Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, 30 Temmuz’da sosyal medya hesabından bir paylaşımda bulunarak “Bize 150 yıldır modernleşme adı altında başkalarının hikayeleri anlatıldı. Artık kendi hikayemizi yazma zamanıdır” ifadelerini kullandı. 14 kelimelik bu mesaj fırtınalar kopardı. Kalın, Türkiye’yi kimliksizleştiren Avrupa merkezli tarih ve modernleşme teorilerini masaya yatırsa da muhalefet partileri kemikleşmiş refleksle mesajı rejim tartışmasına taşımaya çalıştı. CHP’li Engin Özkoç, Kalın’ın “Türkiye Cumhuriyeti’nin şanlı tarihini” hedef aldığını iddia etti, İYİ Partili Aytun Çıray ise ‘gündelik polemik’ dilini kullanmayı tercih etti. Kalın, katıldığı televizyon programında sözlerini daha da derinleştirdi. Bize dayatılan modernleşme tarihine ilişkin sorunun en temelde başladığını vurgulayan Kalın özetle şunları kaydetti:
TÜRKİYE YENİDEN KONUMLANIYOR
HEPSİ BİZİM PARÇAMIZ
Bazı arkadaşlar özellikle CHP’liler, bunu cumhuriyete bir saldırı gibi algıladı. Bizim büyük hikayemizin içinde Osmanlı da var cumhuriyet de var. Abdülhamit de var Atatürk de var. Nazım Hikmet de var Necip Fazıl da var. Bunları kavga ettirmek bize bir şey kazandırmaz. Büyük hikâyemizde bunların hepsi var. İyisiyle kötüsüyle, hatasıyla sevabıyla zaferiyle hezimetiyle bunların hepsi bizim hikayemizin bir parçası. Bir kişi dışarıda kalsa eksik kalır. Benim söylemek istediğim şu, modernleşme adı altında dayatılan hikaye, bizim hikayemiz değildi. O hikaye içinde beyaz olmayan adam yok. Siz yoksunuz, ben yokum, Çin medeniyeti yok, Afrika medeniyeti yok, Hint medeniyeti, Latin Amerika yok. Hatta Avrupa’nın bir kısmı yok, hatta Rusya yok. Anlatılan tarihin ya da hikayenin içinde beyaz olmayan adam yok. Pasif, üzerinde deney yapılan kendisine medeniyet getirilmesi gereken kişiler olarak görüldüler. Hep öteki kalmaya devam ettik.
PASİF AKTÖR OLMAYACAĞIZ
TARİHİ YENİDEN YORUMLAYALIM
İşin özü bugün kendimizi nasıl konumlandıracağımız meselesi. Bunu yapmak için de bizim tarihi yeniden okuyup yorumlayıp bugüne getirmemiz gerekiyor. Kendi tarihimizi kendi referanslarımızla yazdığımızı düşünmüyorum. Çağdaş medeniyet statik bir şey değil. 19. yüzyılın ya da 20. yüzyılın muasır medeniyet seviyesinin merkezinde Avrupalılar vardı. Bu doğru. Batılılaşma ile çok atbaşı giden bir çağdaşlaşma hareketiydi. Ama bugün çok başka bir yerdeyiz. Medeniyet dediğimiz de dinamik bir süreç. Modernleşmenin tek bir aktörü yok.”
Atatürk de Avrupa merkezli tarihe karşıydı
Bize önce fikir lazımmış
Türk edebiyatının usta kalemi Mustafa Kutlu da “Kendi hikâyemiz…İşte bütün mesele” diyerek Kalın’ın sözlerine destek verdi. Kutlu, şu ifadeleri kullandı: “Geçende Sayın İbrahim Kalın CNN kanalında Ahmet Hakan ile konuşurken şöyle bir söz söyledi: ‘Modernleşmenin bizim için yazdığı hikâye sona ermeli, biz artık kendi hikâyemizi yazmalıyız.’ ‘Kendi hikâyemiz’ işte bütün mesele. İnancı, felsefesi, iktisadı, siyaseti, hukuku, sanatı ve hayat tarzı ile hem kendimize hem tüm dünyaya sunacağımız hikâyeyi kim yazacak? Bize önce bir iktidar lazım, denildi, doğru. Lakin şimdi anlaşıldı ki önce bir ‘fikir’ lazım imiş. ‘Tüketim toplumu’nun içinde yaşarken gelenekten, aileden, fertten konuşmak; kapitalizmin kanunlarını görmezden gelmek havanda su dövmektir. Madem bir ‘hikâye’ yazılacak, eh benim de çorbada tuzum olsun. ‘Kalbin Sesi ile Toprağa Dönüş’ adlı kitabımda kendi hikâyemiz için bir teklif getirmiştim. Bu defa şirketlerin ulus-devlete rol biçtiği bir dönemde ‘Tüketim Toplumu’nun hızla akan ırmağında ‘Akıntıya Karşı’ duruş mümkün müdür; sorusuna cevap arayacağız. Bakalım biz bu fotoğrafın neresindeyiz?”