ABD’den siyasi sığınma isteyen iki kız kardeş, Suudi Arabistan’ın Washington Büyükelçiliği’nden gelen tehdit telefonu sonrası evlerinden 350 kilometre uzakta ölü bulundu. Riyad rejiminin hedeflerinden biri olan ünlü gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’da vahşice öldürülmesinden sonra dünya gündemi bu kez Farea kardeşlerin New York’taki ölümüyle yankılanıyor. Alınan bilgiye göre 16 yaşındaki Tala Farea ile 22 yaşındaki Rotana Farea, üniversitede okuyan erkek kardeşleriyle birlikte kaldıkları Virginia’dan 24 Eylül’de ayrıldı. Bu tarihten bir süre önce ABD makamlarına başvurarak ‘siyasi sığınma’ talep eden iki kız kardeş, Virginia’dan ayrılmalarının ardından kayıplara karıştı. Birlikte New York’a geldiği belirlenen Tala ve Rotana, kaybolmalarından tam bir ay sonra, 24 Ekim’de Hudson nehrinde cesetleri rıhtıma vurmuş halde bulundu. Kızların vücudunun birbirine bantlanmış halde olduğu ve travma izi olmamasından ötürü suya ‘canlı’ halde atılmış olabileceği belirtiliyor.
ŞOK BİLGİ ANNEDEN GELDİ
Gizemli cinayeti araştıran New York polisi, cesetlerin henüz çürümemiş olmasından ötürü, kızların su yüzüne vurduğu 24 Ekim’den kısa bir süre önce öldürülmüş olabileceğini bildirdi. İki kızın annesinin polise söyledikleri ise, Cemal Kaşıkçı’yı infaz eden güçlerin ABD’deki tüm ‘muhalif’ Suudileri hedef aldığı şüphesini doğurdu. Kızların annesi, cesetlerin bulunmasından henüz bir gün önce Suudi Arabistan’ın Washington Büyükelçiliğinden telefon geldiğini ve yetkilinin telefonda kendisine, “Kızlarınız ABD’den siyasi sığınma talep etmiş. Göçmen statünüz tehlikeye girdi. ABD’yi derhal terk edin” dediğini söyledi. 2015 yılında Suudi Arabistan’ı terk ederek ABD’ye yerleşen ailenin, yurtdışındaki rejim muhaliflerini ‘avlayan’ Riyad emrindeki timler hedeflenmiş olabileceği belirtiliyor.
Polise göre, giysileri üzerinde ve yüzleri birbirine dönük vaziyette bantlanmış halde cesedi bulunan kızlar, önce kaçırılıp bir süre tutulduktan sonra Hudson nehrine atılmış olabilir. 24 Eylül günü Virginia’dan ayrılan kızların bu tarihte kaçırıldığı henüz kesinleşmedi. Ancak sözkonusu tarih, Cemal Kaşıkçı’nın öldürüldüğü 2 Ekim’den sadece bir hafta öncesine denk geliyor. Kaşıkçı cinayetinin dünyayı sarstığı günlere dek, yurtdışında yaşayan Suud vatandaşlarının Riyad yönetimince aranarak ülkeye dönmeleri yönünde ikna edilmeye çalışıldığı, bu olmazsa başka yöntemlere başvurulduğu biliniyor. Kaşıkçı’nın çalışma ekibinden 27 yaşındaki Ömer Abdulaziz, Kanada’da yaşadığı şehirde Riyad’dan gönderilen ‘ikna timleri’ tarafından eylül ayı boyunca taciz edildiğini, Suudi Arabistan’a dönmesi için kendisine yüklü miktarda para teklif edildiğini açıklamıştı. Londra’da yaşayan Kraliyet üyesi Farhan el-Suud ise kendisini arayan yetkililerin ısrarla Kahire Büyükelçiliği’ne gitmesini istediğini söylemiş ve “Başıma ne geleceğini biliyordum. O yüzden gitmedim” demişti.
KAPLAN TİMİ ORADA MI?
Yakın arkadaşlarının ‘konsolosluğa gitmemesi’ yönündeki ısrarlarına rağmen Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğuna başvuran gazeteci Cemal Kaşıkçı ise vahşi bir cinayete kurban gitmişti. Kaşıkçı’yı öldüren 15 kişilik suikast ekibinin, diasporadaki muhalifleri ülkeye dönmeye zorlamak ya da etkisiz hale getirmek için kurulmuş ‘Kaplan Timi’ üyesi olduğu iddia edilmişti. Çeşitli nedenlerle başka ülkelerden iltica talep eden Suud vatandaşları Riyad makamlarınca hedef alınıyor. Amerika’dan siyasi sığınma talep ettikten sonra Hudson nehrinde cesetleri bulunan Farea kardeşlerin de, Riyad tarafından görevlendirilmiş ekiplerce öldürüldüğüne kesin gözüyle bakılıyor.
24 Ekim’de New York’un Manhattan bölgesinde Hudson nehri kıyısına vuran cesetlerin Tala Farea ile kardeşi Rotana Farea’ya ait olduğu anlaşıldı. Suud vatandaşı kızların, vücutları birbirine bantlanarak suya atıldığı belirlendi.