Askeri casuslukta MiT de hedefti

FETÖ’nün casusluk kumpasıyla ilgili müfettiş raporu, örgütün bürokrat tasfiyesi için imza attığı şeytani kurguyu gözler önüne serdi. Devletten çaldığı belgeleri 'zanlı' adreslerine bırakan paralel yapı, sonra bunları eliyle koymuş gibi buldu. Paralelin İzmir ekibi MİT mensuplarını organize şekilde ‘casusluk’ suçuna bulaştırmak isterken, aynı tarihlerde İstanbul ekibi ise Müsteşar Hakan Fidan'ı KCK soruşturmasına dahil etme amacındaydı.

Yeni Şafak

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 3 bin 100 bürokratı tasfiye etmek için imza attığı İzmir askeri casusluk kumpasına ilişkin İçişleri Bakanlığı mülkiye müfettişlerince hazırlanan rapor, 'fuhuş' ihbarıyla başlayan soruşturmanın nasıl 'casusluğa' dönüştürüldüğünü ortaya koydu. Kumpas planının bizzat FETÖ'ye bağlı polislerce tertiplendiğini açığa vuran rapora göre, fuhuş tuzağıyla askerlerden bilgi sızdırdığı iddia edilen Narin Korkmaz ile Safiye Köten, varolduğu iddia edilen casusluk çetesinin liderleriyle hiç biraraya gelmedi. 'Fuhuşla iştigal' konulu bir ihbar maili sonrası izlemeye alınan Korkmaz ile Kökten'in, 'örgüt yöneticileri' denilen Bülent Dengiyok, Alena Dengiyok, Bilgin Özkaynak, Coşkun Başbuğ ve Can Erduman ile herhangi bir konuşma kaydı ya da iletişimine rastlanmadı.

KORKMAZ ÜZERİNDEN DEVLETE...

Kumpasta yine 'örgüt yöneticisi' olarak gösterilen ve Marmaris'teki evinde bazı dijital veriler 'bulunan' Üsteğmen Onur Süer'in Safiye Köten'le olan telefon görüşmelerinde özel hayata ilişkin konuşmalar dışında suç unsuru içeren bir diyaloğuna rastlanmadı. Ayrıca hakkında dinleme kararı alınan Süer'in ne Coşkun Başbuğ ne de Bilgin Özkaynak'la tek bir görüşmesine bile rastlanmadı. Fakat buna rağmen bu kişiler 'casusluk' yöneticileri denilerek izlenmeye devam edildi. Paralel yapı, 'fuhuş' iddiasıyla izlemeye aldığı Narin Korkmaz ile Safiye Köten üzerinden birçok asker şahsı 'casusluk' kapsamında dinledi. İçişleri raporunda Korkmaz ile Köten'in konuşmalarında da herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığı kaydedildi.

ÖNCE KOYDU SONRA BULDU

Rapora göre paralel örgüt, tasfiye etmek istediği MİT, TSK ve diğer birçok kurumun personelini, 'eskort kadınlara gizli belge verenler' şeklinde yaftalamak istedi. 'Gizli' denilen belgeler ise FETÖ'nün birçok kurumdaki elemanları tarafından devletin arşivinden çalınarak kumpasta kullanıldı. Amaçlanan itibarsızlaştırma operasyonunun önemli kısmının başarıldığına işaret edilen raporda, sözkonusu dijital verilerin de mağdurların adreslerine polis tarafından bizzat konulduğu, sonra da 'bulunduğu' kaydedildi. Bütün bu çalışmaların İzmir polisinin yönlendirmesiyle genel bir organizasyonun içinde yapıldığına dikkat çekildi.

