"Ateşkesi bozanlar boykot da ister"

AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu, "Ateşkesi bozduk diyen Kandil, yarın seçimlerin boykot edilmesini de talep edebilir. Çünkü bu bir kopuş siyasetidir" dedi.

Yeni Şafak

Cemil Bayık'ın "ateşkes" ile ilgili açıklamalarını değerlendiren Miroğlu, yeni siyasi konjonktürde herkesin kendi gücünü sınamak istediğini belirterek, "Ateşkes meselesi, Çözüm Süreci için bir çare değil" diye konuştu.

Bayık'ın bu açıklamasının PKK açısından Çözüm Süreci'nde ateşkes gibi bir tutumun hala geçerli olduğunu gösterdiğini dile getiren Miroğlu, silahlı mücadelenin sona ereceğine dair hiçbir gelişmenin olmayacağını ortaya koyduğuna dikkati çekti.

"HDP'nin siyaset yapmasını zorlaştıracak bir durum"

Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri'nin UNESCO Dünya Kültür Miras Listesine alındığını hatırlatan Miroğlu, "Kültür mirası listesine girecek pek çok yere sahibiz ama biz hala ateşkes mi olsun, ateş mi olsun vesaire gibi bir tartışmanın içindeyiz. Bu, bölge halkında büyük bir umutsuzluk yaratır" dedi.

HDP'li belediye başkanlarının, UNESCO'nun kararının alındığı şehirde olduklarını belirten Miroğlu, "Bu nasıl olacak peki? Bir yanda bölgenin dünyaya gerçek yüzünün tarihi mirası ile tanıtılması gibi bir noktadayız. Bir yandan da bu sürecin bıçak gibi kesilme ihtimalinin güçlü olduğu bir aşamadayız" değerlendirmesinde bulundu.

Miroğlu, bunun HDP'nin siyaset yapmasını zorlaştıracak bir durum olduğunu vurgulayarak, "Seçim sonrasında karşımıza çıkan önemli iki husus şuydu, Kürt siyaseti artık Abdullah Öcalan'ın ya da HDP'nin alacağı yasal kararlarla yürüme kabiliyetini kaybetme istidadı gösteren bir siyasetti. İkincisi ateşkesin bozulmasına da yine Kandil karar vermiş oldu. Oysa bu geriye dönüp baktığınızda hep Abdullah Öcalan'ın karar verdiği bir şey oluyordu. Dolayısıyla iyi bir yerde değiliz" ifadesini kullandı.

"Çözüm Süreci milli politikayı gerektiriyor"

"Top yuvarlanacak, yuvarlanacak yine AK Parti'nin önüne düşecek" diyen Miroğlu, biraz insaflı olunmasını istedi. AK Parti'nin artık Çözüm Süreci'nde her şeyi belirleyebilecek bir konumda olmadığına değinen Miroğlu, "Bu saatten sonra Çözüm Süreci bir milli politikayı gerektiriyor. Bu milli politikaya MHP ve CHP'nin kayıtsız kalması işi daha da zorlaştıracak demektir. Çünkü karşınızda zayıflayan bir AK Parti var. Çözüm Süreci'nde istese bile tahayyüllerini, siyasi hedeflerini yerine getiremeyecek bir AK Parti var. Çünkü tek başına iktidar olma olanağını kaybetti" diye konuştu.

"Sivil toplum, suskunluğunu sona erdirmeli"

Miroğlu, siyasi aktörlerin seçimde çıkan özel şartlar nedeniyle elinin ve kolunun bağlandığını bildirdi. Miroğlu, "Bundan sonra siyasi aktörlerden ziyade devleti ve devletin varlığını konuşmaya başlayacağız. Bu da bizi ister istemez güvenlik konseptlerine yöneltecektir. Bunu ben tehlikeli buluyorum. Sivil toplumun artık suskunluğunu sona erdirmesi ve halkın bu olup bitenlere cevap verecek bir pozisyon alması gerekir" dedi.

Türkiye'ye yönelik bir kuşatma olduğuna işaret eden Miroğlu, bu kuşatmanın ilk hamlesinde başarılı olunduğunu söyledi. AK Parti'nin oylarındaki gerileme ve bölgedeki siyasi gücünün kırılmasının bu kuşatmayı hazırlayıp sahneye koyanlara cesaret verdiğini vurgulayan Miroğlu, "Bundan sonraki aşamada şiddeti ön plana çıkarmak, Türkiye'ye yönelik bu kuşatmanın bir parçası olarak gelişecek" ifadesini kullandı.

