Bizi aldatan bizden değildir

Ticarette müşterinin gafletinden veya bilgisizliğinden yararlanıp, sağlam ve kullanılışlı olmayan bir malı satmak dürüstlükle bağdaşmadığından, İslam dini bu tür davranışları yasaklamıştır. Peygamber Efendimiz de, “Bizi aldatan bizden değildir” ikazını yapmış ve “Kusurlu bir malı, ayıbını, kusurunu söylemeden satmak bir Müslümana helal olmaz” buyurmuştur. Diyanet İşleri Başkanlığı Müşaviri Dr. Muhlis Akar yazdı.

İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım

Yüce dinimiz İslam müminlere özde, sözde ve hayatlarının her alanında dürüst ve güvenilir olmalarını emretmiş; dürüstlükle bağdaşmayan söz ve davranışları ise yasaklamıştır. Kur’an’ın daha ilk sûresinde; “Bizi dosdoğru yola ilet.” ayetinin yer alması; bir başka ayette de; “Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görür” buyrularak, Hz. Peygamber'e ve müminlere, hayatlarının bütün alanlarında istikamet üzere olmalarının emredilmesi dürüstlüğün önemi konusunda bizlere çok önemli mesaj vermektedir.

MÜMİNLERİN TEMEL ÖZELLİĞİ

Sevgili Peygamberimiz değişik hadislerinde ümmetine dürüstlüğü emretmiştir. Sahabeden biri Peygamberimiz'e gelerek, “Ey Allah'ın Resûlü! İslam hakkında bana öyle bir öğüt ver ki, sizden sonra artık kimseden bir şey sormaya ihtiyacım kalmasın” demesi üzerine Resûlullah, “Allah'a inandım de, sonra da istikamet üzere dosdoğru ol” şeklinde karşılık vermiştir.

Müslümanlığımızın test edilip sınandığı en önemli alanlardan biri de iş ve ticari hayattır. Dindarlığımızın niteliği bu alanlarda ortaya çıkar. İş ve ticaret hayatının en önemli ilkesi ise dürüstlüktür. Zira ekonomik ve toplumsal hayatın devamı ve verimliliği insanların birbirine karşı dürüst davranmalarına bağlıdır. Kur’an-ı Kerim’de, “Ey iman edenler! Sözleşmeleri yerine getirin” buyrulmuş; ahde vefa ve dürüstlük müminlerin temel özellikleri arasında zikredilmiştir. “Şüphesiz “Rabbimiz Allah’tır” deyip de sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: “Korkmayın, üzülmeyin, size (dünyada iken) vadedilmekte olan cennetle sevinin!” ayetiyle iman ve istikamet üzere olan kullar cennetle müjdelenmiştir. Hz. Peygamber de, “Doğru sözlü, dürüst ve güvenilir tüccar, kıyamet günü peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle beraberdir” buyurarak iş ve ticarette dürüstlüğün önemine ve manevi ödülüne dikkat çekmiştir.

KUSURLU MALI SATMAK MÜSLÜMAN'A HELAL OLMAZ

Bu nedenle ticarette müşterinin gafletinden veya bilgisizliğinden yararlanıp, sağlam ve kullanılışlı olmayan bir malı satmak dürüstlükle bağdaşmadığından, İslam dini bu tür davranışları yasaklamıştır. Hz. Peygamberimiz bir gün pazarı dolaşırken, tahıl satan birisinin yanına gelmiş, elini buğday yığınına daldırmış, altının ıslak olduğunu görünce sormuş, “Nedir bu?”, Satıcı, “Yağmur yağmıştı, ondan dolayı ıslandı” diye cevap vermiş; Resûlullah, “Niçin o ıslak tarafı müşterilerin görebilmesi için üste getirmedin?” diye sert bir şekilde mukabelede bulunduktan sonra, “Bizi aldatan bizden değildir” ikazını yapmış ve “Kusurlu bir malı, ayıbını, kusurunu söylemeden satmak bir Müslüman'a helal olmaz” buyurmuştur.

Elbette dürüstlük, kişisel ilişkilerden toplumsal ilişkilere, ticari ve mesleki faaliyetlerden kamu görevlerine kadar hayatın bütün alanlarını kapsayan ve mutlaka riayet edilmesi gereken çok önemli bir erdemdir. Bu itibarla; niyette, düşüncede, özde, sözde, iş ve davranışlarda doğru olmak ve dürüst davranmak dinin ve dindar olmanın bir gereğidir.

GÜVEN OLMAZSA HUZUR OLMAZ

Unutulmamalıdır ki, amir memuruna, memur amirine, işçi işverenine, doktor hastasına, hasta doktoruna, müşteri satıcısına, eşler birbirlerine, kişi dostuna, kısaca hayatın bütün alanlarında insanlar birbirlerine güvenemezlerse böyle bir toplumda huzur ve mutluluktan söz edilemez. Ekonomik ve toplumsal hayatın devamı ve verimliliği de insanların birbirine karşı dürüst davranmalarına ve güvenmelerine bağlıdır. Ölçtüğünü eksik ölçen, tarttığını eksik tartan, malın gerçek fiyatını söylemeyen, kalitesiz malı kaliteli gibi piyasaya arz eden, gıdalarda tağşiş uygulayarak veya sağlığa zararlı maddeleri kullanarak insanların sağlıkları ile oynayan, dinen haram olan maddeleri gıdalara katıp müşterilerin helal hassasiyetlerine zarar veren, “vallahi”, “billahi” diyerek yalan yere yemin edip yüce Allah’ın adıyla müşterilerini aldatan insanların bu tür gayriahlaki davranışlarını dürüstlükle ve Müslümanlıkla bağdaştırmak asla mümkün değildir.

Üzülerek ifade edelim ki, dürüst ve güvenilir insanların sayısı azaldıkça; can, mal, namus ve nesil emniyeti tehlikeye girmekte, servetler yağmalanmakta, çek ve senetler karşılıksız çıkmakta, haram ve sahte ürünler piyasaları doldurmakta, kısaca birçok alanda ahlaki çöküş ve çürümeler baş göstermektedir. Bu itibarla, özellikle günümüz dünyasında dürüst ve güvenilir olmak çok büyük önem arz etmektedir.

YEGANE REHBERİMİZ PEYGAMBERİMİZ

Şüphesiz her konuda olduğu gibi, dürüstlük konusunda da örnek alınacak yegane rehber sevgili Peygamberimiz'dir. Çünkü O, doğru sözlü idi. Kendisine indirilen Kur'an ayetlerini hayatına harfiyen uyguluyordu. Sözleriyle davranışları arasında tam anlamıyla bir uyum vardı. Düşmanları bile onun doğru sözlü olduğunda ve hiç kimseyi aldatmadığında hemfikirdiler. Çünkü Onun sıfatlarından biri de “el-emin”, yani “güvenilir insan” olmaktı.

O halde Müslüman, özüyle, sözüyle, iş ve icraatlarıyla doğru olmalı, her türlü kötü duygu ve düşüncelerden arınmalıdır. Olduğu gibi görünmeli, göründüğü gibi olmalıdır. Özü, sözü ve davranışları arasında hiçbir çelişki bulunmamalıdır. Peygamberimizin şu hadis-i şerifi bu durumu ne güzel ifade ediyor: "Kişinin kalbi doğru olmadıkça imanı doğru olmaz. Dili doğru olmadıkça da kalbi doğru olmaz. Kötülüğünden komşusu emin olmadıkça kişi cennete giremez." Elbette Müslüman’ın özü ve sözü doğru olunca işi de doğru olacak, işinde hile ve aldatma olmayacaktır.