7 ŞUBAT'LA EŞZAMANLI

Rapora göre Narin Korkmaz'da bulunduğu iddia edilen dijital veride üst düzey bürokratların bir 'örgüt çatısı' altında gösterilmiş olması ve soruşturmanın MİT elemanlarına da yöneltilmesi, Başbakanlık ve diğer bakanlıklardaki üst düzey bürokratları da hedefleyen kumpasın ilk adımıydı. Zaten aynı tarihlerde (7 Şubat 2012) MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile üst düzey MİT mensupları ifadeye çağrılmıştı. MİT, İzmir'de 'casusluk' suçuna bulaştırılmak istenirken, İstanbul'da da KCK soruşturmasına dahil edilmeye çalışılıyordu. Tüm bunların eşzamanlı yapıldığına vurgu yapan rapor, asıl amacın FETÖ'nün büyük tasfiyesi olduğuna dikkat çekti.

'Bir numara' hiç bu kadar değişmedi!

FETÖ'ye bağlı polislerin 4 Temmuz 2011'de hazırladığı raporda, zanlıların yapmakta olduğu faaliyetin 'devlet sırlarına karşı işlenen suçlar' ve 'casusluk' kapsamında olduğu yazılıydı. Fakat çok sayıda şüpheliyi 'casusluk'tan izleyen polisler, konuyla ilgili doğrudan yetkili kurum olan MİT'e bu durumu bildirmedi. İçişleri raporunda bunun nedeni, “Polislerin amacı, önceden oluşturulan kurgu çerçevesinde soruşturmaya devam etmekti” şeklinde anlatıldı.

İSTANBUL YERİNE SAPANCA'YA

Casusluk kumpasında birçok skandal göze çarpıyor. Lideri sürekli değişen 'örgüt'teki Bilgin Özkaynak, paralelin teknik takip verilerine göre, gizli askeri belgeleri Naci Yıldız'a İstanbul'da verecekti. 9 Mayıs 2012'de gerçekleşeceği iddia edilen temas İstanbul'da olmasına rağmen, dönemin İzmir KOM polisi İstanbul'da suçüstü yapmak yerine direkt Özkaynak'ın Sapanca'da uzun süredir kullanmadığı çiftlik evine gitti. Bu tezata dikkat çeken İçişleri müfettişleri raporda, “Polisin sanki önceden nerede arama yapıp orada neyi bulacağını bildiği şüphesi ve kanaati oluşmuştur” ifadesini kullandı. Ayrıca o ünlü 'Pandora' dosyasından çıkan verilerin çeşitli kurumların dijital veritabanlarından alındığına işaret edilen raporda, bu bilgilerin eskort kadınlar tarafından temin edilmesinin mümkün olmadığı anlatıldı.

Kod adı TESTİ

İzmir merkezli 18 ilde düzenlenen operasyonda gözaltına alınan 36 kişinin hakimlik sorgusu sürerken, operasyonla ilgili hazırlanan fezlekede önemli iddialara yer verildi. Casusluk kumpasına Fetullah Gülen'in 'Kırık Testi' kitabından esinlenerek 'testi' kod adı verildiği kaydedilen fezlekede, örgütün silahlı terör örgütü sayılmasının gerekçesi de anlatıldı. Buna göre güvenlik kuvvetleri içerisinde bulunan örgüt mensuplarının "silahlı birimler" olması, örgütü bu kapsama soktu. Örgütün kullandığı yasa dışı yöntemlerin "şahsı hem madden hem de manen bitirmeye yok etmeye yönelik eylemler" olduğu kaydedilen fezlekede, bu yöntemler sonucu kişinin aile, sosyal ve iş hayatında yıpratıldığı, itibarsızlaştırıldığı, kimden geldiğini bilse de direnemeyerek istifa ettiği ya da örgütün isteklerini yerine getirmek zorunda kaldığı aktarıldı. Evraka göre, şüpheliler bütün sorumluluğun başkomiser rütbesinde görev yapan Y.Ö'ye ait olduğu beyanında bulundular. Y.Ö'nün de iddiaları kabul ettiği ve bir elemanın suçu üstlenmesi suretiyle feda edildiği, diğer şüphelilerin ise sorumluluktan kaçınmaya çalıştıkları vurgulandı.