeniler de var. Şu anda Türkiye’deki dini azınlık gruplarını temsil eden 17 kişi New York’ta bir Yahudi fotoğraf sanatçımızın Akdamar Kilisesi ile ilgili fotoğraf sergisini açmak üzere bulunuyor. Dolayısıyla her şey size anlatıldığı gibi değil. Türkiye’de Patrik adayı olan Ermeni vatandaşımızın yaptığı açıklamalar çok manidardır. Ben onu Sayın Pence’e de verdim. Bunun dışında diğer dini azınlıkların Barış Pınarı Harekatı ile ilgili yaptıkları destek açıklamaları var. Yine bu açıklamaları da Pence’e verdik.” Tabi merakla bizim yine bunlarla ilgili anlatacaklarımızı bekliyorlar. Bunlar önem arz ediyor. Tüm bunların yanında S-400, F-35, Patriot konusu da görüşeceğimiz konular içerisinde.
Biz Pençe 1-2-3 harekatlarımızı aynı kararlılıkla devam ettiriyoruz. Burada herhangi bir aksama eksilme söz konusu değil. Bunu sonuna kadar da götüreceğiz. Sincar ise Sincar, Kandil ise Kandil… Aynen devam edeceğiz. Ama şunu açık ve net söylüyorum; burada özellikle Irak’taki bu ayaklanmaların arkasında kimler yatıyor? Biz kimler tarafından yapılabileceği veya yapıldığına yönelik tahminde bulunuyoruz.
Aleyhimize Irak'tan açıklama geldi
Tabi bunun İran’a sirayet etme noktasındaki durumlarını da tahmin ediyoruz. Çünkü dert İslam dünyasını bölmek, parçalamak ve birbirine düşürmek. Düşünün bizim aleyhimizde Irak’tan karşı açıklamalar geldi. Son dönemde Neçirvan Barzani olumlu, güzel bir açıklama yaptı. Ama İran’dan bile olumsuz açıklamalar geldi. Bizim Barış Pınarı Harekatımızı tasvip etmediklerini söylediler.
Olmaz olur mu? Nasıl olmasın. Bu kadar zamandır vatandaşlarımızı, insanımızı teröristler sivil ve asker demeden şehit ediyorlar. Elimiz bağlı kalacak halimiz yok. Gereği neyse gereğini yapmamız lazım. O zaman biz niye devletiz? O zaman bunca Silahlı Kuvvetler mensubunu niye biz güçlü tutmaya çalışıyoruz? Suriye Milli Ordusu mesela… Kim bunlar? Kılıçdaroğlu’na göre terörist. Bana göre değil. Onlar anlı şanlı, benim askerimle el ele, kol kola, omuz omuza orada kendi topraklarını savunan gerçek manada diriliş mücahitleridir. Ama bay Kemal’e sorarsan Suriye Milli Ordusu terörist. Sen nasıl dersin bunu? Sen böyle bir şeyi söyleyeceksen öbür tarafta bir tane malum terör örgütlerinin başında olan güç var, onun için söyle.
3-4 Aralık’ta Londra’da NATO Liderler Zirvesi olacak. Orada bu konuları çok açık ve net gündeme getirmeyi planlıyorum. İlla savaş olduğu zaman mı NATO devreye girer? 5. Madde savaş olduğunda mı devreye girer? 5. Madde terörle mücadele esnasında devreye girmeyecek mi? Ben bunu Stoltenberg’e sordum. Şu ana kadar NATO en ufak bir adım atmadı. Hiçbir AB üyesi ülke Barış Pınarı Harekatı’nda yanımızda yer almadı. En ufak olumlu açıklamaları yok. Bunlar sadece “Doğu Akdeniz’de petrol arama işlerinde Türkiye’yi nasıl engelleriz?” gayreti içindeler. Nerede petrol var bunun gayreti içindeler. Biz böyle bir derdin peşinde değiliz. Bizim bütün derdimiz şu anda Suriye ile ilgili olarak, bu ülkenin birlik, beraberlik ve bütünlüğüdür. Onun için de yaptığımız tüm çalışmalar, tüm müdahaleler ona yöneliktir. Temenni ederiz ki bunu inşallah süratle, kısa zamanda neticeye ulaştırırız.
Ben ağırlıklı olarak açıklamalarımda Sayın Trump’ın ifadelerine dayalı olarak konuşuyorum. Sayın Trump’ın altındaki emir-komuta zinciri içerisinde, yani memur sıfatında olanların ağzına bakmıyorum. Trump’ın ağzına bakarak konuştuğum zaman Trump çekilecekler veya çekiliyoruz dediği için değerlendirmemizi böyle yaptık. Ama ondan sonra yaptığım iki telefon görüşmesinde de tüm bu gelişmeleri kendisi ile paylaştım. Kendileri de bu konunun üzerine eğileceğini söyledi. En sonunda Pence ve Pompeo’yu buraya gönderdi. Şu anda bizim heyetlerimiz Ruslarla da görüşüyor. Yine devam ediyoruz. Önceki akşam Trump ile görüştüm. Cumartesi de Sayın Putin ile telefon görüşmemiz olacak. Oradan da görüşmelerde bilgilerimizi alalım ki, ayın 13’ünde yapacağımız görüşmelerin altyapısını oluşturmuş olalım.