Koalisyon tartışmaları

Orhan Miroğlu, koalisyon tartışmalarına değinerek, CHP ile olası koalisyonun uluslararası müdahalelere her zaman açık olacağını savundu.

Miroğlu, şöyle devam etti:

"MHP ile bir koalisyon imkanı doğduğunda, bu koalisyon da Türkiye'nin geriye dönüşünün bir alameti olarak okunacaktır. Böyle olacaktır demiyorum. Ama Türkiye'yi kuşatma planları olan aktörler iç ve dış kamuoyuna bunu böyle yansıtacaktır. Uzun vadede koalisyonlarla ilgili çalışmaların denenmesinden sonraki süreçte Türkiye yine sandık başına gidecek. Bu koşullarda sandık başına gidildiğinde Kürt seçmenin çok farklı tercihleri olacağını düşünüyorum. Kandil'in ortaya koyduğu konsept, yeniden savaş yıllarına dönmeyi çağrıştırıyor. Buna ancak sandık yoluyla cevap verilebilir. Ama bu koşullarda yapılacak bir seçimin de demokratik iradeyi ne kadar ortaya çıkarabileceği de başlı başına mesele."

"Kandil, seçimlerin boykot edilmesini isteyebilir"

Türkiye'nin zor bir dönemden geçtiğini belirten Miroğlu, doğrudan halka ulaşmak ve doğrudan halkı sürecin içine katmak yoluyla bu zor süreçten çıkılabileceğini söyledi.

"Doğu ve Güneydoğu'da güvenli bir seçim olamayacağını ateşkes koşullarında bile yaşadık" diyen Miroğlu, Doğu ve Güneydoğu'da milli iradenin tecelli ettiğinin söylenemeyeceğine dikkati çekti. Bu koşullarda bir seçimin özgür halk iradesini ortaya çıkarabileceği kanaatinde olmadığını ifade eden Miroğlu, hatta bir seçimin yapılabileceği kanaatinde de olmadığını iddia etti. Miroğlu, "Ateşkesi bozduk diyen Kandil, yarın seçimlerin boykot edilmesini de talep edebilir" dedi.

Miroğlu, bunu bir kopuş siyaseti olarak değerlendirerek, şunları ifade etti:

"Bölünme fikrini sandıktan çıkarmak gibi bir amaç izlendi. Bölünme fikri aslında sandıktan çıktı. Ama bunu HDP'nin Türkiyelileşmesi olarak anladık ya da bir kesim bunu böyle gösterdi. Bence HDP'nin Türkiyelileşme projesi, 80 milletvekili çıkarmış olmasına rağmen iflas etmiş bir projedir. 80 milletvekilinin bugün bütün bu olup bitenlere yönelik söylediği ciddi manada bir şeye rastlayamıyoruz. Celal Doğan'ın Sayın Cumhurbaşkanı ile görüşmesi, bugün Kürt siyasetinde bir sorun haline getirildi. Diyaloğa kapalı, kimseyle görüşmeyen bir Kürt siyaseti parlamentoda. Ama öte yandan da asıl toplumsal süreci, siyasi süreci bu siyaset adına yönlendiren bir Kandil gerçeği... Bölünme fikri ciddi bir fikir olarak bu hareketin gündeminde bulunuyor. İstediği kadar 'yok biz bölünmeden yana değiliz' desin."

Siyasi kopuşun ilk adımı

AK Parti'nin oy oranının Doğu ve Güneydoğu'da düşmesini "siyasi kopuşun ilk adımı" olarak nitelendiren Miroğlu, şunları kaydetti:

"Bu kopuş da Kürt halkının faydasına olacaksa, bu kopuşu şiddet olmadan sağlamanın koşulları da konuşulabilir. Kürt halkı bir siyasi tercih yapabilir. Bu tercihini ya kopuştan yana yapar ya da Türkiye'nin üniter birliğinden ve demokratik sürecinden yana yapar. Bunu da konuşabiliriz ama konuşamıyoruz. Çünkü her şeyin üstünde demokrasinin kılıcı gibi silahlı bir güç sallanıp duruyor."